Logo

11. Hukuk Dairesi2024/1149 E. 2024/9082 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı şirketin, davalı şirketten satın aldığı dört dükkan dışında bir beşinci dükkan için ödediğini iddia ettiği bedelin iadesi talebiyle açtığı itirazın iptali davasında, davacının iddiasını ispat edip edemediği.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı şirketin, beşinci dükkan için ödeme yaptığını ispatlayamaması ve davalı şirketin savunmasının dosya kapsamıyla uyumlu olması gözetilerek, yerel mahkemenin davayı reddeden ve arabuluculuk ücretinin davacıdan alınmasına hükmeden kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi

SAYISI :2020/2118 Esas, 2023/1973 Karar

HÜKÜM :Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ :Çorlu 4. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI :2019/210 E., 2020/91 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

KARAR

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin yatırım amaçlı olarak 4 adet dükkan almak amacıyla davalı ile görüştüğünü, davalının 5. dükkanın tüm bedelin peşin ödenmesi halinde rayicinden düşük bedelle satmayı teklif ettiğini, davacının bu teklifi kabul ederek satıcıya 6.904.500,00 TL ödeme yaptığını, bu ödemenin iki tarafın ticari defter ve belgelerinde kayıtlı bulunduğunu, dört adet dükkanın devrinin 21.04.2017 tarihinde yaptığını, ancak davalının 5. dükkanın devrini yapmadığını, bedelini de iade etmediğini, satışın gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması üzerine paranın iadesinin istendiğini ancak iade edilmediğini, ihtarname gönderilerek 900.660,00 TL'nin iadesinin istendiğini, davalının cevabi ihtarnamesinde dört adet taşınmaza ilişkin satış bedelinin 6.904.500,00 TL olduğunu ancak tapuya masrafı çok olmasın diye 5.904.500,00 TL belirtildiğini, 900.660,00 TL için 27.07.2018 tarihli fark faturası kestiklerini bildirdiğini, davalının bu beyanlarının gerçeğe aykırı olduğunu, hakikatin 5 dükkan için ödeme yapılıp paranın ödenmesi olduğunu, dolayısıyla fazla ödemenin iadesinin gerektiğini, bedelin iade edilmemesi üzerine Çorlu 4. İcra Müdürlüğünün 2018/4718 E., sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlattıklarını, takibe haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptaline ve %20'den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; tarafları arasında yazılı olmayan sözleşmeye istinaden taşınmaz satışı konusunda anlaşma yapıldığını, bu anlaşmaya göre davacıya 6.904.500,00 TL mukabilinde o günün şartlarında indirimli olarak müvekkili şirket adına olan dört adet dükkan satışının hemen yapılacağı, kalan bir dükkanın ise müvekkili şirkete borçlu olan dava dışı şirket elinde bulunan dükkanın satışının daha sonra yapılacağının kararlaştırıldığını, bu satış her ne kadar gerçekte 6.904.500,00 TL üzerinden gerçekleşmiş ise de satış günündeki şartlar ve tarafların ortak iradesi ile resmi satış bedelinin 5.904.500,00 TL gösterildiğini, bu satış bedeli her iki taraf için de avantajlı olduğu için o gün iki tarafın ortak irade ve beyanı ile gösterildiğini, davacının isteği üzerine yapılan işlemin şimdi de kendi lehine bu davada delil olarak gösterdiğini, ancak davacının haricen ödenmesi gereken bedeli de müvekkili şirketin hesabına nakit olarak ve taşınmaz bedeli olarak yatırdığını, taraflar arasındaki sözleşmeye rağmen davacı bu sözleşmeye aykırı hareket edip haricen ödemesi gereken bedeli de hesaba yatırdığını, buna rağmen müvekkilinin vaat ettiği taşınmazı davacı adına tescil ettirdiğini, aradan yaklaşık iki yıl geçtikten sonra davacının kendisine haksiz bir menfaat elde edebileceği düşüncesi ile huzurdaki bu davayı açtığını, taşınmazların düşük bedel üzerinden davacıya satıldığını, davacının satış gününde kabul ettiği ve ödendiği parayı haksız bir şekilde geri almak için çalıştığını, müvekkiline gönderilen ihtarın haksız ve kötü niyetli olduğu için ve davacının kötü niyetinin açıkça anlaşıldığını, davacıya bu fark için 27.07.2018 tarihli fatura kesilerek davacıya gönderildiğini, davacı tarafından gönderilen ihtara da ayrıca itiraz edildiğini, davacıya kesilen fark faturasının ise davacı tarafından iade edildiğini, davacı ve müvekkilinin birlikte hareket ederek dolaylı yollardan işlemler yapmışlarsa da davacının tüm taşınmazlarını eksiksiz olarak aldığını, dolayısı ile davacının müvekkilinden bir alacağı olmadığını, taraflar arasında taşınmaz satışa ilişkin yazılı bir sözleşme olmadığını, müvekkilinin davacı ile birlikte hareket ederek satış bedelini eksik göstermiş ise de, daha sonra kendisini ihbar ederek bu yanlıştan döndüğünü, bu ihbar nedeni ile her iki tarafa idari para cezası kesildiğini, bu idari para cezasının müvekkili tarafından ödenmekte olduğunu, davacının para cezasını iptal ettirilmiş ise de bu davadaki haklılığını göstermeyeceğini, taraflar arasında yapılan işlemin bir muvazaa olduğunu, bu muvazaaya her iki tarafın da rıza gösterdiğini, bu muvazaadan her iki tarafın da maddi olarak yarar sağladığını, gerçek iradelerinin dışında hareket eden tarafların bu işlemden dolayı birbirinden bir talepte bulunamayacaklarını, talebin haksız olduğunu savunarak davanın reddini ve kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesince, ispat yükü üzerinde olan davacının iddiasını ispat edemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince istinaf edilmiştir.

IV. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

Bölge Adliye Mahkemesince, taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmadığı, davacı vekilince tarafların beş dükkan için anlaşma yaptığı ileri sürülmüş ise de davacı tarafından yapılan ödemeler ilişkin banka dekontlarında da dört adet taşınmazdan bahsedildiği, davalı vekilinin cevap dilekçesindeki ifadeler dikkatlice okunduğunda 6.905.500,00 TL'nin dört adet taşınmaza ilişkin olduğu, dolayısı ile davalı beyanlarının mahkeme içi ikrar niteliğinde olduğu yönündeki istinaf sebebinin yerinde olmadığı, davacı iddiasını ispatlayamadığından mahkemece davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmediği ancak taraflarca zorunlu arabuluculuk yoluna başvurulmuş olup arabuluculukta tarafların anlaşmaması halinde Bakanlık bütçesinden karşılanan arabuluculuk ücretinin re'sen yargılama gideri olarak tahsil edilmesi gerektiği halde, mahkemece, Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen ve yargılama giderlerinden sayılan arabuluculuk ücretine ilişkin hüküm kurulmamasının doğru olmadığı gerekçesiyle kararın resen kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak sureti ile davanın reddi ile arabuluculuk ücretinin davacıdan alınmasına karar verilmiş, karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.

V. TEMYİZ İNCELEMESİ

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2.2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 67 nci maddesi.

3. Değerlendirme

İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine 6100 sayılı Kanun'un 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi aynı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ve 371 inci maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA, aynı Kanun'un 372 nci maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı harcın istek halinde ilgiliye iadesine, 17.12.2024 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.