"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1310 E., 2023/1995 K.
HÜKÜM : Başvurunun esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2014/66 E., 2022/234 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
KARAR
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin kurulmuş olduğu 1993 yılından bu yana faaliyet gösterdiği plastik sektöründe "..." markası ile tanındığını, bu markayı aralıksız kullanarak tanıttığını, kendi piyasasında faaliyet gösteren nitelikli firmalar arasına girdiğini, Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde 93/005878, 2004/38103, 2006/29697, 2010/46525, 2011/25799, 2010/64619 ve 2010/11381 sayılar ile tescilli "..." esas unsurlu markaların müvekkili adına tescilli olduğunu, ancak hal böyle iken, davalının herhangi bir markasal hakkı bulunmamasına rağmen müvekkili markasının tescilli olduğu “plastik tabak, bardak, sızdırmaz kap, temizlik bezi, temizlik ve ayakkabı süngeri, mop paspas, temizlik seti, temizlik topu, bulaşık teli ve mandal” emtialarında "..." markasını haksız ve hukuka aykırı olarak kullandığını, bu durumun tespiti amacıyla Mahkemenin 2014/3 Değişik iş sayılı dosyasında delil tespiti ikame edildiğini, davalının bu eylemlerinin müvekkilinin markadan doğan haklarını ihlal ettiğini ileri sürerek markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak kaydıyla 10.000,00 TL maddi ve 5.000,00 TL manevi tazminatın, dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek reeskont faizi ile davalıdan tahsiline ve hükmün ilanına karar verilmesini talep etmiş, ıslah dilekçesiyle maddi tazminat talebini tahsili, 324.797,21 TL'ye yükseltmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili ... Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Ticaret Limited Şirketi ve ...'nin birbirleri ile kardeş şirketler olduğunu, birlikte gerçekleştirilen üretim ve faaliyetlerin şirketlerin ortaklaşa çalışması ile yürütüldüğünü, müvekkili ... Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Ticaret Limited Şirketi'nin davacı taraftan çok önceki dönemden beri "..." ibareli markayı kullandığını ve bunu tanınmış hale getirdiğini, ancak ilerleyen zamanlarda markanın tescili anlamında yaşanılan aksaklık sebebiyle "..." ibaresinin taraflar arasında ortaklaşa kullanımı anlamına gelecek şekilde bir centilmenlik anlaşması durumunun söz konusu olduğunu, her iki tarafın da başlangıçta faaliyetlerinde karşılıklı saygı çerçevesinde bu durumun bir problem yaratmadığını, ancak sonrasında davacı tarafın bu fiili durumu uygun bulmamasıyla anlaşmazlık doğduğunu ve müvekkilinin üstün hak sahibi olduğu "..." markası bakımından haksız bir şekilde müvekkilinin engellenmesi ile karşı karşıya kaldığını, taraflar arasında üstün hakkın kime ait olduğunun tespiti için İstanbul Anadolu 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2010/255 E. sayılı davasının bulunduğunu, davacının iddialarının haksız ve dayanaksız olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, taraf şirketlerin uzun zamandan beri aynı alanda faaliyet gösterip dava konusu "..." ibaresini markasal olarak kullandıkları, taraflar arasında tanzim olunan 2009 tarihli sözleşme ile davacı tarafın "süngerler, tekstilden mamul sünger ve temizleme bezleri" emtialarında "..." ibaresinin kullanmak üzere davalı tarafa izin verdiği, dolayısıyla taraf şirketlerin birbirlerinin tüm faaliyetlerinden haberdar oldukları, "..." ibareli marka kullanımı bakımından davalının, mandal- çamaşır mandalı, plastik bardak ve plastik tabak emtiaları yönünden tescile dayalı öncelik hakkının mevcut olmadığı gibi gerçek (tescilsiz önceki kullanıma dayalı) hak sahipliğinin de söz konusu olmadığı, bu sebeple davalı kullanımının davacının tescilli marka hakkını ihlal eder nitelikte olduğu, ancak davalının ilk kullanımının 2009 yılından çok önce olup, davacının yıllar sonra bu emtia için dava açmakta KHK döneminde olan Yüksek Yargıtay içtihatlarına göre kötü niyetli olduğundan dinlenemeyeceği, "..." ibareli marka kullanımı bakımından davalının, temizlik bezi, temizlik süngeri, ayakkabı süngeri, temizlik topu ve bulaşık teli emtiaları yönünden davacının marka tescilinden önce fiili kullanımları bulunduğu sabit olmakla, gerçek hak sahipliğinin söz konusu olduğu, gerçek hak sahipliğinin marka hakkına tecavüz davalarında bir hukuka uygunluk sebebi olarak kabul edildiği, davalının söz konusu emtialarda en geç 1998 yılında başlayan ve devam eden markasal kullanımının mevcut olduğu anlaşılmakla, bu emtialar yönünden davanın reddi gerekmiştir. Dava konusu sızdırmaz kap emtiası yönünden değişik iş dosyasında kullanımı gösterir bir tespitin bulunmadığı, davacının dava dilekçesi ekinde sunduğunu belirttiği görsellere dosyada rastlanmadığı, buna rağmen yapılan incelemede, davacının 2006/29697 tescil nolu ve 1993 tarihli markalarının aynı/benzer emtia olarak sızdırmaz kapı kapsadığı, davalının ise davacıdan önce koruma altına alınan bu emtiayı veya benzerini ihtiva eden marka tescilinin bulunmadığı, davacı delilleri arasında davalının sızdırmaz kapa ilişkin kullanımına rastlanmadığı, davalının ticari defter ve kayıtlarını sunmamış olması sebebiyle mali incelemede de sızdırmaz kap kullanımına yönelik tespitte bulunulamadığı, yine "..." ibareli marka kullanımı bakımından davalının, mop paspas ve temizlik seti emtiaları yönünden değişik iş dosyasında kullanımı gösterir bir tespitin bulunmadığı, davacının dava dilekçesi ekinde sunduğunu belirttiği görsellere dosyada rastlanmadığı, temizlik sopasının, ucuna takılan mop paspasın ve temizlik kovasının davacının tescilli markasındaki sopalı yer paspasları ile benzer olduğu, davalının bu emtialar yönünden tescile dayalı önceki hak sahipliğinin mevcut olmadığı gibi tescilsiz kullanıma dayalı gerçek hak sahipliğinin de söz konusu olmayıp kullanımının davacı marka hakkını ihlal eder nitelikte olduğu, ancak aradan geçen bunca süre sonra dava açmanın hakkın kötüye kullanılması mahiyetinde olacağı ve sessiz kalma suretiyle hak kaybının gerçekleştiği anlaşılmakla, marka haklarına tecavüz veya haksız rekabetin koşulları oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı vekilince istinaf edilmiştir.
IV. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
V. TEMYİZ İNCELEMESİ
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, meni, sonuçlarının ortadan kaldırılması ve maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin (556 sayılı KHK) 9 uncu ve 61 inci maddeleri.
3. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun (6102 sayılı Kanun) haksız rekabete ilişkin 54 üncü v.d maddeleri
3. Değerlendirme Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun 6100 sayılı Kanun'un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) numaralı alt bendi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA, aynı Kanun'un 372 nci maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 24.12.2024 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.