"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/1952 Esas, 2023/1992 Karar
HÜKÜM : Davanın reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2011/495 E., 2020/235 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı Yargıtayca duruşma istemli olarak davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi. Duruşma için belirlenen 14.01.2025 günü hazır bulunan davacı vekili Avukat ... ile davalı vekili Avukat ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.
KARAR
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ...’ın kamuya mal olmuş bir sanatçı olduğunu, birikimlerini başka bankalar aracılığı ile muhafaza ederken, davalı Banka'nın Kapalıçarşı/İstanbul Şubesinin müdürü olan ...’in müvekkiline parasını kendi bankalarına getirmesi, böylelikle daha yüksek faiz alabileceğini söylemesi üzerine müvekkilinin birikimlerini anılan Şubeye yatırdığını, davalı bankanın Kapalıçarşı Şubesi kayıtları üzerinde 08.06.2010 tarihinde ön inceleme yapıldığını ve hemen akabinde Şube kayıtlarına yönelik soruşturma başlatıldığını, soruşturma sonucunda, Şube Müdürü ... ile 3 banka çalışanı hakkında içerisinde müvekkilinin de bulunduğu Şube müşterilerine ait mevduat hesaplarından müşterilerin bilgi ve rızaları dışında para çektikleri ve zimmetlerine geçirdikleri, tüm bu süre zarfında müvekkilinin de aralarında olduğu bir kısım müşterilerine sahte mevduat cüzdanları düzenleyip verdikleri, bu suretle yapılan usulsüzlükleri fark edilmesini önlenmeye çalıştıkları ve hesaplarda usulsüzlük yaptıklarının ortaya çıktığını, müşterilerin rızası olmadan ve imzaları da alınmadan kredi tahsisleri yaptıklarını, hayatında hiç kredi kullanmamış müvekkili adına rıza ve bilgisi dışında kredi tahsisleri yaptıklarının tespit edildiğini, davalı banka tarafından yapılan teftiş esnasında müvekkilinin soruşturmayı yürüten müffettiş tarafından bankaya çağrılarak henüz daha olayın ayrıntıları hakkında haberdar edilmeden, yaşadığı şoktan da istifade edercesine ibraname vermesi durumunda parasının kendisine ödeneceği, aksi takdirde parasını alamayacağı söylenerek kendisinden ibra alınmak istendiğini, ibra istendiği anda müvekkilinin müzayaka halinde bulunduğunu, müfettiş tarafından müvekkiline bu teklif yapıldığı sırada yanlarında bulunan kişilerin de diğer müşteriler olduğunu ve onların da ibra verdiklerinin söylendiğini, bu kişiler ve banka müdürünün de bunu onayladığını, bu şekilde müvekkilinin etki altına alınarak 22.06.2010 tarihinde kendisine banka tarafından önceden hazırlanmış matbu bir ibranamenin imzalatıldığını, müvekkiline imzalatılan ibranın müvekkilinin gerçek iradesini yansıtmadığını ve hukuken herhangi bir geçerliliğinin ve bağlayıcılığının bulunmadığını, Yargıtay kararlarının da bu yönde olduğunu, 12.08.2010 tarihli ihtarname ile ibranın geçersiz olduğunun noter kanalı ile bankaya bildirdiğini, bankanın gerekli özen ve yükümlülüklerini yerine getirmediğini ileri sürerek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL alacağın reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, davacının 22.06.2010 tarihinde Şube nezdindeki tüm hesaplarına ilişkin olarak verdiği ibranameyle müvekkili bankayı en geniş anlamda ve geri dönüşü mümkün olmaksızın ibra ettiğini, davacının müzayaka iddiasının ise asılsız olduğunu, ...'in davacıya aralarında olan ilişki nedeniyle ve bu ilişki kapsamında verdiği paralara karşılık Ankara'da bulunan iki dairesini, bir dükkanını verdiğini ve ayrıca elden 300.000,00 TL’de nakit para ödediğini, söz konusu taşınmazların 02.07.2010 tarihinde tescil ve feragat verilmek suretiyle davacıya devredildiğini, bu devir işlemlerinin davacı tarafından ...'e verilen paraların banka kaynağına aktarılmak için değil ikisi arasındaki borç alışverişi sebebiyle verildiğini kanıtladığını, bahsi geçen ceza yargılamasında ...'in "...'ın bir zararı yoktur. Ayrıca banka kaynağına intikal etmiş bir para da söz konusu değildir. Katılma talebi yerinde değildir." şeklinde beyanda bulunduğunu, bunun dahi davacının verdiği paraların dava dışı ... ile aralarındaki alacak-borç ilişkisi sebebiyle olduğunu gösterdiğini, davacının müvekkili bankaya hesap açılması amacıyla hiçbir kaynak aktarımı yapmadığını, bu alışverişin davacı ve dava dışı ... arasında ve müvekkili bankanın bilgisi dışında olduğunu ve bu nedenle dava konusu yapılan alacağın müvekkili bankadan talep edilemeyeceğini, davacının Şubeye ilettiği 20.09.2007 tarihli talebinde; "Şubeniz nezdinde bulunan tüm hesaplarımdan Şubeniz müdürü ...’in dilediği zaman dilediği miktarda para çekebilmesini istiyorum" ifadesiyle hesapları üzerinde ...'i yetkili kıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının 20.07.2007 tarihli dilekçe ile "Şubeniz nezdinde bulunan tüm hesaplarımdan Şubeniz müdürü ...’in dilediği zaman dilediği miktarda para çekebilmesini istiyorum" ifadesiyle hesapları üzerinde ...'i yetkili kıldığı, bu yetkilendirmenin geçerli olduğu, davacının bizzat imzalayarak verdiği ibranamenin hataya ve hileye dayandığını inandırıcı bir delille ispat edemediği, dolayısıyla davacının bu yöndeki beyanlarına itibar edilemeyeceği, böylelikle geçerlilik koşullarını taşıyan ve davacı taraf imzasını taşıyan ibraname ile davalı bankanın ibra edildiği, dolayısıyla davacı hesabından çekilen bedellerin iadesi isteminde davalı bankanın sorumluluğuna gidilemeyeceği, ayrıca davacının müşteki-müdahil olarak katıldığı İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2011/33 E. sayılı dosyasında yapılan 06.10.2011 tarihli ifadelerinde, davalı bankanın Şube Müdürü ...'den nakit ve taşınmaz almak suretiyle zararlarına karşılık 600.000,00 TL tutarında tahsilat yaptığını açıkça beyan ettiği, davacının mevcut durumda zaten davalı Banka'nın sorumluluk tutarının üzerinde bir tahsilat yaptığı da dikkate alındığında davalı bankanın uğranılan zarardan herhangi bir sorumluluğunun da bulunmadığı, ayrıca dava dışı ...’in usulsüz işlemlerinin ortaya çıkmasından ve davalı bankaya ibraname vermesinden sonra davacının ibra ettiği banka aleyhine huzurdaki davayı açmasının çelişkili davranış yasağına aykırılık teşkil ettiği ve TMK’nın 2. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı tarafça istinaf edilmiştir.
IV. İSTİNAF
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, hüküm, davacı tarafça temyiz edilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Dava ve Hukuki Nitelendirme
Dava, bankacılık işleminden kaynaklı alacak talebine ilişkindir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 353/1-b(1) hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA, aynı Kanun'un 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 28.000,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, aşağıda yazılı harcın istek halinde davacıya iadesine, 15.01.2025 tarihinde kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.