"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1232 Esas, 2023/2126 Karar
KARAR : Yeniden hüküm kurulmak suretiyle kısmen kabul
İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2019/680 E., 2022/349 K.
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalının başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda gereği düşünüldü:
1.Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun’un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Dava dilekçesinde harca esas değer takip talebindeki gibi toplam 475.393,13 TL olup istinaf mahkemesince yeniden hüküm kurulmak suretiyle hükmedilen miktar toplam 463.751,72 TL'dir.
Talep edilen ve kabulüne karar verilen kısım dikkate alındığında, temyize konu reddedilen miktar, Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı 238.730,00 TL’nin altında kalmaktadır.
Davalı vekilinin gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
KARAR
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili banka ile davalının yetkilisi olduğu dava dışı şirket arasında düzenlenen genel kredi sözleşmesinde davalının kefil olarak imzasının bulunduğunu, kefaletin 6098 sayılı Kanun'un (6098 sayılı Kanun) 583 üncü maddesine uygun olduğunu, 840.000,00 TL'ye kadar kefil olmayı kabul ve taahhüt ettiğini, dava dışı şirketin kullandığı kredinin ödenmemesi üzerine gönderilen ihtarın sonuçsuz kalması üzerine, bakiye alacak için davalı hakkında başlatılan takibe itirazın haksız olduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin yöneticisi ve hissedarı olduğu şirket ile doğrudan bir kredi ilişkisinin bulunmadığını, dava dışı şirketin Türkiye İhracat Bankası ile imzaladığı kredi sözleşmesinden dolayı davacı bankanın bu sözleşmeye teminat mektubu sunduğunu, teminat mektubunun Kredi Garanti Fonu'nun (KGF) kefaleti ile verildiğini, dava dışı şirketin kredi şartlarını yerine getirmemesi halinde teminat mektubunun nakde çevrildiğini, davacının ödediği bedeli KGF'den talep edebileceğini, KGF ile dava dışı şirket arasında imzalanan kredi sözleşmesinde müvekkilinin kefaletine ilişkin bir düzenlemenin yer almadığını, davacı ile KGF arasındaki protokoller ile müvekkili ile KGF arasındaki protokollerin dikkate alınması gerektiğini, kefalet sözleşmesine ilişkin şekil, eş rızası ve diğer hükümlere aykırılık olduğunu savunarak davanın reddine ve kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, icra takibine itiraz edilmesinden sonra ancak itirazın iptali davası açılmadan önce borçlu tarafından ödenen alacak miktarına yönelik olarak davacının itirazın iptali davası açmakta hukuki yararının bulunmadığı, dava tarihinden önce yapılan 407.405,18 TL açısından davanın usulden reddi gerektiği, dava konusu alacağın likit olduğu, icra inkar tazminatı şartlarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince istinaf edilmiştir.
IV. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Bölge Adliye Mahkemesince, davalının, davacı banka ile dava dışı şirket arasında düzenlenen genel kredi sözleşmesine kefil olduğu, davalının kefalet beyanının davalının el yazısı ile yazıldığı, kefilin sorumlu olacağı azamî miktarın ile kefalet tarihinin belirtildiği, 6098 sayılı Kanun'un 583 üncü maddesinde belirtilen şekil şartlarının mevcut olduğu, davalı, dava dışı şirketin yetkilisi olduğundan 584 üncü maddenin üçüncü fıkrası uyarınca eş rızasına gerek olmadığı, bu nedenle davalı vekilinin kefaletin geçersiz olduğu yönündeki istinaf nedenin yerinde görülmediği, 22.11.2016 tarihli ve 29896 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 2016/9538 sayılı Kredi Garanti Kurumlarına Sağlanan Hazine Desteğine İlişkin Bakanlar Kurulu Kararının 6 ncı maddesinin 4 üncü fıkrasında "Temerrüt durumunda teminatların nakde çevrilmesine ve kanuni takibe ilişkin işlemler kredi verenler tarafından yürütülür ve kredi verenlerin nakde çevrilen teminatlar ve takip neticesinde elde ettiği tahsilat, tazmin edilen kefalet oranında kuruma aktarılır." düzenlemesine yer verildiği, dava konusu olayda KGF tarafından davacı bankaya ödeme yapılmış olmasının icra takibine konu kredi alacağını ortadan kaldırmadığı gibi kredi kullandıran davacı bankanın kredi alacağı nedeniyle icra takibi yapmasına da engel teşkil etmediği, bu nedenle mahkemece davacı bankanın talep edebileceği alacak miktarının belirlenmesinde KGF tarafından yapılan ödemelerin dikkate alınmaması gerektiği gözetilerek karar verilmesi gerekirken davacı alacağından KGF tarafından yapılan ödemenin takip konusu alacaktan mahsubu ile kalan miktara hükmedilmesinin doğru olmadığı, 02.02.2022 tarihli bilirkişi raporunda yer alan icra takip tarihi itibariyle borç miktarına ilişkin hesaplamaların usul ve yasaya uygun olduğu, icra inkar tazminatı şartlarının oluştuğu, davacının kötüniyetli olduğu ispatlanamadığından reddedilen kısım yönünden davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddi gerektiği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne, davalının Konya 7. İcra Müdürlüğü'nün 2019/4442 sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptaline, takibin 427.207,70 TL asıl alacak, 34.271,55 TL işlemiş faiz, 1.713,58 TL BSMV ve 558.89 TL masraf olmak üzere toplam 463.751,72 TL üzerinden devamına, hükmedilen alacağın %20'si oranında hesaplanan 92.750,34 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine, davalının kötü niyet tazminatı talebinin şartlar oluşmadığından reddine karar verilmiş, karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
V. TEMYİZ İNCELEMESİ
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2.2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 67 nci maddesi.
3.6098 sayılı Kanun'un 583 ve 584 üncü maddeleri.
4.22.11.2016 tarihli ve 29896 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 2016/9538 sayılı Kredi Garanti Kurumlarına Sağlanan Hazine Desteğine İlişkin Bakanlar Kurulu Kararının 6 ncı maddesinin 4 üncü fıkrası.
5.Yargıtay (kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 14.02.2019 tarihli ve 2017/3945 E., 2019/866 K. sayılı Kararı
3. Değerlendirme
1.Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun’un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Dosya içeriğine göre davacı tarafça temyize konu edilen miktar Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 238.730,00 TL’nin altında kaldığı anlaşıldığından, davacı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan reddine karar vermek gerekmiştir.
2. İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine 6100 sayılı Kanun'un 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi aynı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ve 371 inci maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI.SONUÇ: Yukarda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacının temyiz talebinin MİKTARDAN REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalının temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA, aynı Kanun'un 372 nci maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden davalıya yükletilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde davacıya iadesine, 25.11.2024 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.