"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/2603 Esas, 2024/287 Karar
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2017/49 E., 2020/179 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
KARAR
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; "ibareli önceki tarihli seri markaların Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde davacının adına tescilli olduğunu, davacının bu ibareyi maruf bir marka haline getirdiğini, davalının davacı adına tescilli ibareli markaları ile aynı ve benzer mal ve hizmetler için, ayırt edilemeyecek derecede benzer olan dava konusu markaları adına tescil ettirdiğini, bu markaların hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini, ayrıca davalının adına tescilli olan 2007/53435 sayılı ibareli markayı ciddi ve etkin bir şekilde kullanmadığını ileri sürerek davalı adına kayıtlı, 2014/107233 sayılı ", 2014/67942 sayılı , 2014/107221 sayılı ibareli markaların hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine, yine davalı adına tescilli 2007/53435 sayılı ibareli markanın kullanılmama nedeniyle iptali ile sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davalının dava konusu markaların gerçek, üstün ve öncelikli hak sahibi olduğunu, davacının itiraza mesnet markaları incelendiğinde, davalı markalarının tescil tarihinin daha önce olduğunu, davalının bu markaları ihdas ettiğini, piyasada maruf hale getirdiğini, markalar üzerinde bu şekilde gerçek hak sahipliğini elde ettiğini, davalı tarafından keşide edilen faturalar içerisinde dava konusu markalarının kullanımını gösterir 1999, 2003, 2004 yıllarına ait faturaların yer aldığını, söz konusu faturalarda keşide eden şirketin davalının bağlı şirketi olduğunu, dava konusu markaların davalının resmi web sitesi içeriğinde en azından 1998 yılından beri tanıtıldığını ve kullanıldığını, taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, davacının adına tescilli DURA ibareli markalarının zayıf markalar olduğunu, ayırt ediciliği düşük zayıf markaların daha dar alanda korunacağını, davalının markalarını ciddi ve etkin şekilde kullandığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalının markalarının tescil başvuru tarihlerinin davacının marka tescil başvurularının pek çoğundan daha sonra olduğu, her iki taraf markalarının esas unsurunun "DURA" ibaresinden meydana geldiği, tarafların markalarının genellikle inşaat ve yapı malzemeleri için tescilli oldukları, davalının markalarının tescilinden çok önce davacının "DURA" esas unsurlu seri markalarının tescil edilmiş olması nedeniyle, taraf markaları bilinçli tüketiciye hitap etse de, tüketicilerin davalıya ait markaları gördüğünde, davacının seri markaları olduklarını düşünebileceği, bu nedenle tarafların markaları arasında dolaylı karıştırılma ihtimali bulunduğu, kullanmama nedeniyle marka iptali talebiyle ilgili yapılan incelemede ise davalıya ait 2007/53435 numaralı markasının ciddi ve etkin şekilde kullanıldığının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davalı adına tescilli 2014/107233 numaralı 2014/67942 numaralı ve 2014/107221 numaralı markalarının hükümsüzlüğüne, davalıya ait 2007/53435 numaralı " markasının kullanılmaması nedeniyle dava tarihinden itibaren etki doğuracak şekilde iptaline karar verilmiş, hüküm davalı tarafça istinaf edilmiştir.
IV. İSTİNAF
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk Derece Mahkemesi kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiş, hüküm, davalı tarafça temyiz edilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Dava ve Hukuki Nitelendirme
Dava, davalı adına kayıtlı, 2014/107233 sayılı ", 2014/67942 sayılı , 2014/107221 sayılı ibareli markaların hükümsüzlüğü, yine davalı adına tescilli 2007/53435 sayılı ibareli markanın kullanılmama nedeniyle iptali istemlerine ilişkindir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
1. Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 353/1-b(1) hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince, aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan, 2014/107233 sayılı sayılı 2014/107221 sayılı ibareli markaların hükümsüzlüğü ile sicilden terkini taleplerine ilişkin davaların kabulüne yönelik yapılan davalının istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin karara yönelik temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2. Davalının, adına tescilli 2007/53435 sayılı ibareli markanın kullanılmaması nedeniyle iptali davasına yönelik temyiz itirazlarına gelince: 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun (SMK) 9. maddesinin birinci fıkrasında "Tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir sebep olmadan tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından marka sahibi tarafından Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmayan ya da kullanımına beş yıl kesintisiz ara verilen markanın iptaline karar verilir." hükmü düzenlenmiş olup, maddenin ikinci fıkrasında ise markanın kullanım halleri sıralanmıştır.
SMK'nın 9. maddesinde sıralanan kullanım halleri sınırlı sayıda değildir( ). Bu durumda markanın işlevsel kullanımının belirlenmesi için her somut olayda, markanın nerede nasıl kullanıldığından çok, tüketici gözünde markanın marka olarak algılanıp algılanmadığı, piyasaya sürülen mal veya hizmet ile marka arasında fiili veya düşünsel bir bağ kurulup kurulmadığı önem taşır , Markanın Kullanılması Zorunluluğu ve Kullanılmamasına Bağlı Sonuçları, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2019, s.21. ).
Ayrıca, Kanun maddesinde bahsi geçen kullanımın fiziki olarak mal üzerinde gerçekleşmesi şart değildir. Markanın faturalarda, internette, kataloglarda, gazete ilan ve reklamlarında kullanılması da birer "kullanma"dır. Markanın kullanılması yükümlülüğü tescil kapsamındaki her bir sınıf ve alt sınıf mal ve hizmet için söz konusudur. Markanın birtakım mallar üzerinde kullanılması, bu markanın hizmetlerde de kullanıldığı anlamına gelmemektedir. Aynı şey bunun tersi için de geçerlidir
Ek olarak, Kanun maddesinde markanın ciddi şekilde kullanılmasıyla ifade edilmek istenen ise, markanın işlevlerini yerine getirecek şekilde yani, markanın ayırt etme, reklam, garanti ve kaynak gösterme fonksiyonlarını gerçekleştirecek şekilde ve yoğunlukta, doğrudan piyasada veya piyasaya doğrudan etki eden mecralarda kullanılmasıdır( Markayı Kullanma Zorunluluğu Ve Kullanmamanın Hukuki Sonuçları, İstanbul 2017 s.41).Her şeyden önce salt markanın iptal edilmesini önlemek amacıyla göstermelik olarak küçük ölçekte ve sembolik olarak üretim ve satış yapılması, az sayıda ve göstermelik olarak takvim, broşür, katalog vs. bastırılıp dağıtılması ciddi nitelikte bir kullanımı göstermemektedir.
Somut olaya gelindiğinde ise, dava konusu ibareli marka ilk olarak 05.10.2007 tarihinde dava dışı İnterfiks Yapı Sis. San ve Uygulama A.Ş. adına tescil edilmiş, 11.01.2013 tarihinde marka devir sözleşmesi ile 30.05.2012 tarihinde kurulan davalı şirkete devredilmiştir. Bundan dolayı, İlk Derece Mahkemesince, 2012 ila 2017 yılları arasında davalı şirketin tuttuğu defter ve kayıtları incelenerek dava konusu markanın kullanımında, kayıtlı faturalarda satılan ürünlerin miktarının, toplam satış miktarının binde 2,3'üne tekabül ettiği saptanmış, markayı devreden şirketin ise 2003 ila 2012 tarihleri arasına ilişkin stok ekstrelerinde de ibareli ürünlere rastlanmıştır.
Her ne kadar İlk Derece Mahkemesince, alınan raporlarda tespit edilen bu kullanımın kanun maddesinde belirtilen ciddi ve etkin bir kullanım olarak tanımlanamayacağı, markanın kullanılmaması nedeniyle iptali koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ve Bölge Adliye Mahkemesince de davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmişse de, dosyaya kazandırılan 1. bilirkişi kök ve bu raporun ek raporunda markanın davalıya devrinden önce devreden şirketin stok ekstreleri ve devirden sonra davalının 2012 ila 2017 tarihli defter ve kayıtlarına göre davalının son 5 yılda dava konusu markayı ciddi ve etkin bir şekilde kullandığı, 2. bilirkişi raporunda da satılan ürünlerin internet sayfasında "sıvı yüzey sertleştiricisi" olarak geçtiği, tescil edildiği sınıf kapsamında kaldığı, faturaların listesi ve stok ekstresi nazara alındığında markanın iptali koşullarının gerçekleşmediği anlaşılmaktadır.
Bu nedenle Mahkemece davalı adına tescilli olan ve SMK'nın 9. maddesi kapsamında iptali istenen 2007/53435 sayılı DURAFLEX ibareli markaya yönelik davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
VI. SONUÇ: Yukarda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalının diğer temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK'nın 373/1 hükmü uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 04.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.