"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/2014 Esas, 2024/335 Karar
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 5. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/78 E., 2021/315 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, Yargıtayca duruşma istemli olarak davalı şirket vekili ve duruşma istemi olmaksızın davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne, dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 369/2 hükmü gereğince miktar veya değer söz konusu olmaksızın duruşmalı olarak incelenmesi gereken dava ve işlerin dışında bulunduğundan duruşma isteğinin reddine karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
KARAR
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı şirketin 2018/65119 sayılı “... Otomasyon & Bilişim Teknolojileri” ibareli marka başvurusunun, müvekkili adına tescilli ve tanınmış “...” ibareli markalarıyla görsel ve işitsel açılardan ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, taraf markalarında ortak olan “...” ibaresinin, markalarda esas unsur olarak yer aldığını, 07, 09, 35, 40, 42, 44 ve 45. sınıf mal ve hizmetleri kapsayan dava konusu başvurudan, itiraz sonucu çıkartılan emtiadan sonra geriye 35, 44 ve 45. sınıflara giren hizmetlerin kaldığını, halbuki bu hizmetler açısından da markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu, davalının marka başvurusunun müvekkilinin seri markaların içine sızabileceğini, huzurdaki davada davalının markasının hükümsüzlüğü de talep edildiğinden müvekkilinin tüm markalarının kapsamı ele alınarak değerlendirme yapılması gerektiğini, müvekkilinin ticaret unvanının çekirdeği konumundaki “...” ibaresinden doğan bir hakkının da olduğunu, dava konusu markanın müvekkilinin tanınmış markaların itibarını zedeleyebileceğini, dava konusu marka başvurusunun kötüniyetli yapıldığını ileri sürerek Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu'nun (YİDK) 2020-M-396 sayılı kararının iptaline, dava konusu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı Şirket vekili cevap dilekçesinde; davacının YİDK kararının iptali istemiyle açtığı davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddinin gerektiğini, işbu davada davacının itirazlarına dayanak olarak sadece 2012/111602 sayılı markasının kaldığını, bu marka ile müvekkili başvurusunun birbirlerine benzemediğini, markalarda kullanılan renklerin ve davalının markasındaki diğer kelime unsurlarının işaretleri yeterli ölçüde farklılaştırdığını, markaların benzer emtiaları kapsamadığını, davacının markalarını, müvekkili başvurusu kapsamındaki mal ve hizmetlerde kullandığını ispatlayamadığını, müvekkili şirketin ortaklarının “...” soyadını taşıdıklarını, bu kişilerin kendi soyadlarını ticaret hayatında kullanmalarından men edilemeyeceklerini savunarak davanın reddini istemiştir.
2.Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde; müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu, karşılaştırılan markalar arasında kısmen bir benzerlik varsa da dava konusu başvuru kapsamında kalan mal ve hizmetlerle, davacının itirazına mesnet markaların kapsamlarında yer alan mal ve hizmetler arasında benzerlik görülmediğini, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun (SMK) 6/5 hükmü koşullarının da oluşmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile YİDK kararının iptali istemine konu davalı şirkete ait marka kapsamındaki hizmetlerin “İş güvenliği konularında danışmanlık hizmetleri. Sosyal ağ oluşturma hizmetleri” olduğu, dava konusu marka kapsamında yer alan bu hizmetler ile itiraza mesnet gösterilen davacıya ait markaların kapsamlarında yer alan mal ve hizmetler arasında benzerlik bulunmadığı, karşılaştırılan bu markalar arasında ilgili tüketici kesimi nezdinde SMK'nın 6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi olmadığı, davacının ticaret unvanını fiilen kullandığını ispatladığı “helva, tahin, reçel, bal” malları ile aynı veya benzer mal/hizmetler olmadığından, somut olayda SMK'nın 6/6 hükmü koşullarının da oluşmadığı, kötüniyet iddiasına dayalı istemlerin yerinde görülmediği, davacı vekilinin aynı zamanda davalı şirkete ait 2018/65119 sayılı markanın tüm hizmetler bakımından hükümsüz kılınmasını da talep ettiği, dava konusu markanın 35, 44 ve 45. sınıf bir kısım hizmetler bakımından 03.04.2020 tarihinde tescil edildiği, davacıya ait 97999, 187729, 2007/29062 sayılı markaların kapsamında kalan ve kullanım külfeti yerine getirilen “helva, tahin, reçel, bal” malları ile dava konusu marka kapsamında yer alan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, tatlılar, tahin, bal, arı sütü, propolis, pekmez mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” hizmetleri arasında benzerlik bulunduğu, davalının markasının kapsamına alınmak istenen, 35. sınıftaki diğer hizmetler ile 44 ve 45. sınıflara giren hizmetlerin, davacının markalarının kullanım külfetinin yerine getirildiği gıda emtiaları arasında ise bir benzerlik/türdeşlik olmadığı, davacıya ait 2006/57257 ve 2012/111602 sayılı markaların ileri sürülen kullanmama def'ine karşılık olarak, tescilli olduğu emtia bakımından ciddi surette kullanıldığının ispatlanamadığı, dolayısıyla bu markaların SMK’nın 6/1 hükmü uyarınca yapılacak iltibas değerlendirmesinde aynı Kanun’un 25/7 hükmü kapsamında hükümsüzlük iddiasına mesnet olamayacağı, davacıya ait 97999, 187729 ve 2007/29062 sayılı markaların esas unsuru ile dava konusu markanın esas unsurunun müşterek olarak “...” kelimesinden oluştuğu, bu nedenle markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal olarak iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzerlik bulunduğu, davacıya ait “...” markalarının tanınmışlık mertebesine ulaştığı söylenemeyeceğinden SMK’nın 6/5 hükmü koşulunun somut olayda oluşmadığı, aynı Kanun’un 6/6 hükmü uyarınca, davacının ticaret unvanı ile davalı markası arasında “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, tatlılar, tahin, bal, arı sütü, propolis, pekmez mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” hizmetleri bakımından iltibas tehlikesi bulunduğu, salt “...” ibareli marka tescil başvurusunun ticari dürüstlük kurallarına aykırı olduğunun söylenemeyeceği, yine davalı şirketin salt davacının ticari faaliyetlerini baltalama, şantaj veya haksız kazanç elde amaçlı, genel olarak dürüst ticari uygulamalara aykırı olarak dava konusu marka tescil başvurusunda bulunduğu hususuna ilişkin olarak somut olgu bulunmadığından kötüniyet iddiasının yerinde görülmediği gerekçesiyle YİDK kararının iptali isteminin reddine, dava konusu 2018/65119 sayılı markanın “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, tatlılar, tahin, bal, arı sütü, propolis, pekmez mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” hizmetleri bakımından hükümsüzlüğüne, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, hüküm, davacı vekilince katılma yoluyla ve davalı vekilince ayrı ayrı istinaf edilmiştir.
IV. İSTİNAF
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile eldeki davanın YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğüne ilişkin olduğu, bu haliyle HMK'nın 110. maddesinde düzenlenen davaların yığılması halinin bulunduğu, her bir davanın ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği, İlk Derece Mahkemesince YİDK kararının iptaline yönelik davanın reddine, marka hükümsüzlüğü istemli davanın ise kısmen kabulüne karar verildiği, bu karara karşı süresi içinde davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmadığı, davalı şirketin ise yalnızca hükümsüzlük davası yönünden istinaf kanun yoluna gittiği, davacı vekilinin, hükümsüzlük davasının davalı şirketçe istinaf edilmesi üzerine katılma yoluyla istinaf kanun yoluna başvurduğu gözetildiğinde, bu istinafın YİDK kararının iptali istemli davada verilen karara teşmil edilemeyeceği, dolayısıyla istinaf incelemesinin yalnızca hükümsüzlük davasında verilen kararla sınırlı olarak yapılabileceği, davacının itirazına mesnet markalarının “helva, tahin, reçel, bal” malları üzerinde kullanıldığının ispatlandığı gözetildiğinde, bu mallarla dava konusu marka kapsamında yer alan ve İlk Derece Mahkemesince benzer kabul edilen hizmetler arasında benzerlik olduğu, anılan hizmetler yönünden SMK'nın 6/1 hükmü koşullarının oluştuğu, aynı hizmetler yönünden SMK'nın 6/6 hükmü koşullarının da somut olayda bulunduğu, bunun dışında dava konusu marka kapsamında kalan hizmetler yönünden anılan madde koşullarının gerçekleşmediği, dava konusu markanın kötüniyetli tescil ettirildiğinin de ispatlanamadığı gerekçesiyle davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiş, karar, davacı vekili ile davalı şirket vekilince ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Dava ve Hukuki Nitelendirme
Dava, YİDK kararının iptali ile markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b(1) hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekili ile davalı şirket vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA, aynı Kanun'un 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere ayrı ayrı yükletilmesine, 04.03.2025 tarihinde kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.