"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2022/220 Esas, 2023/487 Karar
HÜKÜM : Davanın reddi
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak verilen karar davacı şirket vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
KARAR
I. DAVA
Davacılar vekili, davalı şirketin 25.04.2013 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan kararların usul ve yasa ile iyi niyet kurallarına aykırı olduğunu, şirketin kötü yönetildiğini ileri sürerek dava konusu genel kurulda 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11 inci maddeler ile alınan kararların iptalini, şirkete yönetici kayyım atanmasını, mevcut yönetim ve denetimin tedbiren işten el çektirilmesini, özel bir denetim firmasına şirketin 2011-2012 yılı hesaplarının denettirilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde, bozma sonrası alınan bilirkişi kurulu raporunda belirtilen hususlar çerçevesinde davalı şirketin faaliyet gösterdiği sektörün gelişimi ve ekonomik faaliyet alanının öncelikle dikkate alındığı, nitekim hazırlanan raporda davalı şirketin kara taşımacılığı yapılan sektörde faaliyet göstermiş olduğu dikkate alınarak bu konuya ilişkin oranlar dikkate alındığı, buna göre davalı şirketin ekonomik rantabilite, net kâr/aktif toplam oranları ile kümülatif kârlılık oranlarında davalının sektör ortalamasının oldukça altında kaldığı, bu rasyolara sahip olan davalı şirketin, finansal açıdan kâr dağıtımı yapmamasının kabul edilebilir bir duruma işaret ettiği, aksi halde sektöre ait kâr ile sermaye arasındaki ilişkileri gösteren oranların dikkate alınmamasının, şirketin ekonomik yönden geleceğinin tehlikeye atılması ihtimalini gündeme getireceği, elbetteki Dairemizin bozma ilamında da belirtildiği üzere şirketin nihai amacının kâr elde etmek ve dağıtmak ise de şirketin bunu gerçekleştirebilmesinin öncelikle şirketin ekonomik olarak varlığını devam ettirmesine bağlı olduğu, ekonomik olarak varlığını devam ettiremeyen veya ettirmesi durumu tehlike altında bulunan bir şirketin, bu durumlar gözetilmeksizin kâr dağıtımı yapmasının beklenemeyeceği, alınan rapora davacılar vekili itiraz etmişse de bozma kararında sermaye piyasaları konusunda ehil bir bilirkişinin atanmasını gerektiren herhangi bir husus olmadığı veya bilirkişi adı belirtilmediği, bilakis bozma kararında ekonomist bilirkişinin de bulunduğu bilirkişi kurulu marifetiyle inceleme yaptırılması, salt SPK'nın ilgili tebliğinin maddesine uygun olarak kâr dağıtılması gerekçesiyle inceleme yapılmaması hususlarının bozma konusu olduğu, bu arada bozma ilamında belirtilen inceleme konularında sektör bilirkişisi dahil edildiği, bozma kararında sermaye piyasaları konularında heyete ehil bir bilirkişinin isminin yazılmaması veya sermaye piyasaları yönünden ayrıca bir inceleme yapılması gerektiğine işaret edilmemiş olması, bozma ilamı içeriği dikkate alındığında unutkanlık sonucu olarak da kabul edilemeyeceği, davacı vekilinin bu yöne ilişkin itirazlarının artık bozma kapsamı dışında kalıp, bu yönden tarafların aleyhine veya lehine kazanılmış haklar oluştuğu, bu aşamadan sonra bozma kararı kapsamı dışında kalan hususların yani davacı vekilinin iddia etmiş olduğu üzere SPK'nın seri IV. No. 39 sayılı tebliğinin 5 inci maddesi çerçevesinde inceleme yapılması dahi gerekmediği, öte yandan dava genel kurul kararının iptali davası olup şartlar oluştuğu takdirde yöneticinin sorumluluğuna esas tazminat davasının konusu olabilecek hususların ise zaten bu davada inceleme konusu yapılabilmesinin mümkün bulunmadığı, bozulan bir hükmün, bozma sebepleri dışında kalan kısımlarının kesinleşeceği, kesinleşen kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak farklı bir karar verilemeyeceği, zira kesinleşmiş olan kısımların lehine olan taraf yararına bir usuli müktesep hak teşkil edeceği, bu kısımlar hakkında yeniden karar verilmeyeceği gerekçesiyle, "30.11.2017 tarih ve 2013/220 E., 2017/1336 K. sayılı kararına konu olan 25.04.2013 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 3, 4, 5, 6, 8, 9, 10, 11 numaralı kararların iptaline yönelik davanın reddine" dair karar şeklen kesinleşmiş olduğundan bu maddelere ilişkin yeniden karar verilmesine yer olmadığına, davalı şirketin 25.04.2013 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 7 numaralı kararın iptaline yönelik dava dahi sübut bulmadığından bu yöne ilişkin davacıların açtığı davanın dahi reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
IV. TEMYİZ İNCELEMESİ
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, davalı şirketin 25.04.2013 tarihli genel kurul toplantısında alınan bir kısım kararların iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2.6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun (6102 sayılı Kanun) 445 inci ve devam hükümleri.
3. Değerlendirme
Dosyadaki yazılara, İlk Derece Mahkemesince 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı şirket vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
V. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı şirket vekilinin temyiz isteminin reddi ile İlk Derece Mahkemesince verilen kararın 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA, aynı Kanun'un 372 nci maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 27.11.2024 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.