"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
SAYISI :2023/884 Esas, 2024/920 Karar
KARAR :İstinaf başvurusunun esastan reddine
İLK DERECE MAHKEMESİ :Rize 3. Asliye Hukuk Mahkemesi (Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi sıfatı ile)
SAYISI :2022/215 E., 2022/358 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
KARAR
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili adına tescilli "... ... Kokulu Çay+şekil" ile 85/89360 sayılı "KOKULU ... ÇAYI" ibareli markaların bulunduğunu, davalının, bu markalar ile birlikte bunların tasarımlarının aynısını veya benzerini üretip piyasaya sürdüğünü ileri sürerek haksız rekabetin men'ine ve müvekkilinin marka hakkına tecavüz fiillerinin durdurulmasına, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile belirsiz alacak davası olarak açtıkları davada şimdilik 20.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL maddi tazminatın yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin, adına tescilli 2003/02035 sayılı "... ....... Çay+şekil" ibareli markasını 2003 yılından beri kullanmasına rağmen davacının buna sessiz kaldığını, davalının kullanım şeklinin tecavüze veya haksız rekabete sebebiyet vermediğini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile ... ve ... ibarelerinin tarafların çatı markaları olup, iltibas değerlendirmesi sırasında dikkate alınamayacağı, markaların aynı sınıftaki mallar yönünden tescillendiği, her iki tarafın markalarında yer alan diğer unsurların tanımlayıcı ya da ayırt edicilikte geri planda kalan tali unsurları teşkil ettiği, bu haliyle taraf markalarında iltibas değerlendirilmesi yönünden esas olarak "..." ibaresinin dikkate alınması gerektiği, anılan ibarenin çay emtiası yönünden tanımlayıcı olmadığı, davalının tescilli markasında yer alan "..." ibaresinin fiili kullanımda iltibasa yol açabilecek şekilde ön plana çıkarıldığı, buna göre de davalı adına tescilli markanın davacı markalarıyla iltibasa mahal verecek düzeyde benzer olup karıştırılma ihtimallerinin bulunduğu ve haksız rekabete yol açtığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, haksız rekabetinin men'ine, marka hakkına tecavüz oluşturan fiillerin durdurulmasına, davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 3.000,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair istemin reddine, davacının maddi tazminat talebinin kabulü ile 20.000,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm, taraf vekillerince istinaf edilmiştir.
IV. İSTİNAF
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesi ile taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiş, hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Dava ve Hukuki Nitelendirme
Dava, marka ve tasarım hakkına tecavüz, haksız rekabetin tespiti ve men'i ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
1.Uyuşmazlık, davalının kullanımlarının, davacı adına tescilli markalara ve tasarımlara tecavüze ve haksız rekabete yol açıp açmayacağı ile maddi ve manevi tazminat talebi koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği noktalarında toplanmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.02.2020 tarih ve 2017/11-27-2020/225 sayılı ilamında da belirtildiği üzere, sessiz kalma yoluyla hak kaybı, önceki hak sahibinin, hakka konu ticari ad ve işareti iyiniyetli bir şekilde kullanan kişiye karşı dava açma hakkını uzun süre kullanmaması ve ihlallere sessiz kalarak ticari ad ve işareti koruma hakkını yitirmesi demektir. Sessiz kalma yoluyla hak kaybı ilkesinin temeli 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 2. maddesine dayanmaktadır. Anılan madde; “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” hükmünü haizdir. Buna göre, anılan madde ile hukuk düzeninin kişilere tanıdığı bütün hakların kullanılmasında göz önünde tutulması ve uyulması gereken iki temel ilkeye yer verilmiş olup, öncelikle hakların dürüstlük kuralına uygun kullanılması gerektiği ifade edilmiş, ardından hakların açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağı belirtilmiştir. Ancak önceki hak sahibinin uzun süre sessiz kalması mücbir sebep ya da objektif imkânsızlık gibi haklı bir nedene dayanıyorsa ve bunun ispatlanması hâlinde sessiz kalma yoluyla hak kaybı söz konusu olmayacaktır. Sessiz kalma yoluyla hak kaybında, hak genel olarak sona ermemekte, sadece bu haktan eylemine sessiz kalınan kişi ya da kişilerin yararlanmasına katlanılmaktadır.
Diğer yandan 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nda (SMK) tecavüz davaları bakımından sessiz kalma yoluyla hak kaybına ilişkin özel bir düzenleme bulunmamakla birlikte marka hükümsüzlük davaları yönünden Kanun'un 25. maddesinin altıncı fıkrasında; “Marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötüniyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre marka hükümsüzlük davalarında sessiz kalma yoluyla hak kaybı ilkesinin uygulanabilmesi için beş yıllık sürenin geçmiş olması aranmıştır.
Bunlarla birlikte SMK'nın 155. maddesinde tescilli marka hakkı sahibi, kendinden önce marka tescil ettiren veya marka başvurusunda bulunmak suretiyle hak sahibi olanların açmış olduğu tecavüz davasında, sahip olduğu sonraki tarihli markasını savunma gerekçesi olarak ileri süremeyecektir.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelindiğinde, davacı yanın mesnet markalarının 1985 ve 1993 yıllarında tescil edildikleri, davalıya ait ".... .... ... Çay+şekil" ibareli markanın ise 28.01.2003 günlü başvuru üzerine 28.06.2004 tarihinde 30. sınıf ve mal hizmetler yönünden tescil olunduğu, davalı yanca sonraki tarihli markaya ilişkin savunma SMK'nın 155. maddesi gereğince yerinde değil ise de davalı vekilinin cevap dilekçesinde, müvekkilinin 1985 yılından beri çay sektöründe faaliyet gösterdiği ve 17 yılı aşkın süredir kendisine ait markayı aktif şekilde kullandığı, davacının bu süre boyunca davalının kullanımlarına sessiz kaldığı şeklindeki savunmalarına Mahkemece olumlu ya da olumsuz bir değerlendirme yapılmadan ve buna ilişkin deliller tartışılmadan karar verildiği anlaşılmıştır.
Hal böyle olunca davalının "..." ibaresini de içeren markasını kullanımında ... ibaresini ön plana çıkararak kullandığı ve bu kullanım şeklinin haksız rekabet ve marka hakkına tecavüz teşkil ettiği iddia edildiğine göre, davalının bu şekilde ... ibaresini ön plana çıkararak kullanımının süresi belirlenerek, sessiz kalma yoluyla hak kaybına ilişkin koşulların oluşup oluşmadığı usulünce tartışılıp taraf delillerinin de değerlendirilmesi sureti ile varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
2.Bozma sebebine göre davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına karar verilmiştir.
VI. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/2 hükmü uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istekleri halinde ilgililere iadesine, 24.03.2025 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.