"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
KARAR
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı Şirketin 2019/75130 sayılı "findikum" ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, müvekkilinin "...", "Findix" ibareli markalarına dayalı olarak başvuruya itiraz ettiğini, davalı Kurum tarafından müvekkili itirazının reddine karar verildiğini, davalı başvurusunun hiçbir ayırıcı vasfının, baskın unsurunun, orijinal niteliğinin bulunmadığını, davalı başvurusunun, müvekkili markaları ile aynı ve ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, müvekkilinin "findix" ve "..." ibarelerini kullanarak oluşturduğu markaları 29. ve 30. sınıflarda tescil ettirdiğini, davalı yan tarafından tescili talep edilen 2019/75130 başvuru numaralı markanın da müvekkilinin markasının esaslı unsurlarının tamamını ihtiva edecek şekilde iki harf ekleyerek ancak ses benzerliği devam edecek nitelikte “...” olarak oluşturulduğunu, müvekkilinin markasının tüm unsurlarını içerecek şekilde benzer telaffuz ile aynı ve benzer mal/hizmetler yönünden tescil için başvurunun yapıldığını, bu şekli ile “...” markasının tescil edilmesi durumunda tüketiciler nezdinde bu marka ile müvekkilinin markasının karıştırılacağını, “...” markasının müvekkilinin markası olduğu izlenimi edinileceği, bu hususun da davalı yana müvekkilinin tanınmışlığından kaynaklı olarak ekstra bir avantaj sağlayacağını, müvekkilinin markasının esaslı unsurlarının ayırt etmeye yarayacak herhangi bir işaret olmaksızın davalı markası içerisinde yer aldığımı, böylece müvekkilinin “...” ve “findix” ibareli markaları ile davalının tescilini talep etmiş olduğu “...” markasının net bir şekilde karıştırılma, ilişkilendirilme ihtimali olduğunu, davalı şirketin marka başvurusunu kötü niyetli olarak yaptığını ileri sürerek Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu'nun (YİDK) 2020-M-10111 sayılı kararının iptaline, davalı konusu başvurunun tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde; müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
2.Diğer davalı şirket cevap dilekçesi sunmamıştır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu marka başvurusunun esas unsurunun bütün halinde "..." kelimesinden, itiraza mesnet markaların esas unsurlarının ise "..." ve "..." kelimelerinden oluştuğu, gerek dava konusu marka başvurusunun gerekse itiraza mesnet markaların "..." kelimesinden türetildikleri, dava konusu marka başvurusu kapsamındaki ... emtiaları bakımından ayırt ediciliği bulunmayan, kimsenin marka olarak tekeline verilemeyecek, yine dava konusu marka başvurusu kapsamındaki diğer gıda emtiaları bakımından da ayırt ediciliği düşük zayıf karakterli bir ibare olduğu, gerek dava konusu marka başvurusunun, gerekse itiraza mesnet markaların bu kelimenin türetilmesiyle oluşturulmuş olmaları ve markaların bütününe hakim olan görünüşte makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesiminin bu markaların "..." kelimesinden türetildiğini hemen ve ilk bakışta algılayacak olmaları nedeniyle gerek dava konusu marka başvurusunun, gerekse itiraza mesnet markaların bir bütün halinde ayırt edicilikleri düşük, zayıf karakterli markalar oldukları, karşılaştırılan markalar arasında 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun (SMK) 6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı, davacı yan tarafından dava konusu marka başvurusu ile iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer bir işareti, dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan mallar ile aynı ya da benzer mallar üzerinde, dava konusu marka başvuru tarihinden önce, Türkiye’de yaygın bir şekilde, yoğun, sıkı ve aralıksız kullanımının ispatlanamadığı, dolayısıyla SMK'nın 6/3 hükmü koşulunun somut olayda gerçekleşmediği, davacı tarafın itiraza mesnet gösterdiği markaların dosya kapsamında yer alan bilgi ve belgelere göre tanınmışlık mertebesine ulaştığının ispatlanamadığı, ayrıca dava konusu marka başvurusu ile itiraza mesnet markaların bütününe hakim olan görünümlerinin benzer olmadığı tespit edildiğinden SMK'nın 6/5 hükmü koşulunun somut olayda oluşmadığı, kötü niyet iddiasına dayalı istemlerin yerinde bulunmadığı gerekçesiyle YİDK kararının iptali davasının reddine, dava konusu marka başvurusu tescil edilmediğinden markanın hükümsüzlüğü istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm davacı vekilince istinaf edilmiştir.
IV. İSTİNAF
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile "..." ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet "..." ve "..." ibareli markalar arasında 6769 sayılı SMK'nın 6/1 hükmü anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde karıştırılma tehlikesinin bulunmadığı, taraf markalarının, kimsenin tekeline bırakılamayacak nitelikteki ... kelimesinden türetildikleri gibi tertip tarzı itibariyle de başvuruya yeterli ayırt ediciliğin sağlandığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Dava ve Hukuki Nitelendirme
Dava, YİDK kararının iptali ile markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 353/1-b(1) hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA, aynı Kanun'un 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine15.04.2025 tarihinde kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.