"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/293 Esas, 2023/1842 Karar
HÜKÜM : Kısmen kabul
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/252 E., 2021/410 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
KARAR
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde;Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı şirketin 1948 yılında kurulmuş köklü bir şirket olduğunu, müvekkiline ait “...” markasının tanınmış marka olduğunu, davalının davacı markasını, ticaret ünvanı da dahil markasal haklarını ihlal edecek şekilde kullandığını, davalıya ihtilafa son verilmesi için 19.06.2020 tarihinde Beyoğlu 38. Noterliğinden ihtarname gönderildiğini, davalı tarafından olumsuz cevap verildiğini, müvekkilinin markası ile davalının fiili kullanımlarının birebir aynı olduğunu, davalı firmanın, davacı şirkete ait 1. ve 30. sınıfta tescilli “...” markası ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olan “...” ibaresini aynı ve benzer ürünler/hizmetler bakımından Türk piyasasında tanıttığını, pazarlama ve satışını yaptığını, "..." ibaresinin tescilli olduğu ticaret ünvanından farklı şekilde marka olarak kullanıldığını, davalının faaliyet alanın da kimyasal ürünler olduğunu, davalı firmanın fiili kullanımlarının müvekkiline ait marka hakkını ihlal ettiği ve haksız rekabet yarattığını, davalının ticaret ünvanı ile davacı şirketin markası arasındaki ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunduğunu ileri sürerek,
http://www.alkimpetrokimya.com/ alan adı içeriğinde,
http://www.alkimpetrokimya.com/ İnternet sitesinde,
http://online.anyflip.com/tezn/utez/mobile/index.html sayfasında e-kataloglarında,
https://tr-tr.facebook.com/alkimpetrokimya/ Facebook hesabında,
https://www.instagram.com/alkim_petrokimya/ Instagram hesabında,
https://tr.linkedin.com Linkedin hesabında;
https://www.youtube.com linkinde yer alan reklam filminde gösterilen adreslerde inceleme yapılmasına, marka haklarını ihlal ve bu haklara karşı tecavüz ve haksız rekabet oluşturan fiillerinin tespitine, durdurulmasına ve önlenmesine, davalının ticaret ünvanından "..." ibaresinin çıkartılmasına, davalıya ait "..." ibareli tüm ürünlere, reklam vasıtalarına, materyallere el koyularak muhafaza altına alınmasına, imhasına ve internet üzerindeki tüm kullanımların tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davalı şirketin 2015 yılında kurulmuş, madeni yağ, yağlama yağları vb. sanayi ve endüstride kullanılan yağların üretimi üzerine faaliyet gösteren saygın bir şirket olduğunu, ticaret ünvanında geçen "..." ibaresinin şirket kurucu ortağı Halil İbrahim Altunkaya'nın soyadının ilk iki harfi ve kimya kelimesinin ilk üç harfinin birleşiminden oluştuğunu, müvekkili şirketin tescilli markasının "..." markası olduğunu, taraf şirketlerin faaliyet alanlarının farklı olduğunu, müvekkili şirketin hizmet sınıfının 4. sınıf ağırlıklı, davacının ise 1. sınıf ağırlıklı olduğunu, müvekkili şirketin tüm ticari faaliyetlerinde tescil ettirip kullanım hakkına sahip olduğu ticari ünvanı olan ... ünvanını kullandığını, "..." ibaresini marka olarak kullanmadıklarını, davacının tescil ettirmiş olduğu markalarının: "... leonite", "... potasyum fosfat", "... görünmez kahraman", "... başarının kimyası" olduğunu, kullanım şekilleri incelendiğinden ortada karıştırılacak yahut şüpheye düşürecek bir husus olmadığını, müşteri portföylerinin birbirinden çok farklı olduğunu, davalı şirketin kısaca her türlü petrokimya ürünleri ve türevleri, antifriz, madeni sanayi endüstriyel yağlar ile gresler, makine yağları, kimyasal yağlar, tekstilde kullanılan her türlü yağlar, kimyasal yağlar, gıda sektöründe kullanılan yağlar, baz yağları, motor yağları, petrol türevlerine ait yağ ürünlerinin üretimi dolumu, ambalajlanmasını yapmak üretmek pazarlamak, ithalat ve ihracatını yapmak gerekli fabrika ve entegre tesislerini kurmak, kiralamak ve işletmek olduğunu, hizmet sınıflarında yer alan 4. sınıf ağırlıklı olduğunu, davacı şirketin gerek resmi web sitesinde, gerekse de kurum nezdinde ki bilgilerinde 1. sınıf ağırlıklı hizmet verdiğinin görüldüğünü, davacı şirketin ürün gamının sodyum sülfat, tuz, leonit, magnezyum sülfat v.s. olup 1. sınıf olduğunu, müvekkilinin, ürün kataloglarından görüleceği üzere ürünlerinde marka olarak tescil ettirmiş olduğu markayı kullanmakta olduğunu, davacının huzurdaki davasını hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, davacının tescilli “...” markasının kimya sektöründe tanınmış marka olduğu, davacı ve davalı firmalarının da kimya sektöründe faaliyet gösterdikleri, davalının işyerinde bulunan tabelalar ve duvar yazılarında, tanıtım kataloğunda, araç üzerinde, sosyal medyada yer alan tanıtım ve reklam amacı taşıyan paylaşım ve sosyal medya profil isimlerinde ... ibaresini markasal olarak daha büyük punto ile kullanarak marka üzerinde hak sahibi olduğu izlenimi yarattığı, davacı markasının sektöründe tanınmış bir marka olduğu da dikkate alındığında davacı markası ile iltibas yaratarak marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet eylemini gerçekleştirdiği, davacı ve davalının ticaret ünvanlarında ortak ve esas unsur olarak yer alan “...” ibaresinin davacının tescilli markası olup her iki taraf da aynı sektör içinde faaliyette bulunmakta olduğundan; davalı eylemlerinin davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, davalının ticaret ünvanından ... ibaresinin terkinine, karar kesinleştiğinde kararın sicile işlenmek üzere Ticari Sicil Müdürlüğüne gönderilmesine, karar kesinleştiğinde davalının tek başına ... ibaresi ile her türlü tanıtım, üretim, satış, reklam, sosyal medya ve alan adının markasal etki yaratacak şekilde kullanımının önlenmesine karar verilerek yukarıda açıklanan gerekçe kapsamına göre; davalı eylemlerinin davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, davalının ticaret ünvanından ... ibaresinin terkinine, karar kesinleştiğinde kararın sicile işlenmek üzere Ticari Sicil Müdürlüğüne gönderilmesine, karar kesinleştiğinde davalının tek başına ... ibaresi ile her türlü tanıtım, üretim, satış, reklam, sosyal medya ve alan adının markasal etki yaratacak şekilde kullanımının önlenmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince istinaf edilmiştir.
IV. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Bölge Adliye Mahkemesince, davalı vekilinin istinaf isteminin esastan kısmen kabulüne, kısmen reddine, Mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, davalının ticaret ünvanında yer alan “...” ibaresini ön plana çıkartarak, ayrıca internet sitesinin içeriğinde, iş yerinde ve ürünleri üzerinde “...” ibaresini kimyasal ürünler için kullanması eylemlerinin davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, davalının tescilli ticaret ünvanından kaynaklanan hakları saklı kalmak şartıyla marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin durdurulmasına, önlenmesine, karar kesinleştiğinde davalının ticaret ünvanında “...” ibaresini ön plana çıkartacak şekilde kullanmasının, tek başına “...” ibaresi ile her türlü tanıtım, üretim, satış, reklam, sosyal medya ve alan adının markasal etki yaratacak şekilde kullanımının önlenmesine, ticaret ünvanının terkini talebinin reddine karar verilmiş, karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
V. TEMYİZ İNCELEMESİ
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi, ticaret ünvanının terkini davasıdır.
2. İlgili Hukuk
6102 sayılı Kanunun 55 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin 4 üncü alt bendi
3. Değerlendirme
1.Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 353/1-b(1) hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2.Mahkemece davalının kullanımlarının marka hakkına tecavüzün yanı sıra haksız rekabet de oluşturduğu benimsenerek tescilli markanın kümülatif olarak korunması cihetine gidilmişse de; bilindiği üzere kümülatif koruma, bir fikri ürünün birden çok mevzuatın koruma şartlarını aynı anda taşıması halinde o mevzuatların tamamı ile korunabilmesidir. Yani, bir fikri ürünün birden çok mevzuatın koruma şartlarını taşıması halinde hak sahibinin her bir yasal düzenlemeye birlikte dayanarak koruma talebinde bulunması ve mahkemelerce de eş zamanlı olarak her bir mevzuat hükümleri ile hak sahibinin tatmin edilmesidir (Cahit, Suluk/(Rauf, Karasu/Temel, Nal, Fikri Mülkiyet Hukuku, Ankara 2022, s. 20-21; Savaş, Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s.9).
Diğer bir ifade ile somut davada olduğu gibi markanın izinsiz kullanılmasının hem marka hakkına tecavüz davası, hem haksız rekabet davasına konu edilmesi ve mahkemece de her iki müessese kapsamında taleplerin kabul görmesi kümülatif koruma olarak tanımlanmaktadır.
Tescilli haklar bakımından ise ilke olarak sadece ilgili özel düzenleme uygulama alanı bulacaktır. Bununla birlikte özel düzenlemede haksız rekabete ilişkin hükümlerin uygulanacağına ilişkin açık bir hüküm bulunması halinde yine haksız rekabete dair düzenlemelerin de devreye gireceği tartışmasızdır.
Somut olay bakımından Dairemizin eski uygulamasına esas teşkil eden mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 57 nci maddesinin beşinci fıkrasında ad, ünvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtalarının iltibasa meydan verebilecek surette kullanılmasının da haksız rekabet hallerinden olduğu düzenlenmişti. Bu kapsamda tescilli marka ve tasarım haklarının bu şekilde kullanılmasının marka ve tasarım hakkına tecavüz ile birlikte haksız rekabeti de oluşturduğu, anılan haklara tecavüz ve haksız rekabetin kesiştiği alanda hem özel hükümler hem de haksız rekabet hükümleri ile kümülatif korunması gerektiği Daire uygulaması haline gelmişti. Başlangıçta kümülatif korumanın benimsenmiş olması, 6762 sayılı Kanunda yer alan bu düzenlemeden kaynaklanmaktaydı.
Ancak 01.07.2012 tarihin de yürürlüğe giren 6102 sayılı Kanunda, 6762 sayılı Kanunda değinilen hükmün yerine getirilen 55 inci maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin 4 üncü alt bendinde, "ad, ünvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtaları" ibaresine yer verilmemiştir. Anılan iki hüküm karşılaştırıldığında 6762 sayılı Kanunun 57 inci maddesinin beşinci fıkrası "...Başkasının emtiası, iş mahsulleri, faaliyeti veya ticaret işletmesiyle iltibaslar meydana getirmeye çalışmak veya buna müsait bulunan tedbirlere başvurmak, hususiyle başkasının haklı olarak kullandığı ad, ünvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtalarıyla iltibasa meydan veren malları, durumu bilerek veya bilmeyerek, satışa arz etmek veya şahsi ihtiyaçtan başka her ne sebeple olursa olsun elinde bulundurmak..." şeklinde olmasına rağmen, yerine ikame edilen 6102 sayılı Kanun'un 55 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin 4 üncü alt bendi "...Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak..." şeklindedir.
Görüldüğü üzere yeni hükümde "ad, ünvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtaları" ibaresine yer verilmemiştir. Bunun temel nedeni; tescilli işletme adı ve ticaret ünvanının 6102 sayılı Kanun'un 50 nci ve 53 üncü maddeleri arasındaki hükümlerle düzenlenmesi ve dolayısıyla özel koruma getirilmesidir. 6102 sayılı Kanunun 55 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin 4 üncü alt bendinin gerekçesinde eski hükümden ayrılmanın nedeni; "...anılan ayırt edici işaretlere ilişkin karıştırılma koşul, hüküm ve sonuçlarıyla birlikte kendi özel kanun hükmünde kararnamelerinde, yani MarkKHK'da, EndTasKHK'da, CoğİşKHK'da ve ünvanla ilgili olarak TK'da ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir. Burada tekrar edilmeleri hem gereksizdir, hem de yorum güçlüklerine sebep olmaktadır. Anılan cümle parçalarının burada yer almaları, haksız rekabete ilişkin hükümlerin fikri mülkiyete ilişkin düzenlemelerde kümülatif uygulanması yönünden gerekli görülemez..." şeklinde ifade edilmektedir.
Bu kapsamda belirtmek gerekirse, kanunkoyucunun haksız rekabete ilişkin eski ve yeni hüküm bağlamında anılan gerekçelerle eski hükümden ayrılması ile kümülatif koruma yönünden yukarıda belirtilen özel hükümlerin getirilmesi tescilli marka ve tasarım ile tescilsiz tasarımın tıpkı faydalı model ve patent hakkı gibi sadece 6769 sayılı Kanun kapsamında korunmasını yeterli bulduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle artık, 6102 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonraki olaylara dayalı açılan davalarda, tescilli sınai haklar bakımından sadece özel kanun olan SMK hükümleri uygulanabilecek olup TTK'nın haksız rekabet hükümlerinin anılan özel hükümler yanında ve aynı anda uygulanması söz konusu olamayacaktır. Diğer bir ifade ile bu kapsamda kümülatif koruma uygulanmayacaktır (bkz. NOMER/HELVCI/KAYA, s. 356 vd.; ARKAN, SABİH, Ticari İşletme Hukuku, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, 30. Bası, Ankara 2024, s.363).
Bu açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde, davacı marka hakkına tecavüzün, haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, ref'i taleplerinde bulunmuş, davalı ise tescilli bir markası olduğunu, bu markanın davacı markalarına benzemediğini, bu nedenle kullanımlarının da yasal olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir. Davacının ihlal edildiğini iddia ettiği marka hakkı TPE nezdinde tescilli olup 6769 sayılı Kanun ile getirilen özel hükümlerle haksız rekabet hukukunu da kapsayacak şekilde ve haksız rekabete göre daha üstün koruma getirerek düzenlenmiştir. Davacı bu özel hükümlere de dayanmış olduğundan marka ve tasarımın koruma alanları ile haksız rekabetin koruma alanının kesişmiş olduğu dava konusu olayda yalnızca özel hükümler uygulama alanı bulacak olup, özel hükmün yanında haksız rekabetin uygulanmasını gerektirir herhangi bir kanun hükmü olmadığından, özel kanunla birlikte eş zamanlı olarak haksız rekabet hükümlerinin de uygulanmasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca, Dairemizin daha önceki bazı kararlarında da benimsediği üzere (Yargıtay 11.HD 14.03.2022 gün ve 2019/5189-1852 sayılı, yine 22.04.2021 gün ve 2021/89-3054 sayılı kararları) somut olay bakımından 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ile haksız rekabet hükümlerinin birlikte uygulanmasını gerektiren kümülatif korumanın uygulama alanı kalmadığı gözetilerek talebin, haksız rekabetin tespiti ve men'ine dair kısmı yönünden ret kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
Ne var ki bu hatanın giderilmesi, mahkemesince yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekir.
VI. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bent uyarınca davalı vekilinin Bölge Adliye Mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının (2) numaralı bendinin üçüncü fıkrasında yer alan “ ve haksız rekabet ” ibaresinin hüküm fıkrasından çıkartılmasına, ''tespitine'' kelimesinden sonra gelmek üzere ''davacının haksız rekabete ilişkin taleplerinin reddine'' yazılmasına, aynı bendin dördüncü fıkrasında yer alan ''ve haksız rekabetin'' ibarelerinin, yine hüküm fıkrasının (3) numaralı bendinin (b) fıkrasında yer alan “ve haksız rekabetin'' ibaresinin hüküm fıkrasından çıkarılmasına ve hükmün bu şekli ile DÜZELTİLEREK ONANMASINA, istek hâlinde peşin alınan temyiz harcının davalıya iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 19.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.