"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1318 Esas, 2023/1216 Karar
HÜKÜM : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/176 E., 2021/199 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
KARAR
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 44 üncü sınıfta tescil edilmek üzere 2019/19628 sayı ile "... ORTODONTİ" ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, davalı şahsın 2013/01076 sayılı ve "ÖZEL ... ORTODONTİ AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI POLİKLİNİĞİ+şekil" ibareli markalarını gerekçe göstererek yaptığı itirazın Markalar Dairesince kabul edilerek başvurunun reddine karar verildiğini, davacıların yeniden inceleme taleplerinin bu kez Yeniden İnceleme Değerlendirme Kurulu'nun (YİDK) 2020-M-1111 sayılı kararı ile nihai olarak reddedildiğini, oysa markalar arasında iltibasa sebebiyet verecek ölçüde benzerlik bulunmadığını, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (6769 sayılı Kanun) 4 üncü maddesi uyarınca, gerçek kişi adlarının marka olarak tescilinin mümkün olduğunu, müvekkiline ait “...” soyadının Türkiye’de çok yaygın bir soyadı olmadığını, müvekkilinin aynı zamanda tanınmış bir diş hekimi olduğunu, uzun süredir aynı ibareli kliniğinin bulunduğunu, tıbbi hizmetler konusunda genel tüketici kitlesinin ortalamadan daha üst seviyede bir özen ve dikkate sahip olan tüketicilerden oluştuğunu ileri sürerek tescil başvurusunda bulunulan 2019/19628 başvuru numaralı “... ORTODONTİ” ibareli markanın 44 üncü sınıf bakımından reddine dair YİDK’in 2020-M-1111 sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 29.12.2020 tarihli ıslah dilekçesinde, markalarının ortak unsuru olan "ORTODONTİ" ibaresinin, diş hekimliği hizmetlerinin bir dalı ve tescilli olduğu sınıf bakımından yalnızca açıklayıcı ve tanımlayıcı nitelikte bir tali unsur olduğunu, “...” ibareli markanın tek başına tescil kuvveti ve yüksek derecede ayırt ediciliği bulunduğunu ileri sürerek bütüncül inceleme prensibi gereği, birbirine benzemeyen ve davalı markası ile iltibas meydana getirmeyen müvekkili markasının tescil talebinin kabulü ile YİDK’nin 2020-M-1111 sayılı kararının kararının iptalini talep etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; 6769 sayılı Kanun'un 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının uygulanabilmesi için gerekli olan ilk şart olan mal ve hizmet benzerliği koşulunun gerçekleşmiş olduğunu, işaret karşılaştırılmasında başvuru konusu markanın esaslı unsurunun “...” olduğunu, itiraza mesnet markanın esaslı unsurunun “...” olduğunu, markaların esaslı unsurunun neredeyse aynı olduğunu, markalar arasında iltibas ihtimalinin bulunduğunu, YİDK kararının yerinde olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
2.Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin 2013/01076 sayılı “... Ortodonti Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniği + Şekil” ve 2010/44110 sayılı “... Ortodonti ve Diş + Şekil” markalarının sahibi olduğunu, davaya konu markaların aynı sayılacak seviyede benzer olduğunu, her ikisinin de ortodonti diş tedavisi hizmeti ile ilgili olduğunu, tüketiciler nezdinde karıştırılma ihtimali bulunduğunu, markaların idari-ekonomik ilişki içerisinde olduğu algısının doğduğunu, müvekkilinin İstanbul şubesi açma hazırlığı içerisinde olduğunu, iltibas ihtimalinde bu hususun da değerlendirilmesinin gerektiğini, internette “... ORTODONTİ” anahtar kelimesi yapılan araştırmalarda “... ORTODONTİ” sonuçlarının da çıktığını, “...” soyisminin çok sık kullanılmamasının iltibası ortadan kaldırmadığını, “...” ibaresinin kullanımla ayırt edici hale geldiği iddiasının kabul edilemez nitelikte olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, pandemi nedeniyle uzayan süreler dikkate alındığında 17.06.2020 tarihinde açılan davanın hak düşürücü süre içerisinde olduğu, başvuru kapsamındaki çekişmeli 44 üncü sınıftaki hizmetlerin itiraza dayanak marka kapsamındaki hizmetlerle aynı/aynı tür oldukları, markalar arasında görsel ve işitsel benzerlik bulunduğu ancak markaların kavramsal olarak benzer olmadığı, taraf markalarının esaslı unsuru olarak tespit edilen “...” ve “...” ibarelerinin, tarafların soyadlarını teşkil ettiği, “Tıbbi hizmetler. Güzellik bakımı hizmetleri. İşyeri ve personel sağlığı ile ilgili danışmanlık hizmetleri.” sınıfının ilgili tüketicisinin bilinçli tüketiciler olduğu, tarafların soyadlarını dürüstçe ve adil kullanım hakkı bulunduğu, “...” ibaresinin yaygın kullanıma sahip olması karşısında tek başına bu ibareden hareketle iltibas ihtimalinden bahsedilemeyeceği, ...” ibaresinin özellikle çekişme konusu hizmetlerdeki mevcut kullanımları dikkate alındığında salt “...” ibaresinin ortak olmasının iltibasa sebebiyet vermeyeceği, taraf markalarının ilgili hizmet sınıflarında bütünsel açıdan iltibas tehlikesine yol açacak düzeyde benzer olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalılar vekillerince istinaf edilmiştir.
IV. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Bölge Adliye Mahkemesince, sırf başkasının tanınmış markasının tanınmışlığından yararlanmak için 6769 sayılı Kanun'un 7 nci maddesinin beşinci fıkrası hükmü bahane edilmediği müddetçe, kişinin kendi ismini ve soy ismini ticari teamüllere uygun ve dürüstçe kullanmasının hukuka aykırı olmadığı, somut olayda davacıların kendi soy adlarını (...) marka olarak tescil ettirmek istemesinin dürüst ticari kullanım kapsamında kabul edilmesi gerektiği, “...” ve “...” asli unsurlu taraf markaları arasında ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı gerekçesiyle davalılar vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, karar davalılar vekillerince temyiz edilmiştir.
V. TEMYİZ İNCELEMESİ
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, başkası adına daha önce tescil edilen soyadınından ibaret markanın aynı soyadına sahip başkasının marka tesciline engel olup olamayacağı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2.6769 sayılı Kanun'un 6 ncı maddesi.
3. Değerlendirme
1.Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun 6100 sayılı Kanun'un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) numaralı alt bendi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından davalılar vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. İlk Derece Mahkemesi kararında ve davalılar vekillerinin istinafı üzerine esastan red kararı veren Bölge Adliye Mahkemesi kararında “...” ve “...” asli unsurlu taraf markaları arasında ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı yönündeki gerekçe yerinde ise de "... sırf başkasının tanınmış markasının tanınmışlığından yararlanmak için SMK'nın 7/5 maddesi hükmü bahane edilmediği müddetçe, kişinin kendi ismini ve soy ismini ticari teamüllere uygun ve dürüstçe kullanmasının hukuka aykırı olmadığı (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4. Baskı S:648), somut olayda davacıların kendi soy adlarını (...) marka olarak tescil ettirmek istemesinin dürüst ticari kullanım kapsamında kabul edilmesi gerektiği, ..." gerekçesiyle de davanın kabulüne karar verilmiş olması anılan madde hükmüne uygun düşmediğinden doğru olmamıştır. Zira 6769 sayılı Kanun'un 7 nci maddesinin beşinci fıkrasında belirtilen dürüstçe kullanım gerçek kişinin kendi ad ve adresini belirttiği kapsama münhasırdır. Bu hükümde düzenlenen dürüstçe kullanım, daha önce tescil edilmiş bir markanın aynısı ya da benzerini ad ve/veya soyadını marka olarak tescil ettirilmesi hakkını tanımayacağından, atıf yapılan kitaptaki açıklamalara yanlış anlam yüklenerek yukarıda belirtilen gerekçeye yer verilmesi doğru olmamıştır.
Ne var ki istinaf başvurularının esastan reddi kararı sonucu itibariyle doğru olduğundan, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinin düzeltilerek onanması gerekir.
VI. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekillerinin diğer temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bend uyarınca temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, davalılar vekillerinin temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinde yer alan "... sırf başkasının tanınmış markasının tanınmışlığından yararlanmak için SMK'nın 7/5 maddesi hükmü bahane edilmediği müddetçe, kişinin kendi ismini ve soy ismini ticari teamüllere uygun ve dürüstçe kullanmasının hukuka aykırı olmadığı (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4. Baskı S:648), somut olayda davacıların kendi soy adlarını (...) marka olarak tescil ettirmek istemesinin dürüst ticari kullanım kapsamında kabul edilmesi gerektiği, ..." ibaresinin çıkartılmak suretiyle kararın gerekçesi DÜZELTİLEREK ONANMASINA, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgililere iadesine, 21.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.