"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/1950 Esas, 2023/1594 Karar
HÜKÜM : Davanın usulden reddine
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 1.Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/93 E., 2019/77 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
KARAR
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; ... Gazete Dergi Basım Yay. San. ve Tic. A. Ş. ve ... Haber Ajansı A.Ş. ile davalı arasında imzalanan sözleşmeler kapsamında davalı yazar ...'in meydana getireceği eserler üzerindeki mali haklar bu şirketlere ait iken şirketlere Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından el konulduğunu, bu şirketlere bağlı tüm mecraların davacı şirket tarafından arşivleri ile birlikte satın alındığını, davalıların, mali ve manevi hakları kullanım yetkisi davacıya ait olan dava konusu eseri, izinsiz kullanmak ve yayınlamak suretiyle telif hakkına tecavüz ve haksız rekabet yaratıldığını, bu nedenle davalıların, davaya konu ... Gazetesinde ve sahibi olduğu İnternet sitesi de dahil olmak üzere, sair gazete ve benzeri yazılı ya da görsel basın unsurları üzerinde, davalı ...'in şirkette çalışmış olduğu süreçte yazmış olduğu yazılar ile davacıya ait diğer eserleri sözleşme kapsamında sayılacak şekilde kullanmasının ve yayınlamasının önlenmesine, kaldırılmasına, www.sozcu.com.tr internet sitesinde halen yayında olan dava konusu yazının içeriğinin yayından kaldırılmasına, telif ve haksız rekabet eylemlerinin önlenmesine ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, fazlaya ilişkin talep hakları saklı kalmak kaydıyla, 5.000,00 TL maddi tazminatın, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun (5846 sayılı Kanun) madde 70/3 uyarınca temin edilen karın davacıya ödenmesine, hükmün ilanına karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde, davacının dava açma ehliyetinin bulunmadığını, davalı yazarın 14 yıl önce dava dışı gazete ile bir sözleşme imzaladığını, bu sözleşme kapsamında, yıllar önce yazılan bir yazı sebebiyle, sözleşmenin tarafı olmayan bir şirket tarafından sorumlu tutulmaya çalışıldığını, TMSF ve davacı arasında yapılan sözleşmede, hak ve yükümlülüklerin devrine ilişkin bir hüküm bulunsa da, davalı ile ... Gazete arasında yapılan sözleşmede, gazetenin devri sonrası hak ve yükümlülüklerin devam edeceğine ilişkin herhangi bir hüküm bulunmadığından davacının huzurdaki davayı açma hakkı bulunmadığını, basın sektörü gibi, el değiştirdikçe yayın politikasının da değiştiği bir sektörde, hak ve yükümlülüklerin, şirketin devri sonrası da devam ettiği halde, gazeteciler istemedikleri durumlarla ve hak ihlalleriyle karşılaşabileceklerinden, sözleşmelerinde böyle bir düzenlemeye yer vermediklerini, dolayısıyla sözleşmenin davalı ... yönünden bağlayıcılığı bulunmadığını, kaldı ki köşe yazısının, başlı başına davalı ...’in zihninin ürünü ve kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olarak yalnızca ...’e ait olduğunu, dolayısıyla esasa girilmeden davanın usul yönünden reddi gerektiğini, esas yönünden de davalının 2006 yılında ... Gazetesinde yazdığı yazıda, ücretsiz hasta baktığı için haklarında dava açılan doktorları kaleme aldığını ve herkesin ücretsiz sağlık hizmetinden yararlanabilme hakkına değinerek, bu konuyu eleştirdiğini, yazının ücretsiz sağlık hizmeti verilmesi ve bunun sonucunda doktorlar hakkında dava açılması hakkında olduğunu, 2018 yılında ... Gazetesinde yazdığı yazıda ise, İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü seçimlerinde, ... Birliği Başkanı’nın en yüksek oyu olmasına karşın rektör seçilmemesini, alanında uzman olmayan kişilerin belirli görevlerde bulunmasını eleştirdiğini, her iki köşe yazısında da o döneme ait güncelliği bulunan bir konunun kaleme alındığını ve onu eleştirildiğini, konunun içeriği ve köşe yazısının ana fikri tamamen farklı olduğunu, köşe yazıların 5846 sayılı Kanun kapsamında aynı eser olduğunun iddia edilemeyeceğini, davacının iddiasındaki benzerlik içerdiği iddia edilen cümlelerin, genel geçer, alenileşmiş, herhangi bir fikir ürünü olmayan, ortalama zeka düzeyine sahip her vatandaş tarafından kurulabilecek cümlelerden olduğunu,Türk basınında doktorlarla ilgili herhangi bir köşe yazısında da bu ve benzeri cümlelerin sıkça kullanıldığını, bir köşe yazısına sahip olduğu değeri veren şeyin, yazarın kendine ait güncel siyasi konu ile ilgili yorumu, eleştirisi olduğunu, hatta yazarının kim olduğunu bilmeden, sadece yazı okunarak yazarını tahmin etme imkanı veren bir durumun köşe yazarlığı için söz konusu olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, davalı yazar tarafından doktorlarla ilgili yazılarda sıkça kullanılan ifadeler üzerinde yani toplumdaki ortak kullanılan ifadeler, cümleler üzerinde telif hakkı ihlalinden söz edilemeyeği, öte yandan bir köşe yazısına sahip olduğu değeri veren ön önemli husus yazarın kendine ait güncel siyasi konu ile ilgili yorum ve eleştirisi olduğu, hatta yazarı takip eden okurlar, yazarın kim olduğunu bilmeden, sadece yazı okunarak yazarın uslubundan, hayata bakış açısından savunduğu ilke, görüş ve hayat felsefesinden dahi yazarı tahmin edebildiği, dolayısıyla yazarın çok farklı konularda yeni yazılarında aynı uslubu ve topluma mal olmuş cümleleri kullanması kadar doğal bir durum olamayacağı, aksinin düşünülmesi yazarın uslubünü değiştirmeye zorlanması anlamına geleceği, davacının benzerlik içeren cümleler sebebiyle, telif haklarının ihlal edildiğini ve haksız rekabet teşkil eden eylem sebebiyle maddi zararı oluştuğunu iddia ettiği, ancak hükme dayanak yapılan bilirkişi raporu ile köşe yazılarının içerikleri ve içinde kullanılan genel ifadeler dikkate alındığında subut bulmayan davanın esastan reddine karar vermek gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
IV. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, 5846 sayılı Kanun'un 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında "Eser sahibi veya mirasçılarından mali bir hak veya böyle bir hakkı kullanma ruhsatını iktisap etmiş olan bir kimse, ancak bunların yazılı muvaffakatı ile bu hakkı veya kullanma ruhsatını diğer birine devredebilir." hükmü düzenlenmekle, mali hakları kullanma yetkisine sahip olan ...-... Ticari ve İktisadi Bütünlüğü'nün sözleşmede mali hak devir yetkisinin bulunmadığı gibi, 5846 sayılı Kanun'un 8/1 maddesi gereğince eser sahibi olan davalı ...'den de devir yönünden yazılı muvafakat alınmadığından, gazetenin ihale ile devralınmasının tüm mali hakların otomatik olarak davalıya devrini gerektirmeyeceğinden, davacının mali hak sahibi bulunmadığından davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığından davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, intihal olmadığı gerekçesiyle davanın esastan reddine karar verilmesi yerinde olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiş, karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.
V. TEMYİZ İNCELEMESİ
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, telif hakkına yönelik eylemlerin ve haksız rekabet eylemlerinin önlenmesi,sonuçlarının ortadan kaldırılması, fazlaya ilişkin talep hakları saklı kalmak kaydıyla, 5.000,00 TL maddi tazminat, 5846 sayılı Kanun'un 70 nci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca temin edilen karın davacıya ödenmesi, hükmün ilanı taleplerine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri,
3. Değerlendirme
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine 6100 sayılı Kanun'un 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi aynı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ve 371 inci maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA, aynı Kanun'un 372 nci maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 19.12.2024 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.