"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/1856 Esas, 2023/1444 Karar
HÜKÜM : Davanın kısmen kabulü
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2017/105 E., 2019/249 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
KARAR
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının, "..." ayırt edici unsurlu markaları altında toptan satış mağazacılığı alanında faaliyet gösterdiğini, alanında tanınmış ve yüksek pazar payına sahip köklü bir firma olduğunu, müvekkilinin 35 inci sınıfa dahil "toptan mağazacılık" alanında tescilli "..." ayırt edici unsurlu markalarının sahibi olduğunu, davalının ise, müvekkili şirketin büyütüp, geliştirip tanınmış hale getirdiği markalarını taklit etmek sureti ile müvekkilinin markalarının esaslı unsuru "..." ibaresini kullandığını ve "... BAKKAL" adı altında ticari faaliyet yürüttüğünü, Trabzon ili ve bağlı ilçelerinde işletmelere numara vermek suretiyle "... BAKKAL" ibaresinin kullanılmakta olduğunu, aynı konuda değişik dosyalarda davalarının kabul edildiğini ve Yargıtay tarafından onanarak kesinleştiğini, davalının, müvekkilinin tescilli markası ile iltibas yaratacak benzerlikte bir marka kullandığını, davalının "... BAKKAL" ibaresini müvekkilinin faaliyet gösterdiği aynı sektörde ve aynı hizmet sınıfında kullandığını, müvekkiline ait "..." esas unsurlu markalar ile davalının ticari işletmesinin tabelasında kullandığı markaların aynı olduğunu, davalının kötü niyetli olarak "..." markalarına tecavüz ettiğini ve iltibas yaratmak sureti ile haksız kazanç elde ettiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun (6769 sayılı Kanun) 29, 149 uncu maddeleri ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun (6102 sayılı Kanun) 54 üncü ve devamı maddelerine göre davalının, "... BAKKAL" ibaresini, davacının markalarının tescilli bulunduğu sınıflar kapsamındaki hizmetler üzerinden tek başına, yahut sair tali unsurlar ile birlikte kullanmasının, bu markalar altında ürün üretmesinin, ürettirmesinin, satmasının, sağlamasının, dağıtımını yapmasının, satışa arz etmesinin, ithal ya da ihraç etmesinin, elde bulundurmasının, satışa arz etmek üzere depolamasının, internet üzerinde yahut sair mecralarda bu amaçlarla kullanılmasının ve bu markaları taşıyan ürünlerin reklam, promosyon ve tanıtımının yapmasının davacı aleyhinde marka tecavüzü ve haksız rekabet yarattığının tespitine, marka tecavüzü ve haksız rekabet teşkil eden fiillerin önlenmesine, durdurulmasına ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, davalının davacıya ait "... BAKKAL" ibaresini davacı şirketin tescilli markalarının bulunduğu sınıflar kapsamındaki ürün ve hizmetler üzerinde tek başına yahut tali unsurlar ile birlikte taşıyan ürünler üretmesinin, ürettirmesinin, satmasının, sağlamasının, bulundurmasının, satışa arz etmek üzre depolamasının, internet üzerinde yahut sair mecralarda bu amaçlarla kullanmasının ve bu markaları taşıyan ürünlerin reklam, promosyon ve tanıtımını yapmasının önlenmesine ve men edilmesine, davalıya ait bu markayı taşıyan ürünler, ambalajlar, ilan, reklam, broşür, afiş, tabela ve sair her türlü tanıtım malzemesi, basılı evraklar, faturalar ve benzeri her türlü ticari evrakının ve iş bu dava neticesinde verilecek esas hükme aykırı şekilde, iletilen, satılan, sağlanan, dağıtılan, satışa arzedilen, ithal ya da ihraç edilen, elde bulundurulan, satışa arz etmek üzere depolanan, internet üzerinde yahut sair mecralarda bu amaçlar ile kullanılan reklam, promosyon ya da tanıtım malzemesi, basılı evraklar, faturalar ve benzeri her türlü ticari evrakına el konularak, esasa ilişkin hükmün kesinleşmesini müteakip imhasına esastan da karar verilmesine, kararın ilanına, davalının ticaret sicilinde unvan kaydı bulunması halinde terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımına uğrayan talepler yönünden haksız ve dayanaksız işbu davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, ..." ibaresinin taraflarınca kullanılmadığını, "... Bakkal" ibaresinin 3-4 yıl önce annesi tarafından tabelaya yazılmakla birlikte, işletmenin adı "... Gıda" olup, sadece tabelada kalmış olduğunu, işletmenin fatura ve benzeri diğer tüm işlemleri "... Gıda" adına yapıldığını, somut olayda kötü niyetli ve zarara uğratmak kastıyla yapılmış bir eylemin söz konusu olmadığını, bu nedenle, haksız rekabetin maddi unsurları oluşmadığından iş bu davanın esastan reddine karar verilmesi gerektiğini, kabul anlamına gelmemek üzere, bir an için aksi düşünülse bile, "..." ibaresi yaygın kullanılan bir terim olup, tescilli markaya tecavüz ve haksız rekabet eylemi oluşmadığını, davacı şirkete ait tescilli markanın görsel anlamda da taklit edilmediğini, davacı tarafın iddia ettiğinin aksine "..." ibaresinin iyiniyetli olarak tabelada yer aldığını, yıllar önce tabelaya yazılan "..." ibaresinin, tescilli markaya tecavüz ve haksız rekabet eyleminin saikini oluşturmayacağının açık olduğunu,"... BAKKAL" ibaresinin tabeladan da kaldırıldığını, bu nedenle hukuki yarar yokluğundan davanın reddinin gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, davalıya ait iş yerinde tespit yapılmamışsa da, davacı tarafça dosyaya sunulan ve davalı tarafından itiraz edilmeyen fotoğraf incelendiğinde, Trabzon ilinde faaliyet gösteren davalıya ait bakkal dükkanında "... BAKKAL 93" ibaresinin işletme adı olarak ve markasal olarak kullanıldığı, davalı vekilinin de cevap dilekçesinde iş yeri tabelasında "... BAKKAL" ibaresinin kullanımını kabul ettiği, ancak daha sonra bu tabelanın kaldırıldığını bildirdiği, dava tarihinde davalının vergi kaydının devam ettiği, esnaf olarak Esnaf ve Sanatkarlar Odasına kayıtlı olduğu, işitsel, anlamsal ve görsel olarak markaların aynı olduğu, davacının 35 inci sınıfta tescilli olan markalarının esas unsurunu oluşturan "..." ibaresinin tescilli oldukları sınıf ile aynı olan 35 inci sınıfa dahil hizmetlerde davalı tarafından aynen kullanıldığı, bu nedenle markaların karıştırılma ihtimalinin mevcut olduğu, benzer konuda daha önce görülen davalarda, markaların karıştırılma ihtimali bulunduğuna dair verilen kararların Yargıtay'dan geçerek onandığı, bu durumun 6769 sayılı Kanun'un 29 uncu maddesi kapsamında davacının marka haklarına tecavüz ve 6102 sayılı Kanun'un 55 inci maddesi kapsamında haksız rekabet oluşturduğu, davalının tescilli ticaret unvanının bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davalının, davacıya ait "..." esas unsurlu tescilli markalarının esas unsurunu oluşturan "..." ibaresini işyeri tabelasında kullanmak sureti ile davacının marka hakkına tecavüz ettiğinin ve haksız rekabette bulunduğunun tespitine, davalının marka tecavüzü ve haksız rekabet teşkil eden fiillerinin önlenmesine, durdurulmasına ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, davalının , davacıya ait markaların esas unsuru olan "..." ibaresinin davacı şirketin tescilli markalarının tescilli bulunduğu sınıflar kapsamındaki ürün ve hizmetler üzerinde tek başına yahut tali unsurlar ile birlikte taşıyan ürünler üretmesinin, ürettirmesinin, satmasının, sağlamasının, bulundurmasının, satışa arz etmek üzere depolamasının, internet üzerinde yahut sair mecralarda bu amaçlarla kullanmasının ve bu markaları taşıyan ürünleri reklam, promosyon ve tanıtımını yapmasının önlenmesine ve men edilmesine, davalıya ait bu markayı taşıyan ürünler, ambalajlar, ilan, reklam, broşür, afiş, tabela v.s. her türlü tanıtım malzemesi, basılı evraklar, faturalar v.b. her türlü ticari evrakının ve bu dava neticesinde verilecek esas hükme aykırı şekilde iletilen, satılan, sağlanan, dağıtılan, satışa arz edilen, ithal ya da ihraç edilen, elde bulundurulan, satışa arz etmek üzere depolanan, internet üzerinde yahut sair mecralarda bu amaçlar ile kullanılan reklam, promosyon ya da tanıtım malzemesi, basılı evraklar, faturalar vb. her türlü ticari evrakına el konulmasına ve esasa ilişkin hükmün kesinleşmesine müteakip masrafı davalıdan alınmak suretiyle imhasına, kararın ilanına, davalının ticaret ünvanında ... ibaresini kullanmadığı anlaşıldığından ticaret sicilinden ticaret ünvanının terkini talebi ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm davalı vekilince istinaf edilmiştir.
IV. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Bölge Adliye Mahkemesince, dosyaya sunulan bilirkişi raporlarında yapılan tespitler, davacı vekilinin sunduğu fotoğraf, davalının cevap dilekçesi ekinde sunduğu fotoğraf ile davalıya ait iş yerinde keşif sırasında çekilen fotoğraf birlikte değerlendirildiğinde, Trabzon ilinde faaliyet gösteren davalıya ait bakkal dükkanında "... BAKKAL 93" ibaresinin tabelada işletme adı olarak ve markasal olarak kullanıldığı, keşif sırasında iş yeri tabelasında, "..." ibaresinin kullandığı, ''BAKKAL'' ibaresinin toptan mağazacılık sektöründe tanımlayıcı olması nedeniyle davalı kullanımında olan ''... BAKKAL 93'' ibaresinde esaslı unsurun ''...'' ibaresi olduğu, ancak iltibas değerlendirmesinin bütüncül olarak yapılması gerektiği, davalının ''...'' esas unsurlu markaya bir takım ekler getirmesinin markayı ayırt edici hale getirmediği, zira ''...'' ibaresinin mağazacılık sektörü bakımından ayırt ediciliğinin yüksek olduğu, davalının tespit edilen kullanım şeklinin davacının markası ile görsel, işitsel ve anlamsal olarak benzer olduğu, davacının 35 inci sınıfta tescilli olan markalarının esas unsurunu oluşturan "..." ibaresinin tescilli oldukları sınıf ile aynı olan 35 inci sınıfa dahil hizmetlerde davalı tarafından aynen kullanıldığı, bu nedenle markaların iltibas ihtimalinin mevcut olduğu, davalı eyleminin davacının marka haklarına tecavüz ve 6102 sayılı Kanun'un 54 ve 55 inci maddeleri kapsamında haksız rekabet oluşturduğu, zamanaşımı sürenin başlaması için hem failin hem de zararın öğrenilmesi gerektiği, haksız eylem devam ettiği sürece zaman aşımının işlemeye başlamayacağı, kaldı ki davalının sürenin başlangıcına ilişkin delil sunmadığı, iddialarının yerinde olmadığı, dolayısıyla Mahkemece bu yönde verilen kararda bir hata bulunmadığı, ancak, davalının ticaret unvanında, ''...'' ibaresini kullanmadığı tespit edilmesine rağmen, davacının unvan terkini talebinin reddine, dolayısıyla davanın da kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken, Mahkemece ''karar verilmesine yer olmadığına'' karar verilmesinin yerinde görülmediği, davacı tarafından dosyaya sunulan bila tarihli dilekçeye ekli fotoğraflar incelendiğinde, davalının işyeri tabelasında kullanımın mevcut olduğu, ancak kullanımın ortadan kaldırıldığı anlaşılmakla, bu kullanım dışında ürünleri üzerinde ve iş evrakında markasal kullanımı bulunmadığı halde bu şekilde kullanım bulunduğundan bahisle tecavüzün tespiti, önlenmesi ve menine karar verilmesinin ve tabeladaki kullanım kaldırıldığı halde, tabeladaki kullanım yönünden de ref kararı verilmesinin, mahkemece davalı kullanımı ispatlanamadığı halde "...markayı taşıyan ürünler, ambalajlar, ilan, reklam, broşür, afiş ve sair her türlü tanıtım malzemesi, basılı evraklar, faturalar ve benzeri her türlü ticari evrakın ve iş bu dava neticesinde verilecek esas hükme aykırı şekilde iletilen, satılan, sağlanan, dağıtılan, satışa arz edilen, ithal ya da ihraç edilen, elde bulundurulan, satışa arz etmek üzere depolanan, internet üzerinde yahut sair mecralarda bu amaçlarla kullanılan, reklam, promosyon ya da tanıtım malzemesi, basılı evraklar, faturalar ve benzeri her türlü ticari evrakına EL KONULMASINA, hükmün kesinleşmesinden sonra İMHA EDİLMELERİNE," şeklinde hüküm kurulmasının hatalı olduğu, davalı vekilinin istinaf başvurusunda kısmen haklı olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, davanın kısmen kabulüne, davalının davacıya ait "..." esas unsurlu tescilli markalarının esas unsurunu oluşturan "..." ibaresini iş yeri tabelasında markasal olarak kullanmak suretiyle davacının marka haklarına tecavüz ettiğinin ve haksız rekabette bulunduğunun tespitine, davalının davacıya ait markaların esas unsuru olan "..." ibaresini tabela üzerinde kullanmasının önlenmesine ve men edilmesine, davalı kullanımındaki markayı taşıyan işyeri tabelasından ... ibaresinin kaldırıldığı anlaşılmakla, ref talebi konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, kararın ilanına, davalının ticaret unvanında "..." ibaresini kullanmadığı anlaşıldığından, ticaret sicilinden ticaret unvanının terkini talebinin reddine karar verilmiş, karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
V. TEMYİZ İNCELEMESİ
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davalının tescilsiz şekilde "... BAKKAL" ibaresini kullanımının davacının marka haklarına tecavüz oluşturup oluşturmadığı, bu kapsamda varılacak sonuca göre davalı kullanımlarının aynı zamanda haksız rekabet oluşturup oluşturmadığı hususlarında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin ikinci alt bendi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2.6769 sayılı Kanun'un 29 uncu maddesi.
3.6102 sayılı Kanun'un 55 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1.İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi aynı Kanun'un 369/1 hükmü ve 371. maddesinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2.Mahkemece davalının kullanımlarının marka hakkına tecavüzün yanı sıra haksız rekabet de oluşturduğu benimsenerek tescilli marka ve tasarımın kümülatif olarak korunması cihetine gidilmişse de; bilindiği üzere kümülatif koruma, bir fikri ürünün birden çok mevzuatın koruma şartlarını aynı anda taşıması halinde o mevzuatların tamamı ile korunabilmesidir. Yani, bir fikri ürünün birden çok mevzuatın koruma şartlarını taşıması halinde hak sahibinin her bir yasal düzenlemeye birlikte dayanarak koruma talebinde bulunması ve mahkemelerce de eş zamanlı olarak her bir mevzuat hükümleri ile hak sahibinin tatmin edilmesidir (Cahit, Suluk/(Rauf, Karasu/Temel, Nal, Fikri Mülkiyet Hukuku, Ankara 2022, s. 20-21; Savaş, Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s.9).
Diğer bir ifade ile somut davada olduğu gibi markanın izinsiz kullanılmasının hem marka hakkına tecavüz davası, hem haksız rekabet davasına konu edilmesi ve mahkemece de her iki müessese kapsamında taleplerin kabul görmesi kümülatif koruma olarak tanımlanmaktadır.
Tescilli haklar bakımından ise ilke olarak sadece ilgili özel düzenleme uygulama alanı bulacaktır. Bununla birlikte özel düzenlemede haksız rekabete ilişkin hükümlerin uygulanacağına ilişkin açık bir hüküm bulunması halinde yine haksız rekabete dair düzenlemelerin de devreye gireceği tartışmasızdır.
Somut olay bakımından Dairemizin eski uygulamasına esas teşkil eden mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 57 nci maddesinin beşinci fıkrasında ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtalarının iltibasa meydan verebilecek surette kullanılmasının da haksız rekabet hallerinden olduğu düzenlenmişti. Bu kapsamda tescilli marka haklarının bu şekilde kullanılmasının marka hakkına tecavüz ile birlikte haksız rekabeti de oluşturduğu, anılan haklara tecavüz ve haksız rekabetin kesiştiği alanda hem özel hükümler hem de haksız rekabet hükümleri ile kümülatif korunması gerektiği Daire uygulaması haline gelmişti. Başlangıçta kümülatif korumanın benimsenmiş olması, 6762 sayılı Kanun'da yer alan bu düzenlemeden kaynaklanmaktaydı.
Ancak 1 Temmuz 2012 tarihin de yürürlüğe giren 6102 sayılı Kanun'da, 6762 sayılı Kanun'da değinilen hükmün yerine getirilen 55 inci maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin 4 üncü alt bendinde, "ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtaları" ibaresine yer verilmemiştir. Anılan iki hüküm karşılaştırıldığında 6762 sayılı Kanunun 57 inci maddesinin beşinci fıkrası "...Başkasının emtiası, iş mahsulleri, faaliyeti veya ticaret işletmesiyle iltibaslar meydana getirmeye çalışmak veya buna müsait bulunan tedbirlere başvurmak, hususiyle başkasının haklı olarak kullandığı ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtalarıyla iltibasa meydan veren malları, durumu bilerek veya bilmeyerek, satışa arz etmek veya şahsi ihtiyaçtan başka her ne sebeple olursa olsun elinde bulundurmak..." şeklinde olmasına rağmen, yerine ikame edilen 6102 sayılı Kanun'un 55 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin 4 üncü alt bendi "...Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak..." şeklindedir.
Görüldüğü üzere yeni hükümde "ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtaları" ibaresine yer verilmemiştir. Bunun temel nedeni; tescilli işletme adı ve ticaret unvanının 6102 sayılı Kanun'un 50 inci ve 53 üncü maddeleri arasındaki hükümlerle düzenlenmesi ve dolayısıyla özel koruma getirilmesidir. 6102 sayılı Kanunun 55 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin 4 üncü alt bendinin gerekçesinde eski hükümden ayrılmanın nedeni; "...anılan ayırt edici işaretlere ilişkin karıştırılma koşul, hüküm ve sonuçlarıyla birlikte kendi özel kanun hükmünde kararnamelerinde, yani MarkKHK'da, EndTasKHK'da, CoğİşKHK'da ve unvanla ilgili olarak TK'da ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir. Burada tekrar edilmeleri hem gereksizdir, hem de yorum güçlüklerine sebep olmaktadır. Anılan cümle parçalarının burada yer almaları, haksız rekabete ilişkin hükümlerin fikri mülkiyete ilişkin düzenlemelerde kümülatif uygulanması yönünden gerekli görülemez..." şeklinde ifade edilmektedir.
Bu kapsamda belirtmek gerekirse, kanun koyucunun haksız rekabete ilişkin eski ve yeni hüküm bağlamında anılan gerekçelerle eski hükümden ayrılması ile kümülatif koruma yönünden yukarıda belirtilen özel hükümlerin getirilmesi tescilli marka ve tasarım ile tescilsiz tasarımın tıpkı faydalı model ve patent hakkı gibi sadece 6769 sayılı Kanun kapsamında korunmasını yeterli bulduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle artık, 6102 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonraki olaylara dayalı açılan davalarda, tescilli sınai haklar bakımından sadece özel kanun olan SMK hükümleri uygulanabilecek olup TTK'nın haksız rekabet hükümlerinin anılan özel hükümler yanında ve aynı anda uygulanması söz konusu olamayacaktır. Diğer bir ifade ile bu kapsamda kümülatif koruma uygulanmayacaktır (bkz. NOMER/HELVCI/KAYA, s. 356 vd.; ARKAN, SABİH, Ticari İşletme Hukuku, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, 30. Bası, Ankara 2024, s.363).
Bu açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde, davacı marka hakkına tecavüzün, haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, ref'i taleplerinde bulunmuş, davalı ise kullanımının davacı markalarına benzemediğini, bu nedenle kullanımlarının da yasal olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir. Davacının ihlal edildiğini iddia ettiği marka hakkı TPE nezdinde tescilli olup 6769 sayılı Kanun ile getirilen özel hükümlerle haksız rekabet hukukunu da kapsayacak şekilde ve haksız rekabete göre daha üstün koruma getirerek düzenlenmiştir. Davacı bu özel hükümlere de dayanmış olduğundan markanın koruma alanları ile haksız rekabetin koruma alanının kesişmiş olduğu dava konusu olayda yalnızca özel hükümler uygulama alanı bulacak olup, özel hükmün yanında haksız rekabetin uygulanmasını gerektirir herhangi bir kanun hükmü olmadığından, özel kanunla birlikte eş zamanlı olarak haksız rekabet hükümlerinin de uygulanmasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.
Hâl böyle olunca, Dairemizin daha önceki bazı kararlarında da benimsediği üzere (Yargıtay 11. HD 14.03.2022 gün ve 2019/5189-1852 sayılı, yine 22.04.2021 gün ve 2021/89-3054 sayılı kararları) somut olay bakımından 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ile haksız rekabet hükümlerinin birlikte uygulanmasını gerektiren kümülatif korumanın uygulama alanı kalmadığı gözetilerek talebin, haksız rekabetin tespiti ve men'ine dair kısmı yönünden ret kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HMK'nın 370/2 hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekir.
VI. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalının diğer temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bent uyarınca davalının Bölge Adliye Mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının (3) numaralı bendinde yer alan “ve haksız rekabette bulunduğunun” ibaresinin çıkartılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine, 24.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.