Logo

11. Hukuk Dairesi2024/1200 E. 2025/194 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı azlık ortağın, davalı şirketin haklı sebeple feshine ve davalı diğer ortağın da şirket ortaklığından çıkarılmasına karar verilmesi talebi.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı ortağın şirket yönetiminden dışlandığı iddiasının ispatlanamaması, davalı ortağın şirketle aynı alanda faaliyet gösteren başka bir şirket kurmasının ise diğer ortaklarca uzun süre bilinmesine rağmen dava açılmamış olması ve bu durumun zımni rıza olarak değerlendirilmesi, davalı ortağın şirket kaynaklarıyla edindiği mal varlığı unsurlarının paylaşımını öngören protokolün imzalanmasından uzun süre sonra dava açılmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olması ve diğer iddiaların da ispatlanamaması gözetilerek, davalı şirketin feshine ve davalı ortağın ortaklıktan çıkarılmasına ilişkin taleplerin reddine dair yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/1431 Esas, 2023/1486 Karar

HÜKÜM : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi

SAYISI : 2019/745 E., 2021/248 K.

BİRLEŞEN DAVA : Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/283 E.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1.Davacı vekili asıl dava dilekçesinde; müvekkili ile kardeşleri ..., ... ve ...'nun davalı şirketi kurduklarını, ...'nun hissesini satarak şirketten ayrıldığını, ...'nun vefat ettiğini, mirasçıları ..., ... ve ...'nun halen şirket ortağı olduğunu, ...'nun vefat ettiğini ve mirasçılarından ...'nun halen şirket ortağı olduğunu, 12.02.2014 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul ve 2014/001 sayılı kararla şirketi temsil ve ilzam konusunda şirket ortaklarının karar aldıklarını, bu toplantıya şirket ortakları ..., ..., ..., ... ile ...'nun katıldığını, ...'nun müdürler kurulu başkanı olarak atanmasıyla ... ve ...'nun münferit imza yetkisi ile müdür olarak on yıllığına seçildiklerini, şirket ortakları arasında 13.06.2016 tarihli bir protokol imzalandığını, protokolün konusunun şirket tasarrufu ile edinilen ve ... adına kayıtlı olan ya da son 6 ay içinde ...'dan üçüncü kişilere devredilen taşınmaz varlıklar ile taşınır varlıklara, alacaklara, şirketi temsil ve idaresine ilişkin olarak tarafların üstlendikleri hak ve yükümlülüklerin belirlenmesine, taşınır ve taşınmaz malların taksimine ilişkin karşılıklı taahhütler olarak kararlaştırıldığını, protokolde sözü geçen taşınmazların şirket malı olmadığını, tarafların 13.06.2016 tarihindeki protokole atıf yaparak 14.06.2016 tarihinde düzenlemiş oldukları ortakların ibrası konusunu içeren ek protokol ile birbirlerini ibra ettiklerini, protokol hükümlerinin müvekkili tarafından yerine getirildiğini, müvekkilinin hiçbir zorunluluğu olmadığı halde adına kayıtlı kıymetli taşınmazları şirkete ve diğer ortaklara devrettiğini, buna rağmen diğer ortaklar tarafından 14.06.2016 tarihinde çağrısız genel kurul yapıldığını, bu genel kurul toplantısında müvekkili, ... ve ...'nun 10 yıl süre ile müdür olarak atandığını, ...'nun müdürler kurulu başkanı olarak seçildiğini, şirketin tüm işlem ve yetkilerinin çift imzaya tabi olacağına karar verildiğini, müvekkilinin yönetim yetkilerinin elinden alındığını, alınan bu kararlar sonucunda müvekkiline muhalif olan yeğenlerinin şirketin iş ve temsilinde elde ettikleri çift imza yetkisi ile hakim duruma geçtiklerini, müvekkilinin şirket işlerinden dışlanarak, kendisine hiçbir şekilde bilgi vermeden güven sarsıcı işlemlerde bulunduklarını, diğer iki ortak bir araya gelip çift imza yetkisi ile şirketi temsilen bütün iş ve işlemleri gerçekleştirerek, müvekkiline limited şirket müdürü olarak şirketi temsil yetkisinin kullandırmadıklarını, müdürler ... ve ...'nun özen ve bağlılık yükümlülükleri gereğince asli görev ve borçları yerine getirmedikleri gibi kişisel menfaatlerine şirkette kayıt dışı işlem yaparak şirketi zarara uğrattıklarını, Kanundan ve sözleşmeden doğan eşitlik ilkesine de aykırı hareket ettiklerini, yönetim yetkilerini kötüye kullandıklarını, diğer ortakların babaları ile birlikte bu şirketi kurup bu günlere getiren, diğer ortakların amcası olan müvekkilini gösterdiği tüm iyi niyete rağmen şirket yönetiminden dışlayarak pasif hale getirdiklerini, kendisine hiçbir şekilde şirket yönetimi hakkında şirket hesaplarından ve alım satımlardan bilgi verilmeyerek, şirkette bir masada oturur hale getirerek gizli saklı işlemler yaptıklarını, anlaşmazlığın iyi niyet çerçevesinde çözülmesi için arabulucuya başvurarak karşı tarafa şirketten çıkma isteğinin bildirildiğini, bu toplantılarda da şirketten çıkma isteğinin kabul edilmediğini, amcalarının ortaklıktan ayrılması halinde şirketin iş yapamayacağı, zor duruma düşeceği yönünde, kendi menfaatlerine gerekçeler ileri sürdüklerini, müvekkilinin payını vermeyi kabul etmediklerini, müvekkilinin ortaklık payını yok etmeyi amaçladıklarını, delil tespiti yapıldığını, bu tespit sırasında da şirket kayıtları ve stok tespitini yapmak isteyen mahkeme heyeti ile bilirkişilere zorluk çıkarıldığını, bu tespite göre fabrika ve satış işyerlerinde kayıt dışı olan, şirketin envanterine kayıtlı olmayan çok miktarda makina, stok mal ve üretilen mallar bulunduğunun belirlendiğini, çok cüzi bir mal ve makinanın şirket envanterine kaydedildiğini, şirket ortaklarının şahsi hesaplarına ulaşılamadığını, ortaklardan ..., ..., ... ile diğer ortakların yurt içinde yerleşik bankalardaki açık yada kapanmış son beş yıla ait hesap hareketlerinin, şahsi hesapların mahkeme tarafından istenilmesi, alınan malların ve üretilen malların kimlerden alındığı ve kimlere satıldığı, bunların nakliyesine ait faturaların araştırılması halinde şirket kayıtlarına girmeyen satış bedellerinin ortaklar üzerinden yürütüldüğü ve şirketin büyük zarara uğratıldığının anlaşılacağını, şirketin bu günlere gelmesi, itibar kazanması ve piyasadaki marka değerinin oluşmasının müvekkilinin sayesinde olduğunu, piyasanın diğer ortaklardan ziyade müvekkilini tanıdığını, diğer ortakların hem müvekkilini şirket yönetiminden dışlamak hem de müvekkilini sembolik olarak şirkette tutmak istediklerini, müvekkilinin şirkette kalmasının şirket temsiline güvenin yitirilmesinden dolayı beklenemeyeceğini ileri sürerek davalı şirketin feshine karar verilmesini talep etmiştir.

2.Davacı vekili birleşen dava dilekçesinde; müvekkili şirketin aile şirketi olduğunu, ..., ..., davalı ... ve ... ortaklığı ile kurulduğunu, tüm ortakların %25 hisseye sahip olduklarını, müvekkili şirket ortaklarından ...'nun 1997 yılında vefat ettiğini, hisseleri mirasçılarına intikal ettiğini, ...'nun murisi ...'na ait hisseleri müvekkili şirket nezdinde tek başına temsil ettiğini, şirket ortaklarından ...'na ait hisselerin vefatından hemen önce 1997 yılında ... adına tanzim edilen vekâletname ile davalıya devredildiğini, ...'nun şirketi tek başına temsil etmesi için yetkilendirildiğini, ...'nun ortaklıktan ayrıldığını, müvekkil şirketi münferiden temsil konusunda davalı ile ...’nun yetkisi bulunduğunu, 04.03.2014 tarihli karar ile müvekkil şirketi münferiden temsil konusunda davalı ile ...’na yetki verildiğini, davalının müdürler kurulu başkanı olarak seçildiğini, bu yolla müvekkil şirketi temsil yetkisine haiz olan ...'nun 11.11.1997 tarihinde tüm yetkilerini davalıya devretmiş olduğundan davalının anılan tarihten 14.06.2016 tarihine kadar şirketi tek başına idare ettiğini, 2016 yılında yaşanan yönetim değişikliğinden sonra müvekkili şirket tarafından yapılan araştırmalarda davalının müvekkili şirkete ait bazı gelirleri kendi hesaplarına aktardığının tespit edildiğini, müvekkilinin elde edeceği gelirlerden mahrum kalmasına sebebiyet verdiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalının şirket ortaklığından çıkarılmasına, müvekkili şirketin şimdilik 50.000,00 TL alacağının davalıdan faizi ile tahsiline, müvekkilinin şirketin uğramış olduğu zarar için şimdilik 10.000,00 TL'nin davalıdan faizi ile tahsiline, müvekkilinin uğramış olduğu manevi zarar için 50.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1.Davalı vekili asıl davaya cevap dilekçesinde; davalı şirketin haklı nedenle feshini gerektirecek herhangi bir sebebin bulunmadığını, akdedilen protokolün müvekkili şirketin ticari faaliyetleri neticesinde elde ettiği gelirlerden satın alınan ancak davacının kendi adına tescil edilen ve/veya davacı tarafından edinilmiş olan ve/veya protokol tarihinden 6 ay öncesine kadar devretmiş olduğu taşınmazların müvekkil şirket ortaklarına iade amacıyla akdedildiğini, protokolde tüm taşınmazların davacı yanca hak sahiplerine protokolde belirlenen şartlarla iade edildiğini, davacının müvekkili şirketi feshetmesi sürecini başlatanın protokol olup, davacının protokolü tek cümleyle açıklama sebebinin protokol ile müvekkili şirketin elde etmiş olduğu gelirler ile satın aldığı veya edindiği taşınmazları kendi adına tescil ettirmiş olduğu gerçeğini saklamak olduğunu, ek protokol kapsamında asıl protokolün kısmen davacı yanca yerine getirilmemesi sebebiyle tarafların ibrasının gerçekleşmediğini, her ne kadar davacı temsil yetkisinin elinden alındığını iddia etmiş ise de, çift imza ile şirketi temsil yetkisine haiz olan davacının diğer iki müdürden birisiyle şirketi temsil edebileceğini, iddiaları ispat külfetinin davacı üzerinde bulunduğunu, stok kayıtları ile müvekkili şirketin mizan ve mali tablolarının örtüştüğünü, yine Ankara Sanayi Odasınca tanzim edilen şirketin envanterini gösteren kapasite raporuyla bilirkişi tarafından tanzim edilen raporda yer alan beyanların birbirini teyit ettiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

2.Davalı vekili birleşen davaya cevap dilekçesinde; davacının dayandığı vakıaları somutlaştırmadığını, müvekkili hakkında sorumluluk davası açılmasında genel kurul kararı alınmasının dava şartı olduğunu, bu hususta genel kurul kararı bulunmadığını, müvekkilinin ibra edildiğini, tazminat ve alacak taleplerinin zamanaşımına uğradığını, mal varlığı zararlarının manevi zarar kapsamına girmediğini, müvekkilinin ortaklıktan çıkarılma talebinin şartlarının oluşmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile asıl dava yönünden; davalı şirketin 16.06.2016 tarihli genel kurulunda 10 yıl süre ile müştereken ..., ... ve ...'nun temsile yetkili kılındığı, ...'nun müdürler kurulu başkanı olarak seçildiği, davacının müdürler kurulunda yer aldığı, çift imzayla yönetime katılma imkanının bulunduğu, bu suretle yönetim yetkisinin olmadığından bahsedilemeyeceği, çift imzayla yetkili olan davacının imzalarının bulunduğu 2016-2019 yıllarına ait T. İş Bankası Ostim Şubesi'ne yazılan birçok talimatın olduğu, davacının şirketten dışlandığı ve kendisine bilgi verilmediği iddialarının sübuta ermediği, davacının şirket yetkilileri ... ve ...'nun görevlerini yerine getirmediklerine yönelik iddiasını ispata yarar somut bilgi ve belge sunmadığı, Ankara 5. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2019/171 D.İş sayılı dosyasıyla hazırlanan raporda, açıkça hammadde, malzeme, demirbaş ve sarf malzemelerinin tespitinin yapılmadığı, kısa zamanda tespit yapılmasının mümkün olmadığının beyan edildiği, bu suretle anılan raporun eksik incelemeye dayandığı gibi yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporunda şirket kayıtlarıyla fiili tespitin örtüştüğünün bildirildiği, ASO tarafından hazırlanan kapasite raporuyla envanterinin birbirini tuttuğu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun (6102 sayılı Kanun) 636/3 hükmü kapsamında doğruluk ve güven kurallarına göre ortaklığın devam etmesinin davacıdan beklenilmeyecek şekilde haklı bir nedenin somut olayda var olmadığı, birleşen dava yönünden ise; 6102 sayılı Kanun'un 621/1-(h) hükmü uyarınca ortağın haklı sebepler dolayısı ile şirketten çıkartılması talebiyle mahkemeye başvurulabilmesi için temsil edilen oyların en az 2/3'ünün ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun birarada bulunduğu, 23.12.2019 tarihli genel kurulda karar alındığı, dolayısıyla ortaklıktan çıkartılma talebine ilişkin özel dava şartının somut olayda gerçekleştiği, 6102 sayılı Kanun'un 640. maddesi uyarınca haklı sebebin her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmesi zorunlu olup, haklı sebebin çıkartılması istenen ortağın şahsından kaynaklanması gerektiği, yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporunda davalı ...'nun davacı şirket yetkili temsilcisi olduğu sırada 2013 yılında davacı şirket ile aynı alanda faaliyet gösteren ... Makine Elektrik İnşaat Ticaret A.Ş.'yi tek pay sahibi olarak kurması ve yine 13.06.2016 tarihli protokolün konusunun şirket tasarrufu ile elde edilen ve fakat ... adına kayıtlı olan ya da son 6 ay içinde ...'ndan 3. kişilere devredilen taşınmaz varlıklar ile taşınır varlıklara, hak ve alacaklara şeklinde gösterilmesi karşısında protokolün şirket kaynakları ile davalı adına kayıtlı olan mal varlığı unsurlarının paylaşımının öngörüldüğü, protokolde imzası olan davalının ise somut maddi vakayı protokole imza atmakla kabul ettiği, bu suretle şirket kaynaklarıyla mal edindiği protokolle belirlenen davalının, limited şirket ortaklığından çıkartılması için haklı nedenin var olduğu belirtilmiş ise de, davalının tek hisse sahibi olduğu ... Makina...A.Ş.'yi 2013 yılında kurduğu, anılan şirketin tasfiye halinde olduğu, davacı şirketin ortakları arasındaki yakın akrabalık ilişkisi gözönünde bulundurulduğunda, davalının anılan şirketi kurduğunun diğer ortaklar tarafından bilinmemesinin, davacı şirket tüzel kişiliğinin bu durumdan haberdar olmamasının mümkün bulunmadığı, şirketin kuruluş tarihinden yaklaşık 7 yıl sonra ortaklıktan çıkartılma davasının açılmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu, aradan geçen yaklaşık 7 yıllık süre içerisinde davacı şirket ortaklarının duruma zımnen rıza gösterdiğinin kabul edilmesi gerektiği, 6102 sayılı Kanun'un 396. maddesi uyarınca açılan bir tazminat davasının varlığının dahi iddia edilmediği, ayrıca 2016 yılında akdedilen protokol içeriğine göre makul bir süre içerisinde anılan protokol nedeniyle ortaklıktan çıkartılma davası açılması halinde protokol içeriğine konu maddi vakıa haklı sebep olarak kabul edilebilecek idiyse de, protokol tarihinden itibaren yaklaşık 4 yıl sonra anılan protokole istinaden ortaklıktan çıkartılma isteminde bulunulmasının yine hakkın kötüye kullanılması kapsamında kaldığı, aradan geçen 4 yıllık süre içerisinde davacı şirket ortaklarının davalıyı anılan eylemlerinden dolayı affettiğinin kabul edilmesi gerektiği, her ne kadar davacı tarafça, davalının kurduğu şirketin borçlarını davacı şirkete ödettiği, bir çok çekin davacı şirket hesapları yerine davalının hesaplarına aktarıldığı iddia edilmişse de anılan iddiaların ispat edilemediği gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince istinaf edilmiştir.

IV. İSTİNAF

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiş, karar, davalı vekilince ve katılma yoluyla davacı vekilince temyiz edilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Dava ve Hukuki Nitelendirme

Asıl dava, limited şirketin haklı nedenle feshi, birleşen dava ise, limited şirket ortaklığından haklı nedenle çıkarma, alacak, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 353/1-b(1) hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA, aynı Kanun'un 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere ayrı ayrı yükletilmesine, 16.01.2025 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.