"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1733 Esas, 2022/2284 Karar
HÜKÜM : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2020/138 E., 2021/319 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
KARAR
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; 6111 sayılı Kanunla getirilen düzenleme ile özel sigortalara ait primlerin bir bölümünü sosyal sigortalara devredilerek, teminatların bir bölümünün de Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından karşılanmasının öngörüldüğünü, ticari faaliyete dayanan özel sigorta alacağından farkı bulunmayan davaya konu alacağın, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun (6183 sayılı Kanun) uyarınca kamu alacağı niteliğini taşımadığını, 2012 yılında ... Sigorta A.Ş.'nin genel müdürlüğüne atanan müvekkilinin şirketin yükümlülük karşılama rasyolarını en alttan alarak en üst düzeye çıkardığını, sermaye yetersizliği nedeniyle yapılabileceği bir şey kalmadığını, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 13. maddesi ile 6183 sayılı Kanun'un mükerrer 35. maddesi uyarınca yönetim kurulu üyesinin borçtan kurtulması için borcun oluşumunda kusurunun bulunması gerektiğini ileri sürerek davalı Kurum tarafından müvekkili davacıya gönderilen ödeme emrinin iptaline, müvekkilinin davalı Kuruma herhangi bir borcunun bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun (KTK) 98. maddesinde öngörülen meblağın sigorta şirketleri ve Güvence Hesabı tarafından süresi içinde ödenmemesi durumunda 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun (5510 sayılı Kanun) 89. maddesinin 2. fıkrasının uygulanması gerektiğini, bu nedenle katkı payının tahsili için 6183 sayılı Kanun hükümleri uyarınca yasal takibe geçildiğini, dava konusu alacağın imtiyazlı amme alacağı niteliğinde olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı Kurum'un 6183 sayılı Kanun'a dayalı ödeme emrine konu ettiği alacağının 5510 sayılı Kanun'dan doğan bir kamu alacağı olmadığı, KTK'nın 98. maddesine dayalı özel sigortacılık faaliyetinden doğan prim alacağı niteliği taşıdığı, bu nedenle bu alacağın tahsilinde 5510 sayılı Kanun'un 88. maddesinin onaltıncı fıkrası atfı ile 6183 sayılı Kanun'a göre takip yapılamayacağı, yine aynı gerekçe ile dava dışı ... Şigorta A.Ş.'nin yönetim kurulu üyesi olan davacının 5510 sayılı Kanun'un 88/20 hükmü uyarınca bu alacak nedeniyle müteselsil sorumluluğunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm, davalı vekilince istinaf edilmiştir.
IV. İSTİNAF
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile eldeki davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemekle birlikte davanın, davacı aleyhine 6183 sayılı Kanun'un kapsamında takibe başlanmasından kaynaklandığının anlaşılması karşısında 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 168. maddesinin 2. fıkrası uyarınca, vekille temsil edilen davacı lehine maktu vekâlet ücretine hükmolunması gerektiği gerekçesiyle istinaf başvurusunun vekâlet ücreti yönünden kabulüne karar verilmiş, hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Dava ve Hukuki Nitelendirme
Dava, davacının, davalı Kurum tarafından 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre düzenlenen ödeme emirleri sebebiyle borçlu olmadığının tespiti ve ödeme emirlerinin iptali istemine ilişkin olup uyuşmazlık, davalı Kurum'un KTK'nın 98. maddesi gereğince doğmuş alacağının amme alacağı olup olmadığı ve buradan varılacak sonucuna göre, davalı Kurum'a anılan Yasa hükmünden doğan borcu bulunan dava dışı sigorta şirketinin yönetim kurulu üyesi olarak görev yapmış olan davacının, bu borçtan, 5510 sayılı Kanun'un 88. ve 6183 sayılı Kanun'un 35. maddelerine göre borçluyla birlikte müteselsilen sorumlu olup olmadığı hususlarında toplanmaktadır.
B. Değerlendirme
1.KTK'nın, 6111 sayılı Kanun'un 59. maddesiyle değiştirilen 98. maddesiyle, trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, trafik kazalarına sağlık teminatı sağlayan zorunlu sigortalarda; sigorta şirketlerince yazılan primlerin ve Güvence Hesabınca tahsil edilen katkı paylarının %15’ini aşmamak üzere, münhasıran bu teminatın karşılığı olarak Hazine Müsteşarlığınca sigortacılık ilkeleri çerçevesinde maktu veya nispi olarak belirlenen tutarın tamamının sigorta şirketleri ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu'nun 14. maddesinde düzenlenen durumlar için Güvence Hesabı tarafından Sosyal Güvenlik Kurumuna aktarılacağı, bu madde çerçevesinde sigorta şirketleri ve Güvence Hesabı tarafından ödenecek meblağın süresinde ödenmemesi halinde ise 5510 sayılı Kanun'un 89. maddesinin ikinci fıkrasının uygulanacağı düzenleme altına alınmıştır.
2.Anılan Yasa hükmüyle atıf yapılan 5510 sayılı Kanun'un 89. maddesinin ikinci fıkrasında ise Sosyal Güvenlik Kurumu'nun prim ve diğer alacaklarının süresinde ödenmemesi halinde hangi oranda gecikme cezası ve gecikme zammı uygulanacağı ve bunların usul ve yöntemleri düzenleme altına alınmıştır.
3. 6183 sayılı Kanun'un 1. maddesiyle, devletin ve kamu kurumlarının hangi tür asli ve feri alacaklarının amme alacağı olduğu belirtilmiş, aynı Kanun'un 2. maddesinde ise muhtelif kanunlarda 6183 sayılı Kanun'a göre tahsil edileceği bildirilen her çeşit alacaklar hakkında da 6183 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı düzenleme altına alınmıştır.
4.5510 sayılı Kanun'un 88. maddesinin on altıncı fıkrasında, Kurum'un süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Kanun'un 51., 102. ve 106. maddeleri hariç, diğer maddelerinin uygulanacağı düzenleme altına alınmış olup on sekizinci fıkrasında ise Kurum'un 6183 sayılı Kanun kapsamında takip edilen prim ve diğer alacaklarının amme alacağı niteliğinde olduğu belirtilmiştir. Anılan Yasa hükümleri karşısında SGK'nın prim ve diğer alacakların amme alacağı niteliğinde olduğu ve bunların tahsilinde 6183 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı hususlarında duraksama bulunmamaktadır.
5.SGK'nın KTK'nın 98. maddesinin ikinci fıkrasından doğan alacağının, amme alacağı niteliğinde olup olmadığına gelince, KTK'nın 98. maddesinin birinci fıkrasında, trafik kazalarından kaynaklanan sağlık giderlerinin, genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde SGK tarafından karşılanacağı belirtilmiştir. Anılan Yasa hükmünün ikinci fıkrayla yapılan düzenlemenin amacı ise SGK'ya birinci fıkradaki giderlerin karşılanması amacıyla kaynak yaratmaktır. Buna göre, sigorta şirketlerince aktarılan prim payları, SGK tarafından, genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde trafik kazası sebebiyle meydana gelen sağlık giderlerin karşılanmasında kullanılacaktır. Hal böyle olunca primlerden Sosyal Güvenlik Kurumu' na aktarılması gereken tutarın kamu alacağı niteliğinde kabul edilmesi gerekmektedir. Zira, 5510 sayılı Kanun'un 1. maddesinde belirtildiği üzere Kanun'un amacı sosyal sigortalar ile genel sağlık sigortası bakımından kişileri güvence kapsamına almak; bu sigortalardan yararlanacak kişileri ve sağlanacak hakları, bu haklardan yararlanma şartları ile karşılanma yöntemlerini belirlemektir. 5502 sayılı Kanun'nun 34. maddesinde Kurumun gelirlerinin primler, para cezaları vs. diğer gelirler olduğu belirtilmiş ve dolayısıyla bir sınır koyulmamıştır. Bu durum karşısında KTK kapsamında zorunlu trafik sigortası primlerinden Sosyal Güvenlik Kurumu'na aktarılması gereken miktar sağlık sigortası primi kapsamında olup Sosyal Güvenlik Kurumu gelirlerindendir. Bu nedenle SGK tarafından sigorta şirketlerinden KTK'nın 98. maddesinin ikinci fıkrası gereğince tahsil edilecek olan prim payları esasen genel sağlık sigortasına ilişkindir. Bu hale göre, SGK'nın anılan Yasa hükmünden doğan alacağının amme alacağı niteliğinde olduğunun kabulü gerekmekte olup aksi yöndeki gerekçede isabet bulunmamaktadır.
6.Davacı yönetim kurulu üyesinin sorumluluğuna gelince, 6183 sayılı Kanun'un "Kanuni Temsilcilerin Sorumluluğu" başlığını taşıyan Mükerrer 35. maddesinde, tüzel kişilerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya edilemeyeceği anlaşılan amme alacaklarının tüzel kişinin kanuni temsilcilerinin mal varlığından 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsil edileceği belirtilmiş, 5510 sayılı Kanun'un 88. maddesinin yirminci fıkrasıyla ise Kurum'un sigorta primleri ve diğer alacaklarının haklı bir sebep olmaksızın süresinde ödenmemesi halinde tüzel kişiliği haiz işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkililerinin, görevleri ile ilgili olarak Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağı düzenlenme altına alınmıştır.
7.6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 557. maddesiyle, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu bakımından farklılaştırılmış teselsül ilkesi benimsenmiş ise de bu ilke, yönetim kurulu üyelerinin şirketin ticari faaliyetleri kapsamında özel hukuka ilişkin olarak yapmış oldukları iş ve işlemlere ilişkin olup kamu hukuku kapsamında değerlendirilmez. Somut olayda, KTK'nın 98. maddesiyle getirilen prim aktarma yükümlülüğü, kamu menfaati gözetilerek kanunen getirilen bir yükümlülük olup her bir yönetim kurulu üyesi bu primlerin aktarılmasından müştereken ve müteselsilen sorumludur. Nitekim somut olaya uygulanması gereken 5510 sayılı Kanun'un 88. maddesinin yirminci fıkrasında da bu husus açıkça belirtilmiştir.
8.Bu itibarla, Bölge Adliye Mahkemesince, davalı Kurum'un davaya konu alacağının amme alacağı olduğu ve davacı yönetim kurulu üyesinin, görev yaptığı dönemde KTK'nın 98. maddesi gereğince aktarılması gereken prim paylarınından şirketle birlikte müteselsilen sorumlu olduğu kabul edilip bu dönemde aktarılması gerekirken aktarılmayan prim payının miktarı da belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirmeye dayalı olarak yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
9.Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin, vekâlet ücretine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
VI. SONUÇ: Yukarıdaki (1) ila (8) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, (9) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, HMK 373/2 hükmü uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde davacıya iadesine, 14.01.2025 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.