"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/1968 Esas, 2023/2089 Karar
HÜKÜM : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2016/394 E., 2020/200 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
KARAR
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalıların müvekkilinin de ortağı bulunduğu dava dışı .... Tekstil Örme Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin ortağı ve yetkilisi olduklarını, anılan şirketin bir aile şirketi olmasına rağmen azınlık payı bulunan müvekkilinin şirketten dışlanarak kayıtları inceleme, denetleme ve bilgi alma haklarının engellendiğini, hatta 2009'dan beri yapılmış olması gereken genel kurul dahil hiçbir toplantılardan haber verilmediğini, şirketin kâr dağıtmadığını, davalıların şirket kasasındaki nakdi gereksiz avanslarla dağıttıklarını ve yüksek miktarda gereksiz krediler kullanarak şirketi borçlandırdıklarını, bu kredileri de şahsi menfaatlerine harcadıklarını ileri sürerek son beş yıla ilişkin şirket zararının tespitiyle sorumlulardan ticari faiziyle tahsiline karar verilmesini talep etmiş, ön inceleme duruşmasında zararın müvekkiline ve şirkete ödenmesini talep ettiklerini belirtmiş, daha sonra sunduğu beyan dilekçesinde taleplerinin tespit edilecek zararın şirkete ödenmesi yönünde olduğunu belirtmiş, bu istem kabul edilmezse taleplerinin ıslah olarak değerlendirilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava dışı şirketin zararı olmadığını, varsa dahi müvekkillerinin zararın oluşmasında kusurlarının bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, davalıların dava dışı şirketin yönetim kurulu üyesi oldukları, davacı tarafından hükmedilecek tazminatın şirkete ödenmesi talebi açık olarak ifade edilmese de hukuki niteliği itibarıyla pay sahiplerinin dolayısıyla zararına istinaden açılmış bir sorumluluk davası olduğu, zira davacının doğrudan zarara uğradığına dair bir iddia ileri sürmediği, dava dışı şirketin 2012-2016 yılları arasındaki ticari defterlerinin lehine delil niteliği bulunduğu, şirketin gerek 2005-2008 yılları arasındaki dönemde gerekse 2009-2016 yılları arasındaki dönemde finansal anlamda sıkıntılı durumda olduğu, 2008 yılında büyük zararla sonuçlandırdığı faaliyet dönemi sonrasında sermayesini tamamen kaybettiği, kaydi olarak borca batık konuma geldiği, 2008 yılından sonra da sıkıntılı durumun devam ettiği, şirketin 2005 yılından itibaren özellikle faaliyet giderlerinin yüksek olduğu, bu durumun faaliyetlerinden dahi kâr edemediğini gösterdiğini, davacı tarafından sermaye taahhüdünün bir kısmının yerine getirilmediğinin de belirlendiği, bu tespitler ışığında şirketin 2005 yılından itibaren zararda olması nedeniyle davalı şirket yetkililerinin kusurundan kaynaklanan bir zarara ilişkin teknik bilirkişiler eliyle bir tespitin yapılamadığı, şirketin finansal anlamda sıkıntılarının davalıların yönetimde olduğu döneme özgü olmayıp daha önceki yıllardan kaynaklandığı, davalılara söz konusu zarar dolayısıyla atfedilebilecek bir kusur bulunmadığı, bu durumda şirket zarar etmiş olmakla birlikte, söz konusu zarardan davalıların kanuna veya esas sözleşmeye aykırı davranışlarına ve kusuruna rastlanmadığı, usulüne uygun olarak genel kurullara davet edilmediği iddiasına ilişkin yapılan değerlendirme de ise; şirketin 2003-2014 yılları olağan genel kurul toplantılarının yapıldığı, toplantı çağrı usullerinden Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan yayınlandığı, ayrıca toplantının bazı ortaklara elden yazı ile bazı ortaklara ise taahhütlü mektupla bildirildiği, ancak adres değişikliğinden dolayı davacıya teslim edilemediği, dolayısıyla genel kurula çağrıda da bir usulsüzlük görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince istinaf edilmiştir.
IV. İSTİNAF
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Dava ve Hukuki Nitelendirme
Dava, anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin şirket zararından sorumluluğuna ilişkindir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 353/1-b(1) hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA, aynı Kanun'un 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine, 03.03.2025 tarihinde kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.