Logo

11. Hukuk Dairesi2024/34 E. 2024/8044 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tarafından, davalıya verildiği iddia edilen bonoların bedelsiz olduğu ve ödenmek zorunda kalınan icra inkayı bedellerinin davalıdan tahsili istemiyle açılan menfi tespit ve istirdat davası.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, bonoların bedelsiz veya teminat niteliğinde olduğuna dair yazılı delil sunamaması ve istirdat talebinin icra takibinde alacaklı olmayan davalıya yöneltilmesi nedeniyle husumet yokluğu gözetilerek, ilk derece mahkemesinin reddine ilişkin kararının onanmasına, ancak arabuluculuk ücreti konusunda eksik hüküm içermesi nedeniyle düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/201 Esas, 2023/1570 Karar

HÜKÜM : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi

SAYISI : 2021/319 E., 2021/972 K.

Taraflar arasındaki menfi tespit ve istirdat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.

KARAR

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının 2000 yılı başlarında davalı firmanın Rusya’daki firmalarla olan ticari ilişkisine aracılık yaptığını, davalı firmanın da bu ilişki nedeniyle muhtemel riskleri için o tarihte tanzim tarihi ve vadesi yazılı olmayan ve bedel kısmı boş olarak 1 adet 40.000,00 USD’lık ve 1 adet 30.000,00 USD’lık boş senedi güvence olmak üzere davacıdan aldığını, bu ticari ilişkinin davacının kendisi ve şirketi ... Koli. Şti. devrede olmak üzere yaklaşık 3-4 yıl devam ettiğini, ancak daha sonra davalı firma yetkililerini davacıyı devre dışı bıraktıklarını, bu şekilde ticari ilişki bitince de 1 adet 30.000,00 USD’lik boş senedi davacıya iade eden davalı şirket yetkililerinin diğer senetlerin bulunamadığını sonra iade ederiz diyerek oyalandığını ve zamanla unutturduklarını, aradan 14-15 yıldan daha uzun bir zaman geçtikten sonra davacı müvekkil hakkında İstanbul 11. İcra Müdürlüğünün 2019/15860 E. sayılı dosyasından takip yapıldığı bilgisine ulaşıldığını ve takip dosyası incelendiğinde 1 adet 30.000,00 USD ve 1 adet de 40.000,00 USD’lik senede 06.02.2017 olarak tanzim tarihi yazıp 40.000-USD’lık olana 10.04.2017 vade tarihini, 30.000,00 USD’lık olana da 24.04.2017 vade tarihini koyup bedeli kısmına nakden ilavesi yapılarak senetlerin icra takibine konu yapıldığının görüldüğünü, alacaklı olan ...’ın davalı şirketin 2008, 2009 ve son olarak 2010 yıllarıda 3 yıllığına şirketin denetçiliğini yapmış bir kişi olup ayrıca şirketin yönetim kurulu başkanı ...’ın da yeğeni olduğunu, bu durumun ...’ın şirket yetkililerinin denetiminde ve birlikte hareket ettiğini gösterdiğini, pasaport kayıtlarına göre 06.02.2017 tarihinde davacının Rusya’da olduğunun belli olduğunu, o tarihte Türkiye'de olmayan birisinin senet düzenleyip Türkiye’deki bir şirkete vermesi ve karşılığında 70.000,00 USD nakit para aldığının düşünülemeyeceğini, bu nedenle senetlerin bu tarihte tanzim edilmediğini ve belirtilen ilavelerin sonradan konulduğunu, senet metninde ve takip dosyasında borçlu gözüken “... Koli. Şti.” unvanlı şirketin davacı tarafından Kadıköy 27. Noterliğinin 14.06.2012 tarih ve 20083 yev. nolu fesihnamesi ile 7 yıl önce feshedildiğini, buna göre 2012 yılında feshettiği bir şirket için davacının 2017 yılında senet tanzim edip vermesinin de düşünülemeyeceğini, 2000 yılı başlarında teslim aldığı takip konusu olan bu senetler nedeniyle davalı alacağının zaman aşımına uğradığını, davacının borçlu olmadığının tespitine, ödenmek zorunda kalınan 520.363,56 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlardaki avans faizi ile birlikte davalıda tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; istirdadı talep edilen paranın davalı nezdinde olmadığını, dosyanın alacaklısının ... olduğunu, davacının istirdat talebini bu kişiye yöneltmesinin gerektiğini, davalı şirketin davacıyı sözde oyalayarak zamanla vermiş olduğu senetleri unutturmuş olduğu iddiasının basiretli tacir olan davacının dayanamayacağı bir argüman olduğunu, kambiyo senetleri nazarında borcun sebebi senet olduğu için davacının ithamlarını yine yazılı bir delile dayanarak ispatlaması gerektiğini, ancak somut dilekçe muhteviyatında bu bağlamda sunulan herhangi bir delil bulunmadığını, davacının pasaport kayıtlarına göre senetlerin tanzim tarihinde yurt dışında olduğuna yönelik beyanının kendisince tanzim edilen senetlerin geçerliliğine ilişkin nasıl bir geçersizlik sebebi yaratacağının tarafça anlaşılamadığını, zira bir senedin geçerli olabilmesi için tanzim eden tarafından Türkiye’de tanzim edilmesinin gerekmediğini, TBK madde 146 uyarınca genel zamanaşımı süresinin 10 yıl olduğunu, bono zamanaşımının ise 3 yıl olduğunu, davacının zamanaşımı definin yazılı delille ispata muhtaç olduğunu, davanın öncelikle husumet yokluğu nedeniyle reddini, aksi halde davanın esasına girilerek davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesince; İİK'nın 72 nci maddesi uyarınca açılan menfi tespit davalarında ispat yükünün kural olarak, takip alacaklısı olan davalıya ait olduğu, menfi tespitin konusunun kambiyo senedinden dolayı borçlu olmadığının tespiti olması halinde ise ispat yükünün senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa yani davacıya ait olduğu, davacının kural olarak HMK 201 inci maddesi uyarınca senetlere karşı ileri sürdüğü iddiaları yazılı delille kanıtlamak zorunda olduğu, davacı tarafın, senedin tanzim tarihinin sonradan doldurulduğu iddiasını yazılı delille ispat edemediği, davalı alacaklının senet tanzim tarihinde Rusya'da olmasının ve senet üzerinde damga pulu olmasının ispat açısından yeterli olmadığı anlaşılmakla davacının ispatlanamayan menfi tespit talebinin reddine karar verilmesi gerektiği; davalının icra takibinde alacaklı sıfatının bulunmadığı ve parayı dava dışı üçüncü kişinin tahsil etmesi nedeniyle istirdat talebinin pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği, bir an için davalının pasif husumet ehliyetinin bulunduğu kabul edilse dahi, menfi tespit talebine ilişkin açıklama ve ispat külfeti bu talep için de geçerli olduğundan ispat külfeti yerine getirilmediğinden de istirdat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla davacı tarafın menfi tespit talebinin esastan, istirdat talebinin ise pasif husumet nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince istinaf edilmiştir.

IV. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

Bölge Adliye Mahkemesince; takibe konu bonoların "Nakden" kaydını içerdiği ve davalı tarafından dosyaya sunulan cevap ve delillerle senedin ihdas nedeninin talil edilmediği, ispat yükünün davacı tarafta olduğu, davacının bonolara konu borcun ödendiğini veya bononun teminat niteliğinde olduğunu kesin delillerle ispat etmesi gerektiğinden, dosyada bu yönde delil bulunmadığından davacının teminat iddiası yerinde olmadığı, 6102 Sayılı TTK’nın 680 inci maddesi gereğince açık senet imzalamanın hukuken mümkün olduğu, davacının bonolardaki imzasını ikrar etmiş olması karşısında, imzalı boş senedin sonradan doldurulduğunu ancak yazılı delille ispat edilebileceği, davacının tanzim tarihinde yurt dışında olduğu, bonolarda damga pulu bulunduğu ve benzeri iddialarının bonolardaki boşlukların anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunu ispata yeterli olmadığı, bu nedenle davacının tanzim tarihinin 2003 yılı ve öncesi olduğu ve bu nedenle bononun zamanaşımına uğradığı iddiasının kabul edilmemesinin isabetli olduğu, kaldı ki, bonolarda zamanaşımı tanzim tarihine göre değil, vade tarihine göre belirlenmekte ve bonolardaki vade tarihinin daha önceye ait olduğu hususu da iddia ve ispat edilmiş olmadığı, davaya konu icra dosyasının alacaklısının dava dışı ... olduğu, davacı tarafından icra dosyası kapsamında bu kişiye ödeme yapılmış olması karşısında; istirdat isteminin borçlunun ödemeyi gerçekleştirdiği takip alacaklısına karşı ileri sürülmesi gerekirken, takipte alacaklı olmayan davalı aleyhine açılan istirdat davasının husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi de isabetli olmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş, karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.

V. TEMYİZ İNCELEMESİ

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, menfi tespit ve istirdat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 370 inci maddesinin ikinci fıkrası.

2.2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 72 nci maddesi.

3.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu' nun 201 inci maddesi.

3. Değerlendirme

1.Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun 6100 sayılı Kanun'un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) numaralı alt bendi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2.6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun 18/A maddesinin 14üncü fıkrası uyarınca anlaşmaya varılamaması hâlinde Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan meblağın haksız çıkan taraftan tahsiline dair hüküm kurulmamış olması bozmayı gerektirir.

Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekir.

VI. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bend uyarınca temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, (2) numaralı bend uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının dördüncü bendinden sonra gelmek üzere "5-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun 18/A maddesinin 14üncü fıkrası uyarınca suçüstü ödeneğinden karşılanan 1.320,00 TL'nin davacıdan tahsil edilerek Hazineye gelir kaydına" ibaresinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine, 19.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.