"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2019/614 Esas, 2020/137 Karar
HÜKÜM : Kısmen kabul
Taraflar arasındaki alacak davasının bozma ilamına uyularak yapılan yargılaması sonucunda Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde, taraflar arasında imzalanan Metalik Maden ve Gümüş Cevheri Alım Satım Sözleşmesi'ne istinaden davacının ileride gerçekleşecek satış bedeline mahsup edilmek üzere davalılara nakden 100.000,00 TL avans ödemesi yaptığını, sözleşme uyarınca davalılardan davalı ...'ın ruhsat sahibi olduğu sahada özellikleri sözleşmede belirlenen ilk aya ilişkin 1.000 ton'luk cevheri 01.10.2013 tarihine davacıya teslim etmeyi taahhüt ettiklerini, her ay da 5.000 ton'luk cevherin hazırlanması ve satışının yükümlendiğini, ancak ilk teslimatın yapılmadığını, davalıların temerrüde düştüklerini ileri sürerek sözleşme imzalanırken ödenen 100.000,00 TL ile sözleşmede öngörülen 200.000,00 TL cezai şart ile mahrum kalınan kâra ilişkin olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000,00 TL olmak üzere toplam 310.000,00 TL'nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı ... ve ... vekili cevap dilekçesinde, asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğunu, davalıların izin için ilgili kuruma başvurduklarını ancak olumlu veya olumsuz yanıt alamadıklarını, bu nedenle edimin geçici olarak ifasının mümkün olmadığını, avansın 20.000,00 TL'sinin iade edildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
2.Davalı ... davaya cevap vermemiştir.
III. MAHKEME KARARLARI, BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Mahkemece Verilen İlk Karar
Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesince 23.10.2015 tarihli ve 2014/362 E., 2015/279 K. sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilmiş, davacı vekili ve davalılar ... , ... vekillerince temyiz edilmiştir.
B. Dairemiz Kararı
Yargıtay (kapatılan) 19. Hukuk Dairesi'nin 12.12.2018 tarihli ve 2017/3682 E., 2018/6566 K. sayılı kararında, dava konusu edilen işlemin boyutu itibariyle davalıların tacir olduğu, işin de ticari iş, davanın ticari dava olduğu, dava tarihi gözetilerek ticaret mahkemesine görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasına girilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararında, dosyada alınan bilirkişi raporunda, taraflar arasındaki sözleşmede çıkartılmasına ve satışına karar verilen altın cevherinin asgari 50 gr/ton olacağının, daha aşağıda olması durumunda karşılıklı anlaşılması halinde alım satım yapılabileceğinin, gümüş için bu miktarın 200 gr/ton olarak kararlaştırıldığı, böyle bir rezervi ve tenör değeri olan bir maden yatağının henüz dünya literatüründe bulunmadığı, bu zenginlikte bir madenin olmadığı, böyle bir zenginlikte madene rastlanılmaması sebebiyle, sözleşmenin ne şekilde imzalandığının anlaşılamadığı, davalılara verilmiş olan ruhsatın söz konusu sözleşmeye ilişkin olarak gerçekleştirilecek maden çıkarma işini gerçekleştirmeye muktedir bir ruhsat olmadığı, rezervi bulunmayan bir maden için sözleşme imzalanmasında her iki tarafın da kusurlu bulunduğu görüşlerine yer verildiği, davalılar vekilinin 17.09.2015 tarihli duruşmada, sözleşmenin imkânsızlık sebebiyle yerine getirilemeyeceğinin açık olduğunu, bu sebeple de yerine getirilemeyecek sözleşmedeki cezai şartın da geçerli olmayacağını, verilenlerin iadesi gerekeceğini beyan ettiği, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin teknik olarak ifasının mümkün olmadığı, böyle bir sözleşme imzalanmasında tarafların üzerine düşen yükümlülükleri gerektiği gibi yerine getirmedikleri, her iki tarafın da sözleşmenin ifa edilemezliğinde kusurlu oldukları, bu hali ile ifası mümkün bulunmayan sözleşmede bu sözleşmeye dayanarak cezai şart talebinde bulunulamayacağı, ancak davacının sözleşme gereği yapmış olduğu masrafları ve vermiş olduğu edimleri geri isteyebileceği, davalı tarafın cevap dilekçesi ile belirtmiş olduğu 20.000,00 TL'lik iadeye ilişkin belgeye göre, davalılara avans olarak verilen 100.000,00 TL’den ödenen kısım düşüldükten sonra 80.000,00 TL’nin davacı tarafından talep edilebileceği, dava dilekçesinde faiz talep edilmediği, buna dair ıslah da bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 80.000,00 TL'nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar ..., ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalılar ..., ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; davalılar tarafından aşamalarda edimin ifasının mümkün olduğu belirtilmesine rağmen, bilirkişilerce belirtilen ifa imkânsızlığı sonucuna ulaşılmayacağını, sözleşmedeki tenör oranlarının daha üzerindeki oranlara sahip cevherin Türkiye'nin bir çok bölgesinde çıkarıldığını, sözleşmeye konu madenlerle ilgili Türkiye'deki ve dünyadaki tenörü belirtilen rapor ve araştırmaların dosyaya sunulduğunu, ancak bu evrakın dikkate alınmadığını, bilirkişilerin denetlenebilirliği olmayan tespitlerinden hareketle karar verildiğini, sözleşmede hem gümüş hem altın madeninin yer aldığını, salt altın madenine göre değerlendirme yapılamayacağını, ilk ayda ya da aylık teslimi gerken cevherin seçimlik olaral altın ya da gümüş olabileceğini, meselenin tenör miktarının azlığı çokluğu değil, davalı tarafça kendilerine yapılması gereken teslimatın yapılmamış olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmenin geçerli, sözleşmedeki edimin ifa edilebilir olduğunu, cevherin özelliklerinin belirtildiği gibi olmaması halinde de zararlarının karşılanması gerektiğini, dolayısıyla sözleşme hükümleri gereği taleplerinin tümünün kabulü gerektiğini,
*Mahkemece faize hükmedilmemiş olmasının hatalı olduğunu, bozma kararı öncesi verilen karara ilişkin davalı dilekçesinde bu yönde bir temyiz olmadığından, usulü müktesep haklarının oluştuğunu, davalı lehine hükmedilen vekâlet ücretinin hatalı olduğunu, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 13 üncü maddesinin üçüncü fıkrasına göre hesaplanması gerektiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, taraflar arasında imzalanan sözleşme uyarınca davacıya teslimi gereken maden cevherinin teslim edilmemesi sebebiyle, sözleşme aşamasında verilen avansın iadesi, sözleşmede öngörülen cezai şartın ve mahrum kalınan kârın davalılardan tahsili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 77 vd maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde değildir.
2. Dava dilekçesinde talep olunan toplam miktar 310.000,00 TL olup, bunun 200.000,00 TL'si cezai şarta, 100.000,00 TL'si davalıya verilen verilen avansın iadesine, 10.000,00 TL'si mahrum kalınan kâra ilişkin olup, Mahkemece sadece davalı tarafa verilen avans ile ilgili olarak davanın kabulüne karar verilmiş ve davalı lehine reddedilen miktar olarak 230.000,00 TL üzerinden hesaplama yapılmışsa da, reddedilen miktar cezai şart ve mahrum kalınan kâra ilişkin olup niteliği itibarı ile tazminat kalemleri olduğundan karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 13 üncü maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan "Maddi tazminat istemli davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti, bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunur." düzenlemesi uyarınca reddedilen kısım olan 230.000,00 TL ile ilgili olarak maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde nisbi vekâlet ücretine hükmedilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3 üncü maddesi ve 5236 sayılı Kanun’un geçici 2 nci maddesi yollamasıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 5236 sayılı Kanun’un 16 ncı maddesi ile değiştirilmeden önceki 438 inci maddesinin yedinci fıkrası gereğince mahkeme kararının düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
V. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının hüküm fıkrasının 7. paragrafında yer alan "Davalılar ... ve ... kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen kısım üzerinden hesaplanan 24.550,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,” ibaresi çıkartılarak yerine “Davalılar ... ve ... kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 3.400,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,” ibaresi yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
09.09.2024 tarihinde oybirliği ile karar verildi.