"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2024/117 Esas, 2024/164 Karar
HÜKÜM : Direnme
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen markaya, unvana tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, meni, refi, ticaret unvanının terkini davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairemizce Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya direnme kararı verilmiştir
İlk Derece Mahkemesinin direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
KARAR
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin ... ticaret unvanı ve işletme adı ile 32 yıldan fazla bir süredir ticari hayatına devam ettiğini ve ... markasını da Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescil ettirdiğini, davalının müvekkilinin ticaret unvanının ve tescilli markasının aynısını kendi ticaret unvanında, internet sitesinde ve katıldığı fuarlarda kullanmakta olduğunu, faaliyet alanlarının aynı olduğunu, müvekkilinin üretici firma olup davalı yanın ise başka üreticilerden müvekkilinin ürettiği ürünlerin aynısı ya da benzerlerini alıp toptan satışını yapan İzmir'de bir firma olduğunu, taraflar arasında bir bağ bulunmadığını, müvekkili şirketin İstanbul'da, davalının ise İzmir'de faal olduğunu, davalıya haksız eylemlerine son verilmesi için ihtarname keşide edildiğini, ihtara cevap verilmediğini, davalı şirketin faaliyet sektörü, ticaret unvanı ve işletme adı müvekkili ile aynı olduğundan (...) müvekkilinin müşterilerinin davalı şirketi müvekkilinin bayisi zannederek haksız rekabete sebep olduğunu, müvekkilinin kullanıma muvafakati olmadığını davalı eyleminin markaya ve ticaret unvanına tecavüz etmek suretiyle haksız rekabet oluşturduğunu İzmir Bölge Bayisi imajı uyandırılarak haksız kazanç elde edilmekte ve müvekkili markasına ve ticaret unvanına tecavüz edildiğini ileri sürerek marka hakkına tecavüzün tespiti, durdurulması, önlenmesi, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, ticaret unvanından ... ibaresinin çıkarılmasına, sicilden terkinini, davalı eylemlerinin aynı zamanda 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (6102 sayılı Kanun) gereği haksız rekabet ve ticaret unvanına tecavüz teşkil ettiğinden vaki haksız rekabet ve unvana tecavüz fiillerinin de tespiti ile durdurulmasına, vaki tecavüzün giderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; marka hakkının ihlalinin bir haksız fiil türü olması nedeniyle işbu davanın 6098 sayılı Türk Borçlar Kanun'da (6098 sayılı Kanun) düzenlenen iki yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, bu nedenle öncelikle süresinde açılmayan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı firma ile müvekkili arasında 15 seneyi aşkın süredir devam eden bir ticari ilişkinin mevcut olduğunu, iki firma arasında senelerce süren ticari ilişkinin ardından davacı tarafından kendilerine ait markanın izinsiz ve haksız kullanıldığının iddia edildiğini, bu durumda davacının müvekkilinin unvanını ilk kez duymuşçasına davranması ve huzurdaki davayı ikame etmesinin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 2 nci maddesine göre dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, ...'ın bir aile şirketi olduğunu, davacı firmanın şu anki ortaklarından ve yöneticilerinden olan ... ile daha önceki ortaklarından ve yöneticilerinden ...'in müvekkili şirketin kurucu ortaklarından olduğunu, şirketin 2001 yılında ..., ... ve şu an müvekkili firmanın ortaklarından olan ... tarafından İzmir'de kurulduğunu ve halen İzmir'de faaliyet gösterdiğini, bizzat davacı şirketin ortakları tarafından bu isimle kurulduğunu, 2012 yılında Emin ve ...'in kendi hisselerini devrederek ortaklıktan ayrıldıklarını, bu dönemden 2017 yılı Nisan ayına kadar iki şirket arasında ticari ilişkinin devam ettiğini, ... ibaresinin sadece müvekkili firmanın ticari unvanında geçtiğini, izinsiz olarak ... adı altında ürün satmış olduğu, ... ibaresini kartvizitlerde ve fuarlarda kullandığı iddiasının yersiz ve mesnetsiz olduğunu, kartvizitlerde müvekkilinin ticari unvanının açık ve net bir şekilde belli olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, dosyaya ibraz edilen taraf şirketlere ait fatura ve ticari kayıtlara göre uzun zamandan beri (yaklaşık 15 yıl) aralarında süre gelen ticari ilişki bulunduğu, davalı şirketin davacı şirket ortakları tarafından kurulup 01.02.2012 tarihinde hisselerinin devredilerek ortaklıktan ayrıldıkları, davacının çok uzun bir süreden beri davalının bu kullanımına ses çıkarmadığı, süre gelen ticari ilişki ve zaman dilimi gözetildiğinde davacının bu davayı açmasının unvan yönünden 4721 sayılı Kanun'un 2 nci maddesi anlamında hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu gibi yine Yargıtay bozma ilamında değinilen ve dosyadaki bilirkişi raporunda davalının davacı markaları ile iltibas yaratacak şekilde markasal kullanımı olduğu belirtilmiş ise de 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun (6769 sayılı Kanun) yürürlüğe girmesinden önce de yerleşik Yargıtay içtihatları gereği marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet yönünden de uzun süre bu kullanıma sessiz kalınmış olması nedeniyle artık bu duruma rıza gösterdiği ve sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığı, aradan 5 yıldan fazla süre geçmesi halinde açılan davanın hakkın kötüye kullanılması mahiyetinde olduğu kabul edildiğinden gerek ticaret unvanı, gerekse marka hakları yönünden tecavüz ve haksız rekabet iddialarının dinlenme olanağı bulunmadığı, 6769 sayılı Kanun'un yürürlüğünden önce marka yönünden sessiz kalma yoluyla hak kaybı yönünden yasal bir düzenleme mevcut değil iken bu hususun Yargıtay içtihadı ile uygulandığı, 6769 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden sonra ise anılan Kanun'un hükümsüzlük halleri ve hükümsüzlük talebi başlıklı 25. maddesinin 6 ncı fıkrası ile "Marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötüniyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez." şeklinde düzenlemeye kavuşturulduğu, bu itibarla davalının fiili kullanımının beş yıldan çok önceye dayandığı, davacı tarafın bunu bilmesine rağmen ses çıkarmadığı, dolayısıyla sessiz kalma yoluyla hak kaybının gerek unvan terkini, gerekse markaya tecavüz ve marka nedeniyle oluştuğu, iddia olunan haksız rekabet yönünden de gerçekleştiği gerekçesiyle eski hükümde direnilmesine, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
IV. TEMYİZ İNCELEMESİ
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, markaya ve unvana tecavüzün, haksız rekabetin tespiti, meni, refi, ticaret unvanının terkini istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 4721 sayılı Kanun'un 2 nci maddesi
3. Değerlendirme
6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin beşinci fıkrası gereğince Dairemizce yeniden yapılan incelemede; yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen direnme kararında bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre, davacı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
V. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile İlk Derece Mahkemesince verilen kararın 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci ve 373 üncü maddesinin beşinci fıkraları uyarınca ONANMASINA, aynı Kanun'un 372 nci maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 11.12.2024 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.