Logo

11. Hukuk Dairesi2024/966 E. 2024/9244 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalının marka kullanımlarının davacının tescilli markasına tecavüz ve haksız rekabet oluşturup oluşturmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: 6102 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun yürürlüğe girmesiyle tescilli markaların haksız rekabet hükümleriyle kümülatif olarak korunamayacağı, yalnızca özel kanun hükümlerinin uygulanmasının yeterli olduğu ve davalı kullanımlarının marka hakkına tecavüz oluşturduğu gözetilerek, yerel mahkeme kararının haksız rekabete ilişkin hükümleri içeren kısımları düzeltilerek onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/229 Esas, 2023/1741 Karar

HÜKÜM : Kısmen kabul

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2018/232 E., 2021/32 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

KARAR

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri sektöründe faaliyet gösterdiğini, davacı şirketin ilgili sektörde "...", "... Balıkçı", "Balıkçı ..." olarak tanındığını, 2009/36238 kod numaralı "..." esas unsurlu markanın davacı adına tescilli olduğunu, 2007/45284 kod numarası ile marka başvurusunda bulunulduğunu, müvekkilinin tescilli markasının yanı sıra işletmesel ve markasal olarak davalının kullanımlarının davacının markadan doğan haklarına tecavüz teşkil ettiğini, davalı kullanımlarının haksız rekabet oluşturduğu, tüketiciler tarafından davalı firmanın işletmesinin davacının şubesi olarak algılanabileceğini, davalı yana ihtarnamenin tebliğ edildiğini, davalının ihtarnamenin tebliği akabinde kötü niyetle 2017/90502 numaralı marka tescil başvurusunda bulunduğu, davalının 2017/90502 numaralı marka başvurusuna itiraz edildiğini, itiraz sürecinin sonlanmadığı, Ankara 5. Sulh Ceza Hakimliğinin2018/1776 D.iş sayılı karar ile davalıya ait www.balikcisait.com uzantılı alan adına erişimin engellendiğini, davalı ...'e ait olduğu iddia edilen Facebook sayfasında davalının haksız kullanımlarına devam ettiğini belirterek, davalı yanın kullanımlarının meni yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davalı yanın tecavüz teşkil eden eylemlerinin durdurulmasını, davacı yana ait markalara iltibas yaratan her türlü işaretin, davalıya ait işletmede, fatura vb. ürün üzerindeki kullanımlarının durdurulmasını ve mevcut kullanımlara el konulmasını, davalıya ait Facebook uzantılı sayfalara erişimin engellemesini, tecavüz yönünde verilecek kararın ilânı ile haksız rekabetin tespitine, yoksun kalınan kazanç yönünden SMK 151/2-c maddesine göre 10.000,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi tazminatın tecavüze ilişkin ihtarnamenin davalıya tebliğ tarihinden itibaren ticaret alanında uygulanan en yüksek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.

2.Davacı vekili 19.10.2020 tarihli ıslah dilekçesiyle toplamda 97.574.91 TL maddi tazminatın davalıdan tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; yetki itirazında bulunmakla birlikte, davacının markasının "Yalıkavaklı ..." olduğunu, davacının dava dilekçesinde kendisini "BALIKÇI ...", "... BALIKÇI" olarak tanıtmaya çalıştığını, davalı müvekkillerine ait 2017/90502 kod numaralı marka başvurusunun davalı yanın ad ve soyadından oluştuğunu, davalı yanın kullanımlarına "... Adana" ibaresi ile değil, "..." ibaresi ile devam ettiğini, davacı yanın "Yalıkavaklı ..." ibareli tescilli markası ile davalının "..." ibareli tescil başvurusuna konu markanın benzer olmadığını, davalının haksız rekabet teşkil edecek eylemlerde bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesince, davalı eyleminin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, haksız rekabet nedeniyle somut olayın özellikleri, takdiren 10.000,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi tazminatın davalıya gönderilen ihtarnamenin tebliğ tarihi olan 11.9.2017 tarihinden itibaren en yüksek ticari faiz ile davalıdan tahsiline, manevi tazminatta talep edilen ve ıslah ile talep edilen maddi tazminatta fazlaya ilişkin istemin reddine, markaya tecavüz istemli taleplerin reddine, davalının kendi tescilli markası dışında her türlü davacının tescilli markası ile haksız rekabet yaratacak şekildeki kullanımlarının önlenmesine, mahkememizce verilen 29.07.2019 tarihli tedbir kararının devamına, karar kesinleştiğinde hüküm özetinin Türkiye’de tirajı yüksek üç gazeten birinde bir kez ilânına masrafın davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince istinaf edilmiştir.

IV. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

Bölge Adliye Mahkemesince, davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddine, davacı vekilinin istinaf taleplerinin kısmen kabulüne, kısmen reddine, Mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, davalının iş yerinde ve internet sitesi ile sosyal medya hesaplarında yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri için “... ADANA+Şekil”, “...+Şekil” ve “BALIKÇI ...+Şekil” şeklindeki marka kullanımlarının davacı adına tescilli 2009 36238 tescil numaralı “YALIKAVAKLI ...+Şekil” markasına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin men’ine ve ref’ine, bu şekilde marka kullanımlarının yasaklanmasına, markaya tecavüz teşkil eden her türlü tanıtım malzemesi ve ürünlere el konulmasına, üzerlerindeki markaların silinmesi mümkünse silinmesine, aksi takdirde karar kesinleştiğinde masrafı davalıdan alınmak suretiyle imhalarına, 40.000,00 TL maddi tazminat ile 10.000,00 TL manevi tazminatın 11.09.2017 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek ticari faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar kesinleştiğinde hüküm özetinin masrafı davalıdan alınmak üzere Türkiye’de yayın yapan tirajı yüksek üç gazeteden birinde bir kez ilânına karar verilmiş, karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.

V. TEMYİZ İNCELEMESİ

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6102 sayılı Kanun'un 55 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin 4 üncü alt bendi

3. Değerlendirme

1.İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi aynı Kanun'un 369/1 hükmü ve 371. maddesinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2.Mahkemece davalının kullanımlarının marka hakkına tecavüzün yanı sıra haksız rekabet de oluşturduğu benimsenerek tescilli marka ve tasarımın kümülatif olarak korunması cihetine gidilmişse de; bilindiği üzere kümülatif koruma, bir fikri ürünün birden çok mevzuatın koruma şartlarını aynı anda taşıması halinde o mevzuatların tamamı ile korunabilmesidir. Yani, bir fikri ürünün birden çok mevzuatın koruma şartlarını taşıması halinde hak sahibinin her bir yasal düzenlemeye birlikte dayanarak koruma talebinde bulunması ve mahkemelerce de eş zamanlı olarak her bir mevzuat hükümleri ile hak sahibinin tatmin edilmesidir (Cahit, Suluk/(Rauf, Karasu/Temel, Nal, Fikri Mülkiyet Hukuku, Ankara 2022, s. 20-21; Savaş, Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s.9).

Diğer bir ifade ile somut davada olduğu gibi markanın izinsiz kullanılmasının hem marka hakkına tecavüz davası, hem haksız rekabet davasına konu edilmesi ve mahkemece de her iki müessese kapsamında taleplerin kabul görmesi kümülatif koruma olarak tanımlanmaktadır.

Tescilli haklar bakımından ise ilke olarak sadece ilgili özel düzenleme uygulama alanı bulacaktır. Bununla birlikte özel düzenlemede haksız rekabete ilişkin hükümlerin uygulanacağına ilişkin açık bir hüküm bulunması halinde yine haksız rekabete dair düzenlemelerin de devreye gireceği tartışmasızdır.

Somut olay bakımından Dairemizin eski uygulamasına esas teşkil eden mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 57 nci maddesinin beşinci fıkrasında ad, ünvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtalarının iltibasa meydan verebilecek surette kullanılmasının da haksız rekabet hallerinden olduğu düzenlenmişti. Bu kapsamda tescilli marka ve tasarım haklarının bu şekilde kullanılmasının marka ve tasarım hakkına tecavüz ile birlikte haksız rekabeti de oluşturduğu, anılan haklara tecavüz ve haksız rekabetin kesiştiği alanda hem özel hükümler hem de haksız rekabet hükümleri ile kümülatif korunması gerektiği Daire uygulaması haline gelmişti. Başlangıçta kümülatif korumanın benimsenmiş olması, 6762 sayılı Kanunda yer alan bu düzenlemeden kaynaklanmaktaydı.

Ancak 1 Temmuz 2012 tarihin de yürürlüğe giren 6102 sayılı Kanunda, 6762 sayılı Kanunda değinilen hükmün yerine getirilen 55 inci maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin 4 üncü alt bendinde, "ad, ünvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtaları" ibaresine yer verilmemiştir. Anılan iki hüküm karşılaştırıldığında 6762 sayılı Kanun'un 57 nci maddesinin beşinci fıkrası "...Başkasının emtiası, iş mahsulleri, faaliyeti veya ticaret işletmesiyle iltibaslar meydana getirmeye çalışmak veya buna müsait bulunan tedbirlere başvurmak, hususiyle başkasının haklı olarak kullandığı ad, ünvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtalarıyla iltibasa meydan veren malları, durumu bilerek veya bilmeyerek, satışa arz etmek veya şahsi ihtiyaçtan başka her ne sebeple olursa olsun elinde bulundurmak..." şeklinde olmasına rağmen, yerine ikame edilen 6102 sayılı Kanun'un 55 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin 4 üncü alt bendi "...Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak..." şeklindedir.

Görüldüğü üzere yeni hükümde "ad, ünvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtaları" ibaresine yer verilmemiştir. Bunun temel nedeni; tescilli işletme adı ve ticaret ünvanının 6102 sayılı Kanun'un 50 nci ve 53 üncü maddeleri arasındaki hükümlerle düzenlenmesi ve dolayısıyla özel koruma getirilmesidir. 6102 sayılı Kanunun 55 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin 4 üncü alt bendinin gerekçesinde eski hükümden ayrılmanın nedeni; "...anılan ayırt edici işaretlere ilişkin karıştırılma koşul, hüküm ve sonuçlarıyla birlikte kendi özel kanun hükmünde kararnamelerinde, yani MarkKHK'da, EndTasKHK'da, CoğİşKHK'da ve ünvanla ilgili olarak TK'da ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir. Burada tekrar edilmeleri hem gereksizdir, hem de yorum güçlüklerine sebep olmaktadır. Anılan cümle parçalarının burada yer almaları, haksız rekabete ilişkin hükümlerin fikri mülkiyete ilişkin düzenlemelerde kümülatif uygulanması yönünden gerekli görülemez..." şeklinde ifade edilmektedir.

Bu kapsamda belirtmek gerekirse, kanunkoyucunun haksız rekabete ilişkin eski ve yeni hüküm bağlamında anılan gerekçelerle eski hükümden ayrılması ile kümülatif koruma yönünden yukarıda belirtilen özel hükümlerin getirilmesi tescilli marka ve tasarım ile tescilsiz tasarımın tıpkı faydalı model ve patent hakkı gibi sadece 6769 sayılı Kanun kapsamında korunmasını yeterli bulduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle artık, 6102 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonraki olaylara dayalı açılan davalarda, tescilli sınai haklar bakımından sadece özel kanun olan SMK hükümleri uygulanabilecek olup TTK'nın haksız rekabet hükümlerinin anılan özel hükümler yanında ve aynı anda uygulanması söz konusu olamayacaktır. Diğer bir ifade ile bu kapsamda kümülatif koruma uygulanmayacaktır (bkz. NOMER/HELVCI/KAYA, s. 356 vd.; ARKAN, SABİH, Ticari İşletme Hukuku, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, 30. Bası, Ankara 2024, s.363).

Bu açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde, davacı marka hakkına tecavüzün, haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, ref'i taleplerinde bulunmuş, davalı ise tescilli bir markası olduğunu, bu markanın davacı markalarına benzemediğini, bu nedenle kullanımlarının da yasal olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir. Davacının ihlal edildiğini iddia ettiği marka hakkı TPE nezdinde tescilli olup 6769 sayılı Kanun ile getirilen özel hükümlerle haksız rekabet hukukunu da kapsayacak şekilde ve haksız rekabete göre daha üstün koruma getirerek düzenlenmiştir. Davacı bu özel hükümlere de dayanmış olduğundan marka ve tasarımın koruma alanları ile haksız rekabetin koruma alanının kesişmiş olduğu dava konusu olayda yalnızca özel hükümler uygulama alanı bulacak olup, özel hükmün yanında haksız rekabetin uygulanmasını gerektirir herhangi bir kanun hükmü olmadığından, özel kanunla birlikte eş zamanlı olarak haksız rekabet hükümlerinin de uygulanmasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

Hal böyle olunca, Dairemizin daha önceki bazı kararlarında da benimsediği üzere (Yargıtay 11.HD 14.03.2022 gün ve 2019/5189-1852 sayılı, yine 22.04.2021 gün ve 2021/89-3054 sayılı kararları) somut olay bakımından 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ile haksız rekabet hükümlerinin birlikte uygulanmasını gerektiren kümülatif korumanın uygulama alanı kalmadığı gözetilerek talebin, haksız rekabetin tespiti ve men'ine dair kısmı yönünden ret kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.

Ne var ki bu hatanın giderilmesi, mahkemesince yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekir.

VI. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bend uyarınca davalı vekilinin Bölge Adliye Mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının (4) numaralı bendinin ilk fıkrasında yer alan “ ve haksız rekabet ” ibaresinin hüküm fıkrasından çıkartılmasına, ''tespitine'' kelimesinden sonra gelmek üzere ''davacının haksız rekabete ilişkin taleplerinin reddine'' ibaresinin yazılmasına, aynı bendin ikinci fıkrasında yer alan ''ve haksız rekabetin'' ibarelerinin, yine hüküm fıkrasının (5) numaralı bendinin (ç) fıkrasında yer alan “ve haksız rekabetin'' ibaresinin hüküm fıkrasından çıkarılmasına ve hükmün bu şekli ile DÜZELTİLEREK ONANMASINA, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 19.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.