"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali-tescil davası sonunda İlk Derece Mahkemesince verilen hükmün Dairece bozulması üzerine, verilen direnme kararı davacı vekilince süresi içinde temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, fiil ehliyetini haiz olmayan babası...’ın 849 ada 1 ve 3 parsel ile 850 ada 1 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını davalı kardeşine devrettiğini, satış bedeli ödenmediği gibi, babasının ehliyetsiz olduğunu davalının bildiğini ve bu durumdan yararlandığını, babasına vasi atanması için Silifke Sulh Hukuk Mahkemesinin 1986/310 Esas sayılı dosyasında yargılamaya devam edildiğini ileri sürerek, davalı adına olan tapu kayıtlarının iptali ile babası... adına tescilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, iddiaların doğru olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, davacının dava tarihi itibarıyla sağ ve kısıtlı olmayan babası ... hakkında dava açma sıfatı olmadığından davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Davacı vekili; davacının babası ...’nin Silifke Sulh Hukuk Mahkemesinde açılan vesayet davası sonucunda kısıtlandığını ve babası ... ... ...'nin vasi olarak tayinine karar verildiğini, vasi tayin edildiği halde babası...’ın kardeşi olan davalı ...'nin kısıtlıya ait 849 ada 1 ve 3 parsel ve yine 850 ada 1 parsel sayılı taşınmazlarının adına tescilini sağladığını, hukuki işlemlerin ehliyetsizliği nedeniyle geçersiz olduğunu, yasa gereği olmakla tapu iptal ve tescil davasının açma zaruretinin hasıl olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 04/07/2019 tarihli ve 2019/646 E., 2019/772 K. sayılı kararıyla; İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle, 6100 sayılı ...nın 353/1.b.1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairenin 16/06/2021 tarihli ve 2021/1589 E., 2021/3329 K. sayılı ilamı ile ‘‘...Somut olaya gelince, davacının babası olan kısıtlı... vesayet altında olmasına rağmen, 2011 yılında taşınmazlarını bizzat davalı ...’a devretmiş olup, hakkında verilen vesayet kararı ise 22.06.2017 tarihinde kaldırılmıştır. O halde, ...’ın oğlu olan davacının ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunduğunun kabulü gerekmektedir. Hal böyle olunca, temlik tarihinde vesayet makamının izni olmaksızın gerçekleştirilen devir işleminde, ...’ın fiil ehliyetini haiz olup olmadığına yönelik Adli Tıp Kurumundan rapor alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi doğru görülmemiştir....” gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesinin kararı bozulmuştur.
3.İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Silifke 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 14/10/2021 tarihli ve 2021/172 E., 2021/331 K. sayılı kararıyla; dava tarihi itibari ile kısıtlının vasisinin bulunmadığı, davacının hiçbir zaman vasilik sıfatını kazanmamış olması nedeniyle kısıtlı adına eldeki davayı açamayacağı gerekçesiyle, önceki kararda direnilmesine karar verilmiştir.
4. Direnme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili; direnme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, babası ...’ye önce babası ... ...’nin vasi olarak atandığını, anılan vasinin ölümünden sonra yeni vasi tayini için Sulh Hukuk Mahkemesine başvuruda bulunulduğunu ve Silifke Sulh Hukuk Mahkemesinin 1986/310 sayılı dosyasıyla vesayet davasının derdest olduğunu, kendisinin de bu dosyaya müdahil olduğunu, ...’nin hukuki ehliyeti olmadığı tarihte taşınmazlarının davalı adına tescil edildiğini, vasisinin bilgisi dışında ve satışa izin kararı olmaksızın tapuda davalıya satış yapıldığını belirterek, hükmün bozulmasını istemiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1.Bilindiği üzere, medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için davacının bu davayı açmakta (veya mahkemeden hukuksal korunma istemekte) bir çıkarının bulunmasıdır. Davacının dava açmakta hukuk kuralları tarafından haklı bulunan (korunan) bir yararı olmalı, hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bulunmalı ve davacı mahkemeyi gereksiz yere uğraştırmamalıdır. (...; aktaran: ...: Davada Menfaat, Ankara 2009, önsöz VII) Hukuk Genel Kurulunun 26.04.1992 tarih ve 1992/1-347 E., 1992/396 K. ve 30.05.2001 tarih ve 2001/14-443 E., 2001/458 K.sayılı kararlarında da belirtildiği üzere buna hukuki korunma (himaye) ihtiyacı da denir. (...) Mahkemelerden hukuki himaye istenmesinde, himayeye değer bir yarar olmalıdır. Öte yandan, bu hukuksal yararın, “hukuki ve meşru”, “doğrudan ve kişisel”, “doğmuş ve güncel” olması gerekir. (...: Davada Menfaat, Ankara 2009, s.135) 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda öğreti ve yargısal kararların bu uygulaması aynen benimsenerek, davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması “Dava Şartları” başlıklı 114. maddesinin 1.fıkrasının (h) bendinde açıkça dava şartları arasında sayılmıştır. Bir davada, hukuki yarar ilkesinin dava şartı olarak gözetilmesinin, yargılamanın amacına ve usul ekonomisi ilkesine uygun olarak yargılama yapılmasına yarar sağlayacağı, her türlü duraksamadan uzaktır.
Bu ilkeden hareketle, dava şartı olarak hukuki yararın varlığının, mahkemece, taraflarca dava dosyasına sunulmuş deliller, olaya veya olgular çerçevesinde, kural olarak davanın açıldığı tarihe göre, kendiliğinden ve yargılamanın her aşamasında gözetilmesi gerekir. Bu sayede, iç hukukumuzun bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme)'nin 6.maddesi ve 1982 Anayasası'nın 36. maddesinde düzenlenen “hak arama özgürlüğü” nün dürüstlük kuralına uygun kullanılması sağlanabilecek; bu durum, haksız davalar açmak suretiyle, dava hakkının kötüye kullanılmasına karşı bir güvence oluşturacaktır. Dava açmaktaki hukuki yarar; hukuk düzenince kabul edilmiş meşru bir yarar olmalı, bu yarar dava açan hak sahibi ile ilgili olmalı ve dava açıldığı sırada halen mevcut bulunmalıdır. Ayrıca açılacak davanın, ortaya çıkacak tehlikeyi bertaraf edecek nitelikte olması gerekir. Bir kimsenin hakkına ulaşmak için mahkeme kararının o an için gerekli olması durumunda hukuki yararın olduğundan söz edilebilir. Bir mahkeme kararına ihtiyaç yoksa hukuki yarardan söz edilemez. (....: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2011, s.297)
Diğer yandan, TMK’nın taşınmazların satışı başlıklı 444. maddesindeki düzenlemeye göre vesayet altındaki kısıtlılara ait taşınmazların satışları, vesayet makamının talimatı uyarınca ve ancak vesayet altındaki kişinin menfaati gerekli kıldığı hâllerde mümkündür.
6.3. Değerlendirme
Somut olayda; davacının babası olan kısıtlı...’ın vesayet altında olmasına rağmen, 2011 yılında taşınmazlarını bizzat davalı ...’a devrettiği, hakkında verilen vesayet kararının ise 22.06.2017 tarihinde kaldırıldığı, o halde, ...’ın oğlu olan davacının ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunduğunun kabulü gerekmektedir.
Hal böyle olunca, temlik tarihinde vesayet makamının izni olmaksızın gerçekleştirilen devir işleminde, ...’ın fiil ehliyetini haiz olup olmadığına yönelik Adli Tıp Kurumundan rapor alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği yönündeki bozma kararı yerindedir.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; bozma kararının düzeltilmesine gerek görülmediğinden, temyiz incelemesinin yapılmak üzere dosyanın 6763 sayılı Kanun'un 43. maddesi ile değişik 6100 sayılı HMK'nın 373. maddesinin 5. fıkrası uyarınca görevli Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna GÖNDERİLMESİNE, 12/04/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.