Logo

1. Hukuk Dairesi2021/10735 E. 2023/4968 K.

Yapay Zeka Özeti

Bu karar için yapay zeka özeti oluşturulamadı.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/27 E., 2021/487 K.

DAVA TARİHİ : 09.12.2015

HÜKÜM/KARAR : Usulden Ret

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın usulden reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacı asıl tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı dava dilekçesinde; Konya ili, Derebucak ilçesi, Pınarbaşı Merkez Mahallesi çalışma alanında bulunan 230 ada 55 parsel ve 229 ada 589 parsel sayılı taşınmazların babaları ...'dan miras olarak kaldığını ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile mirasbırakan ... adına tescilini talep etmiştir.

Asli müdahiller ... ve ... 26.04.2016 havale tarihli müdahale dilekçelerinde, dava konusu taşınmazların mirasbırakan ...'ya ait olduğunu, kendileri ve davacının ...'nın çocukları olduğunu ve taşınmazlar üzerinde zilyetlikle iktisap koşullarının lehlerine oluştuğunu belirterek asli müdahale taleplerinin kabulünü ve dava konusu taşınmazların mirasbırakan Ahmet Kunduracının veraset ilamındaki payları oranında mirasçıları adına tescilini talep etmişlerdir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazlardaki kadastro çalışmasının 2006 yılında yapıldığını, bu tarihten beri davacı tarafın dava açmadığını, iyi niyetli olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Mahkemenin 09.06.2016 tarihli, 2015/810 Esas, 2016/646 Karar sayılı kararı ile, davaya konu taşınmazların kadastro tespitinden önce davacıların mirasbırakanı ... tarafından ekilip biçildiği ve zilyetliğinin 20 yılı aşkın bir süre devam ettiği, dava dilekçesinde taşınmazın ... mirasçıları adına tescil edilmesi talep edilmiş ise de davacının bu yönde bir talep hakkı bulunmadığından çoğun içerisinde azda vardır kuralı gereği davacının ve asli müdahillerin miras payları yönünden davanın kabulünün gerektiği belirtilerek davanın kısmen kabulüne, çekişmeli taşınmazların tapu kayıtlarının davacının ve asli müdahillerin miras payları oranında iptali ile adlarına tesciline karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 23/09/2020 tarihli ve 2016/15704 Esas, 2020/3318 Karar sayılı ilamıyla; “… Somut olayda davacı, dava konusu taşınmazların babası olan muris ...’dan geldiğini ileri sürerek, mirasbırakan ... adına tescili istemiyle dava açmıştır. ...’nın ölüm tarihi itibariyle terekesinin elbirliği hükümlerine tabi olduğu ve davacının da tereke adına talepte bulunduğu dosya kapsamıyla sabittir. …Dosya arasında bulunan veraset ilamının incelenmesinde; muris ...’nın davacı dışında mirasçılarının bulunduğu ve taşınmazların kayıt maliki olan davalı ...’nın terekeye göre 3. kişi konumunda olduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca; muris ...’nın mirasçılarının tamamının davaya katılımının sağlanması veya muvafakatlarının alınması veya terekeye temsilci atanmasının sağlanması için davacı tarafa süre verilmeli, bu suretle aktif dava ehliyetindeki eksikliğin giderilmesi halinde işin esasına girilerek tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılıp sonucuna göre bir karar verilmelidir.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, davacı tarafa mirasbırakan ...'nin mirasçılarının davaya muvafakatini almak veya terekeye temsilci atanmasını sağlamak üzere dava açmak için kesin süre verildiği, 6100 sayılı HMK'nın 94 üncü maddesi uyarınca kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın o işlemi yapma hakkının ortadan kalkacağı, verilen kesin süre içerisinde ve duruşma gününe kadar davacı tarafça eksikliğin tamamlanmadığı gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı temyiz dilekçesinde özetle; tarafına verilen sürenin eksikliği tamamlamak için yeterli olmadığını, verilen kesin sürenin daha uzun ve makul tutulması gerektiğini, davanın reddedilmesi halinde 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle hak kaybına uğrayacağını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114 üncü maddesi ile 90 ıncı v.d. maddeleri.

2. Değerlendirme

Dosyanın incelenmesinden, davacının mirasbırakan ...’dan gelen hakka dayalı olarak terekeye karşı 3. Kişi konumunda olan davalı ... aleyhine açtığı davada terekeye iade isteminde bulunduğu, bozma ilamında diğer mirasçıların davaya katılımının sağlanması, muvafakatlarının alınması veya terekeye temsilci atanması suretiyle aktif dava ehliyetindeki eksikliğin giderilmesi gereğine değinildiği, Mahkemece bozma ilamına uyularak 22.03.2021 tarihli ilk celsede davacı tarafa diğer mirasçıların muvafakatini almak veya terekeye temsilci atanmasına dair başvuru belgesini sunmak üzere 1 aylık kesin süre ve yetki verildiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceğinin ihtar edildiği, verilen kesin sürenin 22.04.2021 tarihinde sona erdiği ve davacı tarafça ilgili eksikliğin tamamlanmadığı, 03.05.2021 tarihli bir sonraki celsenin Covid-19 salgını nedeniyle ertelendiği, 14.06.2021 tarihli 3. celsede davacı asılın eksikliği pandemi nedeniyle tamamlayamadığını beyan ederek ek süre talep ettiği anlaşılmıştır.

Mahkemece 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 94 üncü maddesi gerekçe gösterilerek yazılı şekilde karar verilmiş ise de, davacının doğum tarihi 15.10.1952 olup kesin sürenin verildiği tarihte 69 yaşında bulunduğu, 22.03.2021-22.04.2021 tarihleri arasını kapsayan kesin sürenin son 8 günü içerisinde uygulanan 14.04.2021 tarih ve 6638 sayılı İçişleri Bakanlığı Genelgesi’ne göre hafta içi günlerde 65 yaş üzeri vatandaşların 10.00-14.00 saatleri arasında sokağa çıkabileceği, hafta içi hafta sonu ayrımı olmaksızın 65 yaş üzeri vatandaşların şehir içi toplu taşıma araçlarını kullanmalarına müsaade edilmeyeceği, sokağa çıkma kısıtlaması uygulanan günlerde zorunlu haller dışında vatandaşların toplu ulaşım vasıtaları dışında şehirlerarası seyahatine izin verilmediği, davacının ikamet adresi ile adliyenin farklı ilçelerde olduğu, davacının durumunun genelge kapsamındaki zorunlu haller kapsamında değerlendirilemeyeceği, buna ek olarak 27.04.2021 tarihli ve 7576 sayılı Tam Kapanma Tedbirleri kapsamında 17.05.2021 tarihinden itibaren tam zamanlı sokağa çıkma kısıtlamasının uygulandığı tespit edilmiştir.

Bilindiği üzere Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin adil yargılanma hakkına ilişkin 6 ıncı maddesinin 1 inci fıkrasına göre “Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ... konusunda karar verecek olan,... bir mahkeme tarafından davasının ... görülmesini istemek hakkına sahiptir...". Bu düzenleme ile açıkça ifade edilmese de kişilerin mahkemeye erişim hakkının garanti altına alınmıştır. Benzer şekilde Anayasa'nın 36 ıncı maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Mahkemeye erişim hakkı Anayasa’nın 36 ıncı maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. AİHM, adil yargılanmanın bir unsurunu teşkil eden mahkemeye erişim hakkının mutlak olmadığını, doğası gereği Devletin düzenleme yapmasını gerektiren bu hakkın belli ölçüde sınırlanabileceğini kabul etmekle birlikte, bu sınırlamaların kişinin mahkemeye erişimini hakkın özünü zedeleyecek şekilde ve genişlikte kısıtlamaması, zayıflatmaması gerektiğini yerleşmiş kararlarında ifade etmektedir. AİHM'e göre meşru bir amaç taşımayan ya da uygulanan araç ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir orantılılık ilişkisi kurmayan sınırlamalar anılan madde ile uyumlu olmaz. (Groseri Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti. (2), B. No: 2017/29997, 31/10/2018, § …). Anayasa ile de güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkı bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir. Anayasa Mahkemesi kararlarına göre de bu hak mutlak olmayıp sınırlamalara konu olabilir. Ancak Anayasa'nın 13 üncü maddesinde yer alan ölçülülük ilkesi uyarınca anılan sınırlamaların mahkemeye erişimi imkânsız hâle getirmemesi ya da aşırı derecede zorlaştırmaması gerekir. Yargısal başvuruların birtakım usul kurallarına tabi kılınması tek başına mahkemeye erişim hakkını zedelemese de yargısal başvuru usullerinin belirli ve öngörülebilir olması gerekir. Dava açılmasına veya diğer kanun yollarına başvurulmasına ilişkin dilekçelerin yetkili mahkemelere sunulma yöntemine dair kanuni veya fiilî belirsizliklerin bulunması kişilerin mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceğinden, mahkemelerin dilekçelerin sunulması yöntemine ilişkin usul kurallarını uygularken kişilerin mahkemeye erişimlerini engelleyecek veya aşırı derecede zorlaştıracak ölçüde aşırı şekilcilikten kaçınmaları gerekir. (İbrahim Demirci, B. No: 2017/31717, 30/6/2020, § …).

Somut olayda, davacı tarafa verilen 1 aylık kesin süre içerisinde Covid-19 salgını nedeniyle Dünya’da ve Ülkemizde geniş kapsamlı tedbirlerin alındığı, davacının 65 yaş üzerinde olması nedeniyle sokağa çıkma ve toplu taşıma kullanma kısıtlamalarına tabi olduğu, verilen kesin süre içerisinde bu yönde idari tedbirler alınacağının öngörülmesinin davacıdan beklenemeyeceği,Covid-19 pandemisi döneminin yukarıda anılan fiili belirsizlikler kapsamında değerlendirilebileceği, ilgili usuli işlemin 1 aylık kesin süre içerisinde tamamlanmasının davacıdan beklenmesinin 6100 sayılı HMK’nın kesin süreye ilişkin olarak amaçladığı menfaatle ölçülü olmayıp kişilerin mahkemeye erişimlerini engelleyecek veya aşırı derecede zorlaştıracak ölçüde şekilci davranılması sonucuna yol açtığı değerlendirilmekle, kesin sürenin verildiği dönem içerisindeki insani ve arızi şartlar gözetilerek davacı tarafa ilgili usuli işlemin tamamlanması için yeniden süre ve imkan tanınması gerekirken yazılı gerekçeyle davanın usulden reddedilmesi isabetsizdir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacının temyiz itirazının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın kararı veren Mahkemeye gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

28.09.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.