Logo

1. Hukuk Dairesi2021/1201 E. 2022/714 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalıların, davacı şirkete ait taşınmazı vekalet görevinin kötüye kullanılması suretiyle düşük bir bedelle devraldıkları iddiasıyla açılan tapu iptali ve tescil davasında, vekalet görevinin kötüye kullanılıp kullanılmadığı hususu.

Gerekçe ve Sonuç: Vekalet görevinin kötüye kullanıldığına dair davacı tarafından ileri sürülen iddiaların ispatlanamaması ve taşınmaz satışının davacı şirket yetkilisinin bilgisi dahilinde ve bedeli ödenerek gerçekleştirilmiş olması gözetilerek, yerel mahkemenin davayı reddeden kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa bedel istekli dava sonunda, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince verilen karar yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 26.01.2022 Çarşamba günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen başka gelen olmadı. Duruşmaya başlandı, süresinde verilen ve kayıt olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı şirket vekili, ... ile oğlu dava dışı ...’ın sahibi olduğu davacı şirketin 2016 yılında başlayan ekonomik sıkıntıları nedeniyle dava dışı ...’ın kardeşi olan davalı ...’a (...’nin eşi) bir miktar borç para verdiği iddiasıyla borcun bir an önce ödenmesi için şirketi temsile yetkili ... ve ailesine sözde baskı yapıldığını, borcu ödeyebilmek için kredi taksitleri halen sona ermemiş olan dava dışı evin satılmasına karar verildiğini, bu süreçte şirkete ait çekişme konusu 826 ada 9 parsel sayılı taşınmazın satılmasını ısrarla isteyen davalı ...’ın ...’den iradesini fesada uğratarak şirket adına aldığı vekaletname ile çekişme konusu taşınmazı yeğeni olan (dava dışı ...’ın oğlu) diğer davalı ...’a çok düşük bedelle temlik ettiğini, satışa ilişkin bilgi verilmediği gibi satış bedelinin de ödenmediğini, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını, davalıların el ve iş birliği içerisinde hareket ettiklerini ileri sürerek tapu iptali ve tescile mümkün olmazsa bedele karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

1. Davalı ..., kendisinin kurduğu davacı şirkete eşi ... ile oğlu ...'ı ortak yaptığını, ekonomik şartların zorlaşması ve şirket borçlarının artması nedeniyle şirkete ait taşınmazın bedeli karşılığında diğer davalı ...'a devredildiğini, ...'ye karşı boşanma davası açmasından sonra eldeki davanın açıldığını belirtip davanın reddini savunmuştur.

2. Davalı ..., davacı şirkete verdiği borçların mahsubu ve bakiyenin çek ile ödenmesi konusunda anlaşmaları neticesinde taşınmazı toplam 900.000,00 TL bedelle satın aldığını, satış bedelini ödediğini belirtip davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Şile Asliye Hukuk Mahkemesinin 17/06/2020 tarihli ve 2018/377 E., 2020/211 K. sayılı kararıyla, vekil olan davalı ...'ın, diğer davalı ...'a yaptığı devrin gerçek bir devir olduğu, taşınmazın satış bedeli ile davacı şirketin borçlarının ödendiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. İstinaf Nedenleri

Davacı vekili, mahkemenin ticari defterleri incelettiğini, öyleyse Ticaret Mahkemesi olarak davaya bakmasının gerektiğini, davalı ...'ın müvekkilin eşi olduğunu, diğer davalının ise Tarkan'ın ağabeyinin oğlu olduğunu, çıkar ve iş birliği içinde hareket ettiklerini, öncelikle evin satılmasının istendiğini, bunun tanık anlatımları ile belli olduğunu, davalıların sadece sundukları çeklerle 477.000,00 TL ödemeyi ispatlayabildiğini, ayrıca bu çeklerin düzenleme tarihlerinin azilnameden sonraya ilişkin olduğunu, bilirkişi raporuna göre iddia edilen satış bedelinin düşük olduğunu, ayrıca şirkete yapılan bir ödeme olmadığını, mahkeme kararının hatalı olduğunu belirtip kararın kaldırılmasını istemiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 26/01/2021 tarihli, 2020/1166 Esas 2021/140 Karar sayılı kararıyla, dava konusu taşınmazın satışı için verilen vekaletnamenin hile ile edinilmediği, taşınmazın satışı için verildiği ve davalı ...'a yapılan satışın da davacı şirket yetkilisinin bilgisi dahilinde bedeli ödenerek yapıldığı, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili, delil olarak dayanmadıkları halde ticari defterlerin aleyhlerine delil olarak kullanıldığını, ticari defterlerin her davada delil olarak incelenemeyeceğini, yalnız tarafların tacir ve uyuşmazlığın ticari işletme ile ilgili olduğu davalarda delil olarak incelenebileceğini, yerel mahkeme davayı ticari dava olarak nitelendirip karara bağlamış ise görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesi olacağından görev yönünden usul ve yasaya aykırı bir durumun ortaya çıktığını, toplanan delillere göre davalarını ispatladıkları halde davanın reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davalılar ile dava dışı ...'ın el ve işbirliği içerisinde hareket ettiklerini, davacı şirket temsilcisi ...'nin asıl irade ve amacının dava konusu taşınmazın değil öncelikle dava dışı evin satılması yönünde olduğunu, bu hususun tanık anlatımları ile belli olduğunu, dosyada yer alan ödemelerin belirsizlik arzettiğini, belgesi olan 477.000,00 TL haricindeki tahsilatın nerede olduğunun açıklanamadığını, çeklerin düzenleme tarihlerinin azilnameden sonra olduğunu, ... Çeklerinden; 30/06/2017 tarihli ve 8009939 no.lu 50.000,00 TL, miktarlı çekin arkasındaki imzanın şirket temsilcisi ...'ye ait olmadığını, bu hususun üzerinde durulmadığını, davalılar tarafından ibraz edilen çek, dekont ve belgelerin asıllarının dosyaya getirtilmediğini, bilirkişi raporuna göre iddia edilen satış bedelinin düşük olduğunu, şirkete yapılan bir ödeme olmadığını, ibraya ilişkin bir belge sunulamadığını, kararının hatalı olduğunu belirtip hükmün bozulmasını istemiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa bedel isteğine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

Bilindiği üzere, Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.

Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

3.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı (V/3.2.) numaralı paragraftaki yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre Bölge Adliye Mahkemesince yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, temyiz edilen davalı vekili duruşmaya katılmadığından lehine duruşma vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, aşağıda yazılı 21,40 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 26/01/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.