"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil istekli dava sonunda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince verilen 01/03/2021 tarihli ve 2020/969 Esas 2021/258 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde davacılar vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 09.02.2022 Çarşamba günü saat 09.30 da daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, mirasbırakanları ...’ın maliki olduğu 500 parsel sayılı taşınmazla ilgili Maliye Hazinesi tarafından Çatalca Tapulama Mahkemesinde 1981/17 Esas sayılı dosya ile dava açıldığını ve taşınmazın itirazlı hale geldiğini, taşınmaz itirazlı iken muris ...'ın mirastan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olarak oğlu ... ...'a devrettiğini, adı geçenin de eşi ...'a temlik ettiğini, bu devrin de muvazaalı olduğunu, ilgili kadastro mahkemesinde Hazine'nin davasının reddedildiğini ve taşınmazın ... adına tespit ve tesciline karar verildiğini, ölümü ile de davalı mirasçılarına intikal ettiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
II. CEVAP
Davalılar, murisin ölümüne kadar yaklaşık 30 yıl oğlu ... ile birlikte yaşadığını, her türlü bakım ve sağlık giderinin oğlu ve eşi ... tarafından sağlandığını, murisin hiçbir geliri olmadığını, köyde kendine ait kalacağı yer olmadığından çocuklarından bir ev yapmalarını istediğini, bu talebin oğlu ... tarafından yerine getirildiğini, bu nedenle murisin minnet duygusu ile dava konusu taşınmazı devrettiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Çatalca 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08/05/2019 tarihli ve 2017/862 E., 2019/302 K. sayılı kararıyla; dinlenen davacı tanıkları ve tüm dosya kapsamından, mirasbırakanın davacıdan mal kaçırmasını gerektirir somut bir olgu ortaya konulamadığı, davalı tanığının beyanları ve yapılan sosyal ve ekonomik durum araştırmasında da davalının dava konusu taşınmazı alabilecek güçte olduğunun anlaşıldığı, dolayısı ile mirasbırakanın mal kaçırma amacıyla temliki gerçekleştirdiği iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davacılar vekili, mahkemenin delilleri hatalı değerlendirdiğini, kararın gerekçesinde davalı tarafın alım gücü olduğundan bahsedildiğini, davadaki muvazaalı işlemin muris tarafından oğlu Zülkarney'ne yaptığı temlik olup bu temlikte muris muvazaası koşullarının araştırılması gerektiğini, ...'in eşine yaptığı temlikin muvazaayı bertaraf amaçlı olduğunu, temlik alanların bedel ödediğine ilişkin savunmada bulunmadığını, dolayısıyla bedelin ödendiğine dair belge de sunulmadığını, dosyada mübrez Çatalca Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 1982/145 Esas, 1982/367 Karar sayılı ...'a ait veraset ilamından da görüleceği üzere murisin, ... ... dışında birçok mirasçısı bulunduğunu, tüm bu mirasçıların işbu gayrimenkul üzerinde yasal haklarının söz konusu olup murisin oğlu ...'e yaptığı temlikle bu mirasçıların hak sahipliklerinin ortadan kaldırılmaya çalışıldığını, hal böyle iken davanın reddine karar verilmesinin hakkaniyete ve yasalara aykırı olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 01/03/2021 tarihli ve 2020/969 E., 2021/258 K. sayılı kararıyla; temlik tarihinde bulundukları yaş itibarıyla görgüye dayalı bilgi sahibi olmadıkları anlaşılan davacı tanıklarının beyanları ve tüm dosya kapsamı itibarıyla muris...'nin oğlu ...'e 1980 yılında yaptığı temlikin mirastan mal kaçırma amacıyla yapıldığınının HMK'nın 190., ve TMK'nın 6. Maddesi uyarınca usulüne uygun olarak kanıtlanamadığı ilk derece mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik görülmediği gerekçesi ile davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacılar vekili, tüm dosya kapsamı, tapu kayıtları ve tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde satışların gerçek olduğunu gösterir hiçbir belge ve delil bulunmadığını, zira davacı tanıklarının beyanlarında anne oğul arasındaki satışın gerçek bir satış olmadığını, para verilmediğini, davalıların murisinin bu yeri alacak maddi gücü olmadığını ve murisin bu yeri satmaya ihtiyacı olmadığını açıkça beyan ettiklerini, delillerin hatalı değerlendirildiğini, hiçbir ödeme belgesinin ibraz edilemediğini, vekalet ücretinin hatalı hesaplandığını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı pay oranında tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
3.2.2. HMK’nın 190. maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.",
3.2.3. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.",
hükümlerine yer verilmiştir.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle (3.2.2.) ve (3.2.3.) paragraflarında yer verilen yasal düzenlemeler uyarınca ispat yükü kendisinde olan davacıların iddialarını -mirasbırakanın mal kaçırma amacını- kanıtlayamadıkları ve dava konusu taşınmazın dava tarihi itibariyle keşfen saptanan değerinin 4.600.000 TL, davacıların paylarına (9/20) düşen değerin 2.070.000.00 TL, bu değerden hesaplanan vekalet ücretinin 79.900,00 TL olduğu, mahkemece davalı lehine 50.750,00 TL eksik vekalet ücretine hükmedildiği, ancak bu hususun davalı tarafça temyize getirilmediği gözetilerek yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davacılar vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, davalı vekili duruşmaya katılmadığından duruşma vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, aşağıda yazılı 21,40-TL bakiye onama harcının temyiz eden davacılardan alınmasına, 09/02/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.