"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasında bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen karar, süresi içinde davacı ... vekili ve davalı ... mirasçıları vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı ... vekili; Antalya İli, Alanya İlçesi, Güzelbağ Mahallesi çalışma alanında bulunan 105 ada 252 parsel sayılı 43.562,45 metrekare yüzölçümündeki taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı ... adına tespit ve tescil edildiğini, 14.01.2008 tarihinde imar uygulamasına girerek 363 ada 1, 2, 3, 4, 5, 6 parsel, 364 ada 1, 2, 3 parsel, 365 ada 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12 parsel, 366 ada 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 parsel, 367 ada 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18 parsel, 368 ada 1 parsel sayılı taşınmazlara ifraz olduğunu ve bir kısmının üçüncü kişilere satıldığını, ancak söz konusu arazilerin Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunu ve davalılarca arazinin niteliğinin değiştirildiğini ileri sürerek arazinin niteliğinin belirlenmesi amacıyla delil tespiti talebinde bulunmuş, davacının delil tespiti talebine yönelik keşif yapılmış ancak bilirkişi raporları henüz sunulmamışken davacı ... Alanya 1.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2008/246 Değişik İş dosyasına verdiği 20.01.2009 havale tarihli dilekçe ile hak düşürücü sürenin geçmesi ihtimali gözetilerek, Hazine zararının doğmaması adına davaya eda davası olarak devam edilmesini, söz konusu taşınmazlardan halen ... adına kayıtlı olanların tapu kayıtlarının iptali ile Hazine adına tescili, 3. kişilere devredilen taşınmazlar yönünden ise sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak belirlenecek tazminatın davalıdan tahsilini talep etmiştir. Alanya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 03.03.2009 tarihli ek kararla bu talebin esasa kaydedilmesi için davacı ...'nin dilekçesini 11.05.2009 tarihinde tevzi bürosuna göndermiş, temyize konu dava 26.05.2009 tarihinde Alanya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2009/254 Esasına kaydedilmiştir. Yargılama sırasında davacı, 3. kişilere satılan taşınmazlar yönünden 919.209,70 TL tazminatın davalıdan tahsil edilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
2.1. Davalı ..., davaya konu taşınmazların etrafı taş duvarla çevrili kültür arazileri olduğunu, kadimden beri tarımsal amaçlı olarak kullanıldığını, üzerinde önceleri tahıl daha sonra meyve ağacı yetiştirildiğini, kadastro tespitinden sonra çeşitli kurumlarla yürütülen süreçler sonucunda imar uygulaması yapıldığını, taşınmazların Devletin hüküm ve tasarrufu altında olmadığını belirterek davanın reddini savunmuş, davalının yargılama sırasında ölmesi nedeniyle mirasçıları davaya dahil edilmiştir.
2.2. Davalının talebi üzerine, Mahkemece verilen süre içerisinde davaya dahil edilen ve taşınmazları 3. kişi sıfatıyla satın alan davalılardan ..., ... ve ...; taşınmazları tapu kaydına güvenerek iyi niyetle satın aldıklarını ve taleple bağlılık ilkesi gereğince davanın kendilerine yöneltilemeyeceğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 13/11/2013 tarihli ve 2009/254 E., 2013/590 K. sayılı kararıyla; davaya dahil edilen üçüncü kişiler yönünden davacının tapu iptali ve tescil talebinin bulunmadığı, bu nedenle bu kişilerin dava ehliyetlerinin bulunmadığı, davalı ... yönünden ise öncelikle değişik iş dosyası ile delil tespiti talebinde bulunulduğu, doğrudan mahkemeye yazılan bir dava dilekçesinin bulunmadığı ve dava dilekçesinin HMK’nın 11. maddesindeki şartları taşımadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesi’nin 07/05/2015 tarihli ve 2014/12069E., 2015/5738 K. sayılı ilamı ile “…davacı ...'nin harçtan muaf olduğu göz önüne alındığında 20.01.2009 tarihinde Alanya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne verilen usule uygun dilekçe ile hak düşürücü süre içinde davanın açıldığının kabulü gerekir. Hal böyle olunca, davacı tarafından doğru hasma yöneltilerek süresinde görevli mahkemede açılmış bir dava bulunduğuna göre işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.” gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
3. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin 27/03/2019 tarihli ve 2016/490 E. 2019/180 K. sayılı kararıyla; davaya konu bir kısım taşınmazlar yönünden imar ihyanın tamamlandığı ve zilyetlikle edinme koşullarının oluştuğu, bir kısım taşınmazın kayalık ve çalılık vasfında olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, çekişmeli 363 ada 1 parsel, 363 ada 5 parsel, 365 ada 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10 nolu parseller, 366 ada 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 nolu parseller, 367 ada 1, 2, 3, 4, 5, 6, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18 nolu parseller, 368 ada 1 nolu parsel hakkında açılan tapu iptal ve tescile yönelik davanın reddine; çekişmeli 363 ada 2, 3, 4 nolu parseller, 364 ada 1, 2, 3 nolu parseller, 365 ada 1, 11, 12 nolu parseller, 367 ada 7, 8, 9, 10 nolu parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile Hazine adına tesciline; çekişmeli 365 ada 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 10 nolu parseller, 366 ada 2, 5, 6 nolu parseller, 367 ada 1, 2, 3, 4, 5, 6, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18 nolu parseller hakkında açılan tazminat davasının kabulü ile 618.845,74 TL tazminatın miras payları oranında davalı ... mirasçılarından alınarak davacıya verilmesine, diğer davalılar bakımından sebepsiz zenginleşmeye dayalı tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ... vekili ve davalı ... mirasçıları vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davacı ... vekili temyiz dilekçesinde, tazminat talebinin tamamının kabulüne karar verilmesi gerektiğini, davaya konu taşınmazlar üzerinde davalı lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluşmadığını, taşınmazların tamamının taşlık ve çalılık olması nedeniyle Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunu, mahallinde yaptırılan tespitte kayalar kırdırılarak etrafına duvar örülüp toprak serilerek düzleştirildiğinin tespit edildiğini belirterek kararın kısmen bozulmasını talep etmiştir.
Davalı ... mirasçıları vekili temyiz dilekçesinde, el değiştiren taşınmazların yeni maliklerinin davaya dahil edilmesinin gerektiğini, taşınmazın ... adına tescilinden sonra çeşitli kamu kurumları ile yapılan yazışmalar sonucunda taşınmazların imar uygulaması gördüğünü, park, trafo, karakol gibi tesisler için alan bırakıldığını, inşaat yapı ruhsatları alındığını, mahkemece eksik inceleme ile karar verildiğini belirterek kararın kısmen bozulmasını talep etmiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, Hazine tarafından taşınmazların devletin hüküm ve tasarrufu altında kalan yerlerden olduğu iddiasıyla kadastrodan önceki sebebe dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713. maddesi uyarınca, tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.
Aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan veya yirmi yıl önce hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.
Tescil davası, Hazineye ve ilgili kamu tüzel kişilerine veya varsa tapuda malik gözüken kişinin mirasçılarına karşı açılır.
Davanın konusu, Mahkemece gazeteyle bir defa ve ayrıca taşınmazın bulunduğu yerde uygun araç ve aralıklarla en az üç defa ilân olunur.
Son ilândan başlayarak üç ay içinde yukarıdaki koşulların gerçekleşmediğini ileri sürerek itiraz eden bulunmaz ya da itiraz yerinde görülmez ve davacının iddiası ispatlanmış olursa, hâkim tescile karar verir. Mülkiyet, birinci fıkrada öngörülen koşulların gerçekleştiği anda kazanılmış olur.
Davalılar ve itiraz edenler, aynı davada kendi adlarına tescile karar verilmesini isteyebilirler.
Kararda, tescili istenilen taşınmazın niteliği, yeri, sınırları ve yüzölçümü belirtilir ve karara, uzmanlarca düzenlenen teknik bilgileri içeren krokisi de eklenir.
Özel kanun hükümleri saklıdır.
6.2.2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca; tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.
Sulu veya kuru arazi ayrımı, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu hükümlerine göre yapılır.
4342 sayılı Mera Kanunu'nun 7. maddesinin üçüncü fıkrası gereği 3402 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılacak işlemlerde Kadastro Komisyonlarına konu uzmanı Ziraat Mühendisi dâhil edilir.
Taşınmaz malın, yukarıdaki fıkranın kapsamı dışında kalan kısmının zilyedi adına tespit edilebilmesi için, birinci fıkra gereğince delillendirilen zilyetliğin ayrıca aşağıdaki belgelerden birine dayandırılması lazımdır.
A) 31/12/1981 tarihine veya daha önceki tarihlere ait vergi kayıtları,
B) Tasdikli irade suretleri ile fermanlar,
C) Muteber mütevelli, sipahi, mültezim temessük veya senetleri,
D) Kayıtları bulunmayan tapu veya mülga hazinei hassa senetleri veya muvakkat tasarruf ilmuhaberleri,
E) Tasdiksiz tapu yoklama kayıtları,
F) Mülkname, muhasebatı atika kalemi kayıtları,
G) Mubayaa, istihkam ve ihbar hüccetleri,
H) Evkaf idarelerinden tapuya devredilmemiş tasarruf kayıtları.
6.2.3. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesi uyarınca; orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14. maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde Hazine adına tespit edilir. İl, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallarda bu hüküm uygulanmaz.
6.3. Değerlendirme
Dosya içeriğinden, davaya konu 105 ada 252 parsel sayılı ve 43.562,45 m² yüzölçümlü taşınmazın 12/05/1998 tarihinde yapılan kadastro çalışmasında kargir ev ve arsa vasfıyla kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak davalı ... adına tespit edildiği, kadastro tespitinin 28/01/1999 tarihinde kesinleştiği; davaya konu taşınmazın 14/01/2008 tarihli imar uygulaması sonucu ifrazı ile davaya konu 47 parça taşınmazın oluştuğu anlaşılmıştır.
Mahkemece, davaya konu bir kısım taşınmazlar yönünden davalı lehine zilyetlikle iktisap şartlarının oluştuğu, bir kısım taşınmazda ise imar ihya koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmak için yeterli bulunmamaktadır. Şöyle ki, davaya konu taşınmazların öncesi olan 252 parsel sayılı taşınmazın davalı adına tespiti için davalı lehine zilyetlikle iktisap şartlarının oluşup oluşmadığının denetlenmesi amacıyla davaya konu her bir taşınmaz yönünden titizlikle inceleme yapılması gerekirken, Mahkemece yapılan keşifte davaya konu tüm taşınmazlar yönünden yerel bilirkişi ve tanıklar yalnızca bir kere dinlenmiş, bu kişilerin taşınmazın farklı bölümleri yönünden farklı değerlendirmelerde bulunabilecekleri gözetilmeksizin tüm taşınmazlar yönünden ortak beyan alınmış ve bu beyanlara itibar edilmiştir. Ne var ki, dosyaya sunulan bilirkişi raporundaki değerlendirmeler dikkate alındığında taşınmazların birbirinden farklı özellikler arz ettiği, bu nedenle dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanlarının tüm taşınmazlar yönünden geçerli olmadığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan, Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesinin de taşınmazların niteliğini belirlemek için yeterli olduğunu söylemeye olanak yoktur. Davacının talebi üzerine yapılan delil tespiti sonucunda sunulan 19/02/2009 tarihli bilirkişi raporu ile 04/12/2018 tarihli rapor karşılaştırmalı olarak incelendiğinde, davaya konu bazı taşınmazların önceki tarihli raporda kuru tarım arazisi olarak nitelendirilmesine rağmen, sonraki tarihli raporda kayalık, taşlık ve makilik olarak değerlendirildiği, raporlar arasında oluşan bu çelişkinin giderilmediği anlaşılmaktadır. Buna ek olarak, hazırlanan sonraki tarihli raporda bilirkişi heyetinin imar ihyanın tamamlanıp tamamlanmadığı yönündeki görüşüne yer verilmediği gibi imar ihya olgusunun başlangıç tarihinin tespiti açısından bazı taşınmazlar üzerinde bulunan ağaçların yaşları da belirtilmemiş, taşınmazların eğim durumları incelenmemiştir. Ayrıca, önceki tarihli bilirkişi raporunda davaya konu taşınmazların eğimlerinin %10-20 arası tespit edilmesi nihai raporda ise bazı taşınmazların makilik ve çalılık olarak değerlendirilmesi, bazı taşınmazlarda ise orman ağaçlarının temizlendiğinin belirtilmesi karşısında davaya konu taşınmazın orman niteliği taşıyıp taşımadığının araştırılması gerekirken Mahkemece bu konuda bir inceleme yapılmadığı anlaşılmaktadır. Öte yandan, dinlenen yerel bilirkişinin taşınmaz civarında hayvan otlatıldığını belirtmesine rağmen Mahkemece mera araştırması da yapılmamıştır.
Mahkemece, imar ihyanın ve zilyetlik süresinin tespiti amacıyla, dava konusu taşınmazın tespit tarihinden 15-20-25 yıl önceki dönemlere ilişkin en az 3 adet hava fotoğrafı Harita Genel Müdürlüğü’nden getirtilerek streoskopik hava fotoğrafları üzerinde jeodezi-fotogrametri bilirkişi eliyle inceleme yapılmamış, dosya arasında yer alan soyut içerikli ve zilyetlikle iktisap koşullarının oluşup oluşmadığı hususunda denetime elverişsiz, taşınmazın öncesinde imar ve ihya edilip edilmediğini belirlemekten uzak bilirkişi raporu hükme esas alınmış, taşınmazın geçmişte ne durumda bulunduğu, ilk olarak ne zaman, nasıl, kim tarafından ve ne şekilde kullanıldığı hususlarında mahalli bilirkişilerden maddi olaylara dayalı ayrıntılı beyan alınmamış, mahalli bilirkişilerin tamamı bir arada dinlenerek ortak beyanları ile yetinilmiş, komşu taşınmazların kadastro tespiti sırasında esas alınan tapu kaydı getirtilerek uygulanmamış, davalı adına aynı çalışma alanı içerisinde kadastro sırasında belgesiz zilyetlik nedeniyle tespit edilen taşınmaz bulunup bulunmadığı Adliye Yazı İşleri Müdürlüğü ve ilgili Tapu Müdürlüğü'nden sorulmamıştır. Bu şekilde eksik araştırma ve incelemeye dayanılarak hüküm kurulması hukuken mümkün değildir.
Hal böyle olunca, doğru sonuca ulaşılabilmesi için Mahkemece, öncelikle taşınmazın bulunduğu yeri de gösterecek şekilde tespit tarihinden 15-20-25 yıl önceki dönemlere ilişkin en az 3 adet hava fotoğrafı Harita Genel Müdürlüğü’nden tarihleri açıkça yazılmak suretiyle istenilerek dosya arasına konulmalı, komşu taşınmazların (eski 252 parsele komşu) kadastro tespit tutanak ve dayanakları getirtilmeli, davalının senetsizden edindiği taşınmaz bulunup bulunmadığı denetlenmeli, taşınmaz hakkında mera ve orman araştırması yapılmalı, dosya bu şekilde tekemmül ettirildikten sonra, jeodezi-fotogrametri mühendisi bilirkişisi, üç kişilik ziraatçı bilirkişi kurulu, orman mühendisi bilirkişi ve fen bilirkişisi ile yerel bilirkişiler ve tanıkların katılımı ile yeniden keşif yapılmalı ve yapılacak bu keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıklardan, çekişmeli taşınmazların her birirnin öncesi itibariyle kime ait olduğu, kimden kime ne zaman ve ne şekilde intikal ettiği, kim tarafından ne zamandan beri ve hangi tasarruflarla zilyet edildiği, imar-ihya gerektiren yerlerden olup olmadığı, böyle yerlerden ise imar-ihyaya konu edilip edilmediği ve edilmiş ise imar-ihyasının hangi tarihte tamamlandığı hususları etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, yerel bilirkişiler ve tanıkların sözleri arasında doğabilecek çelişkiler gerektiğinde yüzleştirme yapılarak giderilmeye çalışılmalı, bu nedenle tüm yerel bilirkişiler ve tanıklar ayrı ayrı imzalı beyanları alınmak suretiyle dinlenmeli; ziraatçi bilirkişi kurulu ve orman mühendisi bilirkişiden, taşınmazın evveliyatını, toprak yapısını, niteliğini ve zilyetlikle mülk edinilebilecek yerlerden olup olmadığını, komşu taşınmazlarla karşılaştırmalı şekilde açıklayan, bilimsel esaslara ve somut verilere dayalı, ayrıntılı, gerekçeli, çelişkileri gideren ve taşınmazın fotoğraflarını da içeren rapor alınmalı; jeodezi ve fotogrametri uzmanı bilirkişiden, çekişmeli taşınmazın kadastro paftasındaki konumunun bilgisayar programı aracılığıyla uydu ve hava fotoğraflarına aktarılması suretiyle, haritaların ait oldukları yıllara göre her bir taşınmazın niteliğini, imar-ihyaya konu olup olmadığını, olmuş ise imar-ihyaya en erken ne zaman başlanıldığını ve imar-ihyanın hangi tarihte tamamlandığını, taşınmazın ekonomik amacına uygun olarak tarım arazisi niteliğiyle zilyetliğine ne zaman başlanıldığını belirten rapor düzenlemesi istenilmeli; fen bilirkişisinden keşfi takibe imkan verir ve uygulanan kayıtların kapsadıkları alanları gösterir şekilde krokili rapor aldırılmalı, tanık ve yerel bilirkişi ifadeleri bilimsel esaslara ve maddi bulgulara dayanılarak hazırlanan söz konusu bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli ve bundan sonra iddia ve savunma çerçevesinde toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir.
Kabule göre de, bilindiği üzere, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297/2. maddesinde “istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Mahkemece, davaya konu 363 ada 6 parsel yönünden hüküm kurulmamış olması; davaya konu 365 ada 9 parsel, 366 ada 1, 3, 4, 7 parsel ve 368 ada 1 parsel sayılı taşınmazların üçüncü kişiye devredilen taşınmazlardan olduğu ve bu taşınmazlar yönünden de davacının talebinin tazminat olduğu anlaşılmasına rağmen Mahkemece belirtilen taşınmazlar yönünden tapu iptal tescil talebinin reddine karar verilmesi, tazminat talebi yönünden ise hüküm kurulmaması da isabetsizdir.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın davalı ... mirasçılarına geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 19/01/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.