Logo

1. Hukuk Dairesi2021/3828 E. 2022/845 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastrodan önceki zilyetliğe dayanarak ırmak yatağı kenarında bulunan taşınmazın tescilinin talep edildiği davada, zilyetlikle kazanma şartlarının oluşup oluşmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, bozma kararında belirtilen hususlara uygun olarak kıyı kenar çizgisi tespiti yapılıp, taşınmazın niteliği ve üzerindeki zilyetliğin başlangıç ve devamının belirlenmesi sonucu zilyetlikle edinme koşullarının oluştuğu gözetilerek davacının davasının kısmen kabulüne karar verilmiş, Hazine’nin temyiz itirazlarının reddine karar verilerek yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPUSUZ TAŞINMAZ TESCİLİ

Taraflar arasında görülen davada;

Dava kadastrodan önceki nedene dayalı tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkindir. Kadastro sırasında Kalın Köyü çalışma alanında bulunan davaya konu taşınmaz tescil harici olarak bırakılmıştır.

Davacı ..., kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak taşınmazın adına tescil istemi ile dava açmıştır. Yargılama sırasında Ahmet ve ..., tapu kaydına dayanarak davaya katılmışlardır.

Davalı Hazine, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece yapılan yargılama sonunda katılanların davasının açılmamış sayılmasına, davacı ...'in davasının kısmen kabulüne, tespit dışı bırakılan ve fen bilirkişi rapor ve krokisinde (B) harfi ile gösterilen 4106.982 metrekare ve (C) harfi ile gösterilen 11549.312 metrekare yüzölçümündeki taşınmazın ayrı parsel numaralarıyla davacı adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ve davalı Hazine temsilcisinin temyizi üzerine (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 26/09/2013 tarihli ve 2013/7605-9017 sayılı İlamı ile;"Mahkemece; davacı ... yararına zilyetlikle mülk edinme koşullarının gerçekleştiği kabul edilmek suretiyle karar verilmiş ise de; yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye elverişli bulunmamaktadır. Uyuşmazlık ırmak yatağı kenarında olan taşınmazın kadastro tespiti sonrası kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı tescili istemine ilişkindir. Tescile konu taşınmazın 1974 yılında yapılan kadastrosu sırasında ne sebeble tescil harici bırakıldığı belirlenmemiş, hava fotoğrafları üzerinde inceleme yapılmamış, imar-ihya ve zilyetlikle edinme koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği değerlendirilmemiş, kıyı kenar çizgisi belirlenmeye çalışılması suretiyle taşınmazın davacı adına tesciline karar verilen (B) ve (C) bölümlerinin kıyı kenar çizgisi içinde kalıp kalmadığı da saptanmamış ve belgesiz araştırması da yapılmamıştır. Bu nitelikte bir taşınmaz ırmak yatağı değilse ancak 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 17. maddesinde belirtilen koşullar altında para ve emek sarfedilmek suretiyle kültür arazisi haline getirilmesi ve imar-ihyanın tamamlandığı tarihten itibaren 20 yıldan fazla süre ile koşullarına uygun olarak tasarruf edilmiş olması halinde kazanılabilir. Bu tür uyuşmazlıklarda taşınmazın niteliği, üzerinde sürdürülen zilyetliğin başlangıç ve sürdürülüşünün yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında hava fotoğrafları ve topoğrafik haritalardan yararlanmak suretiyle belirlenmesi gerekir. Doğru sonuca varılabilmesi için, öncelikle dava tarihinden geriye doğru en az 20 yıl (1988 tarihi ve öncesine ait beşer yıllık dönemlere ilişkin) öncesine ait iki ayrı zamanda çekilmiş hava fotoğraflarının Harita Genel Komutanlığı'ndan, fotoplan, fotometrik, fotogrametrik paftaların ise İl Kadastro Müdürlüğü'nden, komşu parselleri gösterir biçimde kadastro paftasının onaylı örneğinin Kadastro Müdürlüğü'nden getirtilerek dosyasına konulmalı, taraflara tanık ve delillerini bildirmeleri için süre verilmelidir. Çekişmeli taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile kazanılabilecek yerlerden olup olmadığının belirlenmesi için "kıyı kenar çizgisinin" de saptanması gerekmektedir. 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun "kıyı kenar çizgisini" belirleme yöntemine ilişkin 5 ve 9. maddelerinin uygulanmasına yorum getiren ve görülmekte olan davalarda uygulanması zorunlu bulunan 28.11.1997 gün ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre kıyı kenar çizgisi kural olarak, uzman bilirkişi kurulundan yararlanılmak suretiyle Adliye Mahkemesince belirlenmeli, ancak idarece tespit edilerek kişiye tebliğ edilmek suretiyle kesinleşmiş ya da İdare Mahkemesinin bu konudaki kararıyla kesinleşmiş bir kıyı kenar çizgisi mevcut ise, bu çizgiye değer verilmelidir. Nizalı taşınmazın bulunduğu bölgede idari yönden tespit edilmiş ve yöntemince kesinleştirilmiş kıyı kenar çizgisi olup olmadığı araştırılmamıştır. İdari yönden tespit edilmiş ve kesinleşmiş kıyı kenar çizgisi varsa öncelikle kıyı kenar çizgisinin saptanması buna göre, olmadığı takdirde üç jeologdan oluşturulacak uzman bilirkişi kurulu ve tapu fen memuru aracılığıyla belirlenmeli ve belirlenen bu çizgi harita mühendisi veya tapu fen memuru sıfatını taşıyan uzman bilirkişinin krokisinde infazda kuşkuya yer bırakmayacak biçimde işaretlenmeli, taşınmazın ırmak yatağı ya da tarım arazisi olup olmadığı ile niteliği kesin olarak saptanmalıdır. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14.maddesi hükmüne göre zilyetliğin bu Kanunda yazılı belgelerden birisi ile ispatı yoluna gidilmeyen hallerde, zilyedin aynı çalışma alanı içinde kazanabileceği miktar sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönümü geçemeyecektir. Buna göre davacı adına kadastro yolu ile veya açılan dava sonunda tescil edilmiş taşınmaz veya taşınmazlar var ise bunların miktarlarının, çalışma alanlarının, tescil tarihlerinin Tapu Sicil Müdürlüğü ile Kadastro Müdürlüğünden açılmış dava olup olmadığının o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulup belirlendikten sonra iddia ve savunma çerçevesinde toplanan delillere göre hüküm kurulması gerekirken, eksik soruşturma ile yazılı gerekçelerle hüküm kurulması isabetsizdir."gerekçesiyle bozulmuştur.

Mahkemece bozma ilamına uylarak verilen ikinci karar da davalı Hazine temsilcisinin temyizi üzerine (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 13/05/2016 tarihli ve 2015/4545 E- 2016/5533 K sayılı ilamı ile; "davacı ... yönünden zilyetlikle edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle, 19.12.2014 tarihli bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 14.745,60 metrekare kısmın tarla vasfıyla, (B) harfi ile gösterilen 4.945,85 metrekare kısmın kavaklık vasfıyla davacı adına tesciline karar verilmiş ise de; yapılan inceleme ve araştırmanın hüküm kurmaya elverişli olmadığı, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu'nun 713. maddesi gereğince tescil davalarında husumet, Hazine ve ilgili kamu tüzel kişisine yöneltilmesi gerektiği, Somut olayda, husumetin Hazineye yöneltildiği, Kalın Belediye Başkanlığı'nın da ilgili kamu tüzel kişisi olarak davada taraf olarak yer alması gerektiğinin gözden kaçırıldığı, Mahkemece öncelikle davanın, Kalın Belediye Başkanlığına usulüne uygun davetiye ile bildirilerek taraf teşkili sağlanması gerektiği, Mahkeme tarafından önceki tarihli bozma ilamına uyulmasına karar verildiği halde, bozma ilamının gerekleri tam olarak yerine getirilmediği, bozma sonrası yapılan araştırma sonucu, çekişmeli taşınmazın bulunduğu bölgede idari yönden tespit edilmiş ve yöntemince kesinleştirilmiş kıyı kenar çizgisi bulunmadığı, Önceki tarihli bozma ilamında; idari yönden tespit edilmiş ve yöntemince kesinleştirilmiş kıyı kenar çizgisi bulunmadığı takdirde, üç jeologdan oluşturulacak bilirkişi kurulu ve fen memuru aracılığıyla belirlenmesi ve belirlenen bu çizginin fen bilirkişinin krokisinde infazda kuşkuya yer bırakmayacak şekilde işaretlenmesi gerektiği belirtilmesine rağmen bozma sonrasında yapılan keşifte jeolog bilirkişi bulundurulmamış ve kıyı kenar çizgisinin belirtilen yöntemle işaretlenmediği, Bunun yanı sıra, Mahkemenin önceki tarihli hükmüyle, 06.07.2012 tarihli bilirkişi raporunda (B) harfi ile gösterilen 4.106,982 metrekare ve (C) harfi ile gösterilen 11.549,312 metrekare kısım yönünden davanın kabulü ile davacı adına tesciline, (D) harfi ile gösterilen 3.222,540 metrekare kısım yönünden ise davanın reddine karar verildiği ve reddedilen kısma yönelik hüküm kesinleştiği halde Mahkemece bu yön gözardı edilerek, reddedilip kesinleşen kısımla ilgili yeniden davacı adına tesciline yönelik hüküm kurulduğu, Mahkemece, ilk hükmün eki olan 06.07.2012 tarihli fen bilirkişi raporu ile son hükmün eki olan 19.12.2014 tarihli fen bilirkişi raporlarında gösterilen yerler kroki üzerinde çakıştırılmadan ilk raporda (D) harfi ile gösterilen ve reddedilerek kesinleşen taşınmaz bölümünün son raporda hangi bölüme tekabül ettiği netleştirilmeden bu kısım yönünden kabul kararı verilmesinin isabetsiz olduğu, aynı şekilde ilk raporda (B) ve (C) ile gösterilen kısımların son raporda hangi bölüme tekabül ettiği belirlenerek bu bölüm yönünden, belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılarak hüküm kurulması gerektiği, Mahkemece bu hususlar göz ardı edilerek eksik inceleme ile hüküm kurulması isabetsiz olduğu” gerekçesiyle bozulmuştur.

Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda dosya kapsamına alınan fen bilirkişisi 2. ek raporunda 06/07/2012 tarihli fen bilirkişisi raporunda krokide B ve C harfleri ile gösterilen kısmın 19/09/2017 tarihli raporda A harfi ile gösterilen kısma denk geldiği, 06/07/2012 tarihli fen bilirkişisi raporunda krokide D harfi ile gösterilen kısmın 19/09/2017 tarihli raporda B harfi ile gösterilen kısma denk geldiği, kıyı kenar içerisinde kalan ve B harfi ile gösterilen kısmın 4.945,85 m² olduğu, kıyı kenar çizgisi dışında kalan A harfi ile gösterilen kısmın ise 14.745,60 m² olduğu, ziraat ek bilirkişisi raporunda da A harfi ile gösterilen kısımda 20-25 yıldır tarımsal üretim mevcut olduğu, B harfi ile gösterilen kısmında 5-6 yıldır kavaklık olarak kullanıldığı, jeodezi ve fotogrametri bilirkişi raporunda ise A harfi ile gösterilen kısmın tarla olarak, B harfi ile gösterilen kısmın ağaççık olarak tespit edildiği anlaşılmıştır, davacının fen bilirkişisi 2. ek raporunda A harfi ile gösterilen 14.7453,60 m²'lik kısmını dava tarihi itibariyle 20 yıldır davasız, aralıksız eklemeli olarak zilyetliğinde bulunduğu, zilyetlik edinme koşullarının davacı açısından oluştuğu, B harfi ile gösterilen kısmın ise ırmak yatağı içerisinde kaldığı, bu sebeple her ne kadar mahalli bilirkişiler ve tanık beyanlarından dava konusu taşınmazın bu kısmınında uzun yıllardır eklemeli olarak davacı tarafından kullanıldığını bildirmiş iseler de dava konusu taşınmazın bu kısmının zilyetlikle edinilmesinin mümkün olmayan yerlerden olduğu anlaşıldığından davacının davasının kısmen kabulüne karar verilerek Sivas İli Yıldızeli İlçesi Kalın Köyü'nde kain fen bilirkişisi ...'ın 19/02/2019 tarihli krokili raporunda A harfi ile gösterilen 14.745,60 m²'lik tescil harici bırakılan taşınmazın tarla vasfı ile son parsel numarası verilerek davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, fen bilirkişisi ...'ın 19/02/2019 tarihli krokili raporunda B harfi alanı içerisinde D harfi ile gösterilen (06/07/2012 tarihli krokili fen raporunda belirtilen) kısım yönünden verilen karar daha önceden kesinleştiğinden bu hususta yeniden karar verilmesine yer olmadığına, yine fen bilirkişisi ...'ın 19/02/2019 tarihli krokili raporunda B harfi içerisinde D harfi ile gösterilen (06/07/2012 tarihli krokili fen raporunda belirtilen) alan dışında kalan kısım yönünden ise davanın reddine karar verilmiştir

Karar, davalı Hazine vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.

-KARAR-

Hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak karar verilmiştir. Davalı Hazine temsilcisinin yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle, usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün ONANMASINA, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun değişik 13. maddesinin j. bendi gereğince Hazineden harç alınmasına yer olmadığına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08/02/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.