"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : GAZİANTEP BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun esastan reddine, vekalet ücreti yönünden kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine dair verilen kararın, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince ek karar ile temyiz talebinin reddine karar verilmiş; iş bu ek karar, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili, Battalgazi ilçesi, Yeniköy Mahallesinde yapılan kadastro çalışmalarında taşlık niteliğiyle tespit harici bırakılan taşınmazın davacı tarafından imar ihya edilip 30 yılı aşkın süredir malik sıfatıyla zilyet edildiğini, daha sonra idare tarafından 3083 sayılı Yasa kapsamında yapılan toplulaştırma sonucu 113 ada 2 parsel ve 4.476.70 metrekare yüzölçümü ile Hazine adına tapuya tescil edildiğini ileri sürerek tapu kaydının iptali davacı adına tescilini talep ve dava etmiştir.
Asli müdahil.... Tic. Ltd. Şti yargılama sırasında kazandırıcı zamanaşamı zilyetliğine dayanarak dava konusu taşınmazın şirket adına tescilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Malatya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 18/10/2018 tarihli 2017/437 Esas 2018/602 Karar sayılı kararıyla, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Dava konusu taşınmazın eklemeli olarak 30 yılı aşkın zamandır kullanıldığını, taşınmaz üzerindeki fabrika binası ve eklentilerinin 1990 yılının başlarında yapıldığını, üzerinde 20-22 yaşlarında ağaçların bulunduğunu, kazandırıcı zamanaşımı ile iktisap koşullarının gerçekleştiğini, davalılar lehine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek ret kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir
3. Gerekçe ve Sonuç
Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin 24/10/2019 tarihli 2019/111 Esas 2019/808 Karar sayılı kararıyla, dava konusu taşınmazın imar ihyaya muhtaç yerlerden olmasına rağmen imar ihya edilmediği, taşınmaza kültür arazisi vasfı kazandırılmadığı, ayrıca taşınmazın ihdasen tescil edildiği 12/03/2015 tarihinden geriye doğru 20 yıllık iktisap süresinin dolmamış olduğu, imar ihya ve zilyetlikle iktisap koşullarının davacı lehine gerçekleşmediği gerekçesiyle, davacı vekilinin esasa yönelik istinaf isteminin reddine, dava konusu taşınmazın davanın açıldığı tarihte 113 ada 2 parsel numarası ile Hazine adına tapuda kayıtlı olduğu, dolayısıyla Battalgazi Belediyesi ve Malatya Büyükşehir Belediyesinin resen davaya dahil edilmesi yönündeki işlemin belediyelere taraf sıfatı kazandırmayacağından belediyeler hakkında, karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken davanın esastan reddi ile Battalgazi Belediyesi ve Malatya Büyükşehir Belediyesi lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğu açıklanarak davacı vekilinin vekalet ücretine yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkeme kararının düzeltilerek; Battalgazi Belediyesi ve Malatya Büyükşehir Belediyesi yönünden bir karar verilmesine yer olmadığına, davalı Hazine yönünden açılan davanın reddine, davalı Hazine vekili lehine 2.180.00 TL vekalet ücretin takdirine karar verilmiştir.
4.Bölge Adliye Mahkemesi Temiz İsteminin Reddine İlişkin Ek Kararı
Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin temyiz istemi 27.11.2019 tarihili ek karar ile; taşınmazın dava tarihi itibariyle keşfen belirlenen değerinin 13.743.47 TL olduğu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 362/1-a ve 366/1 maddesi yollamasıyla 346/1 maddesi uyarınca kesinlik nedeniyle reddedilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen ek kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Bölge Adliye Mahkemesi ek kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, zilyetlikle taşınmaz edime koşullarının davacı yararına oluştuğunu belirterek istinaf dilekçesindeki taleplerini tekrar ile hükmün bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
İşin esasına ilişkin uyuşmazlık, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14.maddesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Diğer bir uyuşmazlık ise temyiz incelemesine konu kararın değer itibariyle verildiği anda kesin olup olmadığı, bir başka anlatımla temyiz incelemesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
3.2. İlgili Hukuk
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi, "Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir." ve 3402 sayılı Kanun’a eklenen Ek 6. maddesi ile "Kadastro Mahkemesinin veya askı ilan süresinden sonra, kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan davalarda genel mahkemelerin verdiği kararlar ile orman kadastrosuna ilişkin davalarda bu mahkemelerce verilen kararlara karşı, miktar ve değere bakılmaksızın 12.01.2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulabilir.’’ hükmü getirilmiştir.
3.3. Değerlendirme
Hemen belirtmek gerekir ki, Anayasa’nın 36. maddesinin 1. fıkrası uyarınca herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı yahut davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkında sahiptir; yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde de herkesin kişisel hak ve yükümlülükleriyle ilgili her türlü iddiasını mahkeme huzuruna taşınma hakkı teminat altına alınmıştır. Mahkeme kararlarına karşı kanun yoluna başvuru hakkı adil yargılanma hakkının sac ayaklarındandır. Bu anlamda mahkemeye erişim hakkı kapsamında uyuşmazlığın etkin şekilde sonuçlandırılması ancak kanun yolu denetimi ile mümkündür. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararlarının denetim mekanizmasını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar, erişim hakkını ihlal edebilir.
Nitekim 28.07.2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 22.07.2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanun’un 53. maddesi ile 3402 sayılı Kanun’a eklenen Ek 6. maddesi ile ‘’ Kadastro Mahkemesinin veya askı ilan süresinden sonra, kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan davalarda genel mahkemelerin verdiği kararlar ile orman kadastrosuna ilişkin davalarda bu mahkemelerce verilen kararlara karşı, miktar ve değere bakılmaksızın 12.01.2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulabilir.’’ hükmü getirilmiştir. Hükmün gerekçesinde de açıkça belirlendiği üzere, bu madde ile mevzu davaların mülkiyet hakkına doğrudan tesirinden ötürü ehemmiyeti gereği miktar ve değerine bakılmaksızın kanun yolu incelemesine tabi tutulması suretiyle etkin denetim mekanizması oluşturulması amaçlanmıştır.
Hal böyle olunca, Anayasa ve AİHS ile güvence altına alınan adil yargılama hakkı kapsamında mahkeme kararlarına karşı kanun yolu başvurusunda bulunma hakkı, hukuki belirlilik ilkesi, etkin denetim mekanizmasının oluşturulması gayesi ve 7251 sayılı Kanun’un 53. maddesi ile 3402 sayılı Kanun’a eklenen Ek 6. maddesinin düzenleme amacı bir arada değerlendirildiğinde, tereddüde yol açan usul hükümlerinin aşırı şekilci olarak uygulanması neticesinde yasanın denetim yollarının kullanımını önemli ölçüde etkileneceğinden, kanun yolu başvuru aşamalarının süren usul işlemlerinden olduğu, hükmün kesinleşinceye kadar geçirdiği derecatın bir bütünü oluşturduğu hususları da göz önüne alındığında, 3402 sayılı yasanın Ek 6. maddesinin henüz kanun yolu aşamasında olan dava dosyalarına, yürürlük tarihinden bağımsız olarak sirayet edeceği hususunun tereddütsüz olduğu anlaşılmakla, temyiz talebinin reddine ilişkin ek karar yerinde olduğu söylenemez.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin ek kararın usulsüz olduğuna ilişkin temyiz taleplerinin kabulü ile Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’nin 27/11/2019 tarihli ek kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2-Davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince; dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının davacı yararına oluşmadığının anlaşılmasına göre yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesinin 24/10/2019 tarihli hükmünün ONANMASINA, aşağıda yazılı 36,30 TL bakiye onama harcının temyiz edenden alınmasına, 16/03/2022 gününde kesin olmak üzere oyçokluğuyla ile karar verildi.
(Muhalif)
-MUHALEFET ŞERHİ-
Dava, kadastro öncesi sebebe dayalı asliye hukuk mahkemesinde açılmış tapu iptal tescil davasıdır.
Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık, temyiz incelemesine konu kararın değer itibariyle verildiği anda kesin olup olmadığı, bir başka ifadeyle temyiz incelemesinin mümkün olup olmadığı, diğer yandan mahkemece resen değer belirlemesinin yapılması gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Temyize ilişkin hükümler 6100 sayılı HMK da düzenlendiğine göre aynı Yasanın 448. maddesi “Zaman bakımından uygulanma” başlığıyla “ Bu kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır.” demektedir.
Diğer yandan 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun Ek madde 6 ise “…kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan davalarda genel mahkemelerin verdiği kararlar …..miktar veya değerine bakılmaksızın 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre istinaf veya temiz kanun yoluna başvurulabilir.” şeklindedir. Söz konusu bu düzenleme 22.07.2020 tarihli 7251 sayılı Yasa'nın 53. maddesi ile getirilmiştir. Yürürlük tarihi ise 28.07.2020 tarihidir.
6100 sayılı HMK’nın geçece 3. maddesi ise “ Bölge adliye mahkemelerinin …göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur…” şeklinde düzenlenmiştir.
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427/2.maddesi ise “ miktar veya değeri birmilyar lirayı geçmeyen taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir.” demek suretiyle gayrımenkullere ilişkin uyuşmazlıklarda değere bakılmaksızın temyiz yolunun açık olduğu belirtilmiştir.
HMK’nın Temyiz edilemeyen kararlar başlıklı 362. maddesinin 1-a bendi ise “Miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dahil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar.” demek suretiyle temyiz sınırını belirlemiştir. Bu miktarın her yıl yeniden değerleme suretiyle arttırıldığı izahtan varestedir.
Bölge Adliye Mahkemeleri ise bilindiği üzere 20.07 2016 tarihinde faaliyete başlamıştır.
Bu yasal düzenlemeler karşısında çözümlenmesi gereken husus; Bölge Adliye Mahkemelerinin faaliyete geçtiği 20.07. 2016 ile Kadastro Yasası'nın ek 6. maddesinin yürürlüğe girdiği 28.07. 2020 tarihi arasında hüküm altına alınan uyuşmazlıklar açısından ek 6. maddenin uygulanıp uygulanmayacağı, bir başka ifade ile verildiği anda kesin olan bu kararlara karşı temyiz yolunun mümkün olup olmadığı hususudur.
Bölge Adliye Mahkemelerinin faaliyete geçtiği tarihten sonra 1086 sayılı HUMK’un 427/2 maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığı yine 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesinin açık hükmüdür. 6100 sayılı Yasada temyiz sınırı için gayrımenkuller açısından bir ayrım yapılmamıştır.
3402 sayılı Yasa'nın ek 6. maddesinin geriye yürüyeceğine dair herhangi bir düzenleme de yapılmamıştır. Genel kural, özel hukuk yargılamasına ilişkin kanun hükümlerinin yürürlük tarihinden sonra sonuç doğurmasıdır.
Verildiği anda değer itibariyle istinaf veya temyiz sınırının altında kalan kararların o anda kesinleştiğinde ise şüphe bulunmamaktadır. Bir kararın kesinleşmesi, ya verildiği anda miktar itibariyle kanun yoluna kapalı olması, veya kanunda açıkça kesin olduğunun belirtilmesi nedeniyle, ya da kanun yolları tüketilmek suretiyle olur. Verildiği anda kesin olan hüküm bakımından artık yargılama bitmiştir. Yargılama süreci biten bir uyuşmazlık için temyiz incelemesi mümkün değildir. Kesinlik yargılamanın devamına engel bir durumdur. Hüküm verildiği anda kesin olduğu için artık tamamlanmış bir usulü işlem söz konusudur. Bu nedenle HMK'nın 448. maddesi gereğince Kadastro Kanunu’nun ek 6. maddesinin tamamlanmış işlemlere uygulanması mümkün değildir. Ayrıca kesin olan bu kararın lehine olan taraf bakımından usulü kazanılmış hak doğuracağı da unutulmamalıdır. Usulü kazanılmış hak ilkesi kamu düzeninden olup usul hukukunun en önemli ilkelerinden biridir.
Prof. Dr. Baki Kuru “Miktar veya değeri temyiz (kesinlik) sınırını geçmeyen menkul (taşınır) mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir.” (HUMK hükümlerine göre) derken Hukuk Muhakemeleri Usulü 2001 Altıncı baskı 4981.sayfasında “ Kanundan ötürü verildiği anda kesin olan bir karar temyiz edilirse, temyiz talebi (esasına girilmeden) mesmu olmadığından dolayı reddedilir. Fakat, Yargıtay, böyle bir (kesin) kararı yanlışlıkla bozarsa, bu bozma kararı ve mahkemenin bundan sonra yaptığı işlemler geçersizdir (yok sayılır)” demektedir. Sayın çoğunluğun değere bakılmaksızın kanun yolu denetimi yapılması gerektiği yönündeki görüşüne katılmıyorum. Diğer yandan,
Somut uyuşmazlığa gelince, taşınmazın değerinin davacı tarafından 5.000 TL olarak gösterildiği, keşfen değerin 13.743 TL olarak belirlendiği, davanın reddine karar verildiği, Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf başvurusunun kabul edilerek hükmün vekalet ücreti açısından düzeltildiği, bu kararın temyiz talebinin de kararın değer itibariyle temyiz kesinlik sınırının altında kaldığı gerekçesiyle ek karar ile reddedildiği dosya kapsamıyla sabittir.
Bilindiği üzere, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 16. maddesi uyarınca, gayrimenkulün aynına taalluk eden davalarda dava değerinin gayrimenkulün değerine göre belirleneceği öngörülmüştür. Dava değerinin belirlenmesinde taşınmazın dava tarihindeki keşfen saptanacak gerçek değerinin esas alınacağı kuşkusuzdur.
Aynı Yasanın 30. maddesi ise “Muhakeme sırasında tespit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılıyorsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 409. maddesinde (HMK 150) gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır.” şeklinde, 32. maddesi ise; “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Harçlar Kanununun uygulaması kamu düzenini ilgilendirmesi nedeniyle hakim tarafından re’sen gözetilmesi gereken bir husustur.
Anayasanın 36.maddesinin ise somut olayda uygulanması, ancak mahkeme önünde tarafların eşitliği ilkesi bakımından olabilir. Bu durumda da 6100 sayılı HMK hükümlerinin herkes için aynı şekilde uygulanmasıyla bu ilke gerçekleştirilebilir. Sayın çoğunluk HMK'nın dava değeri ve kanun yollarına ilişkin yukarıda belirtilen hükümlerinin Anayasaya aykırı olduğunu düşünüyorsa bu hükümlerin iptali yoluna gitmelidir.
Hal böyle olunca, taşınmazın keşfen belirlenen değeri dava değeri olup bu değer üzerinden temyiz talebinin reddine karar verilmesi isabetlidir. Anayasa Mahkemesinin 2018/36896 başvuru nolu kararı da bu yöndedir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, eldeki dava bakımından Bölge Adliye Mahkemesince verilen ek kararın onanması gerekirken Bölge Adliye Mahkemesinin kararında ısrar hakkını da elinden alacak şekilde ek karar kaldırılarak esasa ilişkin hükmün onanmasının doğru olmadığı düşüncesiyle sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum.