"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 6. HUKUK DAİRESİ
DAVALILAR : HAZİNE V.D.
Taraflar arasındaki tapusuz taşınmazın tescili istekli davadan dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine ilişkin verilen kararın, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş olup, karar süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili, imar-ihya ve kazanmayı sağlayan eklemeli zilyetlik nedeniyle dava dilekçesinde mevkii, sınırları ve hudutları yazılı kadastro çalışmaları sırasında tespit dışı bırakılan çekişmeli taşınmazın vekil edeni adına tesciline karar verilmesini istemiştir
II. CEVAP
2.1 Davalı ... vekili, dava konusu taşınmazın olağanüstü zamanaşımı ve zilyetlikle tescilinin mümkün olmadığını, tapulama ve kadastro çalışmaları sırasında hukuki niteliği belirlenerek, tespit dışı bırakılan taşınmazlar hakkında kadastro tutanağı düzenlenmese bile işlemin bir kadastro işlemi olduğunu, söz konusu taşınmazın, imar planının kapsadığı alanda kalması nedeni ile davacı yararına kazandırıcı zamanaşımı şartlarının oluşmadığını, davacıların eski tapu kayıtlarının geçersiz olduğunu, 10 yıllık dava açma süresinin de geçtiğini, ikinci bir kadastro yapılmasının mümkün olmadığını, taşınmazın zamanaşımı yolu ile iktisabının mümkün olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
2.2 Dahili davalı ... vekili davaya konu taşınmazın zamanaşımı ile kazanılacak taşınmazlardan olmadığını, dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgede yapılan kadastronun üzerinden 10 yıl geçmiş olmasına rağmen davacı tarafça duruma itiraz edilmediğini ve dava açılmadığını, toprağın ihya eden adına tespiti için önce devletin hüküm ve tasarrufu altında olup orman sayılmayan ve bir kamu hizmetine de tahsis edilmemiş bulunan toprakların olmaması gerektiği, başlangıçta tarıma elverişli olmayan toprağın emek ve masraf sarf edilerek ihya edilmesinin yani tarıma elverişli hale getirilmesinin gerektiğini, buna karşılık daha önce tarım toprağı olduğu halde üzerinde üretim yapılmayan bir yer üzerinde salt tarımsal faaliyete başlanmasının, kanalın yapılmasıyla nehir yatağından ortaya çıkan bir yerin doğrudan doğruya tarım arazisi şeklinde tasarruf edilmiş olmasının, sadece ham toprağın sürülerek tarla haline getirilmesi veya yerli toprağın başka yerden getirilen toprakla verim kabiliyetinin artırılmasının, arazi temizlenip düzeltildikten sonra üzerine ev yapılmasının, kayalık bir yerin oyularak ambar haline getirilmesinin hukuki açıdan ihya sayılmayacağını, imar ve ihyanın tamamlanmasından itibaren söz konusu taşınmaza malik sıfatıyla çekişmesiz ve aralıksız yirmi yıl süreyle zilyet olunması gerektiğini, müvekkili Belediye tarafından sunulmuş olan hava fotoğraflarından da görüleceği üzere söz konusu taşınmazlarda fiili kullanımın bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
2.3 Dahili davalı ... vekili davaya konu taşınmazın Küçükçekmece adli yargı sınırları içinde kaldığını, bu dava açısından mahkeme yetkisiz olup, yetkili mahkemenin Küçükçekmece Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, yetki yönünden davanın reddini talep ettiklerini, öte yandan mahkemenin görevsiz olduğunu, Kadastro Kanunu'nun 27.maddesi uyarınca görevsizlik kararı verilerek, dosyanın görevli İstanbul Kadastro Mahkemesine gönderilmesini talep ettiklerini, Kadastro Kanunu'nun 12. maddesinin 3.fıkrasında belirtilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğunu, dava konusu taşınmazın imar ihya edilip edilmediğinin, özel mülke konu olup olamayacağının araştırılması gerektiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Gaziosmanpaşa 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 25/05/2018 tarihli ve 2014/612 Esas -2018/259 Karar sayılı kararıyla; kadastro tespitinin yapıldığı tarih ile taşınmazın baraj havza koruma kapsamı alanına alındığı tarihler arasında 20 yıllık kazandırıcı zaman aşımının geçmediği, davacılar yararına zilyetliğe dayalı kazanım koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde, mezkur kararın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Dairesinin 29/03/2017 tarih ve 2017/550 Esas, 2017/554 Karar sayılı emsal ilamına dayandırıldığını, bahsi geçen emsal kararın hatalı gerekçeler içerdiğini, zira 1980 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı adında bir teşkilat bulunmadığını, o tarihte 1/5000 ölçekli imar planının da olmadığını, 13/03/1984 tarihinde hazırlanan havza koruma yönetmeliğinin 1988 yılında yürürlüğe girdiğini; çekişmeli taşınmaza komşu Sazlıdere Baraj gölünün korunması gereken havzalar arasına alındığının söz konusu kararda belirtildiğini, oysa ki 1988 yılında Sazlıdere Barajı ve gölünün olmadığını, inceleme konusu kararda mutlak koruma, kısa mesafeli ve orta mesafeli koruma bantlarından bahisle davanın reddine karar verildiğini, söz konusu tarihte olmayan bir gölün mutlak koruma bandı olamayacağını, ayrıca Yönetmeliğin mülkiyet hakkını kısıtlamadığını, TMK'nın 713. maddesi içeriğinin yönetmelikle ortadan kaldırılamayacağını, Sazlıdere Barajının su tutmaya 1996 yılında başladığını, 2000 yılında İSKİ'ye devredildiğini, 2011 yılında İSKİ tarafından çıkarılan yönetmeliğin mutlak koruma bandı üzerindeki tapulu taşınmazların nasıl kullanılacağı hususunda kısıtlayıcı hükümler getirdiğini, Sazlıdere havzasında 1984 tarihinden 2018 tarihine kadar kamu yararına tahsis edilen arazi olmadığını, İSKİ'nin koruma bandı ve kamu yararından bahisle çekişmeli taşınmazın tapuya tescil edilmemesi şeklinde cevabının hukuka aykırı olduğunu, baraj gölünün kıyıya en yüksek mesafesinden başlayarak ilk 300 metrenin mutlak koruma bandı olduğunu, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin Manavgat Barajı ve mutlak korumada bulunan taşınmazlar için zilyetlik süresi ile ilgili verdiği kararlarını dosyaya eklediklerini, emsal ilamlara göre mülkiyet hakkının sabit olduğunu bildirerek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin 13/09/2019 tarihli ve 2018/2036 Esas -2019/1241 Karar sayılı kararıyla, dava konusu taşınmazın bulunduğu Şamlar köyünde kadastro çalışmalarının 15/05/1972 tarihinde kesinleştiği, dava konusu yerin 766 sayılı Yasa'nın 2. maddesi gereği tescil harici bırakıldığı, taşınmazın Sazlıdere Barajı kısmen kısa, kısmen de orta mesafeli koruma alan sınırı içinde kaldığının dosya arasında mevcut tutanaklardan anlaşıldığı, koruma alanı kapsamında olan bu tür yerler üzerinde, koruma alanı kapsamına alındığı tarihten sonraki zilyetliğin hukuki kıymet taşımadığına, öncesi bakımından ise, ileri sürülen zilyetliğin başlangıç tarihinden itibaren koruma alanı kapsamına alındığı 1984 yılına kadar kazanmayı sağlayan zilyetlik süresinin dolmadığına, dava konusu taşınmazda zirai amaçlı kullanımın keşif tarihinden geriye yaklaşık 20-30 yıldır mevcut olduğu bilirkişi heyetinin bilimsel verilere dayalı raporunda bildirildiğine göre, davacı lehine zilyetlikle mülk edinme koşulları oluşmadığından yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olmasında isabetsizlik görülmediği gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde, mahkemenin kararına dayanak yaptığı Yönetmeliğin uygulanması hususunda hataya düşüldüğünü, anılan Yönetmeliğin tatlı su havzalarını korumak amacıyla düzenlendiğini, bu bölgelerde yapılaşmayı önlemek saikiyle çıkarıldığını; ancak tarıma izin verildiğini, Yönetmeliğin çekişmeli taşınmaza komşu Sazlıdere barajının koruma bantları ile bir ilgisinin olmadığını, Mahkemenin yeterli araştırma yapmadan Yönetmeliğe atıfla davanın reddine hükmetmesinin kolaycılık olduğunu, anılan Yönetmeliğin düzenleme tarihi, Sazlıdere barajının koruma bantlarının belirlendiği tarihler ile davacının zilyetliğinin başladığı tarihler belirlendiğinde davacı lehine iktisap koşullarının oluştuğunun açığa çıkacağını, bir an için çekişmeli taşınmaz koruma bandına alınsa dahi, bu tarihe kadar davacı yararına mülk edinme koşullarının oluştuğunu belirterek, eksik inceleme ve araştırmaya dayalı kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, dava dilekçesindeki açıklamalar ve iddianın ileri sürülüş biçimine göre, kadastro sırasında tescil harici bırakılan çekişmeli taşınmazın davacı adına tapuya kayıt ve tescili isteğine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi, "Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir. "
3.2.2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi, "Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir."
3.2.3. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesi, ‘’Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14. maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde hazine adına tespit edilir.’’ hükümlerini içermektedir.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın (IV./3.) numaralı bendinde yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye göre, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve yazılı şekilde karar verilmesi doğru olduğuna göre; davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle usul ve kanuna uygun İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi kararının 6100 sayılı HMK'nin 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, aşağıda yazılı 36,30 TL bakiye harcın temyiz edenden alınmasına, 10/03/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.