"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tespit harici bırakılan tapusuz taşınmazın tescili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; İskilip ilçesi Yalakçay köyünde bulunan ve dilekçesinde sınırlarını belirttiği yaklaşık 15 dönüm taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında tespit harici bırakıldığını, oysaki davacıların bu tespit harici bırakılan kısım ile 1017 parsel sayılı taşınmazı birlikte önceki maliklerinden satın aldıklarını ileri sürerek, satın alma ve eklemeli kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak bu taşınmaz bölümünün davacılar adına tescilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine temsilcisi, davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
İskilip Asliye Hukuk Mahkemesinin 14/05/2013 tarihli ve 2006/198 Esas - 2013/216 Karar sayılı kararıyla,davanın kabulüne, 05.12.2012 tarihli fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 19.220.13 metrekarelik bölümün eşit paylarla davacılar adına tesciline karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine temsilcisi temyiz talebinde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 19/06/2014 tarihli ve 2014/3688 Esas - 2014/8730 Karar sayılı kararı ile Mahkemece davacı yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile iktisap şartlarının gerçekleştiği kabul edilmek suretiyle hüküm kurulduğu ancak yapılan araştırma, inceleme ve uygulamanın karar için yeterli bulunmadığı, dava konusu taşınmazın bulunduğu köyde kadastro çalışmalarının 1960 yılında kesinleştiği, taşınmazın taşlık olması nedeni ile tespit dışı bırakıldığı, böyle bir taşınmazın iktisap edilebilmesi için 3402 sayılı Yasanın 14. ve 17. maddeleri uyarınca emek ve masraf sarfı suretiyle imar ihya işlemlerinin tamamlanarak tarıma elverişli hale getirilmesi ve bu işlemlerin tamamlanmasından sonra kazanmayı sağlayacak zilyetlik süresinin geçmesinin zorunlu olduğu, yerel bilirkişi ve tanık beyanları ile zirai bilirkişi raporunda imar ihyanın başlama ve tamamlanma tarihinin belirtilmediği, hava fotoğraflarının incelenmediği, doğru sonuca ulaşılabilmesi için dava tarihinden 15-20-25 yıl öncesine ait 3 ayrı dönemde çekilmiş stereoskopik hava fotoğraflarının getirtilmesi, yeniden keşif yapılması, 3 kişilik ziraat mühendisleri kurulundan taşınmazın öncesi ve zirai faaliyete konu olup olmadığı, hangi tarihte imar ihyaya başlandığı, tamamlandığı ve zilyetliğin hangi tasarruflar ile sürdürüldüğünün açıklattırılması, belirtilen tarihlerde çekilmiş hava fotoğrafları üzerinde stereoskop aleti ile inceleme yaptırılması, temin edilebilen en eski tarihli uydu fotoğraflarının denetlenmesi, çekişmeli taşınmazın önceki ve şimdiki niteliğinin, imar ihyaya en erken ne zaman başlanıldığının ve tamamlandığının arazinin ekonomik amaca uygun olarak tarım arazisi niteliğiyle zilyetliğine ne zaman başlanıldığının belirlenilmesine çalışılması, tanık ve yerel bilirkişi ifadelerinin bilimsel esaslara ve maddi bulgulara dayanılarak hazırlanan bilirkişi raporu ile denetlenmesi bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği belirtilerek Mahkeme kararı bozulmuştur.
3. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen karar
İskilip Asliye Hukuk Mahkemesinin 14/05/2019 tarihli ve 2014/1610 Esas - 2019/408 Karar sayılı kararıyla, dava konusu tapulama harici olarak bırakılan taşınmazın, daha öncesinde ...isimli kişi tarafından çeşitli ürünler ekilerek kullanıldığı, davacıların ...’dan, dava konusu yeri dava açmadan 20 yıl kadar önce satın aldıkları ve bu güne kadar kullandıkları, 3 kişilik ziraat bilirkişi raporunda taşınmazda tarım makineleri ile tarım yapılabilmesinin mümkün olduğu,üzerinde tarla bitkileri üretiminin yapıldığı, davacıların 1993 yılında satın aldıktan sonra taşınmazda imar ihya çalışması yapmadıklarının belirtildiği, jeodezi bilirkişi raporunda 1990 tarihinde dava konusu alanın sınırlarının belirgin ve tarım arazisi vasfında olduğunun belirtildiği, davacıların eklemeli zilyetlik suretiyle 20 yılı aşkın süredir taşınmazı aralıksız ve davasız malik sıfatıyla kullandıkları, TMK’nın 713. maddesindeki koşulların bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne 19.220.13 metrekarelik alanın davacılar adına eşit paylarla tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine temsilcisi temyiz talebinde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davalı Hazine temsilcisi temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu yerin tapulama harici, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu,hak düşürücü süreden sonra dava açıldığını, davacılar lehine kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle mülk edinme koşullarının oluşmadığını, davacıların taşınmazın sınırlarını bile bilmediklerini belirterek ve resen belirlenecek nedenlerle Mahkemenin kabul kararının bozulmasını talep etmiştir.
6.Gerekçe
6.1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava kadastro çalışmaları sırasında tespit harici bırakılan taşınmazın 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve 17. maddeleri ile 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 713. maddesi uyarınca tescili istemine ilişkindir.
Dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde kadastro çalışmalarının 16/01/1960 tarihinde kesinleştiği, yapılan çalışmalarda taşınmazın taşlık olması nedeni ile tapulama harici bırakıldığı anlaşılmıştır.
6.2. İlgili Hukuk
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi " Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir."
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi, "Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir. "
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesi, "Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde hazine adına tespit edilir." hükümlerini içermektedir.
6.3. Değerlendirme
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi için yasanın aradığı tüm koşulların eksiksiz olarak davacı taraf lehine gerçekleşmiş olduğunun duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmiş olması gerekmektedir.
Dolayısıyla davacının önce dava konusu taşınmazı masraf ve emek sarf ederek imar ve ihya ettiğini, tarıma elverişli hale getirdikten sonra da çekişmesiz ve aralıksız 20 yıl zilyet olduğunu belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanları ile ispat etmesi gerekir.
Hemen belirtilmelidir ki, mahkemenin Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğar. Diğer taraftan yerel mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu müessese mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esas çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirir (09.05.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK).
Somut olayda; bozma kararına uyulmakla bu çerçevede araştırma ve inceleme yapılması gerekirken bozma gereklerinin tam olarak yerine getirilmediği anlaşılmaktadır. Şöyle ki,hava fotoğrafları incelemesinin yetersiz olduğu hava fotoğraflarının çekildiği tarihte taşınmazın sınır ayrımının olmadığı ve tarım yapılabilen alanlardan olabileceği belirtilerek net bir belirtmenin yapılmadığı, taşınmaz bölümlerinin niteliği, üzerinde sürdürülen zilyetliğin şeklinin ve süresinin ne olduğunu ve imar ihyanın başlangıç tarihi ile tamamlanma tarihlerinin tespiti yönünden ziraatçı bilirkişinin yetersiz ve soyut içerikli raporu ile yetinilmiş, bu hususta ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmamış, ziraat bilirkişi raporundan dava konusu taşınmazın hem tarım arazisi vasfında olduğu hem de bitişikte bulunan ve davacıların malik olduğu 175 ada 10 parsel sayılı taşınmaz ile arasında doğal yapay sınır olduğu, eğim farkı olduğu, batısında bulunan tescil harici alan ile arasında doğal yapay sınır olmadığı, eğim farkı olmadığının belirtilerek kendi içinde çeliştiği, bu çelişkinin giderilmediği, çekişmeli taşınmaz bölümü üzerinde davacı lehine zilyetlikle kazanım şartlarının oluşup oluşmadığı somut olarak ortaya konulmadan hüküm kurulması cihetine gidilmiştir.
Hal böyle olunca; Mahkemece öncelikle, çekişmeli taşınmaz bölümüne ait temin edilebilen en eski ve yeni tarihli orto foto ve uydu fotoğrafları ile Harita Genel Müdürlüğü web sitesinin hava fotoğrafı sorgulama sayfasına girilerek taşınmazın bulunduğu köyü/mahalleyi kapsayacak şekilde hangi yıllara ait hava fotoğrafı bulunduğu araştırılıp belirlenmek ve (denetimin sağlanması bakımından) ilgili sayfanın çıktısı dosya içerisine konulmak suretiyle buradan elde edilen verilere göre dava tarihinden 15-20-25 yıl öncesine ait 3 ayrı dönemde çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları Harita Genel Müdürlüğünden celp edilerek dosya arasına konulmalı, dosya bu şekilde ikmal edildikten sonra mahallinde, elverdiğince yaşlı, yöreyi iyi bilen, tarafsız ve davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek üç kişilik yerel bilirkişi kurulu ve taraf tanıkları ile fen bilirkişisi, daha önce keşfe katılmamış jeodezi ve fotogrametri uzmanı bilirkişi kurulu ve üç kişilik ziraatçı bilirkişi kurulu ile yeniden keşif yapılmalı ve yapılacak bu keşifte dinlenecek yerel bilirkişiler ve taraf tanıklarından, çekişmeli taşınmaz bölümünün öncesinin ne olduğu, evveliyatı itibariyle taşınmaz üzerinde sürdürülen zilyetliğin mevcut olup olmadığı, mevcut ise hangi tarihte başladığı ve hangi tasarruflarla sürdürüldüğü, kimden kime ve nasıl intikal ettiği, taşınmazın ne şekilde imar-ihya edildiği ve imar- ihyanın ne zaman tamamlandığı, davacının çekişmeli bölüm üzerinde ne şekilde tasarrufta bulunduğu hususları etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, beyanlar arasında çelişki oluştuğu takdirde yöntemine uygun şekilde çelişkinin giderilmesine çalışılmalı, yerel bilirkişi ve tanık beyanları komşu parsel tutanak ve dayanakları ile denetlenmeli; ziraat mühendisleri bilirkişi kurulundan, çekişmeli taşınmaz bölümün önceki ve şimdiki tarımsal niteliğini bildiren, gerçekleştirildiği iddia edilen imar-ihyanın tamamlanma tarihi ile zilyetliğin sürdürülüş şeklini ve süresini açıklayan, komşu parsellerle karşılaştırmalı biçimde toprak yapısını, kot farkını, eğimini, bitki desenini irdeleyen, önceki ziraat bilirkişi raporlarını değerlendiren, taşınmazın değişik yönlerden çekilmiş fotoğrafları ile desteklenmiş, somut verilere ve bilimsel esaslara dayalı, ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı; jeodezi ve fotogrametri uzmanı bilirkişisinden, dosya arasına getirtilen hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle incelemesi suretiyle, çekişmeli taşınmaz bölümünün fotoğrafların çekildiği tarihlerdeki niteliği, kullanım şekli ve imar-ihya çalışmalarının tamamlanıp tamamlanmadığı, tamamlanmış ise hangi tarihte tamamlandığı hususlarında ayrıntılı rapor düzenlettirilmeli; fen bilirkişisinden, keşfi takibe imkan verir ayrıntılı rapor ve kroki düzenlemesi istenilmeli; bu şekilde taşınmaz bölümü bakımından davanın açıldığı 31.7.2006 tarihine kadar davacı yararına 3402 sayılı Yasa’nın 14 ve 17. maddelerinde yazılı imar-ihya ve zilyetlikle iktisap koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği duraksamasız şekilde saptanmalıdır.
Mahkemece bu hususlar gözetilmeksizin, eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
V. SONUÇ:
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları yerinde bulunduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08/06/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.