"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : TRABZON BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : TORUL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın, davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun kabulüne İlk Derece Mahkeme kararının kaldırılmasına dair verilen karar, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesi ve yargılama sırasındaki beyanlarında özetle; Gümüşhane ili, Kürtün ilçesi, Beytarla köyü 163 ada 1 ve 296 ada 3 parsel sayılı taşınmazların davacılardan ...’ın babası ...’dan ve ...’ın babası ...’dan miras yoluyla intikal ettiğini, elbirliği mülkiyeti hükümlerine göre davacıların zilyetlik ve tasarrufu altında bulunduğu halde kadastro çalışmalarında mera olarak sınırlandırıldığını, oysa ki bu taşınmazların mera olmayıp, ekilebilir tarım arazisi vasfında olduklarını, tespit bilirkişilerinin bu sebeple kadastro tutanaklarını imzalamadığını, Osmanlıca olarak düzenlenip çevrisi yapılan tapu kaydı nedeni ile dava konusu taşınmazların mera vasfından çıkartılmalarına ve muristen intikalen gelen mülkiyet ve zilyetliğe dayalı olarak kök murislerin tüm mirasçıları adına değil sadece davacıların adına miras payı oranında tapuya tescilline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların dayandığı tapu kaydının çekişmeli taşınmazlara uyduğu kabul edilse dahi davacıların çekişmeli taşınmazlar üzerinde herhangi bir zilyetliğinin bulunmadığını, mera ve yaylakların zilyetlikle iktisap edilemeyeceğini, kamu orta malı vasfındaki taşınmazlarda özel mülkiyet kurulamayacağını, mera vasfıyla davanın kabulünün tapu tekniği açısından da infaz kabiliyetinin bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEME KARARI
Torul Asliye Hukuk Mahkemesinin 15.11.2019 tarihli 2015/150 Esas 2019/151 Karar sayılı kararıyla; davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1.İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın reddedilmesi için hiçbir yasal gerekçenin bulunmadığını, tüm deliller toplanıp, mahallinde keşif yapıldıktan sonra işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken yasaya dayanmayan farazi değerlendirmelerle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, vekaleti alınmayan hiçbir mirasçı adına talepte bulunulamayacağını, Mahkemece çekişmeli taşınmazların hisseli olduğunun tespit edilmesi halinde sadece davacıların hisseleri oranında değerlendirme yapılması gerektiğini, davacıların tapu iptali ve tescil davası açmak dışında gidebilecekleri başka bir yargı yolunun bulunmadığını, keşfi yapılmamış bir dosyada kanaate dayalı olarak karar verilemeyeceğini, davanın açılmasının üzerinden beş yıl geçtikten sonra esasa ilişkin tek bir inceleme dahi yapılmaksızın takdiri delillerle davanın reddine karar verilmesinin hatalı bulunduğunu, tüm bu hususların ön inceleme aşamasında dahi tespit edilebileceğini beyanla, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın esasa ilişkin inceleme yapılması amacıyla mahal mahkemesine iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
3.Gerekçe ve Sonuç
Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 16.06.2020 tarihli 2020/187 Esas 2020/185 Karar sayılı kararıyla; davacı tarafın tapu kaydına ve miras yoluyla gelen hakka dayanarak miras paylarına yönelik olarak terekeye göre üçüncü kişi konumundaki Hazine ve ...’ne karşı tapu iptali ve tescil istemiyle eldeki davayı açtığı, miras yoluyla intikal edip, iştirak halinde mülkiyet hükümlerine tabi bulunan bir taşınmaza ilişkin tüm tasarruf işlemlerinin, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 702. maddesi uyarınca, tüm malikler tarafından birlikte yapılması zorunlu olup, tasarruf işlemi niteliğindeki davanın da tüm malikler tarafından birlikte açılması gerekir. Bir paydaşın, özellikle acele hallerde diğer maliklerin de menfaatini korumak için, bütün malikler adına, taşınmazın terekeye döndürülmesi, yani tüm mirasçılar adına tescili istemiyle yalnız başına dava açması mümkün ise de, bu şekilde açılan bir davanın tüm maliklerin katılımı sağlanmadan ya da terekeye temsilci atanmadan yürütülmesinin mümkün olmadığı halde, diğer maliklerin de davaya katılmalarının sağlanması ya da muvafakatlerinin alınması veya terekeye temsilci tayin ettirilmesi gerektiği dolayısıyla, bir ya da birden çok mirasçının murisin terekesine göre üçüncü kişi konumunda bulunan kişilere karşı, sadece kendi miras payına/paylarına yönelik olarak dava açma ehliyetinin bulunmadığını Bu şekilde açılan bir davanın diğer mirasçıların muvafakatı ya da terekeye temsilci atanması suretiyle devam ettirilmesinin mümkün olmayıp, davanın aktif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini açıklayarak 163 ada 1 parsel sayılı taşınmaza yönelik açılan davanın aktif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı ancak davacı tarafça dava dilekçesinde ve yargılama sırasındaki beyanlarda Beytarla köyü 296 ada 3 parsel sayılı mera niteliğindeki taşınmaz hakkında tapu iptali ve tescil istemiyle dava açıldığı belirtilmiş ise de, Mahkemece yapılan tüm araştırmalara rağmen böyle bir taşınmaz kaydına rastlanmadığı ve dosya içerisine herhangi bir maddi hata dilekçesi de sunulmadığı anlaşılmakla, bu taşınmaz yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken aksi yönde gerekçelerle ret kararı verilmesinin isabetsiz olduğunu yine, ...'nün tüzel kişiliği bulunmayıp, Hazineyi temsilen davada yer aldığından, gerekçeli karar başlığında Hazineyle birlikte ayrıca davalı olarak gösterilmesine gerek bulunmadığı belirtilerek İlk Derece Mahkemesi kararının HMK'nın 353/1-b.(2) maddesi gereğince kaldırılmasına, dava konusu 163 ada 1 parsel taşınmaz hakkında açılan davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine, 296 ada 3 parsel sayılı taşınmaz hakkında karar verilmesine yer olmdığına karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz talebinde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; Yerel Mahkeme ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek istinaf dilekçelerinde ki taleplerini tekrar ile ret kararının hükmen bozulmasını talep etmiştir.
3.Gerekçe
3.1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro öncesi nedenlere dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Gümüşhane ili, Kürtün ilçesi, Beytarla köyünde yapılan kadastro çalışmaları sonucunda 163 ada 1 parsel sayılı 339.315,39 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, kadim kullanıma dayalı olarak köy orta malı yaylak vasfıyla tespit edilip ve mahsus siciline kaydedilmiştir.
Her ne kadar davacılar vekili tarafından dava dilekçesinde 296 ada 3 parsel sayılı taşınmazın dava konusu edildiği belirtilmiş ise de, dosyadaki Tapu Müdürlüğü ve Kadastro Müdürlüğü nezdinde yapılan araştırmalar sonucunda söz konusu ada ve parsel numarasıyla kayıtlı herhangi bir taşınmaz bulunmadığı belirlenmiştir.
3.2. İlgili Hukuk
TMK'nın 599. maddesi hükmü uyarınca miras; murisin ölümüyle ve terekenin açılmasıyla mirasçılarına geçer ve mirasçılar terekedeki mallar (menkul- gayrimenkul) üzerinde bu tarih itibariyle hak sahibi olurlar.
TMK'nın “Miras ortaklığı” başlıklı 640. maddesinde de; “Birden çok mirasçı bulunması halinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir.
Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler.
Mirasçılardan birinin istemi üzerine sulh mahkemesi, miras ortaklığına paylaşmaya kadar bir temsilci atayabilir.
Mirasçılardan her biri, terekedeki hakların korunmasını isteyebilir. Sağlanan korumadan mirasçıların hepsi yararlanır…” hükmü öngörülmüştür.
Tereke (miras ortaklığı) TMK'nın 701 ve devam eden maddeleri uyarınca elbirliği (iştirak) mülkiyetine tâbidir.
Elbirliği mülkiyeti, yasa veya yasada gösterilen sözleşmeler uyarınca, aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olmaları durumudur. TMK'nın 701-703. maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da bulunmamaktadır. Mülkiyet, bir bütün olarak ortakların hepsine aittir. Başka bir deyişle, ortaklık tasfiye ile sona erinceye kadar ortaklardan her birinin ayrı bir mal veya hakkı olmayıp, hak sahibi ortaklıktır.
Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet türünde malikler, mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu ilke TMK'nın 701. maddesinde “...Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir.
TMK'nın 702/2. maddesi, “Kanunda veya sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça, gerek yönetim, gerek tasarruf işlemleri için ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerekir” hükmünü taşımaktadır. Ne var ki bu kural, uygulamada yumuşatılarak, Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 11.10.1982 tarihli ve 1982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla, bir ortağın tek başına dava açabileceği; ancak, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığıyla davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir.
TMK'nın 702/4. maddesinde “...ortaklardan her biri, topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabilir. Bu korumadan bütün ortaklar yararlanır...” hükmü öngörülmüştür. Buna göre; olağan koruma eylemleri ve buna bağlı olarak onarımlar, mahsullerin toplanması bozulacak olanların satılması, acele olarak yapılması zorunlu bulunan işlemin yerine getirilmesi ile istihkak, el atmanın önlenmesi, tapu sicilinde hak sahipliğinin saptanması gibi taksimi mümkün olmayan talepler, ortaklardan her biri tarafından dava yoluyla ileri sürülebilir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun (HGK) 20.03.2013 tarihli ve 2012/8-861E.,2013/391 K.; 05.10.2016 tarihli ve 2014/14-1243 E., 2016/958 K. sayılı kararları).
TMK'nın 702/2. maddesinde sözü edilen terekeye ait haklar üzerinde tasarruf söz konusu ise, ortakların oybirliği ile karar vermeleri maddenin açık hükmü gereği olduğundan, tasarruf işlemi niteliğindeki tapu iptali ve tescil davasının tüm mirasçılar tarafından birlikte açılması veya terekeye temsilci atanması ve bu yolla davanın yürütülmesi gerekir. Bir mirasçı tüm mirasçılar adına tek başına dava açabilirse de, böyle bir davayı yalnız başına yürütemez. Bu durumda davanın hemen reddedilmeyip, diğer mirasçıların davaya katılımlarının veya muvafakatlerinin sağlanması ya da terekeye temsilci atanması için davacıya uygun süre verilmesi gerekmektedir. Ne var ki, dava halefiyet esasına göre tereke adına değil de kendi miras payı için açılmış ise tüm mirasçıların onayının alınmasına gerek bulunmamaktadır. Bir ya da bir kısım mirasçı terekeye ait bir mal veya alacaktan yalnız kendi payına düşen kısım için yalnız kendi adına dava açarsa, bu dava dinlenemeyecektir. Böyle bir dava diğer mirasçıların paylarını kapsamadığından ve aynı zamanda onlar adına da açılmadığından, davaya diğer mirasçıların katılmasına (icazet vermesine) olanak yoktur.
Diğer bir anlatımla, öteki mirasçıların davaya katılmalarının sağlanması veya yöntemine uygun biçimde muvafakatlerinin alınması, ya da miras ortaklığına bir mümessil tayin edilerek onun huzuru ile davaya devam edilmesi mümkün değildir ve davanın reddi gerekir. Aynı nedenle, tereke temsilcisi de, bir mirasçının yalnız kendi payı için açmış olduğu davaya icazet verip davayı devam ettiremez. Yargıtay’ın yerleşik uygulaması ve öğretinin görüşü bu yöndedir (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı 2001, C.1, s. 984 vd). ( aynı yönde Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun (HGK) 16.03.2021 tarihli ve 2017/16-465 E.,2021/262 K. sayılı kararı)
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın (IV./3.) numaralı bendinde yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararında dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye göre, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; davacılar vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 370 inci maddesi uyarınca ONANMASINA, aşağıda yazılı 26,30 TL bakiye onama harcının temyiz edenden alınmasına, 15/06/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.