Logo

1. Hukuk Dairesi2021/4795 E. 2022/5074 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro çalışmaları sonucu tapuda ambar olarak görünen yerde bulunan iki katlı evin mülkiyetinin kime ait olduğu ve taraflar arasında taksim yapılıp yapılmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, taraf tanıklarının dinlenmeden ve davacıya tanıklarını bildirmesi için süre verilmeden eksik inceleme ile hüküm kurulduğu gözetilerek bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - MÜDAHALENİN MEN-İ - MUHDESAT AİDİYETİNİN TESPİTİ

Taraflar arasındaki müdahalenin men-i, muhdesat aidiyetinin tespiti ile tapu iptali ve tescil davasında bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın reddine ilişkin verilen karar süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.

I. DAVA

Davacı ... dava dilekçesinde özetle, kadastro çalışmaları sonucu adına kayıtlı 280 ada 17 parsel sayılı taşınmazın bir kısmının 280 ada 16 parsel sayılı taşınmazda kaldığını, 280 ada 16 parsel sayılı taşınmaz üzerinde tapuda yazdığı şekilde ambar bulunmayıp kendi yaptığı iki katlı ev bulunduğunu ve bu evin alt katının bir odası hariç kendisine ait olduğunu, davalı tarafından bu eve girmesinin engellendiğini ileri sürerek 280 ada 16 parsel sayılı taşınmazın tapusunun kısmen iptali ve adına tescili ile davalının müdahalesinin önlenmesi ve muhtesat aidiyetinin tespitini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı cevap dilekçesinde ve yargılama sırasındaki beyanlarında özetle, dava konusu taşınmaz üzerindeki 2 katlı evin alt katının tamamını kendisinin 1980 yılında yaptırdığını, alt katta davacının herhangi bir hakkı olmadığını, üst katın ise davacıya ait olduğunu, açılan davayı bu hali ile kabul ettiğini belirterek, alt katın kendi adına üst katın davacı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Akkuş Asliye Hukuk Mahkemesinin 24/02/2015 tarihli 2014/134 Esas 2015/7 Karar sayılı kararıyla davanın reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı temyiz talebinde bulunmuştur.

2.Bozma Kararı

Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 05/07/2017 tarihli 2015/11748 Esas, 2017/5189 Karar sayılı kararıyla "Mahkemece, davacının tek bir dava dilekçesiyle müdahalenin men-i, tapu iptali ve tescil ile muhtesat aidiyetinin tespiti istemiyle açtığı davada başvuru harcının her bir talep için ayrı ayrı yatırılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiğini ancak mahkemenin kabulünün dosya kapsamına uygun düşmediğini,

davacının dava dilekçesi içeriğine göre hesaplanan 25.20 TL başvurma harcı, 25.20 TL peşin harç ve 771,50 TL gider avansı olmak üzere toplamda 821,90 TL masrafı davasını açarken yatırdığını, Tapu iptali ve tescil ile muhtesatın tespitine ilişkin davalar yönünden davacıdan harç alınmadığı sadece meni müdahale istemi yönünden harç alındığı, davacıdan, hangi talep için ne kadar harç yatırılması gerektiğine ilişkin araştırma yapmasının beklenemeyeceğini, Davacının dava açarken toplam 821,90 TL masrafı mahkeme veznesine depo ettiğine göre, davacının her bir istemi yönünden dava açma iradesi gösterdiğinin kabulü gerektiğini, Kaldı ki, mahkeme tarafından da her bir talep için ayrı ayrı harçlandırma yapılmış gibi eksik harçla davanın yürütülüp yargılama boyunca harç ikmal ettirilmediğinden artık mahkeme tarafından davacının yatırması gereken harç miktarı belirlenerek davacı tarafa bildirimde bulunulması ondan sonra sonucuna göre karar verilmesi gerektiği" gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.

3. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Akkuş Asliye Hukuk Mahkemesinin 11/02/2020 tarihli 2017/227 Esas 2020/36 Karar sayılı kararıyla; muhdesat aidiyetinin tespiti davasının açılabilmesi için güncel hukuki yarar kabul edilen, derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumların olmadığı ve bu nedenle dava şartı eksikliği bulunduğu gerekçesiyle davacının muhdesatın aidiyetinin tespitine ilişkin talebinin usulden reddine, dava konusu taşınmazların tarafların babasından kaldığı, bu taşınmazları sağlığında çocukları arasında paylaştırmadığı, babanın vefatından sonra çocuklarının yörede yapılan kadastro çalışmaları sırasında kendi aralarında taksim yaparak yerleri adlarına yazdırdıkları, dava konusu taşınmazın fen bilirkişi raporunda belirtilen 92,60 m2'lik alanın davacının taşınmazına ait olduğuna ilişkin iddiasını dinlenen tanık beyanlarıyla ispatlayamadığı, ayrıca yine bu iddiasına yönelik olarak sunulan başka bir delilinin de olmadığı, yapılan tahkikat neticesinde davacının davaya konu taşınmazın fen bilirkişi raporunda belirtilen kısmının kendisine ait olduğuna, bu taşınmaz parçasına ve davalının taşınmazı üzerinde bulunan tapu kayıtlarında ambar olarak geçen ancak fiilen iki katlı ev olarak kullanılan yere ilişkin bir el atmasının olduğuna dair ve bu evin ikinci katının kendisi adına yazılması gerektiği yönündeki iddiasını ispatlar somut, inandırıcı, kesin bir delil ibraz edememiş olması nedeni ile davasını ispatlayamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl dosya davacı vekili temyiz talebinde bulunmuştur.

5.Temyiz Nedenleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle, mahkeme tarafından tüm taleplerinin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, açtıkları davanın tanık beyanları ve davalı tarafın keşifteki kabul beyanı ile ispatlamalarına rağmen ret kararı verildiğini, dava konusu edilen taşınmaz bölümünü davacının kullandığını bütün mahalli bilirkişilerin belirttiğini, davalı tarafın ise asıl taksim iddiasını ispatlayamadığını, hiçbir delil sunmadığını,mahkemenin davanın hukuki niteliğinde de hatalı karar verdiğini, taşınmaz üzerinde iki katlı ev bulunmasına rağmen kadastro sırasında sanki ambar varmış gibi beyanlar hanesine taşınmaz üzerindeki ambar Tufan evlatları Ahmet ve ...’e aittir şeklindeki şerhin taşınmaz üzerindeki evin alt katının bir odası hariç kalan kısmı ile üst katın davacıya, alt kattaki tek odanın davalı tarafa ait olduğu şeklinde düzeltilmesini talep ettiklerini bu talebin muhdesat aidiyeti talebi olmadığını zaten var olan şerhin değiştirilmesini istediklerini belirterek ve resen görülecek sebeplerden dolayı mahkemenin ret kararının bozulmasına karar verilmesini istemiştir.

6.Gerekçe

6.1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan muhdesatın aidiyeti, müdahalenin meni, tapu iptali ve tescili istemine ilişkindir.

Kadastro sonucu Gökçebayır köyü çalışma alanında bulunan 280 ada 16 parsel sayılı 4.708,79 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz üzerindeki ambarın 1/2 payının davacı ...’e ait olduğu beyanlar hanesine yazılarak irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı ... adına tespit ve tescil edilmiş, 13.12.2013 tarihinde 280 ada 19, 20 ve 21 parsel ve sırasıyla 1.351,76, 1.668,03 ve 1.689 metrekare yüzölçümle ifraz edilmiştir.

Bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur (4721 s.lı TMK 684/1 m). Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere kalıcı yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer (TMK 718 m). 22.12.1995 tarih ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi Eşya Hukuku'nda, muhdesattan, bir arazi üzerinde kalıcı yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir. Muhdesat, şahsi bir hak olup (TMK 722, 724, 729 m.ler), sahibine arazi mülkiyetinden ayrı bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak bahşetmez. Taşınmaz üzerindeki kalıcı yapı, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Açıklanan bu ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez.

6.2. İlgili Hukuk

Anayasa 36. maddesi “Herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı merciileri önünden davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.

Hiçbir Mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesi (1)- Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgililere, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.

(2) Bu hak; a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını,

b) Açıklama ve ispat hakkını,

c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerir

6100 sayılı HMK’nın 190/1. maddesinde, “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.”

4721 sayılı TMK’nın 6. maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.”

6100 sayılı HMK’nın 106/ (2) maddesinde “Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır”

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 15. maddesi "Tapuda kayıtlı taşınmaz malların malikleri veya bunların mirasçıları arasında, tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malların ise on dördüncü madde gereğince belirlenen zilyetleri arasında taksim edildikleri belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanları ile sabit olduğu takdirde bu mallar taksim gereğince zilyetleri adına tespit olunur.” hükümlerini içermektedir.

Öte yandan, tanık delili, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 240 ile 266. maddeleri arasında düzenlenmiş olup HMK’nın 240/2 maddesinde; ''Tanık gösteren taraf, tanık dinletmek istediği vakıayı ve dinlenilmesi istenen tanıkların adı ve soyadı ile tebliğe elverişli adreslerini içeren listeyi mahkemeye sunar...” hükmüne yer verilmiştir.

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 19. maddesi - Tapuda kayıtlı taşınmaz malın zilyet lehine tespitinde, mevcut ve her türlü takyid ile sınırlı ayni haklar saklı tutulur. Eski tapu kayıtlarındaki bu tür hak ve mükellefiyetler, kadastro tutanağında belirtilerek yeni kütüklere aynen geçirilir.

Taşınmaz mal üzerinde malikinden başka bir kimseye veya paydaşlarından birine ait muhdesat mevcut ise bunun sahibi, cinsi, ihdas tarihi ve iktisap sebebi belirtilerek tutanağın ve kütüğün beyanlar hanesinde gösterilir.

Tarafların muvafakatı halinde kadastro teknisyenleri veya kadastro komisyonu ikili kullanmayı anlaşmaları çerçevesinde tek mülkiyete dönüştürebilir.

6.3. Değerlendirme

Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır.

Hemen belirtmek gerekir ki, iddia ve savunma hakkı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun hukuki dinlenilme haklı başlıklı 27. maddesi ile usul hukukumuza yansıtılmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında davanın taraflarının kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları belirtildikten sonra maddenin ikinci fıkrasında bu hakkın "açıklama ve ispat hakkı"nı da içerdiği vurgulanmıştır. Davanın taraflarının usul hukuku hükümlerine aykırı olarak açıklama ve ispat hakkını kullanmalarının kısıtlanması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurur.

Somut olaya gelince, davacı taraf delil listesinde tanık deliline açıkça dayanmış, ancak mahkemece tanık listesini sunması için davacı tarafa usulüne uygun süre verilmemiş, bir başka ifade ile iddiasını tanıkları ile kanıtlaması için olanak tanınmamıştır. Yine, davalı tarafından delil listesinde tanık deliline dayanılarak Rasim Demir, Ali Demir ve Saffet Yanar isimli kişiler tanık olarak bildirilmiştir. Ancak davalının tanıkları nedensiz yere dinlenmemiş, dinlenmeme sebepleri de gerekçelendirilmeden neticeye gidilmiştir.

Hal böyle olunca, davacı tarafa tanık isimlerini bildirmesi için usulüne uygun süre verilmesi, bildirilmesi halinde yeniden keşif yapılmak suretiyle davacı ve davalı tanıklarının dinlenerek özellikle çekişmeli bölümün taksimde kime kaldığı, kimin nasıl zilyet olduğu, zilyetliğin asli mi, feri mi olduğu, evi kimin ne zaman yaptığı, davacı tarafın kullanımına engel olunup olunmadığı hususlarına ilişkin beyanlarının alınması, ondan sonra toplanan ve toplanacak deliller bir bütün halinde değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

V. SONUÇ

Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22/06/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.