"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ : TOSYA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın, davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; kesin karara karşı istinaf yoluna müracaat edilemeyeceği gerekçesiyle başvurunun usulden reddine dair verilen karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü;
I. DAVA
Davacı dava dilekçesinde; Kastamonu ili, Tosya ilçesi, Evin yeri Mevkii, 144 ada, 20 parselde kayıtlı 271,14 m² miktarında, ahşap ev ve bahçe vasfında taşınmazı bulunduğunu, bu taşınmazın babasından kaldığını, 2009 yılı içinde yokluğunda köylerinde yapılan kadastro çalışmaları esnasında taşınmazının kuzey, doğu ve batı sınırlarında hatalı ölçüm yapıldığını, batı sınırından yaklaşık 110 cm eninde ve 30 metre boyunda 35 m²'lik kısmın davalılara ait 16 ve 18 no.lu parsellerden, doğu sınırından 1,6 metre eninde ve 30 metre boyunda yaklaşık 48 m²'lik kısmın davalılara ait 21 no.lu parselden, kuzey sınırından ise 75 cm eninde ve yaklaşık 11 metre boyunda yaklaşık 8,5 m²'lik kısmın 21 no.lu parselden iptal edilerek kendisine ait 20 no.lu parsele eklenmek sureti ile tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar cevap dilekçesi sunmamıştır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Tosya Asliye Hukuk Mahkemesinin 30/05/2019 tarihli ve 2018/369 E., 2019/242 K. sayılı kararıyla;
1-Davacının ... ve ... yönünden açılan davasının pasif husumet yokluğundan reddine;
2-Diğer davalı ve dahili davalılar yönünden açılan davanın kısmen kabulü ile; davaya konu Kastamonu ili Tosya ilçesi Yağcılar köyünde bulunan 144 ada 16, 20 ve 21 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile;
A)Fen bilirkişisi Eşref Kalkan tarafından tanzim olunan 18.04.2019 havale tarihli raporun ekinde yer alan krokide 16A ile gösterilen 4,93 m2 lik kısmın davaya konu aynı yerde kain 144 ada 16 parselden ifrazının ardından kalan 183,39 m2 lik kısmın davalılar ... ve ... ile müteveffa ... adına tapu kaydındaki hisseleri oranında aynı adanın aynı parsel numarası verilmek sureti ile aynı vasıfla tapuya kayıt ve tesciline;
B)Fen bilirkişisi Eşref Kalkan tarafından tanzim olunan 18.04.2019 havale tarihli raporun ekinde yer alan krokide 21B ile gösterilen 4,60 m2 lik kısmın davaya konu aynı yerde kain 144 ada 21 parselden ifrazının ardından kalan 885,80 m2 lik kısmın dahili davalılar ... mirasçıları adına miras hisseleri oranında aynı adanın aynı parsel numarası verilmek sureti ile aynı vasıfla tapuya kayıt ve tesciline;
C)Fen bilirkişisi Eşref Kalkan tarafından tanzim olunan 18.04.2019 havale tarihli raporun ekinde yeralan krokide 16A ile gösterilen 4,93 m2 lik kısmın ve 21B ile gösterilen 4,60 m2 lik kısmın davaya konu aynı yerde kain 144 ada 20 parsel sayılı taşınmaz ile tevhidi sureti ile; aynı adanın aynı parsel numarası verilerek ve aynı vasıf ile tapuya kayıt ve tesciline;
D)Davacının fen bilirkişisi Eşref Kalkan tarafından tanzim olunan 18.04.2019 havale tarihli raporun ekinde yeralan krokide 18A ile gösterilen 4,03 m2 lik kısma ve 21A ile gösterilen 8,37 m2 lik kısma ilişkin davasının reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
Tosya Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ... istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davacı ... istinaf dilekçesinde; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken kısmen kabul kararı verilmesinin yerinde olmadığını belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 05/03/2020 tarihli ve 2019/1643 E. 2020/304 K. sayılı kararıyla; Tosya Asliye Hukuk Mahkemesinin 30/05/2019 tarihli ve 2018/369 Esas - 2019/242 Karar sayılı kararı, miktar itibariyle kesin olup istinaf kanun yoluna başvurulamayacağından davacının istinaf başvuru dilekçesinin HMK'nın 341/2, 346 ve 352/1 maddeleri uyarınca reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı ... vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesindeki taleplerini tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro öncesi hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Anayasa’nın 36. maddesi’nin 1. fıkrası uyarınca herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı yahut davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir; yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde de herkesin kişisel hak ve yükümlülükleriyle ilgili her türlü iddiasını mahkeme huzuruna taşıma hakkı teminat altına alınmıştır. Mahkeme kararlarına karşı kanun yoluna başvuru hakkı adil yargılanma hakkının saç ayaklarındandır. Bu anlamda mahkemeye erişim hakkı kapsamında uyuşmazlığın etkin şekilde sonuçlandırılması ancak kanun yolu denetimi ile mümkündür. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararlarının denetim mekanizmasını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar, erişim hakkını ihlal edebilir.
3.2.2. 28/07/2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 22/07/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanun’un 53. maddesi ile 3402 sayılı Kanun’a eklenen Ek 6. maddesi ile "kadastro mahkemesinin veya askı ilan süresinden sonra, kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan davalarda genel mahkemelerin verdiği kararlar ile orman kadastrosuna ilişkin davalarda bu mahkemelerce verilen kararlara karşı, miktar ve değere bakılmaksızın 12/01/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun hükümlerine göre istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulabilir." hükmü getirilmiştir.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Bahsi geçen 7251 sayılı Kanun’un 53. maddesi ile 3402 sayılı Kanun’a eklenen Ek 6. maddesinin gerekçesinde de açıkça belirlendiği üzere, bu madde ile mevzu davaların mülkiyet hakkına doğrudan tesirinden ötürü ehemmiyeti gereği miktar ve değerine bakılmaksızın kanun yolu incelemesine tabi tutulması suretiyle etkin denetim mekanizması oluşturulması amaçlanmıştır.
3.3.2. Anayasa ve AİHS ile güvence altına alınan adil yargılama hakkı kapsamında mahkeme kararlarına karşı kanun yolu başvurusunda bulunma hakkı, hukuki belirlilik ilkesi, etkin denetim mekanizmasının oluşturulması gayesi ve 7251 sayılı Kanun’un 53. maddesi ile 3402 sayılı Kanun’a eklenen Ek 6. maddesinin düzenleme amacı bir arada değerlendirildiğinde, tereddüte yol açan usul hükümlerinin aşırı şekilci olarak uygulanması neticesinde yasal denetim yollarının kullanımı önemli ölçüde etkileneceğinden, kanun yolu başvuru aşamalarının süren usul işlemlerinden olduğu, hükmün kesinleşinceye kadar geçirdiği derecatın bir bütünü oluşturduğu hususları da göz önüne alındığında, 3402 sayılı Yasa’nın Ek 6. maddesinin henüz kanun yolu aşamasında olan dava dosyalarına, yürürlük tarihinden bağımsız olarak sirayet edeceği hususunun tereddütsüz olduğu anlaşılmaktadır.
3.3.3. Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesince dava değerinin kesinlik sınırı altında olduğu ve kesin karara karşı istinaf talebinde bulunulamayacağı gerekçesiyle istinaf talebinin reddine karar verilmiş olması yukarıda değinilen yasal düzenlemeye aykırıdır.
3.3.4. Şu halde, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken dava değeri nedeniyle istinaf talebinin reddine karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ
Yukarıda açıklanan nedenlerle Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin istinaf talebinin reddine dair kararının BOZULMASINA, HMK’nın 373. maddesi uyarınca istinaf incelemesi yapılması amacıyla dosyanın Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene iadesine, 26/09/2022 tarihinde kesin olmak üzere oyçokluğu ile karar verildi.
(Muhalif)
-MUHALEFET ŞERHİ-
Dava, kadastro öncesi sebebe dayalı asliye hukuk mahkemesinde açılmış tapu iptal-tescil davasıdır.
İlk Derece Mahkemesince verilen kararın istinaf talebi, değer itibariyle istinaf sınırının altında olduğu gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesince reddedilmiştir.
Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık, temyiz incelemesine konu kararın değer itibariyle verildiği anda kesin olup olmadığı, bir başka ifadeyle istinaf incelemesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Temyize ve istinafa ilişkin hükümler 6100 sayılı HMK da düzenlendiğine göre aynı yasanın 448. maddesi “Zaman bakımından uygulanma” başlığıyla “ Bu kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır.” demektedir.
Diğer yandan 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun Ek madde 6 ise “…kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan davalarda genel mahkemelerin verdiği kararlar …..miktar veya değerine bakılmaksızın 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulabilir.” şeklindedir. Söz konusu bu düzenleme 22.07.2020 tarihli 7251 sayılı Yasanın 53. maddesi ile getirilmiştir. Yürürlük tarihi ise 28.07.2020 tarihidir.
6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi ise “ Bölge adliye mahkemelerinin …göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur…” şeklinde düzenlenmiştir.
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427/2.maddesi ise “ miktar veya değeri birmilyar lirayı geçmeyen taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir.” demek suretiyle gayrımenkullere ilişkin uyuşmazlıklarda değere bakılmaksızın temyiz yolunun açık olduğu belirtilmiştir.
HMK’nın İstinaf Yoluna Başvurulabilen Kararlar başlıklı 341. maddesinin 2. fıkrası ise “Miktar veya değeri 10.280 Türk Lirasını (bu tutar dahil) geçmeyen mal varlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir” demek suretiyle istinaf sınırını belirlemiştir.(miktar güncellenmiştir) Bu miktarın her yıl yeniden değerleme suretiyle arttırıldığı izahtan varestedir.
Bölge adliye mahkemeleri bilindiği üzere 20.07 2016 tarihinde faaliyete başlamıştır.
Bu yasal düzenlemeler karşısında çözümlenmesi gereken husus; Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçtiği 20.07. 2016 ile Kadastro Yasası'nın ek 6. maddesinin yürürlüğe girdiği 28.07. 2020 tarihi arasında hüküm altına alınan uyuşmazlıklar açısından ek 6. maddenin uygulanıp uygulanmayacağı, bir başka ifade ile verildiği anda kesin olan bu kararlara karşı temyiz yolunun mümkün olup olmadığı hususudur.
Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçtiği tarihten sonra 1086 sayılı HUMK’un 427/2 maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığı, yine 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. Maddesinin açık hükmüdür. 6100 sayılı Yasada temyiz sınırı için gayrımenkuller açısından bir ayrım yapılmamıştır.
3402 sayılı Yasanın ek 6. maddesinin geriye yürüyeceğine dair herhangi bir düzenleme de yapılmamıştır. Genel kural, özel hukuk yargılamasına ilişkin kanun hükümlerinin yürürlük tarihinden sonra sonuç doğurmasıdır.
Verildiği anda değer itibariyle istinaf veya temyiz sınırının altında kalan kararların o anda kesinleştiğinde ise şüphe bulunmamaktadır. Bir kararın kesinleşmesi, ya verildiği anda miktar itibariyle kanun yoluna kapalı olması, veya kanunda açıkça kesin olduğunun belirtilmesi nedeniyle, ya da kanun yolları tüketilmek suretiyle olur. Verildiği anda kesin olan hüküm bakımından artık yargılama bitmiştir. Yargılama süreci biten bir uyuşmazlık için temyiz incelemesi mümkün değildir. Kesinlik, yargılamanın devamına engel bir durumdur. Hüküm, verildiği anda kesin olduğu için artık tamamlanmış bir usulü işlem söz konusudur. Bu nedenle HMK'nın 448. maddesi gereğince Kadastro Kanunu’nun ek 6. maddesinin tamamlanmış işlemlere uygulanması mümkün değildir. Ayrıca kesin olan bu kararın lehine olan taraf bakımından usulü kazanılmış hak doğuracağı da unutulmamalıdır. Usulü kazanılmış hak ilkesi kamu düzeninden olup usul hukukunun en önemli, en temel ilkelerinden biridir.
Prof. Dr. Baki Kuru “ Miktar veya değeri temyiz (kesinlik) sınırını geçmeyen menkul (taşınır) mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir.” (HUMK hükümlerine göre) derken Hukuk Muhakemeleri Usulü 2001 Altıncı baskı 4981.sayfasında “ Kanundan ötürü verildiği anda kesin olan bir karar temyiz edilirse, temyiz talebi (esasına girilmeden) mesmu olmadığından dolayı reddedilir. Fakat, Yargıtay, böyle bir (kesin) kararı yanlışlıkla bozarsa, bu bozma kararı ve mahkemenin bundan sonra yaptığı işlemler geçersizdir (yok sayılır)” demektedir. Bu nedenlerle sayın çoğunluğun değere bakılmaksızın kanun yolu denetimi yapılması gerektiği yönündeki görüşüne katılmıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 36. maddesi ile düzenlenen “Hak arama hürriyeti”nin somut olayla ilgisi bulunmamaktadır. Sayın çoğunluk, dava değerinin düşük olması nedeniyle kanun yolunu kapatan HMK hükümlerinin Anayasa’ya aykırı olduğunu düşünüyorsa öncelikle Anayasa Mahkemesine iptal başvurusu yapması gerekir. Aksi halde halen yürürlükte bulunan veya uygulama tarihinde yürürlükte bulunan yasanın şu veya bu gerekçelerle uygulanmaması keyfilik sonucunu doğuracaktır. Diğer yandan kanun yolu denetiminde sınır getiren tüm yasa maddeleri için aynı uygulamaya gidilmesi halinde bütün kararlara karşı kanun yolu denetimi açılacak ki bunun kabulü mümkün değildir.
Somut uyuşmazlığa gelince, taşınmazın değerinin davacı tarafından 10.000 TL olarak gösterildiği, keşfen değerin 152 TL olarak belirlendiği, Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf başvurusunun değerden reddedildiği, Temyiz talebinin ise ek karar ile değerden reddedilmediği, Bölge Adliye Mahkemesinin, istinaf talebinin değer yönünden reddine ilişkin kararın temyize geldiği dosya kapsamıyla sabittir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, eldeki dava bakımından taşınmaz değerinin istinaf inceleme sınırının altında olması nedeniyle Bölge Adliye Mahkemesi kararı doğru olmakla birlikte, değerin düşük olması nedeniyle temyiz sınırının altında kaldığı için Bölge Adliye Mahkemesince ek karar ile temyiz talebinin reddine karar verilmesi gerekirken bu yönde bir karar verilmemiş ise de Temyiz Merciince de temyiz incelemesinin değerden reddedilebileceği gözetilerek, temyiz talebinin değerden reddine karar verilmesi gerekirken farklı gerekçeyle kararın bozulması yönünde oluşan sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum.