"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Kangal Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen kadastro öncesine dayalı tapu iptal ve tescil davasının kabulüne dair verilen karar hakkında Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; Bölge Adliye Mahkemesince davanın esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; Sivas ili, Kangal ilçesi, Alacahan ... Mahallesi mevkii 190 ada 23-24 ve 182 ada 59 parsel sayılı taşınmazların tamamının eşi ... ...'a ait olduğunu, mütevaffa eşinin dava konusu taşınmazlardaki paylarını sağlığında diğer mirasçılardan satın aldığını, dava konusu taşınmazların kadastro tespitinde ... ...'ın mirasçıları adına tescil edilmesi gerekirken kök muris ... ... adına tespit ve tescil edildiğini, davalılar dışındaki tüm mirasçıların miras paylarını devrettiklerini, yalnızca davalıların hisselerini devretmediklerini belirterek davalılar adına paylarının iptali ile ... ...'ın tüm mirasçılarının muvafakatı üzerine dava konusu taşınmazların adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı; davanın zamanaşımına uğradığını, kadastro tespitinin doğru yapıldığını, taşınmazların ... ... adına tescilinin doğru olduğunu, davacı tarafın dayandığı alım-satım senedinin doğru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 06/11/2019 tarihli ve 2018/409 Esas, 2019/501 Karar sayılı kararıyla; keşifte dinlenilen mahalli bilirkişilerin, "dava konusu taşınmazların ... ...'a babasından kaldığını, taşınmazları babasından satın alıp alınmadığını bilmediklerini, dosya içerisinde bulunan alım-satım senedindeki sınırların 190 ada 23 ve 24 parsel sayılı taşınmazlara ait olduğunu, bu senedin doğru olup olmadığını bilmediklerini" beyan ettikleri, davacı tanıklarının, "dava konusu taşınmazların ... ...'a ait olduğunu, bu taşınmazların bu kişiye babasından kaldığını, ... ...'ın, kardeşi ... ...'ın hisselerini satın aldığını, ... ...'ın bir ... olmadığını, alım-satım senedindeki sınırların 190 ada 23 ve 24 parsel sayılı taşınmazlara ait olduğunu, bu senedin doğru olduğunu" belirttikleri, davacı tarafın miras bırakanı ... ...'ın, tüm mirasçılarının, dava konusu taşınmazların davacı adına tescil edilmesine muvafakat ettikleri, eldeki davanın 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 maddesi gereğince 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı, mahalli bilirkişi beyanlarından dava konusu taşınmazların tamamının ... ...'a ait olduğu bu kişiye babasından kaldığı bu kişinin dava konusu taşınmazlardan 190 ada 23 ve 24 parsel sayılı taşınmazları kardeşinden harici satım senedi ile satın aldığı, bu durumun da dosya içerisinde bulunan 18/05/1995 tarihli alım-satım senedi ile sabit olduğu, kural olarak kadastro tespitinden önce tapusuz taşınmazların taşınır mal olarak değerlendirilmesi nedeniyle bu senedin geçerli ve doğru olduğu, 182 ada 59 parsel sayılı taşınmazın da ... ...'a ait olduğu davalı tanıklarının beyanları ile sabit görülerek, dava konusu 182 ada 59 parsel, 190 ada 23 parsel ve 190 ada 24 parsel sayılı taşınmazların davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Nedenleri
Davalılar vekili;taşınmazların söz konusu köy senedi ile uyum sağlamadığını, davada zamanaşımı süresinin geçtiğini, söz konusu köy senedinde bulunan meblağlara ve senedin yapıldığı tarihe bakıldığında mevcut zamana uyarlanması arasında çelişkiler bulunduğunu, müteveffa ... ...'ın ölüm tarihine çok yakın zamanda olan bu köy senedi ile ilgili olarak aile fertlerinin hiç birisinin haberi bulunmadığını, hasta ve yatalak olan müteveffanın bulunduğu eve ve hasta olduğu yere herhangi bir şekilde belirtilen miktarda bir para verilmediğini veya getirilmediğini,kadastro tespitinden itibaren köyde bulunan davacının bu kadar süre içinde dava açmamasının iyi niyetli olmadığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 08/12/2020 tarihli ve 2020/594 Esas, 2020/682 Karar sayılı kararıyla; dosyaya sağlanan tapu kayıtları ve dayanak işlem belgelerinden, dava konusu taşınmazların tarafların ortak murisi ... ... adına kayıtlı iken, 22/12/2017 tarihinde yapılan intikal işlemi ile mirasçılar adına tescil edildiği, 09/01/2018 tarihli işlem ile de, davacının davalılar dışındaki hissedarlar adına olan payları satış suretiyle temlik aldığının görüldüğü, bu temlik işleminde davalıların yer almayıp muristen kalan payların halen üzerlerine olduğunun görüldüğü, dinlenen davacı tanıkları ... ve ..., kök muris ... ...'ın 182 ada 59 parsel sayılı taşınmazı 1965 yılında davacı murisine verdiğini, karşılığında davalıların murisi ... ...'a başka bir yer verildiğini, 190 ada 4 parsel iken ifrazla 190 ada 23 ve 24 parsel olan taşınmazın 1995 yılında davalıların murisi tarafından davacıların murisine devredildiğini, satış senedinin doğru olduğunu ve mahalline uyduğunu beyan ettikleri, mahalli bilirkişiler de taşınmazların kök muristen davacıların murisine kaldığını, davacıların murisinin burayı kullandığını, senetteki sınırların 190 ada 23 ve 24 parsellere uyduğunu beyan ettikleri, davacı ve davalı taraf beyanları, dosyaya sunulan senet, tanık ve mahalli bilirkişi beyanları ve tüm dosya kapsamına göre, 189 ada 52 parsel sayılı taşınmazların, murisin sağlığında davacının murisine verildiği, 190 ada 23 ve 24 parsel sayılı taşınmazlardaki davalılar murisinin hissesinin 18/05/1995 tarihli satış senedi ile davacının murisine devredildiği, taşınmazların ölümüne kadar davacının murisinin zilyetliğinde bulunduğu gerekçesiyle davalılar vekilinin İstinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalılar vekili istinaf dilekçesinde bildirdiği sebepleri tekrar ederek, kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, kadastrodan önceki satış işlemine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190/1. maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir."
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür."
Kadastro Kanunu'nun 15. maddesinde, “Tapuda kayıtlı taşınmaz malların malikleri veya bunların mirasçıları arasında, tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malların ise ondördüncü madde gereğince belirlenen zilyetleri arasında taksim edildikleri belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanları ile sabit olduğu takdirde bu mallar taksim gereğince zilyetleri adına tespit olunur. Taşınmaz mal tapuda kayıtlı olsun veya olmasın, onun ayrılması mümkün bir kısmının veya belirli bir payının, bu Kanunda zilyet lehine kabul edilen sebeplerle iktisabı caizdir. İştirak halinde mülkiyet hükümlerinin söz konusu olduğu hallerde, iştirakçilerinden biri veya birkaçının belirli bir taşınmaz maldaki hissesinin diğer iştirakçilere devir ve temliki; tapulu taşınmaz mallarda yazılı, tapusuzlarda ise her türlü delille ispat edilebilir. Kadastrodan önce hissedarlar veya mirasçılar arasında ayırma veya birleştirme suretiyle taksime konu edilmiş ve sınırları doğal veya yapay işaret ya da tesislerle belirlenmiş taşınmaz malların, imar plânı bulunmayan yerlerde zeminde fiilen oluşmuş sınırlarına göre tespiti yapılır." hükümleri düzenlenmiştir.
Türk Medeni Kanunu'nun 701. maddesinde, “Kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti,elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin ..., ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.”
Türk Medeni Kanunu'nun 702. maddesinde, “Ortakların hakları ve yükümlülükleri, topluluğu doğuran kanun veya sözleşme hükümleri ile belirlenir. Kanunda veya sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça, gerek yönetim, gerek tasarruf işlemleri için ortakların oy birliğiyle karar vermeleri gerekir. Sözleşmeden ... topluluk devam ettiği sürece, paylaşma yapılamaz ve bir pay üzerinde tasarrufta bulunulamaz. Ortaklardan her biri, topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabilir. Bu korumadan bütün ortaklar yararlanır.”
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 973. maddesinde, "Bir şey üzerinde fiilî hâkimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir. Taşınmaz üzerindeki irtifak haklarında ve taşınmaz yüklerinde hakkın fiilen kullanılması zilyetlik sayılır" şeklinde tanımlanmıştır. Bir şeye malik olmayan kimsenin zilyetliği zamanla o şeyin mülkiyetinin kazanılmasını sağlayabilir. Mülkiyetin kazanılma sebeplerinden biri olan zilyetliğin konusu ancak maddi şeylerdir. Zilyetliğin tanımında da görüleceği gibi, zilyetlik olması için bir şeyin bulunması ve ayrıca o şey üzerinde fiili hâkimiyetin kurulması gerekir (İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 04.12.1998 tarihli ve 1996/4 E., 1998/3 K. sayılı kararı).
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 762. maddesinde, taşınır mülkiyetinin konusu “Nitelikleri itibarıyla taşınabilen maddi şeyler ile edinmeye elverişli olan ve taşınmaz mülkiyetinin kapsamına girmeyen doğal güçler” olarak tanımlanmıştır. Bu bakımdan bir yerden diğer bir yere bağımsız olarak, özünde bir değişiklik olmadan taşınabilen her türlü maddi eşya (örneğin otomobil, çanta, koltuk, sandalye, buğday, arpa vs.) satımı taşınır satımı niteliğinde olduğu gibi, taşınmaz mülkiyetine dâhil olmayan veya temellüke (mülk edinmeye) elverişli bulunan elektrik, su, havagazı, doğalgaz gibi tabii kuvvetlerin satımı da taşınır satımı niteliğindedir. Türk Medeni Kanunu'nun 763/1 maddesine göre, taşınır mülkiyetinin nakli için zilyetliğin devri gereklidir. Tapusuz bir taşınmaz satış ve devir bakımından menkul hükmünde sayılır. Türk Medeni Kanunu'nun 763. maddesine göre, bir menkulün mülkiyeti satış ve devir ile alıcısına geçer." hükümleri düzenlenmiştir.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanununun 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalılar vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanununun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 1.478,25 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalılardan alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
13.03.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.