Logo

1. Hukuk Dairesi2021/6607 E. 2022/1383 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacının vekili tarafından yetkisiz ifraz işlemi yapıldığı ve Belediye adına yolsuz tescil yapıldığı iddiasıyla açılan tapu iptali ve tescil davasında, vekalet görevinin kötüye kullanılıp kullanılmadığı ve İmar Kanunu'na uygun kesinti yapılıp yapılmadığı uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Vekilin davacının iradesi dışında taşınmazın büyük bir kısmını belediyeye terk etmesinin vekalet görevinin kötüye kullanılması niteliğinde olduğu ve imar planına göre yasal olarak terk edilmesi gereken miktarın tespiti için uzman bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiği gözetilerek, yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : KAYSERİ BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE

MAHKEMESİ : KAYSERİ 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - BEDEL - ECRİMİSİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil-bedel ile ecrimisil istekli dava sonunda, Kayseri 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 15/10/2020 tarihli 2017/102 Esas 2021/377 Karar sayılı kararıyla davanın reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından istinafı üzerine Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 26/05/2021 tarihli 2021/392 Esas 2021/377 Karar sayılı kararıyla davacının istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin olarak verilen karar süresi içinde davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 22/02/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekilleri Avukat ... ve Avukat ..... ile temyiz edilen davalı ... Belediye Başkanlığı vekili Avukat ... ve ihbar olunan Tapu Müdürlüğü (Hazine) vekili Avukat .... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, maliki olduğu 465 parsel sayılı taşınmazın ifrazının yapılması için 2002 yılında dava dışı öğretim görevlisi ......’dan yardım istediğini, ancak adı geçene herhangi bir vekaletname vermediğini, dava dışı ...... tarafından davalı Belediyeye başvuru yapıldığını ve 09/05/2002 tarihli 636 sayılı Belediye Encümen kararı ile 465 parsel sayılı taşınmazın 7 kısma ifrazının yapılmasına, ifraz sonucu oluşan ve haritada 1 ve 2 ile gösterilen yerlerin arsa olarak maliki adına tescil edilmesine, 3,4,5, A, B harf ve rakamlı yerlerin ise yol ve park vasfıyla 1.000’er TL bedellerle Belediye adına tescil ve terkin edilmesine karar verildiğini, bu işlemin bilgisi dışında yapıldığını, Encümen kararında dava dışı... vekil olarak belirtilmiş ise de, Belediye nezdinde söz konusu işlemleri yapabilmesi için geçerli bir vekaletnamesi olmayan dava dışı...’ın talebinin kabul edilmesi ve bu talep doğrultusunda işlem yapılmasının hukuka aykırı olduğunu, yurt dışında ikamet ettiği için bu işlemlerden sonradan haberdar olduğunu, bir an için geçerli bir vekaletnamenin varlığı kabul edilse dahi, vekalet sözleşmesine aykırı hareket edildiğini, zira vekilin özel yetkili kılınmadıkça taşınmazı devredemeyeceği gibi hak ile de sınırlandıramayacağını, yetkisiz kişi tarafından ifraz işlemi yaptırıldığını, Belediyenin yaptığı ifraz işleminin usul ve yasaya aykırı olduğunu, yasal DOP sınırının gözetilmediğini, ifraza konu edilen taşınmazın büyük bir çoğunluğunun Belediye adına tescil edildiğini, ayrıca taşınmazın ifrazı için öncelikle bir imar düzenlemesi yapılması gerekirken herhangi bir imar düzenlemesi de yapılmadan ifraza geçildiğini, 3,4,5,A,B harf ve rakamlı yerlerin 1.000’er TL bedellerle davalı Belediye adına tescil edilmesine karar verildiği halde bu bedelin de ödenmediğini, anılan harf ve rakamlı yerleri davalı Belediyenin haksız şekilde işgal ettiğini, bu yerlerden kira geliri elde edemediğini ileri sürerek, dava konusu 465 parsel sayılı taşınmazda davalı Belediye adına kayıtlı 3, 4, 5, A, B harf ve rakamlı yerlerin tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline, olmazsa dava tarihi itibarıyla rayiç değerleri tespit edilerek faiziyle birlikte fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000 TL’nin davalıdan tahsiline, dava konusu taşınmazların geriye dönük beş yıllık kira bedeli olarak şimdilik 1.000 TL ecrimisilin faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı Belediye vekili, hak düşürücü ve zamanaşımı sürelerinin geçtiğini, geçerli bir vekaletnameye dayalı olarak dava dışı vekili ... tarafından ifraz işlemlerinin yapıldığını, davacının, Rotterdam Başkonsolosluğunun 01/07/2002 tarihli vekaletnamesi ve Kayseri 3. Noterliğinin 23/09/1998 tarih 46930 yevmiye no’lu vekaletnamesi ile dava dışı ...’i vekil tayin ettiğini, vekil ... tarafından Belediyeye verilen dilekçe ile 465 parselin 7 kısma ifraz edilmesinin ve ifraz sonucu haritada yer alan 1 ve 2 no’lu yerlerin malik adına, 3, 4, 5 no’lu yerlerin park alanı olarak, A ve B harfli yerlerin ise yol olarak terkin edilmesinin istenildiğini, talebe uygun şekilde ifraz işlemi yapıldığını, her ne kadar dava dışı... tarafından da başvuru yapılmış olsa da, dava dışı vekil ...’in talebi üzerine ifraz ve ferağ işlemlerinin yapıldığını, vekaletnamede özel yetki de bulunduğunu, 1.000’er TL’nin usulen gösterilmesi gereken bir bedel olduğunu, ifraz işlemi için bu kısımların terkini zorunlu olup, gerçekte bu kısımların bedel karşılığı Belediyeye satılmasının söz konusu olmadığını, dava konusu taşınmazda İmar Kanunu’nun 18. madde uygulaması değil, rızaen ifraz uygulaması yapıldığını, bu nedenle ifraz işleminde % 40 sınırlaması olmadığını, davalı Belediyenin kötüniyetli olmayıp ecrimisil sorumluluğu da bulunmadığını, Encümen kararının iptali için Kayseri 1. İdare Mahkemesinin 2017/478 Esas sayılı dosyası üzerinden açılan iptal davasının reddine karar verildiğini belirterek, davanın reddini savunmuş; aşamalarda, dava Tapu Müdürlüğüne ihbar olunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesince, yolsuz tescil iddiasına dayalı eldeki davada hak düşürücü süre ya da zamanaşımının söz konusu olmadığı, yapılan tüm işlemlerin davacının iradesine uygun olduğu, sadece davalı Belediyeye sunulan talep evrakındaki imzanın vekil kılınan ...'e ait olmayışının işlemi geçersiz kılmayacağı, zira davacının başından beri amaç ve iradesinin davaya konu taşınmazda cins değişikliği ve ifraz işlemleri yapılmasına yönelik olup, her ne kadar davalı Belediye tarafından, vekil ...'in imzası bulunmayan talep üzerine işlem yapılmış ise de, davacının amaç ve iradesine aykırı olmayacak şekilde yapılan işlemlerin geçerli olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. İstinaf Nedenleri

Davacının, dava dışı...’dan dava konusu taşınmazın İmar Kanunu 18. maddesindeki yasal sınırlar dahilinde ifrazının yapılması için proje çizmesi konusunda yardım istediğini, adı geçenin Belediyeye ifraz için talepte bulunması konusunda yetki veya vekaletname vermediğini, ancak davacının iradesine aykırı şekilde adı geçenin ifraz talebinde bulunduğunu, iradesine uygun olmayan proje ile ifraz istenildiğini, 465 parsel sayılı taşınmazın ifrazı sonucu kendisine iki adet parsel verilip, 5 adet parselin davalı Belediyeye bırakıldığını, dava dışı... ile bir vekalet ilişkisi bulunmadığını, dava dışı vekil ... tarafından ifraz talep edildiğine ilişkin dilekçenin dosyaya davalı tarafından sunulduğunu, ancak bu dilekçedeki imzanın dava dışı ...’e ait çıkmadığını, yani ifraz işlemlerinin resmi şekil şartlarına uygun olarak yapılmadığını, Belediye Encümen kararının yetkisiz kişinin talebi üzerine alındığını, davacının iradesinin İmar Kanunu 18. maddesindeki yasal sınırlar içerisinde ifraz yapılması yönünde olduğunu, ancak mevcut ifraz işlemine göre taşınmazın büyük çoğunluğunun davalıya gittiğini, taşınmazın yalnızca %33’ lük kısmının davacıda kaldığını, kamulaştırma işlemi dahi yapılmadan davalı belediyenin taşınmazın % 67’ lik kısmına sahip olduğunu, fazla DOP kesintisi yapılıp yapılmadığı yönünde bir bilirkişi raporu alınmadığını, dava dışı vekil ...’e bağış yetkisi de verilmediğini, bağış için vekaletnamede özel yetki bulunması gerektiğini, davacının HMK’nin 31. maddesi kapsamında Mahkemece dinlendiğini ancak adeta sorguya çekildiğini ve davacının birtakım yanlış ifadelerde bulunmasına sebebiyet verildiğini, davacıya bir proje teslim edilmediğini, dava dışı...’ın projeyi Belediyeye teslim ettiğini, davacının yaşı itibarıyla yanlış hatırladığını, davacının yasal DOP kesintisi dışındaki bir kesintiye izin vermediğini ve bu yönde bir proje çizilmesini de istemediğini, davalıya devredilen ifraz parsellerinin satış bedellerinin de ödenmediğini, davalı Belediyenin yasal DOP sınırı dışında kesinti yapabilmesi için ya bağış ya da kamulaştırma yoluna başvurması gerektiğini, davanın kabulü halinde davacının, davalı aleyhine sebepsiz zenginleşeceği şeklindeki değerlendirmenin tarafsızlığa gölge düşürdüğünü, değerlendirmelerin hukuki olmayıp kanaate dayalı olduğunu, mülkiyet hakkının korunması gerektiğini belirterek istinaf incelemesinin duruşmalı yapılmasını ve kararın kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 26/05/2021 tarihli 2021/392 Esas 2021/377 Karar sayılı kararıyla; projeyi çizdiren dava dışı...’ın, davalı Belediyeye yaptığı ifraz başvurusunun vekaletsiz iş görme kapsamında olduğu, her ne kadar davacının vekili olan dava dışı ...’e atfen davalı Belediyeye sunulan talep dilekçesindeki imzanın adı geçen vekile ait olmadığı anlaşılmış ise de, davacının dava dışı vekili ...'e Rotterdam Başkonsolosluğundan gönderdiği 01/07/2002 tarihli özel vekaletname ile Melikgazi Tapu Müdürlüğüne başvuru yaptığı, ... tarafından 22/07/2002 tarihli akit tablosu ile davalı Belediyenin 09/05/2002 tarih ve 636 sayılı Encümen kararı uyarınca ifraz, terk, satış ve tescil işlemlerinin yapıldığı, vekil sıfatı bulunmayan dava dışı...'ın davalı Belediyeye başvurarak dava konusu taşınmazı imar parseline dönüştürme talepli işlemlerine davacının icazet verdiğinin anlaşıldığı, davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle HMK'nin 353/1-b-1. maddesi uyarınca davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

İstinaf dilekçesinde ileri sürdüğü itiraz nedenlerini yineleyerek kararın bozulmasını istemiştir.

3.Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık; yolsuz tescil ile vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel ile ecrimisil isteklerine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. Bilindiği üzere, bir davada birden fazla hukuki sebebe dayanılabilir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 11.04.1990 gün ve 1990/1-152 esas, 1990/236 karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere, davada dayanılan maddi olaylar bakımından birkaç hukuki nedenin bir arada gösterilmesinde ilke olarak usul ve yasaya aykırı bir yön yoktur. Böyle bir durumda, önem derecesine göre bu nedenlerin sırayla araştırılıp irdelenmesi gerekir.

3.2.2. Bilindiği üzere; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 705. maddesinde; “Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır.” 1022/1. maddesinde; “ Aynî haklar, kütüğe tescil ile doğar; sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır.”, 1023. maddesinde; “ Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.", 1024/2. maddesinde; “Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur.” düzenlemelerine yer verilmiştir.

Yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler uyarınca, ayni haklar tapu siciline tescil ile doğar ve tescilin hukuki netice doğurabilmesi için de geçerli bir hukuki sebebinin bulunması zorunludur. Bu hususun tapunun illilik prensibinden kaynaklandığı açıktır. Oluşan sicilin hukuken geçerli bir sebebi bulunmadığı takdirde, tescilin yolsuz tescil niteliğini taşıyacağı ve sicilin iptali gerekeceğinde kuşku yoktur.

3.2.3. Bilindiği üzere, Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.

Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

3.3. Temyiz Nedenlerinin Değerlendirilmesi

3.3.1 Somut olayda; davacının vekili olan dava dışı ...’e atfen davalı Belediyeye hitaben yazılan bila tarihli dilekçede, davacıya ait olan dava konusu 465 parsel sayılı taşınmazın 7 kısma ifraz edilmesinin, ifraz sonucu oluşan 1 ve 2 numaralı yerlerin davacı adına, 3, 4, 5 numaralı park yerleri ile A ve B harfi ile gösterilen yerlerin yol olarak davalı Belediye adına terkin edilmesinin istenildiği, tarih ve kayıt numarası olmayan bu dilekçenin sahte olarak düzenlendiğinin davacı tarafından ileri sürülmesi üzerine Mahkemece alınan 28/11/2019 tarihli Adli Tıp Kurumu raporuna göre, anılan dilekçedeki imzanın dava dışı ...’in eli ürünü olmadığının tespit edildiği, davacının vekili sıfatı bulunmayan dava dışı... tarafından davalı Belediyeye sunulan 25/04/2002 tarihli 1759 kayıt numaralı dilekçede, “Maliki bulunduğumuz 465 no’lu parselimizi İmar Kanununun ilgili maddelerince ifraz yaptırmış bulunmaktayız, ekli krokide görülen 1 ve 2 no’lu yerlerin tarafımıza, 3, 4, 5, A, B no’lu yerleri Belediyeye terk etmek istiyorum.” şeklinde talepte bulunulduğu, davalı Belediyenin 09/05/2002 tarihli 636 sayılı Encümen kararında, dava dışı...’ın, davacının vekili olarak belirtildiği ve dava konusu 465 parsel sayılı taşınmazın İmar Kanunu’nun 15 ve 16. maddeleri gereğince 7 kısma ifrazının yapılmasına, ifraz sonucu oluşan ekli haritadaki 1 ve 2 no’lu imar parsellerinin arsa olarak davacı adına tescil edilmesine, haritadaki 3-4-5-A-B harfli ve rakamlı yerlerin ise 1.000’er Lira bedellerle Belediye adına tescil edilmesinden sonra 3-4-5 no’lu yerlerin park, A-B harfli yerlerin ise yol olarak terkin edilmesine karar verildiği, davacının ise anılan Encümen karar tarihinden sonra Rotterdam Başkonsolosluğunun 01/07/2002 tarihli 7504 sayılı vekaletnamesi ile, “dava konusu 465 parsel sayılı taşınmazını İmar Kanunu uyarınca ifraz ettirmeye, bu parselde park ve yolları Melikgazi Belediyesine satmaya, tarla olan cinsini arsaya çevirmeye, ifraz, tevhit, tescil işlemlerini yapmaya, taşınmazı dilediği şartlarla taksim etmeye, cins tashihi yapmaya, parsellerine ayırmaya, tapu memuru önünde takrirler vermeye, almaya, müstakil tapu almaya, başkalarını tevkil ve teşrike yetkili olmak üzere dava dışı ...’i vekil tayin ettiği, tapu müdürlüğünde düzenlenen 22/07/2002 tarihli resmi senede göre; dava konusu 465 parsel sayılı 23.800 m2 miktarlı tarlanın tamamı davacı ... adına kayıtlı iken, vekili dava dışı ... tarafından Rotterdam Başkonsolosluğunun 01/07/2002 tarihli 7504 sayılı vekaletnamesine istinaden, davalı ... Belediyesinin 09/05/2002 tarihli ve 636 sayılı Encümen kararı ve Melikgazi Kadastro Müdürlüğünün 24/06/2002 tarihli fölyesi uyarınca tarla olan cinsinin arsa olarak tashihinden sonra ifraz ve terkinin yaptırılması sonucu oluşan 5444 ada 1 parsel sayılı 4.095,89 m2 miktarlı arsa ile 5445 ada 1 parsel sayılı 3.956,71 m2 miktarlı arsanın davacı adına tescil edildiği, 5443 ada 1, 5447 ada 1, 5446 ada 1 parsel sayılı taşınmazların park vasfıyla, 2717 ve 2718 parsel sayılı taşınmazların yol vasfıyla davalı ... adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.

3.3.2. Yukarıda da değinildiği üzere, bir davada birden fazla hukuki sebebe dayanılması mümkündür. Eldeki davada yolsuz tescil iddiası yönünden yapılan incelemede; davacı, davalı Belediyenin yapmış olduğu ifraz işlemine icazet vermekle birlikte ifraz işlemi sırasında kendisinden fazla kesinti yapıldığını iddia etmektedir. Ne var ki, tescilin dayanağı satış senedinde, davacının yetkili vekilinin imzası bulunduğu anlaşılmakla, işlemin yolsuz tescil niteliğinde olduğunun kabulü mümkün değildir.

Davacının vekalet görevinin kötüye kullanılması iddiasına gelince; davacının yetkisiz vekili dava dışı... tarafından yapılan müracaat üzerine davalı Belediyece alınan Encümen kararına istinaden davacının dava dışı vekili ... tarafından tapuda işlem yapılmış olup, dava konusu kök 465 parsel sayılı taşınmazda davalı Belediye lehine yaklaşık % 67 oranında kesinti yapıldığı görülmektedir. Davacı da bu hususa itiraz etmektedir.

Bilindiği üzere, vekilin, vekil edenin iradesine uygun davranma yükümlülüğü bulunmaktadır.

Hal böyle olunca; dava konusu taşınmazın, İmar Kanunu’nun 16. maddesine göre ifraz edilmesi halinde emsal işlemlerde Belediye lehine ( yol, park ve sair) işlem tarihi itibarıyla alınması gereken miktar uzman bilirkişiye hesaplattırılarak, fazla alınan yer var ise ve halen de Belediye adına kayıtlı ise bu miktarın davacı adına tesciline, kayıtlı değil ise dava tarihindeki rayiç bedelin tahsiline karar verilmesi, bunun sonucuna göre de ecrimisil yönünden bir değerlendirme yapılması gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

VI. SONUÇ:

Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin değinilen yönden yerinde bulunan temyiz itirazının kabulü ile 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1. maddesi uyarınca, Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 Sayılı HMK’nin 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Kayseri 5. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacı vekili içen 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davalıdan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22/02/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.