"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 6. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TERKİN - MÜDAHALENİN MEN'İ VE KAL
Taraflar arasındaki tapu iptali ve terkin, müdahalenin men'i ve kal davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Samandağ 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Adana Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine dair verilen karar, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı Hazine, dava konusu 1067 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisi ve denizin uzantısı olan kumsal sahanın içerisinde kaldığını, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerler kapsamında olduğunu ve özel mülkiyete konu olamayacağını, davalılar adına kayıtlı olan dava konusu taşınmazın halen davalıların kullanımında olduğunu ileri sürerek, davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile davacı Hazine adına tescili, taşınmaza ilişkin müdahalenin men'i ve kal kararı verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
1.Davalılar, ...; dava konusu taşınmazın 1950 yılından beri özel mülkiyete konu olduğunu, kıyı kenar çizgisinin 1976 yılında oluşturulduğunu, Medeni Yasanın yürürlüğe girdiği tarih ile Kıyı Kenar Çizgisi Yasasının yürürlüğe girdiği tarih arasında uzun süre olduğunu, vatandaşın para ödeyerek satın aldığı taşınmazın tapusunun iptali ile Devlet adına tescil edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, taşınmazın değerinin belirlenerek malikine ödenmesi, yargılama gideri ve vekalet ücretinin idare üzerinde bırakılması gerektiğini belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
2.Davalı ...; mirasbırakan babalarının dava konusu taşınmazı tapu kaydına güven ilkesi çerçevesinde 1958 yılında satın aldığını, aradan uzun zaman geçtiğini, öncelikle zamanaşımı nedeniyle davanın reddi gerektiğini, taşınmaz satın alınıdığında kıyı kenar şeridi sınırlaması ve yasağı bulunmadığını, davanın yasal dayanağı olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 14/02/2019 tarihli ve 2017/340 E., 2019/53 K. sayılı kararıyla; Devletin hüküm ve tasarrufu olan yerlerin özel mülkiyete konu olamayacağı, taşınmaz üzerine bina yapılması veya taşınmazın herhangi bir şekilde kullanılması halinde de kullanan kişilerin iyiniyet iddiasında bulunamayacakları, tapu kütüğüne güvenerek deniz kıyısı bir yeri satın almış olan üçüncü kişiler için hiçbir mülkiyet hakkının doğmayacağı, hükme esas alınan bilirkişi raporları ve kum analiz sonuçlarına göre davanın kabulü ile dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptaline, taşınmazın kıyı olarak tapu sicilinden terkinine; dava dilekçesinde tapu iptali ve tescil isteminde bulunulduğu, bu talebe ilişkin kabul kararı verilse dahi karar kesinleşene kadar dava konusu taşınmazın mülkiyetinin davalılara ait olduğu, davacı Hazine'nin yargılama sırasında dava konusu taşınmazda ayni veya şahsi hak sahibi olmadığı, el atmanın önlenmesi ve kal talebi yönünden davacının aktif husumeti bulunmadığı gerekçesiyle aktif husumet yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın parsel numarasının yazımında yapılan yanlışlığın düzeltilmesini, dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisinde kaldığı sabitken, men-i müdahale ve kal taleplerinin reddedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Hazine'nin aktif husumet ehliyeti bulunduğunu, reddedilen talep yönünden davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi, kabul edilen talep yönünden ise davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, karar ve gerekçenin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 06/10/2020 tarihli ve 2019/809 E. 2020/605 K. sayılı kararıyla; meni müdahale ve kâl isteği yönünden davacı Hazine'nin aktif dava ehliyeti bulunduğu, aktif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin yerinde olmadığı, davalılar aleyhine kesinleşmiş mahkeme kararı bulunmadığı, bu nedenle meni müdahale ve kâl talebinin esastan reddine karar verilmesi gerektiği, davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinin, harç ve yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasının 3402 sayılı Kadastro Kanunu gereği olduğu gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun kabulüyle, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-4 ve 353/1-b-2 maddeleri uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, yeniden hüküm kurulmasına, davacının tapu iptali ile terkin talebinin kabulüne, el atmanın önlenmesi ve kal talebi yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın kısmen usul ve yasaya aykırı olduğunu, men'i müdahale ve kal talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiğini, davacı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, davanın 3621 sayılı Kıyı Kenar Kanunu çerçevesinde açıldığını, 3402 sayılı Yasanın 36/A maddesinin uyarlanması sebebiyle vekalet ücretine takdir edilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu bildirip, önceki beyanları tekrarla Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, çekişmeli taşınmazın kıyı-kenar çizgisine göre kıyıda kaldığı iddiasına dayalı tapu iptal ve terkin, müdahalenin men'i ve kal istemlerine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1.Bilindiği üzere T.C. Anayasası'nın ''Kıyılardan Yararlanma'' başlıklı 43. maddesinde ''Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkan ve şartları kanunla düzenlenir.'' denilmektedir.
3.2.2. Öte yandan 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 5. maddesi ile de ''Kıyılar ile ilgili genel esaslar aşağıda belirtilmiştir: Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Kıyılar, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır, Kıyı ve sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Kıyıda ve sahil şeridinde planlama ve uygulama yapılabilmesi için kıyı kenar çizgisinin tespiti zorunludur. Kıyı kenar çizgisinin tespit edilmediği bölgelerde talep vukuunda, talep tarihini takip eden üç ay içinde kıyı kenar çizgisinin tespiti zorunludur. Sahil şeritlerinde yapılacak yapılar kıyı kenar çizgisine en fazla 50 metre yaklaşabilir. Yaklaşma mesafesi ve kıyı kenar çizgisi arasında kalan alanlar, ancak yaya yolu, gezinti, dinlenme, seyir ve rekreaktif amaçla kullanılmak üzere düzenlenebilir. Sahil şeritlerinin derinliği, 4. maddede belirtilen mesafeden az olmamak üzere, sahil şeridindeki ve sahil şeridi gerisindeki kullanımlar ve doğal eşikler de dikkate alınarak belirlenir. Taşıt yolları, sahil şeridinin kara yönünde yapı yaklaşma sınırı gerisinde kalan alanda düzenlenebilir. Sahil şeridinde yapılacak yapıların kullanım amacına bağlı olarak yapım koşulları yönetmelikte belirlenir.'' şeklinde genel esaslar düzenlenmiştir.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dosya içeriğine, toplanan delillere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, kararın (III.) nolu bendinde yer verilen İlk Derece Mahkemesi kararının; kararın (IV./3.) no.lu bendinde yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının dayandığı yasal ve hukuksal gerekçelere göre, dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerinde kaldığı belirlenmekle, tapu kaydının iptali ile tapu sicilinden terkinine dair, tapu iptali ve terkin isteği yönünden yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
3.3.2. Davacı vekilinin vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazlarına gelince; dava konusu taşınmazın evveliyatı kadastro tespiti ile oluşmakla, 3402 sayılı Yasanın 36/A maddesine göre davacı Hazine lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi de doğrudur.
3.3.3. Öte yandan, dava konusu taşınmazın parsel numarası 1067 olduğu halde, Bölge Adliye Mahkemesince kurulan hükümde hatalı olarak 1607 parsel sayılı taşınmaz yazılması doğru değil ise de, bu husus mahallinde düzeltilebilir maddi hata niteliğinde olduğundan değinilmekle yetinilmiştir.
3.3.4. Davacının men'i müdahale ve kal isteğine gelince; bilindiği üzere tapu malikinin müdahalenin men'i ve kal isteme hakkı bulunmaktadır. Görülen davada tapu iptali ve terkin isteği kabul edildiğine göre müdahalenin men'i ve kal talebinin de kabul edilmesi gerekirken, yazılı şekilde müdahalenin men'i ve kal talebinin reddedilmiş olması doğru değildir.
VI. SONUÇ:
1.Kararın (V/3.3.1.) ve (V/3.3.2.) no.lu bentlerinde açıklanan nedenlerle; davacının değinilen yönden yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun değişik 13. maddesinin j. bendi gereğince davacı Hazineden harç alınmasına yer olmadığına,
2.Kararın (V/3.3.4.) nolu bendinde açıklanan nedenlerle; davacının değinilen yön itibariyle yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 371/1-a maddesi uyarınca Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK’nın 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 10/03/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.