"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-İPOTEĞİN TERKİNİ MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, ipoteğin terkini, maddi ve manevi tazminat istekli dava sonunda Lüleburgaz 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 27/04/2021 tarihli 2021/110 Esas, 2021/179 Karar sayılı karar, yasal süre içerisinde davacı vekili ile davalı ... tarafından temyiz edilmiş olup; davacı vekili tarafından temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması istenilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 22/02/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ... vekili Avukat...... geldi. Davetiye tebliğine rağmen başka gelen olmadı. Yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, kayden maliki olduğu 163 ada 5 parsel sayılı taşınmazdaki 4 no’lu bağımsız bölümün vekili davalı oğlu ... tarafından vekâlet görevi kötüye kullanılmak suretiyle diğer davalı ... ...’a satış suretiyle temlik edildiğini, satıştan haberi olmadığı gibi kendisine satış bedelinin ödenmediğini, sonradan davalılar arasında para alışverişi olduğunu, borsada işlem yapıp para kaybettiklerini ve taşınmazın vekâleten satışından sonra üzerine Ziraat Bankası A.Ş. lehine ipotek tesis edildiğini öğrendiğini, davalıların el ve işbirliği içinde hareket ettiklerini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tesciline, üzerindeki ipoteğin kaldırılmasına, olmadığı taktirde 65.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiş; yargılama sırasında ıslah ile maddi tazminat isteğini 127.695,00 TL'ye yükseltmiştir.
II. CEVAP
1.1. Davalı ..., davayı kabul etmiş, davalı ... ...’a ait evin icrada satılmasını önlemek için kredi alıp borcu ödesin diye dava konusu taşınmazın devrini yaptığını, bankadan kendisine ödenen parayı alıp elden davalı ... ...’a verdiğini, hile ve kötü niyetle temlikin sağlandığını beyan etmiştir.
1.2. Davalı ... ..., ortak bir arkadaşları vasıtasıyla davalı ... ile tanıştığını, kendisine babasına ait evi vekâleten satmak istediğini söyleyince evlilik hazırlığında olup eve ihtiyacı bulunduğu için dava konusu taşınmazı bedelini ödeyerek satın aldığını, önce davacının konut kredi borcunun kalan kısmını İş Bankasına ödediğini, ardından Ziraat Bankasından konut kredisi aldığını, kredi tutarının vekilin hesabına yatırıldığını, kredi taksitlerini ödemeye devam ettiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEMENİN İLK KARARI
Lüleburgaz 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 17/12/2013 tarihli 2012/499 Esas, 2013/592 Karar sayılı kararıyla; davanın ... sözleşmesine dayalı olduğu, geçerli vekâlete istinaden çekişme konusu taşınmazın satışının yapıldığı, davacının ... iddiasını ispatlayacak bir belge ibraz etmediği, yemin deliline de dayanmadığı, vekil davalı ...'ın aldığı satış bedelini müvekkiline ödemediği, satış bedeli olan 65.000,00 TL’nin ve tarafların sosyal ve ekonomik durumuna göre 4.000,00 TL manevi tazminatın tahsili gerektiği gerekçesiyle iptal ve tescil isteği ile ipoteğin terkini taleplerinin reddine, davalı vekil ... aleyhine açılan maddi ve manevi tazminat talepleri yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davacı vekili temyiz etmiştir.
2. Bozma Kararı
Dairenin 15/03/2016 tarihli 2014/7758 Esas, 2016/3104 Karar sayılı kararıyla; “...eldeki davada vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayanıldığı, ne var ki, mahkemece, bu doğrultuda ve yukarıda açıklanan ilke ve olguları kapsar şekilde gerekli araştırma ve inceleme yapılmadan hatalı niteleme ile sonuca gidildiği açıktır...Hâl böyle olunca; yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, iddia ve savunma doğrultusunda tüm delillerin toplanması, tanıklar yeniden dinlenilmek suretiyle vekâlet görevinin kötüye kullanılması iddiası ve yukarıdaki ilkeler doğrultusunda beyanlarının alınması, davaya konu satış nedeniyle davacının zararının söz konusu olup olmadığının, başka bir deyişle vekilin sadakat ve özen borcuna riayet edip etmediğinin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespit edilmesi, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek ve hukuki nitelemede yanılgıya düşülerek, yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir. Kabule göre de, davacının yargılama sırasında usûlüne uygun verdiği ıslah dilekçesi ile, terditli talebi olan bedel isteğini artırdığı gözetilmeden dava dilekçesinde belirtilen değer üzerinden bedelin hüküm altına alınmış olması da doğru değildir. Ayrıca, davacı, davaya konu taşınmaza ilişkin olarak davalıların yapmış olduğu eylem ve işlemler nedeniyle uğradığı manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuş, mahkemece, istemin kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, yasal ve yargısal uygulamalar gereğince, kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimsenin manevi tazminat ödetilmesini isteyebileceği, vekâlet görevinin kötüye kullanılması iddiasında, davacının kişilik haklarına saldırı olarak nitelendirilemeyeceği gözetilmeden manevi tazminata hükmedilmiş olması doğru değilse de anılan bu husus davalının temyizi olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.” gerekçesiyle bozulmuş; Dairenin 03/07/2017 tarihli 2016/14152 Esas, 2017/3811 Karar sayılı kararıyla, ihbar olunan Ziraat Bankasının karar düzeltme isteminin reddine karar verilmiştir.
3. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Lüleburgaz 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10/09/2018 tarihli 2017/483 Esas, 2018/571 Karar sayılı kararıyla; hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda yapılan araştırma ve inceleme sonucunda, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı, davalıların el ve işbirliği içinde hareket ederek davacıyı zararlandırdıkları gerekçesiyle bozma öncesi ıslah edilen miktar üzerinden maddi tazminatın davalılardan tahsiline, ipotekli biçimde taşınmazın davacıya intikalinin sağlanması durumunda davacının tekrar mağdur olacağı ve ipotek alacaklısı bankanın iyiniyetli olduğu gerekçeleriyle tapu iptal tescil ile ipoteğin terkini isteklerinin reddine, daha önce temyiz nedeni yapılmayan manevi tazminat yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ile davalı ... temyiz isteminde bulunmuşlardır.
5. İkinci Bozma Kararı
Dairenin 15/12/2020 tarih 2018/5620 Esas, 2020/6740 Karar sayılı kararıyla; “...Somut olayda; davalı vekil ... tarafından vekalet görevinin kötüye kullanıldığı, davalıların el ve işbirliği içinde hareket ederek davacıyı zararlandırdıkları dosya kapsamıyla sabit olup, mahkemenin kabulü de bu yöndedir. Hal böyle olunca; mahkemece, iptal tescil isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, taşınmaz üzerinde dava dışı banka lehine ipotek tesis edildiğinden bahisle iptal tescil isteğinin reddine karar verilmiş olması doğru değildir. Diğer yandan; daha önce davalılardan ... aleyhine hükmedilen ve davalının temyizi olmadığından bozma nedeni yapılmayan manevi tazminat isteğiyle ilgili olarak bozma sonrası hüküm tekrarı yapılması gerekirken bu hususta karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilmesi doğru olmadığı gibi, manevi tazminatla ilgili vekalet ücretinden davalı ... ...’ın sorumlu tutulması da doğru olmamıştır.” gerekçesiyle bozulmuş; bozma kararına karşı karar düzeltme yoluna gidilmemiştir.
6. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen karar
Lüleburgaz 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 27/04/2021 tarihli 2021/110 Esas 2021/179 Karar sayılı kararıyla; hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda, dava konusu taşınmazın davalı ... adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline, daha önce bozma konusu yapılmadığı gerekçesiyle davacının ipoteğin terkini talebinin reddine, hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda, hüküm tekrarı yapılmak suretiyle 4.000,00 TL manevi tazminatın davalı ...’dan tahsiline karar verilmiştir.
7. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ile davalı ... temyiz isteminde bulunmuşlardır.
8. Temyiz Nedenleri Özetle
8.1. Davacı vekili temyiz itirazlarında
İpoteğin terkini talebinin reddi yönünden kararın bozulması gerektiğini, iptal tescile karar verilmesinin doğru olduğunu ancak, ipoteğin de kaldırılması gerektiğini, ipoteğin kaldırılmaması durumunda iptal tescil kararının uygulanabilir olmadığını, ipotek nedeniyle taşınmazın satılması durumunda davacının zararının giderilmemiş olacağını, yalnızca iptal tescile ilişkin kararın uygulanabilir bir karar olmadığını, bankanın iyiniyetli olmadığını, basiretli bir tacir gibi davranması gerektiğini, bankanın yeterli araştırmayı yapmadığını, yolsuz olarak tescil edilen ipoteğin kaldırılması gerektiğini belirterek kararın bu yönden bozulmasını istemiştir.
8.2. Davalı ... temyiz itirazlarında
Bozma kararlarının ve Mahkeme kararlarının çelişkili olduğunu, kararların gerekçesiz olduğunu, davacı ile davalı vekilin baba-oğul olup, vekil ile vekil eden arasındaki iç ilişkiden kendisinin sorumlu tutulduğunu, esasen davacı ile davalı vekilin birlikte hareket ettiklerini, bu olayda mağdur olanın aslında kendisi olduğunu, dava konusu taşınmazı iyiniyetli olarak satış yoluyla edindiğini, davacının bankaya olan kredi borcunu ödediğini, bu süreçte davacının hiç sesini çıkarmadığını, satışa itirazı olmadığını, satış bedelini de ödediğini, bu paraların akıbeti konusunda açıklık bulunmadığını, davalı vekil ile el ve işbirliği içinde hareket ettiğine dair hiçbir delil ortaya konulmadığını, baba ile oğul arasındaki sürtüşmeden dolayı kendisinin mağdur olduğunu, davacının kredi borçlarının ödenmesine ilişkin kayıtların incelenmediğini, bozma sonrası yapılan yargılamalarda tanıklarının dinlenmediğini, yalnızca davacı tanıkları dinlenerek hüküm tesis edildiğini, eksik incelemeyle karar verildiğini, resmi kayıt ve belgelerin dikkate alınmadığını, davacı tanığı Ömür Kavak’ın dinlenilmesinden vazgeçildiği halde bu tanığın dinlendiğini, savunmanın irdelenmediğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
9. Gerekçe
9.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, ipoteğin terkini, maddi ve manevi tazminat isteklerine ilişkindir.
9.2. İlgili Hukuk
9.2.1. Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekâlet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. (818 s. Borçlar Kanunu'nun (BK) 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir (TBK'nin 504/1). Sözleşmede vekâletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekâlet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekâlet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekâlet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, vekil ile sözleşme yapan kişi, vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
9.2.2. Hemen belirtilmelidir ki; mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. " Usuli kazanılmış hak" olarak tanımlayacağımız bu müessese, mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esas çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirir. (09.05.1960 günlü 21/9 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı).
"Usuli kazanılmış hak" kurumunun bir çok hukuk kuralında olduğu gibi, özellikle kamu düzeni düşüncesi ile Yargıtay içtihatlarıyla getirilmiş istisnaları bulunmaktadır.
a-) Mahkemenin bozmaya uymasından sonra bir İçtihadı Birleştirme Kararı çıkarsa, bu yeni İçtihadı Birleştirme Kararının mahkemede ve Yargıtay'da görülmekte olan bütün işlere uygulanması gerekir. Buna karşı usuli kazanılmış hak iddiasında bulunulamaz. (09.05.1960 ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı).
b-) İçtihadı Birleştirme Kararında olduğu gibi, bozmadan sonra yürürlüğe giren ve geçmişe etkili bir yeni yasa karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla meydana gelen usuli kazanılmış hak, hukukça değer taşımaz.
c-) Benzer şekilde; uygulanması gereken bir yasa hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilirse, artık usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (Hukuk Genel Kurulunun 21.01.2004 günlü, 2004/10-44 E, 19 K.)
d-) Bu sayılanların dışında ayrıca, görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi, "kamu düzeni" ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü-6. Baskı, cilt 5, 2001)
9.3. Değerlendirme
9.3.1. Kararın (IV/5) paragrafında yer verilen ve hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak yazılı şekilde karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı ...’nın bu yönlere değinen temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine.
Davacının ipoteğin terkinine ilişkin temyiz itirazının incelenmesinde;
Taraf teşkili kamu düzeni ile ilgili olup, yargılamanın her aşamasında kendiliğinden dikkate alınması gerektiği açıktır. Somut olayda; ihbar olunan Ziraat Bankası aleyhine usulünce açılmış bir dava bulunmadığından, bozulan önceki kararlarda ipoteğin terkini talebinin reddi yönünde hüküm kurulması usuli kazanılmış hak oluşturmayacaktır.
Hal böyle olunca; ipoteğin terkini talebiyle ilgili olarak usulünce açılmış bir dava bulunmadığına göre, ipoteğin terkini talebi yönünden karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilmesi gerekirken, ipoteğin terkini talebinin reddi yönünde esastan hüküm kurulması doğru değil ise de, bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerekli kılmadığından davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazının kabulü ile hükmün değinilen yönden düzeltilmesi gerekmiştir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; temyize konu Lüleburgaz 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 27/04/2021 tarihli 2021/110 Esas 2021/179 Karar sayılı kararının Hüküm kısmının 1-B bendinde yazılı, “Davacının ipoteğin terkini hakkında açtığı davanın reddine” ifadesinin hüküm kısmından çıkartılarak yerine 1-B bendi olarak “ Davacının ipoteğin terkini talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına” ifadesinin yazılmasına, davacının değinilen yöne ilişkin temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı HMK'nin geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 Sayılı HUMK'un 438/7. maddesi gereğince hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacı vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davalılardan alınmasına, taraflarca yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22/02/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.