"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda Yerel Mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, maliki olduğu 10855 ada 2 parsel sayılı taşınmazın haksız şekilde borçlandırılarak cebri icra yoluyla satıldığını, alacaklı şirketin yetkilisinin baldızı olan dava dışı ...’nın ihale ile taşınmazı iktisap ettiğini, takibe konu senetler hakkında Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/753 Esas sayılı dosyası ile açtığı dava sonucunda senetlerdeki imzanın kendisine ait olmadığına karar verildiğini, bu kez ihale alıcısı dava dışı ... aleyhine Adana 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/1090 Esas sayılı dosyası ile tapu iptali ve tescil davası açtığını, ancak taşınmazın dava dışı ... tarafından şirket elemanı olan davalıya satış suretiyle devredildiğinden davalı sıfatı yönünden davanın reddedildiğini, davalının kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, dava konusu taşınmazı bedeli karşılığında satın aldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Adana 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 09/06/2015 tarihli ve 2014/267 E. 2015/582 K. sayılı kararı ile; iddianın ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairenin 24/01/2019 tarihli ve 2016/2859 E., 2019/507 K. sayılı kararıyla; "...dava dışı ... adına oluşan tescilin yolsuz olduğu kuşkusuzdur ve dava dışı ... ilk el durumunda olduğu için iyiniyetli olduğundan da söz edilemez. Ancak ...’dan çekişmeli payı satın alan davalı ...’in iyiniyetli olması durumunda ediniminin korunacağı açıktır. Ne var ki mahkemece davalı ...’in iktisabının iyiniyetli olup olmadığı hususunda bir araştırma yapılmış değildir. Hal böyle olunca, tarafların bildirdikleri tanıkların dinlenilmesi, varsa başka deliller toplanarak yukarıdaki ilkeler uyarınca davalı ...’in iyiniyeti olup olmadığının açıklığa kavuşturulması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
3. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 16/04/2021 tarihli ve 2019/278 E., 2021/212 K. sayılı kararıyla; davalının iktisabında kötüniyetli olduğunun ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili; davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalının tescilin yolsuz olduğunu bildiğini, davalının dava konusu taşınmaza komşu parselin de sahibi olduğunu, bozma sonrası dinlenen davacı tanıklarının beyanlarıyla sabit olduğu üzere davalının bitişikteki arsa ve binayı satın aldıktan sonra, inşaat yapabilmek için yüzölçüm olarak dava konusu taşınmaza da ihtiyacı olduğundan davacı ve aile bireyleriyle satış için görüşmelerde bulunarak taşınmazın davalık olduğundan haberdar olduğunu, davalının taşınmazın davalık olduğunu bilerek kötüniyetle iktisap ettiğini, Mahkemece hatalı karar verildiğini, davalının iyiniyetli sayılamayacağını, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek, hükmün bozulmasını istemiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; yolsuz tescil hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. Bilindiği üzere, hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989., tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023. maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.
Öte yandan, bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK'nın 1023. maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3. kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024. maddenin 1. fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3. kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.
Bu nedenle, yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
Nitekim bu görüşten hareketle, "kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve Mahkemece kendiliğinden (re'sen) nazara alınacağı” ilkeleri 8.11.1991 tarih l990/4 Esas l99l/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
6.3. Değerlendirme
6.3.1. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, borçluları davacı ... ile dava dışı ... ..., alacaklısı davalı ... Basım ... Ltd. Şti. olan, 01.02.2009 tanzim, 15.05.2009 ile 15.06.2009 ödeme tarihli 60.000,00’er TL’lik iki adet bononun (toplamda 120.000,00 TL) takibe konularak, 14.02.2011 tarihinde 77.810,00 TL bedelle dava konusu 10855 ada 2 parsel sayılı taşınmazın 522/3628 payının dava dışı ... adına ihale edildiği, ihalenin kesinleşmesi neticesinde 11.06.2012 tarihinde adına tescilin yapıldığı, daha sonra taşınmazın dava dışı ... tarafından 05.07.2012 tarihinde davalı ...’a satış suretiyle temlik edildiği, davacının Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı 2014/114 Esas sayılı dava sonucunda ihalenin dayanağını teşkil eden Ankara 27. İcra Müdürlüğünün 2010/4152 Esas sayılı dosyasına konu bonolardaki imzaların davacıya ait olmaması nedeni ile usulsüz icra takibinin iptaline karar verildiği, bu kararın 29.09.2014 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
6.3.2. Somut olayda; önceki bozma ilamında da belirtildiği üzere dava dışı ilk el ... adına oluşan tescilin yolsuz olduğu kuşkusuz olup, kayıt maliki ikinci el davalı ...’in ediniminde iyiniyeti olup olmadığı yönünde yapılan incelemede; dinlenen davacı tanıkları ilk el ...’nın kardeşinin eşi olan dava dışı ... ... ... isimli şahısla, davalı ...’in beşeri ilişki içerisinde oldukları davalı ...’in dava konusu taşınmaza bitişik parseli de öncesinde satın aldığını, inşaat yapmak amacıyla dava konusu taşınmazı da satın almak istediğini, bu nedenle davacı ve aile bireyleriyle görüştüğünü, pazarlık yapmak istediğini, davacı ve ailesinin ise taşınmazın davalık olduğundan satamayacaklarını davalıya söylediklerini, ancak bu görüşmelerden 2-3 hafta sonra taşınmazın dava dışı ... tarafından davalıya satıldığını öğrendiklerini beyan ettikleri, bu hususlar yukarıdaki ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu taşınmaza komşu parselin de maliki olan davalının çekişmeli taşınmazın durumunu ve davalı olduğunu bilerek satın aldığı, ediniminde iyiniyetli olmadığı ve TMK’nın 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı sonuç ve kanaatine varılmaktadır.
6.3.3. Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA; alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 24/02/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.