"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
KARAR : Kabul
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda, 250 ve 301 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davanın açılmamış sayılmasına, 230 (yeni 6189 ada 69) parsel sayılı taşınmaz yönünden karar verilmesine yer olmadığına, diğer taşınmazlar yönünden ise davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, mirasbırakan anneleri ...’ın 229, 230, 250 ve 2113 parsel sayılı taşınmazlarını oğlu davalı ...’a, 1509, 1271 ve 301 parsel sayılı taşınmazlarını oğlu davalı ...’e, 176 ve 391 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını ise kızı davalı ...’ye satış suretiyle devrettiğini, temliklerin mirasçılardan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişler, yargılama sırasında, 250 ve 301 parsel sayılı taşınmazlar bakımından davayı takip etmediklerini bildirmişlerdir.
II. CEVAP
Davalılar, mirasbırakanın asıl amacının taşınmazları çocukları arasında paylaştırmak olduğunu, mirasbırakanın davacılara da taşınmaz temlik ettiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece, mirasbırakanın amacının mal kaçırmak olmadığı, temliklerin paylaştırma amacıyla yapıldığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 11.09.2019 tarihli ve 2016/11537 Esas, 2019/4557 Karar sayılı kararıyla, "Somut olayda, Mahkemece hükme yeterli bir araştırma yapıldığını söyleyebilme imkanı bulunmamaktadır. Öte yandan, mirasbırakanın taraflar dışında başkaca mirasçısının bulunmadığı, bir kısım taşınmazlarının davalı ...’e, bir kısmının davalı ...’ye satış yoluyla temlik edildiği, davalı ...’a da bir adet satış yolu ile bir adet de ölünceye kadar bakma akdi ile taşınmaz temlik edildiği kayden sabittir. Davalılar her ne kadar mirasbırakanın temliklerdeki amacının sağlığında mal varlığını mirasçılar arasında paylaştırma olduğunu savunmuş ise de; yapılan araştırma sonunda mirasbırakandan davacı ...’ya devredilen herhangi bir taşınmazın bulunmadığı, davacı ...’ya bırakıldığı belirtilen taşınmazın halen mirasbırakan adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda davalıların savunmasına itibar edilmeyeceği, yukarıdaki ilkeler gözetildiğinde bir denkleştirmenin varlığından söz etmenin mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Hâl böyle olunca, yukarıda belirtilen ilke ve olgular doğrultusunda gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, taraf delillerinin eksiksiz toplanması, toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek mirasbırakanın temliklerdeki gerçek iradesinin duraksamaya yer bırakmayacak şekilde saptanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, davalı ... adına kayıtlı 250 parsel ile davalı ... adına kayıtlı 301 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davacıların davayı takip etmedikleri gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına, 230 parsel sayılı taşınmaz yönünden taşınmazın revizyon görmesi sonucu oluşan 6189 ada 69 parsel sayılı taşınmazın davalı ... adına kayıtlı olmadığı gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; diğer dava konusu taşınmazlar yönünden ise, mirasbırakan tarafından davacı ...'ya verildiği belirtilen taşınmazların halen mirasbırakan adına kayıtlı olduğu, bu nedenle 01/04/1974 tarihli 1/2 sayılı Yargıtay İçtihatı Birleştirme kararı uyarınca mirasbırakanın sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde tüm mirasçıları kapsar biçimde mal paylaştırma kastından söz edilemeyeceği, mirasbırakan tarafından davalılara yapılan temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalılar vekili, temliklerdeki amacın paylaştırma olduğunu, aldatma ve mirasçılardan mal kaçırma amacının olmadığını, davalı ...'a muvazaalı temlik edildiği iddia edilen 2113 parsel sayılı taşınmazın babadan intikal ettiğini, mirasbırakan anne ...'ın şahsi malı olmadığını ve babadan kalan malların taksim edildiğini daha sonra davacı ...'nın kendisine düşen payını sattığını, davacı ...'nın zilyetliğinde ve tasarrufunda olan ancak tarafların mirasbırakan anneleri ... adına kayıtlı bulunan 2 parça taşınmazın devrinin davalılar tarafından davacı ...'ya gerçekleştirilmek istendiğini ancak davacı ...'nın bu devir işlemini kabul etmediğini, davacı ...'nin mirasbırakandan temlik aldığı taşınmazın bedelini ödediğini ispatlayamadığını, bozma kararında davacı ... yönünden bir hüküm bulunmadığını, Mahkemece davacı ... lehine hüküm tesis edilerek bozma kararına aykırı şekilde eksik araştırma ile karar verildiğini, 250 ve 301 parseller yönünden davacıların davayı geri almalarına açıkça muvafakat etmediklerini bildirdikleri halde Mahkemece bu taşınmazlar bakımından açılmamış sayılma kararı verilmesinin kanuna aykırı olduğunu, kaldı ki bu iki parça taşınmaz ve diğer 230 parsel yönünden lehlerine vekalet ücretine hükmedilmesi ve yargılama giderlerinin de bu son hale göre belirlemesi gerektiğini ileri sürerek, kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de ... Medeni Kanunu'nun 706., ... Borçlar Kanunu'nun 237. (Borçlar Kanunu'nun 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras ... çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 123. maddesi şöyledir; "Davacı, hüküm kesinleşinceye kadar, ancak davalının açık rızası ile davasını geri alabilir. Bu takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilir."
3. Bir davada taraf sıfatı, dava konusu sübjektif hak (dava ...) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Bir subjektif ... dava etme yetkisi kural olarak o hakkın sahibine ait olduğundan davacı sıfatı (aktif husumet), yani davacı olma yetkisi de o hakkın sahibine ait olacaktır. Bir subjektif hak kendisinden davalı olarak istenebilecek kişi ise, o hakka uymakla borçlu olan kişiye (davalı sıfatı, pasif husumet) ait olacaktır.
Bu noktada, mahkemenin taraflar arasında dava konusu hakkın esası hakkında bir karar verebilmesi için, bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatlarına sahip olmaları gerekir.
Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, taraflardan birinin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatı yoksa, davanın esası hakkında bir karar verilemez; dava, sıfat yokluğundan (husumetten) reddedilir.
Öte yandan sıfat, dava şartı olmayıp itirazdır. Zira bir kimsenin hak sahibi veya borçlu olup olmadığı ancak davanın esasına girildikten sonra tespit edilebilir. Başka bir anlatımla, dava şartları işin esasının incelenmesine engel teşkil eder mahiyetteyken, bir davada taraflardan birinin davacı ya da davalı sıfatının (aktif ya da pasif husumet ehliyetinin) olmadığı belirlenirse, artık taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümüne girilmeden, davanın sıfat yokluğundan reddi gerekir. Sıfat, ileri sürülme zamanı kanun ile kabul edilen bir ilk itiraz olmadığı gibi davalı tarafından ileri sürülmesi gerekli bir def’î de teşkil etmediğinden davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece vakıf olunduğu takdirde re’sen nazara alınması gerekli hukukî bir durumdur.
4. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 7. maddesinin ikinci fıkrasında "Davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur." düzenlemesi mevcuttur.
5. HMK'nın 326. maddesinin ikinci fıkrası şöyledir; "Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır."
3. Değerlendirme
1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 1931 doğumlu mirasbırakan ...’ın 09.10.2006 tarihinde ölümüyle geride çocukları olan davanın taraflarının mirasçı olarak kaldıkları, mirasbırakanın 16.09.1992 tarihinde 301 parsel sayılı taşınmazdaki paylarını, 01.10.1996 tarihinde 1509 (yeni 4) parsel sayılı taşınmazdaki payları ile 1271 (yeni 52) parsel sayılı taşınmazını oğlu davalı ...'e, 391( yeni 12 ) parsel sayılı taşınmazdaki 1/4 payı ile 176 (yeni 124) parsel sayılı taşınmadaki 1/2 payını kızı ...'ye, 03.10.1996 tarihinde 229 (yeni 70) parsel sayılı taşınmazdaki 2/6 payını oğlu davalı ...'a satış suretiyle; 09.12.1992 tarihinde 250 (yeni 9) parsel sayılı taşınmazdaki 1/4 payını ise davalı ...'a ölünceye kadar bakma akdi ile temlik ettiği, davacıların yargılama sırasında 250 (yeni 9) parsel ve 301 parsel sayılı taşınmazlar bakımından davayı takip etmediklerini bildirdikleri anlaşılmaktadır.
2. Hemen belirtmek gerekir ki, temyizen incelenen Mahkeme kararının dava konusu 1509, 1271, 391, 176 ve 229 parsel sayılı taşınmazlar bakımından muvazaanın varlığı benimsenmek suretiyle davanın kabulüne ilişkin hüküm yönünden bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; davalılar vekilinin 1509, 1271, 391, 176 ve 229 parsel sayılı taşınmazlara yönelik temyiz itirazları yerinde değildir.
3. Davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;
31.03.2016 tarihli duruşmada davacılar vekili 250 ve 301 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davayı geri aldıklarını bildirmiş, davalılar vekili ise, davanın geri alınmasına muvafakat etmediklerini beyan etmiştir. HMK'nın 123. maddesinde yer alan düzenleme gereğince davanın geri alınması davalının açık rızasına bağlı olup, somut olayda davanın geri alınmasına davalıların rızası bulunmadığından anılan taşınmazlar bakımından davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi doğru değildir.
Tapu iptali ve tescil davalarının kayıt malikine karşı açılması gerekir. Aksi bir durum kayıt malikinin taraf olmadığı bir davada, taşınmaz mülkiyetini yitirmesi sonucunu doğurur. Davalı ... adına kayıtlı olmadığı anlaşılan dava konusu 230 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi ve davalı yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 7. maddesi gözetilerek vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi de doğru değildir.
Davalılar ... ve ...'ın çekişme konusu 2113 parsel sayılı taşınmazdaki paylarını 29.11.1999 tarihinde taksim suretiyle edindikleri, mirasbırakan tarafından davalılara yapılmış bir temlik bulunmadığı kayıtlarla sabittir. Bu nedenle 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığından, davanın reddine karar verilmesi gerekirken 2113 parsel sayılı taşınmazın da kabul kapsamına alınması isabetsizdir.
Davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verildiğine göre HMK'nın 326/2. maddesi gereğince yargılama giderlerinin tarafların haklılık oranına göre paylaştırılması gerekirken yargılama giderlerinin tamamından davalıların sorumlu tutulması hatalıdır.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalılar vekilinin yukarıda (2) numaralı paragrafta açıklanan sair temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. (3) numaralı paragrafta açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA,
Peşin yatırılan harcın istek halinde ilgilisine iadesine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
08.03.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.