"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESi NAZİLLİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, davacının istinaf isteminin HMK'nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair verilen karar süresi içinde davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla duruşma günü olarak saptanan 22/03/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... vekili gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, dosyadaki eksikliklerin ikmali için verilen geri çevirme kararı üzerine dosya tekemmül etmiş olmakla dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, maliki olduğu 1297 ada 84 parsel sayılı taşınmazdaki 3 no.lu bağımsız bölümü haciz tehditi altında olduğu için dava dışı kardeşi ...'in sürekli vekalet ilişkisi bulunduğu dava dışı ...'ye inançlı işlem ile temlik ettiğini, buna ilişkin olarak 07/04/2010 tarihli sözleşme akdettiklerini, sözleşmede geçen 45.000 Euro'nun da muvazaalı olarak sözleşmeye yazıldığını, ...'nin taşınmazı sözleşmeye aykırı olarak dava dışı kardeşi ...'in eşi olan davalıya muvazaalı olarak temlik ettiğini, dava konusu taşınmazda ipotek tesis edilerek çekilen kredinin de 2012 yılına kadar kendisi tarafından ödendiğini ileri sürerek, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, 07/04/2010 tarihli belgenin tarafı olmadığını, anılan belgede de satış bedelinin kararlaştırıldığını, devrin gerçek satış olduğunu, davacının bir kısım borçlarının eşi olan ... tarafından dava dışı bir taşınmazının satışı ile ödendiğini, yurt dışında yaşadıkları için bu işlemleri dava dışı ...'nin yaptığını, davacının borçlarını ödedikleri için dava konusu taşınmazın devredildiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince; davacının dava dışı ...'ye taşınmaz devrinin bedel karşılığı yapıldığı, bu hususun 07.04.2010 tarihli sözleşmeden anlaşıldığı, tapu devir işleminin geçerli olduğu ve bu sözleşmenin sözleşmeye taraf olmayan davalıyı bağlamayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; davacının dava dışı ... ile taşınmazın üçüncü şahıslara devredilmeyeceği yönünde anlaşmasına rağmen davalıya devrinin hile ve kötüniyeti gösterdiğini, alacaklıların tasarrufun iptali davasını açma ihtimalini engellemek için belgede miktar belirtildiğini 45.000 Euro ibaresinin bu nedenle yazıldığını, eksik inceleme ile karar verildiğini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesince; davacının muvazaalı olduğunu iddia ettiği işlemin dava dışı ... ile yapıldığı, bu nedenle iddianın davalıya karşı ileri sürülemeyeceği gerekçesi ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde, istinaf dilekçesindeki itirazlarını tekrar ederek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.
Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar.
Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.
Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.
Bilindiği gibi, inanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK'nin 26 ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.
Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir.
Belirtilen İçtihadı Birleştirme Kararında da değinildiği üzere; inanç sözleşmeleri bir yandan mülkiyeti nakil borcu doğurması bakımından tarafları bağlayıcı, diğer yandan, mülkiyetin naklinin sebebini teşkil etmesi açısından tasarruf işlemlerini bünyesinde barındıran sözleşmelerdir. Bu durumda koşulların oluşması halinde taşınmaz mülkiyetini nakil özelliğini taşıdığı kabul edilmelidir.
İçtihadı Birleştirme Kararının sonuç bölümünde ifade olunduğu üzere, inançlı işleme dayalı olup dinlenilirliği kabul edilen iddiaların ispatı, şekle bağlı olmayan yazılı delildir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan bu belgenin sözleşmeye taraf olanların imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme Kararının kapsamının genişletilmesi, hem de taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz.
3.2.2. TBK’nın 97. maddesinde; karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.
3.2.3. Türk Medeni Kanunu'nun 1023. maddesinde; "Tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur." hükmü düzenlenmiştir.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dosya içeriği, toplanan deliller ve eksiğin tamamlanması yolu ile getirtilen belgelerden; davacının 1297 ada 84 parsel sayılı taşınmazdaki 3 no.lu bağımsız bölümü 07/04/2010 tarihinde dava dışı ...’ye satış suretiyle temlik ettiği, davacı tarafından dosyaya sunulan ve dava dışı ... tarafından imzası inkar edilmeyen 07/04/2010 tarihli adi yazılı belgede dava konusu taşınmazın dava dışı ... adına dava dışı ...’ye temlik edildiği, davacı tarafından 45.000 Euro ... veya ...’ın banka hesabına yatırılıncaya kadar taşınmazın 3. kişilere temlik edilmeyeceği ve 45.000 Euro’nun ödenmesi ile taşınmazın tekrar davacıya devredileceğinin düzenlendiği, dava konusu taşınmazın dava dışı ...tarafından 13/07/2010 tarihinde dava dışı ...’ın eşi olan davalı ...’a satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır.
3.3.2. Somut olayda, davalı tanığı olarak dinlenen ... beyanında, dava dışı ...’ın, davacının borçlarını ödediğini, 07/04/2010 tarihli "belgedir" başlıklı evrakın altındaki imzanın kendisine ait olduğunu, adi yazılı belgenin davacı ... tarafından düzenlendiğini, bu belgeyi imzalayıp imzalamayacağı hususunda dava dışı ’ı telefonla aradığını, kendisinin onaylaması üzerine anılan belgeyi imzaladığını, ancak davacının 45.000 Euro bedeli ödemediğini, bunun üzerine taşınmazı, dava dışı ... yurtdışında olduğundan ...’ın eşi olan davalıya bedelsiz olarak temlik ettiğini ifade etmiş olup, 07/04/2010 tarihli adi yazılı belgede imzası olan ...'nin bu beyanı ile inançlı işlem iddiasının kanıtlandığının kabulü gerekir. Bu durumda, ikinci el olan davalı ...’ın iyiniyetli olması halinde ediniminin korunacağı tartışmasızdır.
Ne var ki, davalı tanığı olarak dinlenen ...’nin beyanından davalının inanç akdinden haberdar olduğu, eşi dava dışı ...’ın yönlendirmesi ile taşınmazı bedelsiz olarak ...’den devraldığı anlaşılmakta olup, davalının TMK'nın 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanamayacağı açıktır.
O halde, eldeki davada uyuşmazlığın inanç sözleşmesi gereğince tarafların üzerlerine düşen borçları yerine getirip getirmediği hususuna ilişkin olduğu sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, 07/04/2010 tarihli belgede yazılı olan borcun davacı tarafından ödenip ödenmediğinin saptanması, davacı tarafın ödediği bir miktar var ise bunun belirlenmesi, borcun tamamının ödenmediğinin tespiti halinde borç miktarı belirlenerek depo edilmesi konusunda davacı tarafa önel verilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu husus göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
VI. SONUÇ
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin değinilen yönden yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1 maddesi uyarınca İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerle 6100 HMK'nın 371/1-c maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Nazilli 2. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacı vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davalıdan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30/06/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.