Logo

1. Hukuk Dairesi2021/8698 E. 2022/2567 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın akıl hastalığı nedeniyle tasarruf ehliyetinin bulunmadığı iddiasıyla yapılan taşınmaz satışının iptali ve tescili istemine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Bölge Adliye Mahkemesi kararında, mirasbırakanın ehliyetsizliği iddiasının Sağlık Kurulu raporlarıyla kanıtlanamadığı ve muris muvazaasına dayalı bir dava açılamayacağı gözetilerek, ilk derece mahkemesinin davayı reddeden kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : GAZİANTEP BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - TAZMİNAT

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Gaziantep 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın, davacı tereke temsilcisi vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun esastan reddine dair verilen karar, yasal süre içerisinde davacı tereke temsilcisi vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 29/03/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edilen davalılar vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz eden davacı tereke temsilcisi vekili v.d. gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vasisi, davacı ...’nün idrak ve algılama yeteneklerinden yoksun halde bulunduğunu, hastalıkları nedeniyle Gaziantep 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/802 E. 2011/484 K. sayılı kararı ile vesayet altına alındığını, vesayet davası açılmadan önce bu durumdan istifade eden davacı kısıtlının oğlu, yakınları ve ortağı olduğu şirket yetkililerinin, davacıya ait olan dava konusu 138 parsel sayılı taşınmazın davalı ... ...'ya devrini sağladıklarını, temlikin mirasçıları miras haklarından yoksun bırakmak amacıyla yapıldığını, davalıya yapılan satışın muvazaalı olduğunu, satış bedelinin ise kısıtlı davacıya ödenmediğini, davalının; dava dışı kısıtlının oğlunun ve şirket yetkililerinin yediemini olduğunu, kısıtlının oğlunun davalıya güvendiğini ve vesayet davası açılmasaydı dava konusu taşınmazı davalıdan devralacağını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile kısıtlı davacı adına tesciline, olmadığı takdirde tazminata karar verilmesini istemiş, davacının yargılama sırasında ölümü üzerine vasisi, tereke temsilcisi olarak atanmış ve yargılamaya devam edilmiştir.

II. CEVAP

Davalı, dava konusu taşınmazı bedeli karşılığında satın aldığını, davacı kısıtlı ile birlikte taşınmazda paydaş olan yeğenlerinin dava konusu taşınmazdaki paylarını satmak istediklerini ve kendisinin de payları satın aldığını, temlikin yapıldığı tarihte davacı kısıtlının tasarruf ehliyetine sahip olduğunu ve sağlıklı olduğunu, davacı tarafın iddialarının doğru olmadığını, Gaziantep'in sayılı iş adamlarından biri olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuş, yargılama sırasında ölümü üzerine mirasçıları davaya dahil edilmişlerdir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 15/01/2019 tarihli ve 2014/1104 E., 2019/15 K. sayılı kararıyla; temlik tarihinde ...'nün akli melekelerinin yerinde olduğu, tasarruf ehliyetini kısıtlayan herhangi bir engelin olmadığının ... Kurumu Genel Kurulu raporuyla kanıtlandığı, raporun aksini gösterir herhangi bir delilin dosyaya sunulamadığı, ölen davalının dava konusu taşınmazı satın alabilecek maddi gücü bulunduğu, dava konusu payı devraldığında aynı tarihte ve birlikte başka paydaşların paylarını da satın aldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı tereke temsilcisi vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

Davacı tereke temsilcisi vekili istinaf dilekçesinde özetle; kararın yasalara, hukuka, oluşa ve delillere aykırı olduğunu, kısıtlıya 2000 yılından itibaren organik delüzyonel (şizofreni-benzeri), tasarruf tarihinden önceki yıllarda alzhemier, bunama teşhisi konulduğunun sabit olduğunu, Mahkemece, ... Kurulunun olay ile örtüşmeyen raporunun netliğe kavuşması için, tasarruf ehliyetinin olup olmadığına netlik kazandırılması gerektiğini, ancak Mahkemece bu hususta yanılgıya düşüldüğünü, hatalı karar verildiğini, ... Kurumu raporunun aksine deliller bulunduğunu, ölen kısıtlının dava konusu tasarruftan önce yaptığı temliklerin dikkate alınmadığını, ... raporunun olay ile örtüşmediğini, karar vermeye yeterli olmadığını, Yerel Mahkemenin, ziraat bilirkişisinden farklı rapor aldığını, dava konusu taşınmazın 25 yıldır üzerinde tarım faliyeti yürütülmeyen bir arsa olduğunu, çevrede taşınmazların arsa olarak alınıp satıldığını, çekişmeli taşınmazın akitte gösterilen bedeli ile gerçek değeri arasında aşırı oransızlık bulunduğunu, ...'nün, ortağı olduğu şirketin yöneticileri aynı zamanda davada tanık olan kişilerce ve oğlu ...'nün telkin ve yönlendirmeleri ile bedelsiz olarak taşınmazını davalıya devrettiğini, davalının, ...'nün oğlu ...'ye devretmek üzere dava konusu taşınmazı üzerine aldığını, anonim şirket ortaklarının borçlardan kendi malvarlığı ile sorumlu olması sebebiyle bankalarla yaşanacak sıkıntıları bertaraf etmek için ve kısıtlının oğlu olan ...'nün diğer kız kardeşlerinden miras malı kaçırmak için taşınmazların davalıya devredildiğini bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 25/05/2021 tarihli ve 2019/1070 E., 2021/563 K. sayılı kararıyla; ... Kurumundan alınan raporlara göre ehliyetsizlik iddiasının sübut bulmadığı, davada mirasçılardan mal kaçırma amacı güdüldüğünün ileri sürüldüğü, ancak davanın mirasçılar tarafından açılmayıp 23/01/2019 tarihli satış işlemini gerçekleştiren davacı ...'nün vasisi tarafından açılarak tapu kaydının iptali ile davacı adına tescilinin istenmesi nedeni ile davanın muris muvazaasına yönelik olmadığı, İlk Derece Mahkemesinin yazılı gerekçesi yanında, muris muvazaasına dayanılarak dava açılmasının mümkün olmadığı, davacı mirasbırakanın kendi muvazaasına dayanamayacağı, muvazaa iddiasının da sübut bulmadığı, İlk Derece Mahkemesi kararının doğru olduğu gerekçesiyle 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı tereke temsilcisi vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacı tereke temsilcisi vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki itiraz nedenlerini yineleyip, ehliyetsizlik iddialarının tüm itirazlarına rağmen düzenlenen ... raporlarına dayanılarak reddedildiğini, hatalı ve eksi inceleme ile oluşturulan ... raporlarına dayanılarak hüküm kurulmasının, hükmü de eksik ve hatalı hale getirdiğini, ... raporlarının aksini ispat eder, somut ve hayatın olağan akışı içerisinde alınmış teşhis, tedavi ve ilaç raporlarının mevcut olduğunu, ...'nın kanaatine dayanak olan raporun sadece satış işlemleri için alınan şaibeli ve onlarca belgeye aykırı olarak düzenlenmiş hiç bir tahlil, film, tedavi ve teşhise dayanmayan, bir günde 300 hastaya bakan heyet tarafından oluşturulmuş bir evrak olduğunu, ...'nın onlarca rapor, grafi, film ve teşhise değil de dayanaksız rapora sarıldığını, dosyadaki deliller ile örtüşmeyen ... raporlarına itibar edilmemesi gerektiğini, ...'nün bedelsiz olarak taşınmazını davalıya devrettiğini, davalının, ...'nün oğlu ...'ye devretmek üzere dava konusu taşınmazı üzerine aldığını, tanık beyanlarında çelişkili ifadeler bulunduğunu bildirerek ve önceki beyanları tekrarla Bölge Adliye Mahkemesi kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

Davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) “fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. maddesi, şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük ) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış. 10. maddesi de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlev ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı Yasa'nın 13. maddesinde “Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denilmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.

Hemen belirtmek gerekir ki, TMK'nın 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Bu ilke 11.06.1941 tarihli 4/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da aynen benimsenmiştir.

Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında; bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve malvarlığı hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar.

Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta gözlem (müşahede) kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 282. maddesinde belirtildiği gibi bilirkişinin “oy ve görüşü” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.

Hele ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle ... Dairesinden rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK'nın 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.

3.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, toplanan delillere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, kararın (IV/3.) no.lu bendinde yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye göre yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; davacı tereke temsilcisinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalılar vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin ve aşağıda yazılı 21,40 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 29/03/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.