Logo

1. Hukuk Dairesi2021/869 E. 2022/594 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekalet görevinin kötüye kullanılıp kullanılmadığı ve buna bağlı olarak tapu iptali ve tescilinin yapılıp yapılmayacağı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Vekilin vekalet görevini kötüye kullandığı ve davalıların elbirliği içinde hareket ederek davacıyı zarara uğrattığı, ayrıca ikinci tanık listesi yasağına aykırılığın sonuca etkili olmadığı gözetilerek yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 19. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-BEDEL

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel istekli dava sonunda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesince verilen 27/11/2020 tarihli ve 2018/2138 Esas 2020/1776 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde davalı ... vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 24.01.2022 Pazartesi günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davacı ... Boz vekili Avukat ve diğerleri gelmedi, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, akrabası olan davalı vekil ...’ın borçları nedeniyle kendisinden para istediğini, para veremeyeceğini söyleyince, bankadan kredi kullanıp, dava konusu 231 parsel sayılı taşınmazda kayden maliki olduğu 2 no’lu dubleks meskeni, krediye teminat olarak göstermek hususunda kendisini ikna edip vekaletname istediğini, davalı ...’ın, vekaletname hazırlanırken, taşınmazın iyi bir müşteri denk gelince satışı konusunda da kendisini ikna ettiğini ve satış yetkisi içeren 08/01/2010 tarihli vekaletnameyi davalı ...’a verdiğini, bilahare akrabaları tarafından taşınmaza müşteri bulunduğu halde davalı vekil ...’ın görüşmeye yanaşmaması üzerine tapuda yaptığı araştırma sonucunda taşınmazın 16/10/2012 tarihinde 100.000 TL bedelle davalı ...’a satış yoluyla devredildiğini öğrendiğini, durumu davalı vekil ...’a sorduğunda, davalı ...’ın, bir tefeciden borç aldığını ve bunun karşılığında taşınmazı davalı ...’e devrettiğini, fazla para istenildiği için taşınmazı geri alamadığını açıkladığını, davalı vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını, taşınmazın gerçek değerinin çok altında bir bedel gösterilerek davalı ...’e devredildiğini, herhangi bir satış bedeli de ödenmediğini, davalıların el ve işbirliği içinde hareket ederek kendisini zararlandırdıklarını ileri sürerek, dava konusu 231 parsel sayılı taşınmazda bulunan 2 no’lu bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile adına tescilini, olmazsa satış tarihindeki gerçek değerinin tespiti ile fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100.000 TL’nin satış tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı ..., davaya cevap vermemiş; davalı ..., zamanaşımı süresinin geçtiğini, mahkemenin yetkisiz olduğunu, satış tarihinden itibaren 4 yıl geçmiş olup, davacının satışı bilmediğinden söz edilemeyeceğini, vekaletnamenin sadece ipotekle sınırlandırılması mümkün iken, satış yetkisi de verildiğini, satış bedelinin ödendiğinin resmi senet içeriğiyle sabit olduğunu, vekil ile vekil eden arasındaki iç ilişkiyi bilemeyeceğini, iyiniyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesince, davalı vekilin vekalet görevini kötüye kullandığı, davalıların el ve işbirliği içinde hareket ederek davacıyı zararlandırdıkları gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.İstinaf Nedenleri Özetle

Tanık listesinde adı bulunmayan ... ...’ın, duruşmada hazır edilerek dinletildiğini ve bu tanığın beyanının hükme esas alındığını, ikinci tanık listesi yasağına aykırı davranıldığını, kaldı ki, tanık beyanlarıyla dahi iddianın ispatlanamadığını, taraf muvazaası söz konusu olup, kötüniyetin tanıkla değil yazılı delille ispatı gerektiğini, vekil ile vekalet veren arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğunu, mahkemece bu hususun hiç irdelenmediğini, davacının, davalı ...’ın bankadan kredi çekebilmesi ve taşınmazı ipotek edebilmesi için vekaletname verdiğini iddia ettiğini, ancak vekaletnamede satış yetkisi verildiğini, 2 yıl boyunca vekaletnamenin kullanılmadığını, davacının vekaletnamenin akıbetini hiç araştırmadığını, uzun bir süre geçtiği halde vekaletnameyi iptal etmemesinin danışıklı ilişkiyi gösterdiğini, borç parayı verenin dava dışı Ahmet olduğu iddia edildiği halde taşınmazın neden davalı ... adına tescil edildiğinin, ayrıca taşınmaz üzerinde ipotek tesisi mümkün iken neden satış yapıldığının açıklanamadığını, bedeller arasında fahiş bir fark da olmadığını, 100.000 TL satış bedelinin ödendiğinin resmi senetle sabit olduğunu, davacının, davalı vekil hakkında suç duyurusunda bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiğini, eksik incelemeyle karar verildiğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesinin 27/11/2020 tarihli ve 2018/2138 Esas 2020/1776 Karar sayılı kararıyla; İlk Derece Mahkemesi kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, davalı ...'un, davalı vekil ile el ve işbirliği içerisinde hareket ettiği ve iyiniyetli olmadığı, iddianın ispatlandığı gerekçesiyle HMK’nin 353/1-b-1. maddesi uyarınca davalı ...’un istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri Özetle

Tanık listesinde adı bulunmayan ... ...’ın, duruşmada hazır edilerek tanık olarak dinletildiğini, ikinci tanık listesi yasağına aykırı davranıldığını, bu tanığın beyanının hükme esas alındığını, kaldı ki, tanık beyanlarıyla dahi iddianın ispatlanamadığını, taraf muvazaası söz konusu olup, kötüniyetin tanıkla değil yazılı delille ispatı gerektiğini, vekil ile vekalet veren arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğunu, mahkemece bu hususun hiç irdelenmediğini, davacının, davalı ...’ın bankadan kredi çekebilmesi ve taşınmazı ipotek edebilmesi için vekaletname verdiğini iddia ettiğini, ancak vekaletnamede satış yetkisi verildiğini, 2 yıl boyunca vekaletnamenin kullanılmadığını, davacının vekaletnamenin akıbetini hiç araştırmadığını, uzun bir süre geçtiği için vekaletnameyi iptal etmemesinin danışıklı ilişkiyi gösterdiğini, borç parayı verenin dava dışı Ahmet olduğu iddia edildiği halde, taşınmazın neden davalı ... üzerine tescil edildiğinin, ayrıca taşınmaz üzerinde ipotek tesisi mümkün iken, neden satış yapıldığının açıklanamadığını, bedeller arasında fahiş bir fark da olmadığını, 100.000 TL satış bedelinin ödendiğinin resmi senetle sabit olduğunu, davacının, davalı vekil hakkında suç duyurusunda bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiğini, eksik incelemeyle karar verildiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Vekil ile sözleşme yapan kişi, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekil eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, vekil ile sözleşme yapan kişi, vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Sözkonusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

3.2.2. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 240/2. maddesinde, “ Tanık gösteren taraf, tanık dinletmek istediği vakıayı ve dinlenilmesi istenen tanıkların adı ve soyadı ile tebliğe elverişli adreslerini içeren listeyi mahkemeye sunar. Bu listede gösterilmemiş olan kimseler tanık olarak dinlenemez ve ikinci bir liste verilemez.” düzenlemesine yer verilmiştir. İkinci tanık listesinin verilemeyeceğine ilişkin bu kesin kural, kamu düzeninden olup, hâkim tarafından re'sen nazara alınır. İkinci bir tanık listesinin verilemeyeceğine ilişkin kural, aynı zamanda davaların makul süre içinde bitirilmesi açısından usul ekonomisine hizmet eden bir kuraldır. (HGK’nun 22.06.2021tarihli ve 2017/2-2301 Esas, 2021/807 Karar sayılı kararı)

3.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre ve özellikle, ikinci tanık listesi yasağına aykırı olacak şekilde, davacı tarafından sunulan tanık listesinde yer almayan ... ...’ın tanık olarak beyanının alındığı; ancak, dosya kapsamında yer alan delillere ve dinlenen diğer davacı tanığının beyanlarına göre, vekalet görevinin kötüye kullanıldığının ispatlandığı gözetildiğinde, bu hususun sonuca etkili olmadığının anlaşılmasına göre, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle, davalı ... vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 30.317,51-TL bakiye onama harcının davalı ...’tan alınmasına, 24/01/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.