"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki kıyı kenar terkini, el atmanın önlenmesi ve yıkım istekli davadan dolayı bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda Mahkemece davalı ... ... Vakfı ... San Tic A.Ş. yönünden davanın husumet yokluğundan reddine, davalı ... Turizm ve Otelcilik A.Ş. yönünden kabulüne karar verilmiş, kararın kesinleşmesi üzerine davacı vekilinin tavzih isteminin 10/06/2021 tarihli ek karar ile reddine karar verilmiştir.
Ek karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı Hazine vekili, Narlı Köyü’nde bulunan 2490 parselin 166,80 m2'lik kısmının kıyı kenar çizgisi içinde yer aldığını ve parsel üzerine beton iskele yapıldığını belirtereki 166,80 m2’lik bölüme ilişkin tapu kaydının iptaline, taşınmaz üzerindeki beton iskelenin kal’ine karar verilmesini talep etmiş, bilirkişi raporu sonrası isteğini 1187 m2 olarak ıslah etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar, zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin geçtiğini, mülkiyet hakkının korunması gerektiğini açıklayarak davanın reddini istemişlerdir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 10/12/2009 tarihli ve 2009/481 E., 2009/787 K. sayılı kararı ile sayılı kararıyla, 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmesi sebebiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairenin 11.06.2013 tarihli ve 2013/469 E., 2013/8877 K. sayılı kararıyla; "Somut olayda; kadastro tespitinin kesinleştiği tarihten itibaren dava tarihine kadar 10 yıllık süre geçtiğinden, davanın reddedilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığına göre davacı hazine vekilinin diğer temyiz itirazı yerinde değildir, reddine. Ancak hemen belirtmelidir ki; bir taraf, dava açıldığı andaki mevzuata ve içtihat durumuna göre davasında haklı olup da, dava açıldıktan sonra yürürlüğü giren (geçmişe etkili) yeni bir yasa hükmü ya da yeni bir İnançları Birleştirme Kararı gereğince davayı kaybederse, davada haksız çıkmış olmasına rağmen, yargılama giderlerinden sorumlu tutulamaz. Anılan bu kural yasal ve yargısal uygulamada kararlılık kazanmıştır.
...Ayrıca her dava açıldığı tarihteki koşullara bağlıdır. Öte yandan avukatlık ücreti 04.09.1957 tarih ve 4/16 sayılı İnançları Birleştirme Kararı uyarınca yargılama giderlerinden sayılır. Davacı Hazine temyiz dilekçesinde sair nedenlerden söz etmek suretiyle bu hususa değinmiştir. Hal böyle olunca; somut olayda mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu alınan 01/04/2009 tarihli krokili raporda çekişmeli taşınmazın 1187 m2 lik kısmının kıyı kenar çizgisi içinde kalması, böylece dava tarihinde davacı hazinenin haklı olduğu anlaşılması, ne var ki yargılama sırasında yürürlüğe giren 5841 sayılı Yasa gereğince dava reddedilmesi karşısında yargılama giderlerinden davalının sorumlu tutulması gerekirken aksine düşüncelerle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir. Davacı Hazinenin yargılama giderleri ve avukatlık ücreti açısından temyiz itirazı yerindedir." gerekçesiyle Mahkeme kararı bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 02/12/2010 tarihli ve 2010/618 Esas, 2010/722 Karar sayılı kararıyla, davada hak düşürücü sürenin geçtiği ancak davacının dava açıldığı tarihte davasında haklı olduğu sonucuna varılarak yargılama gideri ve vekalet ücretinden davalının sorumlu tutulması gerektiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
C. İKİNCİ BOZMA KARARI
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairenin 05/03/2012 tarih ve 2011/14420 Esas, 2012/2291 Karar sayılı kararıyla “5841 sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin mahkeme kararının, verildiği tarih itibariyle doğru olduğu düşünülse ve ayrıca Anayasanın 153. maddesine göre iptal kararı geriye yürümese de, 10.3.1969 gün ve 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçe bölümünde belirtildiği üzere, iptalin kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemeyeceği, ancak henüz devam eden uyuşmazlıkların iptal kapsamında bulunacağı açıktır.
O halde, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararından sonra davanın hak düşürücü süreden reddine ilişkin verilen kararın doğruluğundan söz edilemez. Zira, kamu düzeniyle ilgili bütün haller istisnanın kapmasına girer.
Öte yandan, yargılama masraflarıyla ilgili olarak 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 16. ve 17. maddeleriyle 3402 sayılı Yasaya eklenen 36/A ve geçici 11. maddelerinde, " Kadastro işlemi ile oluşan tespit ve kayıtların iptali için Devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından açılan ve henüz infaz edilmemiş bulunan dava ve kararlarda davalı aleyhine vekalet ücreti dahil yargılama gideri yükletilemeyeceği" yönünde düzenlemeler getirilmiştir.
Hal böyle olunca; işin esası hakkında 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı doğrultusunda değerlendirme yapılmak ve yargılama masrafları yönünden de 6099 sayılı yasa hükümleri gözetilmek suretiyle uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması için karar bozulmalıdır.” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 20/12/2012 tarihkli ve 2012/541 Esas, 2012/595 Karar sayılı kararı ile; dava konusu taşınmazın 1187 m²’lik kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı gerekçesi ile 1187 m2’lik kısmın tapu kaydının iptali ile kıyı olarak terkinine ve kıyı kenar çizgisi içerisinde yer alan yapıların kal'ine, iptal edilen kısım içerisinde kalan beton iskele dava açıldıktan sonra yıkılıp yönetmeliğe uygun ahşap iskele yapıldığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
E. ONAMA KARARI
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 22/01/2015 tarihli ve 2014/22488 Esas, 2015/1442 Karar sayılı kararı ile; hükmün onanmasına karar verilmiştir.
3. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Hazine vekili ve davalı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
4. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 06/10/2015 tarihli ve 2015/9615 Esas, 2015/17459 Karar sayılı kararıyla “dava konusu 2490 parselin dava açıldıktan sonra, ancak mahkemece hüküm kurulduğu 22.12.2012 tarihinden sonra 10.05.2013 tarihinde üçüncü kişi ... Turizm ve Otelcilik A.Ş.'ne tapuda devredildiği, dolayısı ile davalı tarafından dava konusunun devredilmesi sebebiyle kayıt malikinin değiştiği anlaşıldığına, karar tarihinden önce dava konusunun devredilmemiş olması sebebiyle Mahkemenin karar sonrası yapılan devirden bilgi sahibi olamayacağı ve bir işlem yapamayacağı açık ise de, karar sonrası dava konusunun devredilmesi sebebiyle verilen hükmün bu hali ile eski malik aleyhine kesinleşmesi halinde kararın yeni malik aleyhine infazının mümkün olmayacağı açıktır. Davacının her ne kadar HMK'nın 125.maddesine göre seçimlik hakkı var ise de, kıyı kenar çizgisi içinde kalan ve kamunun yararlanmasına terkedilmesi gereken, bedel karşılığı terki de mümkün olmayan kıyı olan taşınmaz bölümü ile ilgili olarak, davacının talebini tazminata dönüştürmesi seçeneği söz konusu değildir. Bu durumda davacının tek seçeneği, davayı taşınmazı devralan yeni malike karşı da tapu iptali/terkin davası olarak yürütmektir. Bu durumda, öncelikle belirtilen usulü eksiklik giderilip, taşınmazı devralan yeni malike davalı sıfatıyla tebligat yapılıp delil gösterdiği takdirde delillerinin toplanıp, tüm deliller birlikte değerlendirilerek, gerçekleşecek sonuca göre işin esası hakkında bir hüküm verilmesi gerekir. Bu nedenlerle, açıklanan yönde işlem ve inceleme yapılmak üzere hükmün bozulması gerekmiştir.” gerekçesi ile onama kararı ortadan kaldırılarak Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
F. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 16/02/2016 tarihli ve 2015/726 Esas, 2016/99 Karar sayılı kararı ile; davalı ... ... Vakıf ... San. Tic. A.Ş. yönünden davanın husumet yokluğundan redidne, HMK’nın 125. maddesi uyarınca davaya dahil edilen davalı ... Turizm ve Otelcilik A.Ş. yönünden davanın kabulü ile dava konusu taşınmazın 1187 m²’lik kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı gerekçesi ile 1187 m2’lik kısmın tapu kaydının iptali ile kıyı olarak terkinine ve kıyı kenar çizgisi içerisinde yer alan yapıların kal'ine, iptal edilen kısım içerisinde kalan beton iskele dava açıldıktan sonra yıkılıp yönetmeliğe uygun ahşap iskele yapıldığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
G. ONAMA KARARI
Kararın davalı davalı ... Turizm ve Otelcilik A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 13/11/2017 tarihli ve 2016/15385 Esas, 2017/15167 Karar sayılı kararı ile hükmün onanmasına karar verilmiş, davalı ... Turizm ve Otelcilik A.Ş. vekilinin karar düzeltme isteğinin reddi üzerine hüküm 20/06/2019 tarihinde kesinleşmiştir.
H. Tavzih Talebi
Davacı vekili 23/10/2020 tarihli dilekçesi ile; hükmün infazı için başvurulduğunu, ancak ... Kadastro Müdürlüğünün 04/09/2020 tarihli yazısı ile dava konusu taşınmazın 3402 sayılı Kanun'un 22/a maddesi uygulaması sonucu ada parsel numarasının değiştiği, taşınmazın yeni duruma uygun hale getirilmesi (güncellenmesi) için alınacak tavzih kararı ve infaza elverişli karar ile güncel krokinin birlikte gönderilmesi halinde işlem yapılabileceğinin bildirildiğini belirterek, Mahkemenin 2015/726 Esas, 2016/99 Karar sayılı kararının HMK’nın 305/A maddesi uyarınca tavzihine karar verilmesini talep etmiştir.
I. Mahkemece Tavzih Talebi Üzerine Verilen Ek Karar
Mahkemenin 10/06/2021 tarihli ek kararı ile; 16/02/2016 tarihli kararın 20/06/2019 tarihinde kesinleştiği, dava konusu 2490 sayılı taşınmazın 3402 sayılı kanunun 22. maddesinin 2. fıkrasının A bendi doğrultusunda yeni 375 ada 8 parsel sayılı taşınmaza gittiği, uygulama çalışmalarının karar tarihinden sonra ancak kararın kesinleşmesi tarihinden önce 21/09/2016 tarihinde kesinleştiği, 16/02/2016 tarihli kararın verildiği tarihte Kanuna, usule, mevcut tapu kayıt ve siciline, maddi gerçeğe uygun olduğu ayrıca kadastro çalışmaları neticesinde taşınmazın yüz ölçümünde değişiklik meydana geldiği ve taraflara tanınan hakların ve yüklenen borçların, tavzih yolu ile sınırlandırılamayacağı, genişletilemeyeceği ve değiştirilemeyeceği, yine davacının tavzih talebinin yeni dava konusu yapılabilecek hususlardan olduğu gerekçesi ile 10/06/2021 tarihli ek karar ile tavzih talebinin reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen ek kararına karşı süresi içinde davacı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; ek kararın usul ve yasaya aykırı, hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, nizalı taşınmazın koordinatlarını gösterir şekilde infaza olanak veren, rapor ve krokisinin düzenlenmesi ile hüküm fıkrasının düzeltilmesi şeklinde tavzihin mümkün olduğunu, hükmün infazı tamamlanıncaya kadar tavzih talebinde bulunulabileceğini, çapında herhangi bir değişiklik olmadan, ada-parsel numarası değişen dava konusu taşınmazın durumuna uygun hale getirilmesinin tavzih kararı ile mümkün olduğunu, hükmün bu haliyle infaz olanağı bulunmadığını, bildirerek tavzih talebinin reddine dair ek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; tavzih istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 305. maddesi şöyledir:
"(1) Hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her biri hükmün açıklanmasını veya tereddüt ya da aykırılığın giderilmesini isteyebilir.
(2) Hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar, tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez."
2. HMK’nın 305/A maddesinin 1. fıkrasında ise “Taraflardan her biri, nihaî kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde, yargılamada ileri sürülmesine veya kendiliğinden hükme geçirilmesi gerekli olmasına rağmen hakkında tamamen veya kısmen karar verilmeyen hususlarda, ek karar verilmesini isteyebilir. Bu karara karşı kanun yoluna başvurulabilir. “ düzenlemeleri mevcuttur.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3/2. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (HUMK) uygulanacağı davalar yönünden HUMK'un 428. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
2. Tavzih talebinin reddine ilişkin Mahkemece verilen ek karar, usul ve Yasaya uygun olduğundan temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler ek kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan ek kararın ONANMASINA,
492 sayılı Harçlar Kanunu'nun değişik 13. maddesinin j. bendi gereğince davacı Hazineden harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
04.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.