"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Boğazlıyan 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı dava dilekçesinde, dava konusu 406 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki evi yurt dışında yaptığı birikimler ile yaptırdığını, eşi ile yaşadığı sorunlar nedeniyle davalı annesi ...’nin ikna ve telkinleri ile bedelsiz olarak ona temlik ettiğini, davalıların ortak hileli davranışları ile kandırıldığını, taşınmazı istediği zaman geri alabileceğine güvenerek annesine devrettiğini, annesinin taşınmazı davalı kızı ...’a devrettiğini, annesinin diğer davalının etkisinde olduğunu, ...’ın annesi ile görüşmesine izin vermediğini, 15 yıldır taşınmazı kendisinin kullandığını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalılar cevap dilekçelerinde, harcın ikmal edilmesi gerektiğini, zamanaşımının geçtiğini, ...’ın taşınmazı bedelini ödeyerek ...’den satın aldığını, davacının kendi muvazaasına dayanamayacağını, davacının iddiasının aksine inançlı bir temlik olmadığını, buna ilişkin yazılı bir delil de bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı istinaf dilekçesinde özetle; davalıların ...'ın taşınmazı bedelini ödeyerek aldığını iddia etmelerine rağmen resmi senette devrin bağış suretiyle yapıldığını, davalıların muvazaalı işlem yaptıklarını, dava konusu taşınmazın değerli bir taşınmaz olduğunu, 86 yaşında olan bir kişinin taşınmazı devralma gücünün incelenmediğini, taşınmazı vekaletname ile devreden babanın hayatta olsaydı gerçeğin ortaya çıkacağını, taraflar arasındaki akrabalık ve yakınlık ilişkisini değerlendirilmeden karar verildiğini, taşınmazın neden çok sayıda al-sat ve bağış gösterildiğinin açıklanamadığını, bu durumun dahi delil başlangıcı niteliğinde olduğunu, babasına verdiği vekaletname ile taşınmazın annesine satılmasının taraflar arasındaki inançlı işlemi ve davalıların kendisini nasıl aldattıklarını ortaya koyduğunu, devrin mülkiyet edindirme değil karşı taraftan bu taşınmazı belli süre sonra alma niyetli olduğunu, vekil edenin bilinçsiz şekilde hareket etmesi sebebi ile gerçek bir devir gibi göründüğünü, işlemin temelinin hatalı olduğunu, para aktarıldığını davalıların ispatlayamadıklarını, ara malik ... ...’un dinlenilmesi gerektiğini, temeldeki işlemin hukuka aykırı olduğunu ve tapunun iptal edilmesi gerektiğini, mevcut durumun yazılı delil olduğunu, böyle bir delil var iken tanık dinlenilmemesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının eşiyle yaşadığı sorunlar nedeniyle davalı ...'ın telkinleriyle taşınmazı ...'a bedelsiz olarak devir ve temlik ettiği yönündeki iddiasını yazılı delille kanıtlayamadığı, hile iddiası yönünden de dosyadaki bilgi ve belgelere göre davacının iradesinin sakatlanmak suretiyle vekalet alınarak işlem yapıldığının kanıtlanamadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı temyiz dilekçesinde özetle, davalıların ortak ve hileli davranışları ile taşınmazın ellerinden alındığını, vekaletnamenin bu anlamda davalıları ve murisleri tarafından kötüye kullanılarak taşınmazın devrinin yapıldığını, eşiyle sorun yaşadığı dönemde annesinin ikna ve telkinleri ile temlikin gerçekleştiğini, annesine taşınmazı geri alabileceği konusunda güvendiğini, davalıların iradesini hataya düşürdüklerini, taşınmazın ...'a bedeli ile devrediği savunulmasına rağmen devrin bağış olarak yapıldığını, 86 yaşındaki annesinin taşınmazı satın alma gücünün incelenmediğini, taraflar arasındaki yakınlığın değerlendirilmediğini, çok sayıda al-sat işlemi yapıldığını, bunu delil başlangıcı sayılacağını, babasına verdiği vekaletname ile taşınmazın alım gücü olmayan annesine devredilmesinin taraflar arasındaki inançlı işlemi ve kendisinin aldatıldığını gösterdiğini, hata ve hile ile ilgili iddialarının ispatlandığını, kendisine bedel ödenmediğini, kız kardeşinin beyan olarak gönderdiği dilekçenin de iddialarını desteklediğini, ara malikin dinlenilmesi gerektiğini, mevcut durumun yazılı delil olduğunu, davalı annesinin işlemi yapacak durumda olup olmadığı hususunda rapor alınmamasının hukuka aykırı olduğunu, bedelin düşük olduğunu, Mahkemenin davayı sadece inançlı işlem olarak değerlendirdiğini, davalıların hileli davranışlarla taşınmazı edindiklerini, hata ve hile iddialarının, ehliyetsiz işlem yapan davalının durumunun ve istinaf sebeplerinin incelenmediğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, inançlı işlem hukuki sebebine dayalı tapu iptali ve tescili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak ... veren geçerli sözleşmelerdir. (... Borçlar Kanunu'nun 97 nci maddesi) Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK'nın 26 ncı ve 27 nci maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır. TBK’nın 97 nci maddesine göre, karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme ... olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.
İnançlı işlem inanç sözleşmesine dayandığından, sözleşmelere ilişkin zaman aşımı hükümlerinin inançlı işlemlere de uygulanacağı, bu sürenin inançlı işlemin türüne göre kıyasen tatbik edilecek vekalet ve rehin hükümlerine göre belirleneceği gerek uygulamada gerekse doktrinde baskın görüş olarak benimsenmektedir. Ne var ki, zaman aşımı süresinin başlaması için inanç ilişkisi sona ermeli veya alacak muaccel hale gelmelidir. Bu itibarla inanç sözleşmesi sona ermediği, inanç konusu inanılanda, alınan para inananda kaldığı sürece zaman aşımı süresinin başlamasına olanak yoktur. Açıklanan kuralın doğal sonucu olarak taraflar borcun ödenmesi için bir süre kararlaştırmış ve borç bu süre içerisinde ödenmemiş olsa dahi inanç ilişkisi devam ettiğinden inanç konusunun iadesi için dava açılabilir. İnanılan, kararlaştırılan sürenin geçtiğinden bahisle inanç konusunu iade etme yükümlülüğünün sona erdiğini savunarak iade borcunu yerine getirmemezlik yapamaz. Keza kararlaştırılan süre içerisinde borcun ödenmemesi halinde inanç konusunun inanılana geçeceği, inananın dava açamayacağı yönünde inananın müzayakasından yararlanılarak sözleşmeye konulan böyle bir koşul ... Medeni Kanunu’nun (TMK) 873 üncü ve 863 üncü maddelerinin buyurucu hükümlerine aykırı düşeceğinden geçersiz olup, sözleşme serbestisi kuralına dayanılamaz. Aksinin kabulü halinde borç veren borç alanın darda kalmasından yararlanarak daima inanç sözleşmelerine böyle bir hüküm koymak suretiyle söz konusu madde hükümlerinden kurtulma ve borç verdiği kişinin malını veya hakkını çok az bir bedel ile eline geçirme, onu istismar etme olanağını elde etmiş olur ki, bu husus sözleşme hukukunun genel prensiplerine, ahlaka, kanun koyucunun amacına ters bir sonuç doğurur ve tefeciliği teşvik eder. Nitekim böyle sözleşmelerin batıl olduğu TBK’nın 26 ncı ve 27 nci maddelerinde hükme bağlanmıştır
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 140 ıncı maddesinin üçüncü fıkrasında “Ön inceleme duruşmasının sonunda, tarafların sulh veya arabuluculuk faaliyetinden bir sonuç alıp almadıkları, sonuç alamadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanakla tespit edilir. Bu tutanağın altı, duruşmada hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür.” hükmü düzenlenilmiştir.
3. Değerlendirme
1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı vekilinin aşağıdaki ben kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Mahkemece ön inceleme duruşmasında uyuşmazlığın inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescili olarak nitelendirildiği gözetilerek HMK’nın 140 ıncı maddesinin üçüncü fıkrası gereğince uyuşmazlığın bu hukuki sebep esas alınmak suretiyle çözümlenmesi gerekeceği kuşkusuzdur. Bu nedenle Bölge Adliye Mahkemesinin inançlı işlem hukuki nedeni ile ilgili değerlendirme yaptıktan sonra hile hukuki nedeni hakkında da ayrıca değerlendirme yapması doğru değildir.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HMK'nın 370 ... maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine,
2. Davacı vekilinin Bölge Adliye Mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçe kısmından "Hile ile ilgili olarak da dosyadaki bilgi ve belgelere göre davacının iradesinin sakatlanmak suretiyle vekalet alınarak işlem yapıldığı kanıtlanmamıştır." cümlesinin çıkarılmasına, hükmün bu şekli ile DÜZELTİLEREK ONANMASINA, istek hâlinde peşin alınan temyiz harcının yatırana iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
01.03.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.