"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - BEDEL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil ile bedel istekli dava sonunda yerel mahkemece bedelin davalı vekil ...’dan tahsiline, davalı ... yönünden bedelin husumet nedeniyle, tapu iptali ve tescil davasının ise esastan reddine ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla; dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil ile bedel isteklerine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan ...'den intikal eden taşınmazların devir işlemlerini gerçekleştirmek amacıyla davalı ...'yı vekil tayin ettiklerini, ancak vekilin vekalet görevini kötüye kullanarak taşınmazlardaki paylarını el ve işbirliği içerisinde olduğu diğer davalı ... ile dava dışı 3. kişilere satış suretiyle devrettiğini, satıştan bilgileri olmadığı gibi kendilerine herhangi bir ödeme de yapılmadığını ileri sürerek, davalı ... adına kayıtlı 324 ada 1, 325 ada 1, 2,3 , 327 ada 1, 2, 3, 330 ada 1, 2, 4, 331 ada 1, 2 3, 5, ve 6 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile payları oranında adlarına tesciline, olmazsa rayiç bedelin davalılardan tahsiline, dava dışı 3. kişilere devredilen 325 ada 2, 3, 4, 326 ada 3, 4, 328 ada 4, 330 ada 3, 331 ada 4 ve 6 parsel sayılı taşınmazlar bakımından ise rayiç bedelin davalı vekil ...’dan tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, iddiaların doğru olmadığını, bedeli karşılığında taşınmazların devredildiğini belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazların satış bedellerinin davalı vekil tarafından davacılara ödendiğinin ispatlanamadığı gerekçesiyle 405.071,50 TL bedelin faiziyle birlikte davalı vekil ...’dan tahsiline, davalı ... yönünden bedele ilişkin davanın husumet nedeniyle reddine, iptal tescil isteğinin ise davalıların el ve işbirliği içinde hareket ettiklerinin kanıtlanamadığı gerekçesiyle reddine dair verilen karar Dairece, “ ... öncelikle 325 ada 2 ve 3 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin tapu kayıtlarının tüm tedavülleriyle birlikte getirtilerek davacılardan davalı ...’ya, ondan da dava dışı üçüncü kişilere bir temlik bulunup bulunmadığının belirlenmesi, dava konusu 324 ada 1, 325 ada 1, 327 ada 1 ve 2, , 330 ada 1 ve 2, 330 ada 4, 331 ada 1, 2, 5 ve 6 parsel sayılı taşınmazların ise dava dışı üçüncü kişilere temlik edilmesi nedeniyle 6100 sayılı HMK'nin 125.maddesi hükmü uyarınca, davacı tarafa seçimlik hakkı hatırlatılarak davayı ne şekilde sürdüreceğinin sorulması ve bu yöndeki usuli eksiklik giderildikten sonra işin esası bakımından bir karar verilmesi gerekirken değinilen yön üzerinde durulmaksızın yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.” gerekçesiyle bozulmuş; Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sırasında; davacılar, taleplerini bedele hasrederek, dava konusu tüm parseller yönünden taşınmazların rayiç bedellerinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı vekil ...’dan tahsilini istemişler; Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, çekişmeli taşınmazların satış bedellerinin davalı vekil tarafından davacılara ödendiğinin ispatlanamadığı gerekçesiyle 405.071,50 TL bedelin faiziyle birlikte davalı vekil ...’dan tahsiline, davalı ... yönünden bedele ilişkin davanın husumet nedeniyle, iptal tescil isteğinin ise davalıların el ve işbirliği içinde hareket ettiklerinin kanıtlanamadığı gerekçesiyle esastan reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan deliller ile eksiğin tamamlanması yoluyla getirtilen tapu kayıtlarında; davacılar ... ile ...’ın, Sultanbeyli 1. Noterliğinin 27.07.2001 tarih 20223 yevmiye no’lu vekaletnamesi ile taşınmaz intikali ve satışı konusunda davalı ...’ı vekil tayin ettikleri, dava konusu 324 ada 1, 325 ada 1, 327 ada 1-2-3, 330 ada 1-2-3-4, 331 ada 1-2-3-5 parsel sayılı taşınmazlarda davacı ...’e ait 13/576’şar, davacı ...’e ait 5/128’er payın anılan vekaletnameye istinaden davalı vekil ... tarafından davalı ...’ya 12.09.2008 tarihinde satış yoluyla temlik edildiği, davalı ...’nın da yargılama sırasında 3. kişilere temliklerde bulunduğu, dava konusu 325 ada 4, 326 ada 3, 326 ada 4, 328 ada 4, 331 ada 4-6 parsel sayılı taşınmazlardaki davacı paylarının da davalı vekil tarafından 17.06.2008, 04.06.2008 tarihlerinde dava dışı 3. kişilere temlik edildiği, dava konusu 325 ada 2 parsel sayılı taşınmazda davacı ...’in 13/576 payının 04.06.2008 tarihinde davalı ...’ya, davacı ...’in 5/128 payının 12.09.2008 tarihinde dava dışı 3. kişiye davalı vekil tarafından temlik edildiği, dava konusu 325 ada 3 parsel sayılı taşınmazda davacı ...’in 13/576 payının 04.06.2008 tarihinde dava dışı 3. kişiye, davacı ...’in 5/128 payının 12.09.2008 tarihinde davalı ...’ya davalı vekil tarafından temlik edildiği, yargılama sırasında davalı ... tarafından 3. kişilere devredilen taşınmazlar bakımından HMK’nin 125. maddesinin gözetilmesi gereğine işaret edilerek kararın bozulduğu, bozma sonrası davacılar vekilinin sunmuş olduğu 21.02.2020 tarihli dilekçede, taleplerini bedele hasrederek, dava konusu tüm parseller yönünden taşınmazların rayiç bedellerinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı vekil ...’dan tahsilini istediği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayanağı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre ve özellikle hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilin, vekalet görevini kötüye kullanarak çekişmeli taşınmazlardaki davacı paylarını devrettiği sabittir. Davacılar vekilinin 21.02.2020 tarihli dilekçe içeriğine göre, talebini bedele hasretmesi ve bedelin yalnızca davalı vekil ...’dan tahsilini istemesi karşısında davalı vekilin bedelden sorumlu tutulması da doğrudur. Davalılar vekilinin bu yönlere değinen yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine.
Ne var ki; davacılar vekilinin bozmadan sonra sunmuş olduğu 21.02.2020 tarihli dilekçede, davalı vekil ... dışındaki diğer davalı ... bakımından davadan feragat mi, davayı geri alma mı, yoksa davayı takip edip etmeme hususlarından hangisini tercih ettiği açıklanmadığı gibi; HMK’nin 31. maddesine göre hakimin davayı aydınlatma ödevi kapsamında da bu hususun açıklığa kavuşturulmadığı görülmektedir.
Hal böyle olunca, öncelikle davacılar vekilinin 21.02.2020 tarihli dilekçesinin açıklattırılarak davalı ... yönünden buna göre hüküm kurulması ve sonucuna göre yargılama giderleri ile vekalet ücreti yönünden karar verilmesi gerekirken, değinilen hususun göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalılar vekilinin değinilen yöne ilişkin yerinde bulunan temyiz itirazının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasa'nın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.12.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.