Logo

1. Hukuk Dairesi2021/9880 E. 2022/3836 K.

Yapay Zeka Özeti

Bu karar için yapay zeka özeti oluşturulamadı.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - TENKİS

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis istekli dava sonunda davanın reddine dair İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 14/09/2021 tarihli 2021/272 Esas 2021/697 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 10/05/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ... ve vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, mirasbırakan babası ... ...’in maliki olduğu 2014 ada 5 parsel sayılı taşınmazda bulunan 16 no.lu bağımsız bölümünü (İstanbul/Mecidiyeköy), 114 ada 26 sayılı parselini (Balıkesir/Burhaniye), 3931 parsel sayılı taşınmazda bulunan 9 no.lu bağımsız bölümünü (İstanbul/Büyükçekmece) ve 6823 ada 17 parsel sayılı taşınmazda bulunan 5 no.lu bağımsız bölümünü (İzmir/Konak) davalı kızı ...’a temlik ettiğini, aslında mirasbırakana verdiği alım-satım yetkisini içerir vekaletname ile mirasbırakanın 114 ada 26 parseldeki 1/4 payı 1972 yılında kendi adına aldığını, aynı vekaleti kötüye kullanarak sonrasında anılan payı davalıya devrettiğini, mirasbırakan tarafından yapılan tüm devirlerin muvazaalı olduğunu, davalının 5 ve 9 no’lu bağımsız bölümleri bilahare 3. kişilere sattığını, muvazaalı satışlar nedeniyle miras payının önemli ölçüde davalı üzerine geçtiğini, temliklerin gerçekleştiği 1984-1989 yılları arasında davalının çocuğuna mirasbırakan tarafından bakıldığını, o yıllarda davalının mirasbırakanın sevgisinden yararlandığını ileri sürerek, halen davalı üzerinde bulunan tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tescilini, 3. kişilere devredilen taşınmazlar yönünden saklı payı oranında tenkisini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı, iddiaların haksız ve yersiz olduğunu, 114 ada 26 parsel ile 6823 ada 17 sayılı parseldeki 5 no.lu bağımsız bölümün mirasbırakan ile ilgisinin olmadığını, mülkiyetine hiç geçmediğini, mirasbırakana verdiği vekaletname ile işlem yapıldığını, 16 no.lu bağımsız bölümle ilgili daha önce açılıp kesinleşen bir dava bulunduğunu, kesin hüküm oluştuğunu, diğer çekişme konusu 9 no.lu bağımsız bölümün ise usulüne uygun satışının yapıldığını bildirip, davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 06/04/2012 tarihli 2011/322 Esas 2012/143 Karar sayılı tefrik ve yetkisizlik kararının, davacının temyizi ile Dairenin 21/03/2013 tarihli 2012/11985 Esas 2013/4060 Karar sayılı kararıyla bozulması üzerine, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 09/05/2017 tarihli 2013/402 Esas 2017/173 Karar sayılı kararıyla; yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporları ile davacının saklı payına tecavüz edilmediğinin ve mirasbırakanın tasarruf nisabını aşmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairenin 06/10/2020 tarihli 2017/4181 Esas 2020/4810 Karar sayılı kararıyla; “...Eldeki davada, iddianın ileri sürülüş biçimi, dava dilekçesi içeriği ve yapılan devirler gözetildiğinde, davacının; 114 ada 26 sayılı parseldeki 1/4 payının devri yönünden vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, diğer dava konusu taşınmazlar yönünden ise muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tenkis isteğine ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Ne var ki mahkemece, dava konusu dört parça taşınmaz yönünden doğrudan tenkis isteği üzerinde durularak ve aldırılan bilirkişi raporları ile davacının saklı payına tecavüz edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı taraf, terditli isteklerde bulunmuştur. Öncelikle, dava konusu taşınmazlar yönünden iptal-tescil isteğinin değerlendirilmesini, mümkün olmazsa tenkis isteği yönünden inceleme yapılmasını istemiştir. Hemen belirtilmelidir ki, 3. kişilere devredilen taşınmazlar yönünden iptal-tescil isteğinin dinlenmeyeceği ortadadır. O nedenle, tazminat da istenmediği gözetilerek 3. kişilere devredilen taşınmazlar yönünden tenkis incelemesi yapılması gerekmektedir. Ne var ki, muris muvazaasına konu edilen 2014 ada 5 sayılı parseldeki 16 no.lu bağımsız bölümün tamamı halen davalı adına kayıtlıdır. Yine, dava konusu 114 ada 26 parsel sayılı taşınmazın tamamı davalı ... adınadır. O halde, 114 ada 26 sayılı parseldeki 1/4 pay yönünden vekalet görevinin kötüye kullanılıp kullanılmadığı, 2014 ada 5 sayılı parseldeki 16 no.lu bağımsız bölüm yönünden ise muris muvazaası hukuksal nedeni üzerinde durulması, anılan taşınmazlarda iptal-tescil isteğinin kabul edilip edilmeyeceğinin öncelikle çözümlenmesi, 16 no.lu bağımsız bölüm yönünden iptal-tescil isteğinin kabul edilmesi halinde davacı tarafın bu taşınmazdan da miras payını alacağı gözetilerek diğer dava konusu (3. kişilere devredilen 3931 sayılı parseldeki 9 no.lu mesken ve 6823 ada 17 sayılı parseldeki 5 no.lu mesken) taşınmazlarla birlikte tenkis değerlendirmesi yapılması, reddedilmesi halinde ise 3. kişilere devredilen taşınmazlar yönünden doğrudan tenkis değerlendirmesinin yapılması, tenkis incelemesi yapılırken temliklerin mutlak tenkise tabi olmadığı göz önüne alınarak mirasbırakanın saklı pay kurallarını ihlal kastıyla hareket edip etmediğinin tespit edilmesi ve sonucuna göre tenkis raporu aldırılması gerekirken, yanılgılı hukuksal niteleme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.” gerekçesiyle karar bozulmuş; Dairenin 31/03/2021 tarihli 2021/864 Esas 2021/1927 Karar sayılı kararıyla davalı vekilinin karar düzeltme isteminin reddine karar verilmiştir.

3. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen karar

İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 14/09/2021 tarihli 2021/272 Esas 2021/697 Karar sayılı kararıyla; hükmüne uyulan bozma ilamı uyarınca yapılan yargılama sonucunda; davacının 114 ada 26 parsel sayılı taşınmazdaki 1/4 payının 06.12.1985 tarihinde davacıya vekaleten mirasbırakan ... tarafından davalıya satış suretiyle devredildiği, bu devir sırasında dava dışı diğer payların da devrinin gerçekleştiği, tanık anlatımları dikkate alındığında temlikin davacının rızası ile yapıldığı, davacının temlikten haberdar olduğunun daha önce açılan Şişli 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/589 E. ve 2009/385 K. Sayılı dosyası ile tespit edildiği, bu taşınmaz yönünden vekalet görevinin kötüye kullanılmadığı; dava konusu 2014 ada 5 parsel sayılı taşınmazda kayıtlı 16 no.lu bağımsız bölüm yönünden muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı iptal tescil istemi yönünden yapılan incelemede, mirasbırakanın paylaştırma amacıyla hareket ettiği, mal kaçırma iradesi bulunmadığı, bu taşınmazdaki diğer bağımsız bölümlerin mirasçılar arasında paylaştırıldığı; tenkis isteği yönünden yapılan incelemede, temliklerin mutlak tenkise tabi olmayıp, mirasbırakanın saklı payı ihlal kastıyla hareket etmediği, tüm talepler yönünden iddiaların ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

Mahkemece delillerin doğru değerlendirilmediğini, anne ... ... ...’in miras davasının eldeki dava ile ilgisi bulunmadığını, mirasbırakan ...’den kalan başkaca dava dışı Esentepe’de 6 no.lu daire ile Mecidiyeköy’de 17 no.lu daire , Büyükçekmece’de 7 no.lu daire olduğunu, dava dışı 18 no.lu dairenin davacıya mirasbırakan tarafından temlikinin gerçek bir satış olup, davacının ...’tan kredi kullandığını, İzmir’deki dava konusu 5 no.lu dairenin davalı henüz 22 yaşında iken davalıya devredildiğini, Burhaniye’deki dava konusu yazlıkta davacının payının ise mirasbırakan tarafından vekalet görevi kötüye kullanılarak davalıya devredildiğini, Şişli’deki dava konusu 16 no.lu daire ile Büyükçekmece’deki dava konusu 9 no.lu dairenin davalıya temlikinin de muvazaalı olduğunu, mirasbırakanın huzurevinde öldüğünü, davacının anneden hiçbir mal almadığı halde mirasbırakan babasından satış yoluyla edindiği dava dışı 18 no.lu dairenin, annenin mirası ile ilgili açılan önceki davada paylaşıma sokulduğunu, dava dışı 18 no.lu dairenin bu kez de eldeki davada paylaşıma dahil edilmek istendiğini, davacıya devredilen dava dışı taşınmaz tenkis hesabından düşüldüğü halde davalıya verilen dava dışı taşınmazların düşülmediğini, davacının Burhaniye’deki dava konusu yazlıktaki 1/4 payının vekalet görevi kötüye kullanılarak davalıya bedelsiz şekilde devredildiğini, bu devirden davacının haberi olmadığını, 1972 tarihli vekaletnamenin 13 yıl sonra kullanıldığını, bu taşınmazın tenkis hesabında hesaplamaya dahil edilmediğini, dava konusu 16 no.lu daire ile ilgili iptal tescil istenildiği için davacının 1/3 miras payı nazara alınması gerekirken 1/6 saklı payının bilirkişilerce nazara alındığını, davalı tarafından 3. kişilere devredilen dava konusu 9 no.lu daire ile İzmir’deki 5 no.lu daire için tenkis istenildiğini, temlik dışı terekeden davacıya düşen pay tenkis hesabında nazara alındığı halde davalıya düşen payın nazara alınmadığını, tenkisle ilgili alınan bilirkişi raporunun değinilen yönlerden hatalı olduğunu, mirasbırakanın 9 nolu daireyi vasiyet yolu ile ölünceye kadar bakma koşuluyla davalıya verdiğini, hem de bu daireyi satış yoluyla davalıya devrettiğini, davalının da bakım görevini yerine getirmediğini, mirasbırakanın huzurevine bırakıldığını, mirasbırakanın banka hesaplarından davalının hesabına paralar aktarıldığını, bozma sonrası tek celsede davanın reddine karar verildiğini, banka kayıtlarının incelenmesi yönündeki talebin reddedildiğini, davalı tanığı olan kardeş ...’un yalan söylediğini, zira mirasbırakanın hesaplarından bu tanığın para çektiğini, bu tanığın davalı ile ortak banka hesapları bulunduğunu, davalı tanığı olarak dinlenen teyze ...’nun da tarafların annesinden aldığı dava dışı daireyi iki gün sonra davalıya temlik ettiğini, bu tanığın da muvazaalı işlemlere ortak olduğunu, beyanlarına itibar edilemeyeceğini, mirasbırakan ...’nin, davalının çocuğuna 13 yıl süreyle kendi evinde baktığını ve bu dönemde 1984-1989 yılları arasında ve davalının baba evinde öğrenci olarak yaşadığı 1978 yılında muvazaalı temliklerin yapıldığını, bedeller arasında fark olduğunun keşfen saptandığını, davacının meslek gereği uzun yıllar İstanbul dışında yaşaması nedeniyle devirlerden haberi olmadığını, mirasbırakanın taşınmaz satmaya ihtiyacı olmayıp, davalının da satış bedeli ödediğini kanıtlayamadığını, mal dağıtımında aşırı dengesizlik olduğunu, temliklerin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun, vekalet görevinin kötüye kullanıldığının ispatlandığını belirterek, yerel mahkeme kararının bozulmasını istemiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması ile muris muvazaası hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis istemine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

6.2.1. Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.

Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

6.2.2. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Öte yandan, muris muvazaası hukukİ nedenine dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. Bu kapsamda, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapıldığını ispat külfeti 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 190. maddesi ile Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 6. maddesi gereği davacı tarafa aittir.

6.2.3. Türk Medeni Kanunu’nun 565. maddesinde tenkise tabi sağlar arası kazandırmaların neler olduğu düzenlenmiş, TMK’nın 565/4. maddesinde, “Mirasbırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığı açık olan kazandırmalar” bu kapsamda sayılmıştır.

6.3. Değerlendirme

Kararın (IV/2.) paragrafında yer verilen ve hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılmış ve özellikle Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190., Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. maddeleri uyarınca ispatlanamayan davanın reddi doğru olduğuna göre, (IV/3.) paragrafta yazılı şekilde karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

V. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün ONANMASINA, 20.11.2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalı vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin ve aşağıda yazılı 21,40 TL bakiye onama harcının davacıdan alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11/05/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.