"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali tescil davası sonunda, Mersin 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13/11/2020 tarihli 2019/293 Esas 2020/330 Karar sayılı kararıyla davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar asıl ve birleştirilen davada davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 07/02/2022 Pazartesi günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Avukat ... ile diğer temyiz eden davacılar vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Asıl davada davacı ... ile birleştirilen davada davacı ..., miras yolu ile malik oldukları 282 ada 1, 2, 5, 192 ada 1, 5 ve 6, 268 ada 7, 8200 ada 2, 260 ada 9 ve 367 parsel sayılı taşınmazların ifraz, tevhit, taksim ve intikali için bilgisizlik ve yaşlılıklarından faydalanılarak hile ile vekaletname alındığını, davalı vekil ...’ın vekaletnameyi kullanarak dava konusu 367 parsel sayılı taşınmazı satış yoluyla davalı kardeşi...’a devrettiğini, diğer taşınmazların da davalı vekil ... tarafından davalı ...’a trampa yoluyla devredildiğini, taşınmazlar üzerinde ifraz ve tevhit işlemleri uygulanarak kat irtifakı kurulduğunu, satış bedelinin düşük olduğunu ve taraflar arasındaki akrabalık ilişkisi nedeniyle işlemlerin muvazaalı olduğunu ileri sürerek, davalı ... adına olan tapu kayıtlarının iptali ile adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
II. CEVAP
Davalılar, emlak işleriyle ilgilendiklerini, dava konusu taşınmazlarda paydaş olduklarını, davacıların birden fazla dağınık ve küçük paylar ile paydaş oldukları taşınmazları birleştirmek için davacılar ile iş sözleşmesi yaptıklarını, satış işleminin ise davacıların bilgisi ve isteği dahilinde yapıldığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece, asıl ve birleştirilen davanın kısmen kabulü ile dava konusu 367 parsel sayılı taşınmazda davalı ... adına kayıtlı paydan 134,80 m2’lik kısmın tapusunun iptali ile davacılar adına eşit olarak tesciline, 282 ada 7 parsel sayılı 1.686 m2’lik taşınmazın trampa ve ifrazen taksim yolu ile davacılar adına tescil edildiği, bu işlemler sonucu davacıların 4,70 m2’lik hak kaybı olduğu gerekçesiyle bu kısmın değeri olan 3.525,00 TL’nin davalı ...’dan alınarak davacılara eşit şekilde verilmesine, diğer davalılar ve diğer taşınmazlar yönünden ise davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkeme kararına karşı yasal süre içerisinde asıl ve birleştirilen davada davacılar ile davalı ... tarafından temyiz yoluna başvurulmuştur.
2.Bozma Kararı
Dairenin 26/09/2018 tarihli ve 2015/14817 Esas 2018/12831 Karar sayılı kararıyla; “... Hal böyle olunca; 192 ada ada 1, 5 ve 6 parsel sayılı taşınmazlar bakımından vekillere vekalet verilmemesine rağmen taşınmazların vekaleten trampa ile temlik edildiği göz önünde bulundurularak, bu taşınmazlar yönünden davanın kabulüne karar verilmesi; 367 parsel sayılı taşınmaz yönünden ise yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca vekalet görevinin kötüye kullanılıp kullanılmadığı yönünde araştırma ve inceleme yapılması, diğer taşınmazlar yönünden taraflar arasında imzalanan iş sözleşmesi uyarınca işlemlerin gerçekleştiği, davacıların da bedel istekleri olmadığı gözetilerek, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi doğru değildir.”gerekçesiyle karar bozulmuş; Dairenin 27/06/2019 tarihli 2019/619 Esas 2019/4192 Karar sayılı kararı ile davalılar vekilinin karar düzeltme isteğinin reddine karar verilmiştir.
3. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mersin 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13/11/2020 tarihli 2019/293 Esas 2020/330 Karar sayılı kararıyla; iş sözleşmesi ve vekaletname içeriğinde belirtilmeyen ve vekaleten trampa yolu ile davalı ...’a devredilen dava konusu 192 ada 1, 5 ve 6 parsel sayılı taşınmazlar yönünden asıl ve birleştirilen davanın kabulüne, trampa harici tutulup vekaleten satış yoluyla davalı ...’a devredilen dava konusu 367 parsel sayılı taşınmaz yönünden de iddianın ispatlandığı gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davanın kabulüne, dava konusu diğer taşınmazlar yönünden taraflar arasında imzalanan iş sözleşmesi uyarınca işlemlerin gerçekleştiği ve davacıların da bedel istekleri olmadığı gözetilerek asıl ve birleştirilen davanın reddine, davalı ... dışındaki diğer davalılar yönünden de asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davada davalılar vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Mahkemece verilen süre üzerine 17/07/2012 tarihinde tanık listesinin sunulduğunu, ancak tanıklar dinlenmeden karar verildiğini, hukuki dinlenilme ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini, deliller toplanmadan karar verildiğini, davacılardan Feride’nin mirasçılarının karar tarihinden sonra davaya dahil edilmelerinin de usuli bir hata olduğunu, taraflar arasındaki iş sözleşmesi gereğince dava konusu taşınmazların tevhit-taksim-ifraz işlemlerinin yapılacağı ve % 20’nin davalı ...’a ait olacağı, 282 ada 5 parsel sayılı taşınmazda davacılara yapı yapmaya uygun ½’ şer paylı yer verileceğinin kararlaştırıldığını, davacıların bu doğrultuda vekaletname verdiklerini, anlaşma gereği davacılara yer verildiğini ancak eksik verilip verilmediğinin tartışma konusu olduğunu, dava konusu 367 parsel sayılı taşınmaz ile bu taşınmazın imarı ile oluşmuş ya da oluşacak parsellerin iş sözleşmesi ve vekaletnamenin kapsamında olduğunu, dava konusu 192 ada 1-5-6 parsellerin de kök 367 parselden geldiğinin ve imarla oluştuğunun tapu kayıtlarıyla sabit olduğunu, buna rağmen 192 ada 1-5-6 parsellerin vekaletname kapsamında olmadığından bahisle bozma kararı verildiğini, bozmanın bu yönden maddi yanılgıya dayalı olduğunu, vekaletname içeriğine dikkat edilirse “ ...367 parselin imarı ile oluşmuş veya oluşacak parseller” denildiğini, dolayısıyla vekaletnamenin 192 ada 1-5–6 parselleri de kapsadığını, bu parseller yönünden vekalet görevinin kötüye kullanılmasından söz edilemeyeceğini, zaten anılan taşınmazlar vekaletname kapsamında olmasa tapu müdürlüğünün işlem yapmasının mümkün olmadığını, dava konusu 367 parsel dışındaki dava konusu 9 parça taşınmazda davacıların toplam 1.056,60’ar payının olduğunu, davacıların 192 ada 1-5-6 parseller dışındaki taşınmazlarda ise 558,60’ar payının, toplamda 1.117,20 m2 yerlerinin olduğunu, davacılara 1.117,20 m2 yer verilmesi gerekirken, davacılara 1.686 m2 miktarlı bir taşınmaz verildiğini, eksik ve hatalı inceleme yapıldığını, reddedilen kısım üzerinden davalılar yararına eksik vekalet ücretine hükmedildiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekil eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, vekil ile sözleşme yapan kişi, vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3.2.2. Bilindiği üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 297/2. maddesinde, “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” düzenlemesi yer almaktadır. Kamu düzeninden olan doğru sicil oluşturma ilkesi gereğince de hakimin infazı kabil karar verme yükümlülüğü vardır.
3.3. Temyiz Nedenlerinin Değerlendirilmesi
3.3.1. Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre ve özellikle (IV.2.) paragrafında yer verilen ve hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak, dava konusu 192 ada 1, 5, 6 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davanın kabulüne karar verilmiş olmasında herhangi bir isabetsizlik yoktur. Asıl ve birleştirilen davada davalılar vekilinin bu yöne ilişkin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine.
Ne var ki, dava konusu 192 ada 1, 5, 6 parsel sayılı taşınmazlarda davacılardan davalı ...’ya geçen çekişme konusu pay oranları nazara alınmak suretiyle iptal tescile karar verilmesi gerekirken, bu hususun göz ardı edilerek, davalı ... adına kayıtlı bütün payları kapsayacak şekilde iptal tescile karar verilmesi doğru değildir.
3.3.2. Öte yandan, dava konusu 367 parsel sayılı taşınmazla ilgili olarak hükmüne uyulan bozma ilamında belirtildiği şekilde vekalet görevinin kötüye kullanılıp kullanılmadığı yönünde araştırma ve inceleme yapılması gerekirken, bozma gereğinin yerine getirilmediği, bu hususta Mahkemece herhangi bir araştırma ve inceleme yapılmadan sonuca gidildiği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, dava konusu 367 parsel sayılı taşınmaz yönünden taraf tanıklarının dinlenilmesi, dava ve devir tarihi itibarıyla değerinin keşfen saptanması, toplanan ve toplanacak taraf delillerinin yukarıda değinilen ilkeler ışığında birlikte değerlendirilerek, varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
VI. SONUÇ:
Yukarıda açıklanan nedenlerle asıl ve birleştirilen davada davalılar vekilinin temyiz itirazlarının değinilen yönlerden kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, ferilerle ilgili temyiz itirazının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalılar vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin asıl ve birleştirilen davada davacılardan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07.02.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.