Logo

1. Hukuk Dairesi2022/1501 E. 2022/5799 K.

Yapay Zeka Özeti

Bu karar için yapay zeka özeti oluşturulamadı.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ

BİRLEŞTİRİLEN DAVADA

ASIL VE BİRLEŞTİRİLEN DAVADA

İLK DERECE

MAHKEMESİ : İSTANBUL 9. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - TAZMİNAT

Taraflar arasındaki tapu iptal-tescil, tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen asıl davanın reddine, birleştirilen davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; istinaf incelemesinde Bölge Adliye Mahkemesince verilen istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin olarak verilen karar, asıl davada davacılar ile asıl ve birleştirilen davada davalı vekilince temyiz edilmekle; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Asıl davada davacılar, dava konusu 796 ada 8 parsel sayılı taşınmazı miras yoluyla iktisap ettiklerini, Beyoğlu 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 05.04.2010 tarihli 2007/165 Esas, 2009/242 Karar sayılı kararıyla gaipliklerine karar verildiğini, Beyoğlu 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/429 Esas ve 2010/178 Karar sayılı kararıyla da taşınmazın Defterdar Yaş ... Efendi Vakfı adına tapuya kayıt ve tescil edildiğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adlarına tesciline, olmazsa tazminata karar verilmesini istemişlerdir.

2. Birleştirilen davada davacı, dava konusu taşınmazı asıl dava davacılarından 15.000.000-TL bedel karşılığında satış vaadi sözleşmesi ile aldığını, bedelini ödediğini, satışın tapu kütüğüne şerh edildiğini, taşınmazın zilyetliğini teslim aldığını, taşınmazın tevhit edildiğini, davalı adına oluşan paydaki şerhin vakıf yetkilisinin talebi ile haksız ve hukuka aykırı olarak terkin edildiğini belirterek davalı adına kayıtlı 9500/60691 payın iptali ile adına tesciline, olmazsa tazminata karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Asıl ve birleştirilen davada davalı, davanın zamanaşımına uğradığını, tescilin usulüne uygun olduğunu, ayrıca taşınmazdaki ortaklığın satış yoluyla giderilmesi için İstanbul 15. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/757 Esas sayılı dosyasında diğer hissedarlar tarafından dava açıldığını ve davanın derdest olduğunu, kayıt malikleri ile davacıların aynı kişi olup olmadığının karşılaştırılması gerektiğini, davacıların aynı kişi olduğunun ispatlanması ve hasımlı veraset ilamının alınması gerektiğini, satış vaadi senedi ile satış bedelini tamamen nakden aldıklarını, birleştirilen davada davacının davasının haksız olduğunu, geçerliliği ortadan kalkan sözleşmenin tapudan şerhinin de silinmesi gerektiğini, davacının ödediği meblağ talep etmesinin ise ancak taşınmazın o dönem maliklerini ilgilendiren bir husumet olduğunu belirterek, davaların reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAKEMESİ KARARI

İstanbul 9. Asliye Hukuk Mahkemesi 10.11.2020 tarihli 2016/42 E., 2020/354 K. sayılı kararıyla, asıl davanın davacılarının kayıt malikinin mirasçıları oldukları, gaip olmadıkları, taşınmazın satış vaadi sözleşmesi ile birleştirilen davanın davacısına teslim edildiği, davacıların zamanaşımı itirazlarının bu yönüyle zilyetliği kendisine bırakılan birleştirilen davanın davacısı açısından hüküm ifade etmeyeceği, satış vaadi sözleşmesinin tapuya şerh verildiği görülmekle varlığı ve geçerliliğinin sabit olduğu, bu hali ile hükme esas alınan ve dosya kapsamı ile uyumlu bilirkişi raporlarında tespit edildiği şekliyle dava konusu vakıf icareli taşınmazda yola terkin nedeniyle birleştirilen davanın kısmen kabulüne, asıl davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davacılar ile davalı istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

2.1. Asıl davada davacılar istinaf dilekçesinde özetle; birleştirilen davanın süresinde açılmadığını, hasımlı veraset ilamı alınmasına ilişkin açılan davanın bekletici mesele yapılması gerektiğini, zilyetliğin sona ermiş olup zamanaşımının dolduğunu, Beyoğlu 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/136 E. – 2004/837 K. sayılı kararının elde ki davada kesin hüküm teşkil ettiğini, satış vaadi sözleşmesinin geçerliliği, bedelin uygun olup olmadığının araştırılmadığını, kiraya verdiklerini zannederek akdi imzaladıklarını, eksik araştırma ile karar verildiğinden kararın kaldırılmasını istemişlerdir.

2.2. Asıl ve birleştirilen davada davalı istinaf dilekçesinde özetle; satış vaadi sözleşmesinin zamanaşımı nedeniyle geçerliliği kalmadığını, vakıf taşınmazlarının zilyetlikle iktisap edilemeceğini belirterek, kararın birleştirilen dava yönünden kaldırılmasını istemiştir.

3. Bölge Adliye Mahkemesi Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin 11.01.2022 tarihli ve 2021/1010 E., 2022/11 K. sayılı kararıyla; asıl davada davacıların kayıt maliki murisin mirasçıları oldukları, haklarındaki gaiplik kararının kesinleşen mahkeme kararı ile iptal edildiği, dolayısıyla taşınmazın aslı vakıf olmakla birlikte 5737 sayılı Yasa'nın 17. maddesine göre yasal koşulların bulunmadığı, taşınmazın mülkiyetinin mirasbırakanın ölüm tarihinde mirasçılarına intikal ettiği ve mirasçıların gaipliğine ilişkin kararın iptali ile dava konusu taşınmaz yönünden tescilin dayanağını teşkil eden gaiplik kararı iptal edilmiş olduğundan, davalı Vakıf adına oluşan tescil kaydının hukuken geçerli bir nedeninin kalmadığı ve yolsuz hale geldiği, mülkiyet hakkı sahibi oldukları tespit edilen asıl davada davacıların İstanbul 25. Noterliğince düzenlenen 25.03.1991 tarihli 15894 yevmiye sayılı taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile dava konusu taşınmazın tamamını birleştirilen davanın davacısı ...'a satmayı vaad ettikleri ve bu satış vaadi sözleşmesinin Tapu Müdürlüğünün 25.03.1991 tarihli, 1540 yevmiye numarası ile tapu kütüğüne şerh verildiği, sözleşme içeriğinden vaad alacaklısının taşınmaz bedelini

nakten ödediği, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi gereğince mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıların edimlerini yerine getirmedikleri ancak taşınmazın zilyetliğinin vaad alacaklısına teslim edildiği, zilyetliği sözleşme ile devir alan birleştirilen davada davacının taşınmazı kullandığı, bu kapsamda davalının kayyımla idare edilen taşınmazda işgalci sıfatı ile ecrimisil ödemesine karar verildiği, zilyetliğin sonlandırıldığına ilişkin delil bulunmadığı, bu nedenlerle zamanaşımı savunmasının dinlenmeyeceği gerekçesiyle, istinaf başvurularının HMK'nın 353/1.b.1. maddesi gereği ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davacılar ile asıl ve birleştirilen davada davalı vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

2.1. Asıl davada davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; (IV/2.1) no.lu paragrafta belirtilen istinaf dilekçesindeki taleplerini tekrar ile hükmün bozulmasını talep etmiştir.

2.2. Asıl ve birleştirilen davada davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; (IV/2.2) no.lu paragrafta belirtilen istinaf dilekçesindeki taleplerini tekrar ile hükmün bozulmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, asıl davada yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat; birleştirilen dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun ''Taşınmazların vakfına dönmesi'' başlıklı 17. maddesinde ''Tasarruf edenlerin veya maliklerin mirasçı bırakmadan ölümleri, kaybolmaları, terk veya mübadil gibi durumlara düşmeleri halinde icareteynli ve mukataalı taşınmaz malların mülkiyeti vakfı adına tescil edilir.'' hükmü yer almaktadır.

3.2.2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 705. maddesinde; “Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır.” 1022/1. maddesinde; “Aynî haklar, kütüğe tescil ile doğar; sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır.” Belirtilen yasal düzenlemeler uyarınca, ayni haklar tapu siciline tescil ile doğar ve tescilin hukuki netice doğurabilmesi için de geçerli bir hukuki sebebinin bulunması zorunludur. Bu hususun tapunun illilik prensibinden kaynaklandığı açıktır. Oysa, oluşan sicilin hukuken geçerli bir sebebi bulunmadığı takdirde, tescilin yolsuz tescil niteliğini taşıyacağı ve sicilin iptali gerekeceğinde kuşku yoktur.

3.2.3. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 29. maddesinde “Kanunlarda öngörülen istisnalar dışında, önsözleşmenin geçerliliği, ileride konulacak sözleşmenin şekline bağlıdır” hükmü yer almakla kaynağını bu düzenlemeden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanunu'nun 237. maddesi ile Türk Medeni Kanunu'nun 706. ve Noterlik Kanunu'nun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyeti devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde, Türk Medeni Kanunu'nun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir.

3.2.4.Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden TBK.nın 146. maddesi hükmü gereğince on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır ve bu süre sözleşmenin ifa olanağının doğması ile işlemeye başlar. Ancak satışı vaat edilen taşınmaz, sözleşme ile veya fiilen satış vaadini kabul eden kişiye yani vaat alacaklısına teslim edilmiş ise on yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılan davalarda zamanaşımı savunması Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesinde yer alan "dürüst davranma kuralı" ile bağdaşmayacağından dinlenmez.

3.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, toplanan delillere, delillerin takdirinin yerinde bulunmasına, (III.) no.lu bentte yer verilen İlk Derece Mahkemesi kararının; (IV/3.) no.lu bentte yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının dayandığı yasal ve hukuksal gerekçelere göre yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle asıl davada davacılar ile asıl ve birleştirilen davada davalının temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nin 370 inci maddesi uyarınca ONANMASINA, asıl davada davacılardan onama harcı peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına, asıl ve birleştirilen davada davalıdan aşağıda yazılı 64.740,21 TL bakiye onama harcının alınmasına, 15.09.2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.