"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
İlk Derece Mahkemesince verilen tapu iptali ve tescil davasının reddi ile terditli tenkis taleplerinin zamanaşımı nedeniyle reddine ilişkin kararın, davacılar vekili vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-b-2 bendi uyarınca mahkeme kararının kaldırılmasına, tapu iptal ve tescil ile tenkis taleplerinin reddi ile vekalet ücreti yönünden yeniden hüküm kurulmasına dair verilen karar süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili, Devrek ilçesi Dedeoğlu köyünde bulunan 103 ada 1038, 1045, 1051, 1055, 1073, 1089, 1090, 1107, 1113, 1114, 1117, 1160, 1161, 1185, 1198, 1217, 1228, 1231, 1233, 1240, 1242, 1243, 1248, 1250, 1253, 1284, 1306, 1311, 1319, 1361, 1363, 1366, 1372, 1384, 1402, 1405, 1409, 1419, 1420, 1426, 1427, 1435, 1439, 1446, 1448,1455, 1458, 1472, 1479, 1482, 1487, 1496, 1503, 1522, 1538, 1541, 1557, 1565 ve 1576 parsel, 105 ada 68 parsel; 106 ada 35 parsel, 107 ada 9, 42, 60 ve 63 parsel, 112 ada 63 parsel ve 107 ada 149 parsel sayılı taşınmazlarda davacılar ... ve ...'a ait hisselerin her nasılsa kadastro çalışmaları sırasında davalı ... adına yazıldığını, yapılan kadastro tespitlerinin hatalı olduğunu, tarafların kardeş olup, anneleri ... ...'den intikal eden hisselerin davacılar ... ile ... adına yazılması gerektiğini, ancak tutanaklarda haricen ve kayıtsız şartsız bağışlandığı gerekçesiyle tamamının davalı ... adına tespit edildiğini, anne ...'nin bağışlara dair 1038 numaralı parsele ait tutanağın ilgili sütununu imza ederek, muvafakat ettiğini açıkladığını, imzanın sadece anılan parselle ilgili olup, tek parsel için bağlayıcı olduğunu, diğer parseller yönünden muvafakat beyanının bulunmadığını, annenin dava konusu parselleri haricen bağışladığına dair yazılı bir delil bulunmadığını, davalının davacıların yurtdışında olmalarını fırsat bilerek, annelerinden kalan hisseleri üzerine yazdırdığını, kaldı ki bir an için annenin sahip olduğu hisselerin davalıya bağışlandığı kabul edilse dahi malvarlığının tamamını davalıya bağışlamak suretiyle davacıların mirasta sahip oldukları saklı payların ihlal edildiğini açıklayarak öncelikle taşınmazlarda davalıya ait olan hisselerin davacıların sahip oldukları miras hisseleri oranında iptali ile adlarına tesciline, aksi halde ... ...'nin aynı parsellerin bağışına ilişkin yaptığı tasarrufların saklı payları ihlal eden ve tasarruf nisabını aşan kısımlarının tenkisine karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı ... vekili, 1 yıllık dava açma zamanaşımı süresinin geçtiğini, murisin 1997 yılında öldüğünü, kadastro tespitlerinin 1996 yılında yapılmış olduğunu, davacıların haberleri olup, tapularını aldıklarını, dava konusu taşınmazlarda 1/3 payın davacı, diğer payların ise davacı ... evlatları... ... ile ... ... adlarına kayıtlı olduğunu, davacıların hisse taleplerinin yerinde olmadığını, muris ...'nin yaptığı işlemlere dayanak yerlerin büyük bölümünün diğer muris ... ... ... tarafından davacı ... çocuklarına verilmiş olması nedeniyle davalının mağdur olmaması bakımından yapılan bir işlem olduğunu, sadece 1038 parsel ile ilgili muvafakat verildiği, diğer parseller yönünden böyle bir muvafakatin olmadığı ileri sürülmüş ise de, bağışın tüm taşınmazlara ilişkin olduğunu, murisin davalıya sağlığında dava konusu yerlerin zilyetliğini devrettiğine dair Devrek Noterliğinden 06.11.1992 tarih, 16.06.1994 tarih ile 12.07.1995 tarihlerinde düzenlenmiş olan zilyetlik devri senetlerinin mevcut olduğunu, kadastro çalışmaları sırasında ibraz edildiğini, ancak murisin bizzat muvafakatinin olması nedeniyle senetlerin uygulanmadığını, bundan ayrı dava konusu 107 ada 42 parselin Hazine adına kayıtlı iken hükmen davalı adına tescil edildiğini, 107 ada 149 parselin de hükmen tüm mirasçılar adına yazıldığını, davacıların davasının hak arama mücadelesi olmayıp, davalıya ait taşınmazlar üzerindeki yetkisine müdahale olduğundan, haksız açılmış olan davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Devrek 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13/03/2018 tarihli ve 2007/22 Esas, 2018/253 Karar sayılı kararıyla; tarafların kök murisi ... ... ...'nin Devrek Noterliğinin 21/11/1978 tarihli ve 9425 sayılı vasiyetnamesi ile iki taşınmaz hariç tapusuz taşınmazlarını ... evlatları torunları olan ... ... ve... ... ile eşi ... ...'ye vasiyet ettiği, eşi ... ...'nin ise kendisine düşen taşınmazlarını 06.11.1992 tarihli ve 16297 yevmiye no.lu, 16.06.1994 tarihli ve 07337 yevmiye no.lu, 12/07/1995 tarihli 07556 yevmiye no.lu zilyetlik devri senetleri ile davalı ...'ye bıraktığı, davacılar murisi ... ... ...'nin 31/07/1992 tarihinde vefat ettiği, mirasının 4 pay kabul edilerek, 1 payının eşi ... ...'ye, 1 payının ...'ye 1 payının ...'ye, 1 payının ...' a isabet ettiği; muris ... ...'nin ise 26/05/1997 yılında vefat ettiği, mirasının 36 pay kabul edilerek 12 payının ...'ye, 12 payının ...'ye, 3 payının ... kızı ...'e, 3 payının ... oğlu ...'a, 3 payın ... kızı ... ...'ya, 1 payın ... oğlu ... ...'ya, 1 payın ... oğlu ...'ya, 1 payın ... oğlu Kamil ...'ya isabet ettiği, çekişme konusu taşınmazlardan 107 ada 42 no.lu parselin 790,23 m2 yüzölçümü ile bahçe vasfında olduğu, taşınmazın tamamının davalı ...'ye ait olduğu, Kadastro Mahkemesinin 02.03.2005 tarihli ve 2003/34 Esas ve 2003/19 Karar sayılı mahkeme ilamı ile bahçe vasfıyla ... ... oğlu ... adına tapuda hükmen tescil edildiği, davalının bu taşınmazdaki hak sahipliğinin annesi ... ...'den gelmediği; 107 ve 149 no.lu parselin Devrek Kadastro Mahkemesinin 1997/59 Esas ve 1998/210 Karar sayılı kesinleşen ilamına istinaden Dedeoğlu köyü 107 ada 97, 98, 99, 100, 101 ve 102 no.lu parsellerin parsel numaralarının iptal edilerek tevhiden bir bütün olarak 107 ada 149 parsel olarak 36/288 hissesi iştirak halinde ... (ismi 2 defa yazılmıştır.) ..., ... Tezman adlarına tapuda tescil edildiği, kök muris ... ... ...'nin vasiyetine konu etmediği taşınmazlardan olduğu, bu taşınmazdaki hisselerin babaları ... ...'in ölümü ile intikalen geldiği; 112 ada 63 no.lu parselin 2.886,66 m2 yüzölçümü ile tarla vasfında olduğu, (Davalı) ... ... oğlu ... (ismi 2 kere yazılmış), ... ... oğlu ..., ... ... kızı ... ...'nin 11/48 hisse iştirak halinde hisselerinin olduğu, kök muris ... ... ...'nin vasiyetine konu etmediği taşınmazlardan olduğu, bu taşınmazdaki hisselerin babaları ... ...'in ölümü ile intikalen geldiği, kadastro tutanağında anne ... ...'nin kendisine düşen hissesini davalıya bağışladığının belirtildiği, ...'nin bu sebep ile tutanakta iki kez adının yazıldığı, 103 ada 1038, 1045, 1051, 1055, 1073, 1090, 1107, 1117, 1185, 1161, 1198, 1217, 1231, 1233, 1240, 1242, 1243, 1248, 1253, 1284, 1361, 1363, 1366, 1455, 1458, 1472, 1479, 1482, 1522, 1538, 1541, 1160, 1250, 1319, 1228, 1557, 1576 no.lu parseller ve 105 ada 68 nolu parsel ve 107 ada 9, 60, 63 nolu parsellerin davacı ve davalının murisi olan babaları ... ... ...'nin müştereken ve müstakilen adına isabet ettikten sonra eşi ... ve torunları ... evlatları ... ... ve... ...'lere verdiği taşınmazlar olduğu; 103 ada 1089, 1503, 1427, 1435, 1439, 1446, 1402, 1405, 1114, 1426, 1113, 1448, 1384, 1420, 1496, 1487, 1565, 1409, 1306, 1419, 1311 no.lu parseller ve 106 ada 35 no.lu parsellerin davalı ve davacıların murisi olan (Anneleri) ... ...’nin müştereken adına isabet eden taşınmazlar olduğu; dava konusu 107 ada 9, 42, 60, 63 no.lu parsellerin birlikte imar uygulamasına girdiği, 117 ada 6 no.lu parsel numarası ile davalı ... ... oğlu ... adına tapuda tescil edildiği; dava konusu 107 ada 149 no.lu parsel Devrek Belediye Başkanlığının 14/05/2015 tarihli ve 2015/72 sayılı Encümen kararı ile 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18. madde uygulamasına girdiği, 1.182,10 m2 yüzölçümünde arsa vasfında olan 117 ada 15 no.lu parsel iştirak halinde (davalı) ... ... oğlu ..., ... ... oğlu ..., ... ... kızı ..., (Davalı) ... ... oğlu ... adlarına tapuda tescil edildiği; bu şekli ile davaya konu tüm taşınmazlardan 107 ada 42 parsel ve 107 ada 149 ada dışındaki taşınmazların senetsizden kadastro tespitlerinin yapıldığı, asıl kayıt sahibi müşterek miras bırakan ... ... tarafından kalmış olan dava konusu taşınmazların tapulama sırasında kadastro teknisyeni huzurunda davalınının kendi üzerine yazdırmaları neticesinde işbu davanın açıldığı, davacıların, muris tarafından kalmış olan taşınmazların kendilerinden mal kaçırmak amacına yönelik olduğu ve mülkiyetin devrinin muvazaa ile illetli olduğunu ileri sürerek, iptalini istedikleri, murisin sağlığında tapusuz olan taşınmazları hakkında tasarrufta bulunduğu, bu sebeple burada gerçek iradesine uygun olarak tek bir işlem gerçekleştiği onun da bağış işlemi olduğu, tapuda kayıtlı olmayan taşınmazların, taşınır mal niteliğinde olduğu ve zilyetlikten ibaret olan hakkın devri suretiyle yapılan elden bağışlama sözleşmelerinin hiçbir biçim koşuluna bağlı olmadığı, dava konusu senetsizden tespit edilen 144 ada 175 parsel, 165 ada 134 parsel ve 119 ada 54 parsel ile bağış biçiminde temlik edilen 140 ada 13 parsel sayılı taşınmazlar yönünden 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararının uygulama yerinin bulunmadığı ve muris muvazaasına ilişkin iddianın dinlenemeyeceği, koşullarının varlığı halinde 4721 sayılı TMK’nın 560. ila 571. maddelerinde öngörülen tenkis davasına konu edilebileceği; dava konusu senetsizden tespit edilen 101 ada 13 parsel ile bağış biçiminde temlik edilen 116 ada 116, 127 ve 148 parsel sayılı taşınmazlar yönünden 01.04.1974 tarihli, 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararının uygulama yerinin bulunmadığı ve muris muvazaasına ilişkin iddianın dinlenemeyeceği, koşullarının varlığı halinde 4721 sayılı TMK'nın 560. ila 571. maddelerinde öngörülen tenkis davasına konu edilebileceği, somut olayda muvazaaya vücut veren satış işlemi ve gizlenen bir bağış bulunmadığı, tek bir işlem mevcut olduğu onun da yıllar öncesinde yapılan bağış niteliğindeki işleme uygun tescil işlemi olduğu ve murisin sağlığında bir kısım taşınmazları ...'ye bağışlaması, ortada muvazaaya mahal verecek nitelikte hileli bir hukuki işlemin olmaması, görünen işlemle murisin iradesinin aynı olması, mahalli bilirkişi ve tanıkların yeminli beyanlarına göre de, ...'nin adına kayıtlı ve tescilli bulunan bu taşınmazlarda yıllardan beri hüküm ve tasarrufunun bulunması sebebi ile muvazaaya dayalı bir işlem söz konusu olmadığı gerekçesiyle tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde ispatlanamayan tapu iptal ve tescil davasının reddine dair karar verilmiştir.
Davacıların tenkis talebine ilişkin olarak yapılan değerlendirmede ise mirasçılık ve mirasın geçişinin mirasbırakanın ölüm tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirleneceği, 4722 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun m. 17). göre mirasbırakan 01.01.2002 tarihinden önce ölmüşse 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin, 01.01.2002 tarihinden sonra ölmüşse 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) ilgili hükümlerinin uygulanması gerekir. Miras bırakan ... ...'nin 26/05/1997 tarihinde öldüğü sabit olup, o tarihte yürürlükte bulunan 743 sayılı Yasa’nın 513. maddesi uyarınca olayda hak düşürücü süre değil, 1 ve 5 yıllık zamanaşımı sürelerinin uygulama yeri bulacağı, cevap dilekçesi ile davalının tenkis davasına karşı zamanaşımı def’inde bulunduğu, ölüm tarihine göre terekesinin 743 sayılı Yasa hükümlerine tabi olduğu gözetildiğinde, davacıların mahfuz hisselerine tecavüz edildiğini öğrendikleri tarihin zamanaşımının başlangıcı bakımından önem ifade ettiği, davacı tarafça tereke mevcudunun geç öğrenildiğini haklı gösteren bir sebep ortaya konulamadığı gibi, bağışa dair işlemlerin 1992 - 1993 yıllarında yapıldığı, davaya konu 112 ada 63 parsel ve 107 ada 149 parsel sayılı taşınmazlar açısından davacıların da hak sahibi olduklarının anlaşıldığı, taşınmazlara ilişkin kadastro tutanaklarının 16/05/1997 tarihi itibari ile kesinleştiği ve tapuların verildiği, eldeki yargılamaya konu davanın açılış tarihinin 25/01/2007 olması dikkate alındığında, davacı taraf her ne kadar tenkis talebinde de bulunmuş ise de, dava konusu işlemin tenkise tabi bir kazandırma olduğunu kabul etmenin mümkün olmadığı, diğer yandan taraflar arasında kurulu bulunan, murisin ölümünün öncesine dayalı devrin bilindiği, murisin 26/05/1997 tarihinde vefat ettiği nazarı dikkate alındığında, tenkise ilişkin istemin bir yıllık süre geçtikten sonra yapıldığı gerekçesiyle, tenkis talebine ilişkin istemin zamanaşımı nedeniyle reddine dair karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Davacılar vekili fazladan peşin harç yatırıldığını, dava konusu taşınmazlarda ... adına olan hisselerin değerinin tespiti gerekirken tamamının değeri üzerinden harç alınmasının doğru olmadığını, taraflarına yüklenen vekalet ücretinin maktu alınması gerektiğini, davanın esastan değil zamanaşımı sebebiyle usulden reddolduğunu, iptali istenilen tapu kayıtlarının dayanağı olan kadastro tespitleri yanlış ve yasaya aykırı olduğu gibi parsellerde muris ...'nin imzalı muvafakat beyanının da bulunmadığını, sadece 1038 parselde beyanının alındığını, tapusuz taşınmazların devrine ilişkin sözleşmenin tek başına mülkiyeti kazandıran bir işlem olmayıp, zilyetliklerinin de devrinin gerektiğini, davalının zilyetliğini ispat edemediğini, mahalli bilirkişi ve tanıkların dava konusu yerlerin uzun yıllardır ekilip biçilmediğini ve boş olduğunu bildirdiklerini, davada muris muvazaasına dayanılmadığını, davanın davalı lehine kazanmayı sağlayan zilyetlik koşullarının oluşmaması sebebine dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davası olduğunu, davalının zilyetliğinin bulunmadığını, taşınmazlar üzerinde tüm mirasçıların hak ve hisseleri bulunduğunu, taşınmazların kök muris ... ... ...'den intikalen gelen taşınmazlar olup, mirasçılar arasında iştirak hali bulunduğunu, tüm mirasçıların hak sahibi olup, davacılar adına da hisse yazılması gerektiğini, davalının dayandığı noter senetlerinin tamamının muvazaalı olup, gerçek bir zilyetliğin devri söz konusu olmadığını, zilyetliğin devrine ilişkin senetlerde işlemler satış gösterilmiş bilahare tespit sırasında ise senetler gizlenmek suretiyle bu defa bağış olarak gösterildiğini, ancak zilyetliğin devredilmediğini, mülkiyetin ise ancak zilyetliğin teslimi ile alıcıya geçtiğini, davalının uzun yıllardan beri tarım yapılmayan taşınmazlardan herhangi bir fiili hakimiyet ve tasarrufunun olmadığını, taraflar arasında miras meseleleri yüzünden Devrek 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1992/798 Esas sayılı dosyası ile açılan vasiyetnamenin iptali ve tenkis davasının halen devam ettiğini, dolayısıyla davalının nizasız fasılasız bir zilyetliğinin söz konusu olmadığını, bunlardan ayrı vasiyetnamenin açılmasının söz konusu olmadığı için zamanaşımının işlemeye başlamadığını, TMK'nın 513. maddesi gereğince tenkis davasında zamanaşımının öğrenme tarihinden itibaren 1 yıl, aksi halde vasiyetnamenin açıldığı tarihten itibaren 5 yıllık süreye tabi olduğunu, zamanaşımının başlaması için vasiyetnamenin açılmasının zorunlu olduğunu, müvekkillerinin Almanya'da ikamet ettiklerinden vasiyetnameden haberlerinin olmadığını, bu nedenle verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğundan kaldırılmasına karar verilmesi isteği ile istinaf kanun yoluna başvurmuşlardır.
3. Gerekçe ve Sonuç
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin 30/09/2021 tarihli ve 2020/728 E., 2021/832 K. sayılı kararıyla; dava konusu, 107 ada 42 parselde kayıtlı taşınmazın öncesinde Hazine adına kayıtlı iken hükmen davalı ... adına tescil edildiği, 103 ada 1038 parselde ise, tarafların dip murisi ... ... ...'ye ait iken 21.11.1978 tarihli vasiyetname ile eşi ... ve torunları... ile ... ...'ye bıraktığı, ...'nin payını davalıya sattığı anlaşılmakla, davalı adına yapılan tespitin yerinde bulunduğu, 107 ada 149 parselin de yine hükmen tüm mirasçılar adına tespit ve tescil edildiği, ...'nin payını davalıya devrettiği sebebiyle ... payının da davalı ... adına tesciline karar verildiği, kararın kesinleştiği anlaşılmakla bu yerlerde davacıların haklarının bulunmadığı açık olup, Mahkemece anılan taşınmazlar yönünden talebin reddine karar verilmiş olmasının doğru olduğu, diğer taşınmazlar yönünden ise; tarafların dip murisi ... ... ...'den kaldığı, adı geçenin 21.11.1978 tarihli vasiyetname ile mirasçılarından eşi ... ile torunları davacı ...'in çocukları... ile ... ...'ye bıraktığı konusunda bir uyuşmazlık bulunmadığı, anılan vasiyetnamenin iptali için açılan davanın reddedilip kesinleştiği, şu halde vasiyetname geçerli olup, taraflar yönünden hukuki sonuç doğurduğu, dip murisin ölümü ile vasiyetname gereğince taşınmazların 1/3 oranındaki payının ...'ye geçtiği, davalının ise, ...'ye ait payın adı geçen tarafından 1992, 1994 ve 1995 yıllarında yapılan Devrek Noterliğince düzenlenen zilyetliğin devir sözleşmesi ile kendisine devredildiği, bu nedenle kadastro çalışmalarında ... payının adına tescil edildiğinden, davacıların haklarının bulunmadığını ileri sürdüğü, yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve taraf tanıklarının beyanları, senetlerin mahallindeki uygulaması sonucunda düzenlenen teknik bilirkişi raporu ile vasiyetname içeriği, taraf beyanları birlikte değerlendirildiğinde, öncesinde taşınmazların 1992 yılında ölen ... ... ...'ye ait iken vasiyetname ile 1/3 payın eşi ...'ye bırakıldığı, ...'nin kendisine ait payları davalı oğluna noter senetleri ile satıp, zilyetliğini devrettiği, devirlerin geçerli olduğu, kaldı ki kadastro çalışmaları sırasında hayatta bulunan ...'nin taşınmazları devrettiği yönündeki beyanını sadece 1038 parsele ait kadastro tutanağında bildirmiş ise de, esasında taşınmazların tümündeki paylarını devrettiği, tespitlerin buna göre yapıldığı, bu hali ile ...'nin sağlığında taşınmazlar üzerindeki haklarını terekesinden çıkardığının kabulü gerektiği, davacıların taşınmazlar üzerinde davalıya ait paylar bakımından haklarının bulunmadığı gerekçesiyle Mahkemece iptal ve tescil isteği yönünden davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, davacıların tenkis isteği yönünden istinaf itirazlarına gelince ise; davacılar kök murisin 1978 yılında düzenlediği vasiyetname ile mallarının tamamını eşi ... ile torunları ... çocukları ... ile...'ye bıraktığını, yakın murisleri ...'nin, miras yoluyla edindiği 1/3 payının tamamının kendilerinin saklı paylarını ihlal edecek biçimde davalı adına tespit edildiğini açıklayarak, taşınmazlardaki saklı payları ihlal eden bölümlerin tenkisine karar verilmesini istedikleri, yakın muris ... 26.05.1997 tarihinde ölmüş olup, tarafların yasal mirasçı oldukları, tenkisin TMK'nın 560. maddesi hükmünde düzenlenip, madde içeriğinde saklı paylarının karşılığını alamayan mirasçıların murisin tasarruf edebileceği kısmı aşan tasarruflarının tenkisini dava edebileceklerinin hükme bağlandığı, aynı Kanun'un 571. maddesinde ise, tenkis davası açma hakkının mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak 1 yıl ve her halde vasiyetnamelerde açılma tarihinin diğer tasarruflarda mirasın açılması tarihinin üzerinden 10 yıl geçmekle düşeceği somut olayda, tenkis talebinin 1 yıllık hak düşürücü süreye tabi olduğu ve sürenin saklı payların zedelendiğinin öğrenildiği tarihten başlayacağı, davacıların ise, tenkise ilişkin daha evvel 1992 yılında Devrek Asliye Hukuk Mahkemesinde kök murisin saklı paylarını zedelediği sebebiyle dava açtıkları, davanın 2019 yılında reddine karar verildiği, bu aşamalarda eldeki dava bakımından da saklı payların yakın muris ...'nin ölümünden hemen sonra öğrenildiğinin anlaşılmasına rağmen hak düşürücü sürenin geçirilmesinden sonra 2006 yılında davanın açıldığının anlaşılmasına göre Mahkemece yazılı biçimde anılan talep bakımından da davanın reddine karar verilmiş olmasında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı, ancak davanın, miras payı oranında iptal ve tescil isteğine ilişkin olup, dava konusu edilen pay değerleri üzerinden harç ve avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekirken, davada taşınmazların tamamının değeri esas alınarak hesaplama yapıldığı, davalının pay değerinin 271,331 TL olduğu, davacıların bu miktarın 2/3 oranındaki bölümü yönünden talepte bulunduklarından 180,888 TL değerinin esas alınarak harç ve avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiği, dava redle sonuçlanmakla, maktu ret harcı alınmış olması doğru ise de, avukatlık ücretine ilişkin bölümü bakımından karar yerinde bulunmadığından, kaldırılması ve yeniden hüküm kurulması gerektiği gerekçesiyle mahkeme kararının HMK'nın 353/(1)-b.2. maddesi gereğince kaldırılmasına, tapu iptali ve tescil ile tenkis taleplerinin reddine, alınması gereken 59,30 TL harcın, peşin alınan 81,00 TL ile tamamlama harcı 6.082,00.TL'den mahsubu ile 6.103,70.TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacılara iadesine, davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan ve iptali istenen pay değeri üzerinden AAÜT gereğince hesaplanan 21.112,16 TL vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davalıya verilmesine dair karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacılar vekili; kararın (IV/2.) numaralı paragrafta yer verilen istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü nedenlerle temyiz isteminde bulunmuştur.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Taraflar arasındaki uyuşmazlık kadastro öncesi hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil ve terditli olarak tenkis istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
743 sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin Müruru zaman başlıklı 513. maddesinde “Tenkis davası, mirasçılar mahfuz hisselerine tecavüz edildiğini öğrendikleri günden itibaren bir sene ve her halde vasiyetnameler hakkında açıldıkları tarihten, diğer tasarruflar hakkında mirasın açılmasından itibaren beş sene geçmesiyle sakıt olur. Bir tasarrufun iptali bir diğerini ihya ediyorsa, müruru zaman müddetleri ancak butlan kararının suduru tarihinden itibaren cereyan eder.”
4722 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun maddesi 17. maddesinde “Mirasçılık ve mirasın geçişi, miras bırakanın ölümü tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir .”
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür."
763/1.maddesinde; "Taşınır mülkiyetinin nakli için zilyetliğin devri gerekir." düzenlemeleri yer almaktadır.
Ayrıca tapu siciline kayıtlı olmayan taşınmazlarda, zilyetlik mülkiyetin karinesidir. Zilyetliğin konusu taşınır, taşınmaz mallar ve haklardır. Taşınmaz mal tapulu olabileceği gibi, tapusuz da olabilir. Tapusuz taşınmazlarda zilyetliğin ayrı bir önemi ve işlevi bulunmaktadır. Tapuda kayıtlı taşınmazlarda tapu sicili mülkiyete karine teşkil ettiği halde tapusuz taşınmazlarda zilyetlik mülkiyetin karinesidir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 15.02.2012 tarihli, 2011/20-714 Esas, 2012/78 Karar)
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye göre (IV.3.) numaralı paragrafta yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacılar vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak, mirasbırakan ... ...'nin 26/05/1997 tarihinde öldüğü, ölüm tarihine göre terekesinin 743 sayılı Yasa hükümlerine tabi olduğu gözetilerek o tarihte yürürlükte bulunan 743 sayılı Yasa’nın 513. maddesi uyarınca olayda hak düşürücü süre değil, 1 ve 5 yıllık zamanaşımı sürelerinin uygulama yeri bulacağı gözden kaçırılarak Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın gerekçesinde 4721 sayılı Yasa'nın 571. maddesi gereğince tenkis davasının reddine karar verilmesi hatalıdır.
3.3.2. Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, sonucu itibariyle doğru bulunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinin değiştirilerek ve düzeltilerek onanması, HMK'nın 370.maddesinin dördüncü fıkrası hükmü gereğidir.
VI. SONUÇ
1- Davacıların sair temyiz itirazlarının reddine,
2- Davacıların Bölge Adliye Mahkemesince yapılan değerlendirmeye yönelik temyiz itirazlarının (5.3.3.1.) numaralı paragrafta açıklanan nedenlerle kabulü ile sonucu itibariyle doğru olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinin değiştirilerek ve DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
3- İstek halinde peşin alınan temyiz harcının yatıranlara iadesine,
4- Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 02/03/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.