Logo

1. Hukuk Dairesi2022/2339 E. 2024/2676 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro öncesi tapu kaydına dayanarak tapu iptali ve tescil ile kadastro sırasında tescil harici bırakılan tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacıların, dayanak gösterdikleri tapu kaydında babaları dışında başka maliklerin de bulunması ve davacıların babalarının hayatta olması nedeniyle tapu iptali ve tescili talebinde bulunmaları için gerekli dava ehliyetine sahip olmadıkları gözetilerek, yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2020/25 E., 2022/13 K.

HÜKÜM : Kabul

Taraflar arasında Mahkemesinde görülen tapu iptali ve tescili ile tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (kapatılan) 16. Hukuk Dairesince Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar, kadastro tespitinde maliki oldukları 125 ada 1 parsel sayılı taşınmazın bir kısmının yol olarak tescil harici bırakıldığını, kalan kısmının ise 124 ada 10 parsel olarak davalı Hazine adına tespit ve tescil edildiğini, taşınmazın 17.04.1945 tarihli, sayfa 207, cilt 3 ve 348 yevmiye numaralı tapu kaydı ile babaları tarafından kendilerine verildiğini, bir kısmının da zilyetlikleri altında olduğunu, yol olarak ayrılan yerin yol vasfında olmadığını, 124 ada 10 parsel sayılı taşınmazda evlerinin olduğunu ileri sürerek zilyet oldukları taşınmazın adlarına tesciline, 124 ada 10 parsel sayılı taşınmazın da tapu kaydının iptali ile adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.

II. CEVAP

Davalı Hazine, dava konusu taşınmaz üzerinde imar ihya ile kazanım şartlarının oluşmadığını belirterek davanın reddini savunmuş ve taşınmazın Hazine adına tescilini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 31.07.2014 tarihli ve 2011/38 Esas, 2014/105 Karar sayılı kararı ile; 17.04.1945 tarihli ve 207 sahife nolu eski tapu kaydının kadastro tespitlerinde uygulanmadığı, davacıların eski tapu kaydının hudutları itibariyle dava konusu yerlere uyduğu, mevki ve miktarı itibariyle davacıların kendi adlarına tespit görmüş olan 125 ada 1 parsel sayılı taşınmaz ile dava konusu taşınmazlar bir bütün olarak düşünüldüğünde bu taşınmaza uyduğu ve taşınmazı kapsadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 25.12.2019 tarihli ve 2019/4215 Esas, 2019/8914 Karar sayılı kararı ile; tapu kayıt maliki olan ...'in mirasçısı olan davacıların aktif dava ehliyetinin bulunup bulunmadığının belirlenmesi, aktif dava ehliyetleri yoksa bu nedenle davanın reddine karar verilmesi, davacıların aktif dava ehliyetlerinin bulunduğunun anlaşılması halinde ise tapu kaydının usulünce uygulanması, tapu kapsamı dışında kalan kısım ile ilgili de zilyetlikle kazanım şartlarının sağlanıp sağlanmadığı hususunun araştırılması gerektiği gerekçesiyle mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacıların kök mirasbırakan ...'in oğlu ...'in çocukları oldukları, ...'in hayatta olduğu ve taşınmazları oğulları olan davacılara hibe ettiği, ...'in ... dışındaki mirasçılarının da dava konusu yerlerin dedeleri ...'den intikal edip, taksimen ve mirasen dayıları ...'e intikal ettiği ve davacıların kullanımında bulunmasına itirazları olmadığı yönünde dosyaya dilekçe ibraz ettikleri, tapu kaydının dava konusu taşınmazlara uyduğu ve zilyetlikle kazanım şartlarının da gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı Hazine temyiz dilekçesinde, eksik ve yetersiz inceleme ile karar verildiğini, çekişmeli taşınmazın hangi nedenle ve hangi tarihte tescil harici bırakıldığının belli olmadığını, Kadastro Kanunu'nun 14 üncü ve 46 ncı maddeleri uyarınca mülk edinme koşullarının yeterince araştırılmadığını, bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil ile kadastro sırasında tespit harici bırakılan tapusuz taşınmazın tescili istemlerine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 13 üncü, 14 üncü, 16 ncı ve 17 nci maddeleri,

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 688 inci, 692 nci ve 713 üncü maddesinin birinci fıkrası

3. Değerlendirme

1.Dosya içeriğinden; davaya konu 124 ada 10 parsel sayılı taşınmazın 05.04.2007 tarihinde yapılan kadastro tespitinde; 02.02.1928 tarih ve 223 sayfasında kayıtlı tapu kaydı ile arsa vasfıyla ... adına kayıtlı olduğu, bilinmeyen bir tarihte ... oğlu ... ve ... oğlu ...'ın taşınmaz üzerine kargir ev inşaa etmek suretiyle iki parçaya ifraz ettikleri, 10 parsel sayılı taşınmazın ...'in, 11 parsel sayılı taşınmazın da ...'in işgalinde bulunduğu belirtilerek taşınmazın ... adına tespit ve tescil edildiği, tespitin 05.06.2007 tarihinde kesinleştiği, 17.04.1945 tarihli ve 348 numaralı tapu kaydında Hazine'nin iskan nedeniyle taşınmazı ..., karısı ..., çocukları ..., ..., ..., ... ve ...'e temlik ettiği, anılan tapunun revizyon görmediğinin belirtildiği, nüfus kayıtlarına göre; ...'ın 1986 yılında, ... ise 1975 yılında öldüğü, ... ve ...'ın; ..., ..., ..., ..., ... isimli çocukları olduğu, ...'un 1993, eşinin 2016 yılında öldüğü, ..., ..., ..., ... ve ... isimli çocukları olduğu, ...'in 1973, eşinin 2015 yılında öldüğü, ..., ..., ..., ..., ... ve ... isimli çocukları olduğu, ...'un 1946 yılında öldüğü, ...'ın bilgilerine ulaşılamadığı, davacıların babası olan ...'in ise sağ olduğu, https://parselsorgu.tkgm.gov.tr üzerinden yapılan sorgulamada da taşınmazın sular altında kaldığı görülmüştür.

Bilindiği üzere, paylı mülkiyet, TMK'nın 688 inci maddesi gereğince birden çok kimsenin aynı eşya üzerinde fiilen (maddi olarak) bölünmemiş paylara malik olmalarıyla meydana gelen mülkiyet türüdür. Paylı malik kendi payı üzerinde tasarruf edebilir, payını devredebilir, rehnedebilir. Ancak paylı malikin paylı mülkiyet konusu malın tamamı üzerinde tasarrufta bulunabilmesi TMK'nin 692 nci maddesine göre tüm paydaşların oy birliği ile karar almaları ya da bütün paydaşların kabulüne bağlıdır.

2.Somut olayda, davacıların dayanak olarak sundukları 17.04.1945 tarihli ve 348 numaralı tapu kaydında babaları ... dışında da malikler olduğu, davacıların babalarının hayatta olduğu, dosyaya muvafakat diye sunulan dilekçelerin kayıt maliklerinin bir kısım mirasçılarına ait olduğundan davacıların tapu kaydına dayalı tapu iptali ve tescili talepleri yönünden aktif dava ehliyetlerinin olmadığı, davacıların tescil talepleri yönünden de bilirkişi raporunda tapu kaydının uygulandığı ve tescili talep edilen kısmın da tapunun kapsamında kaldığının belirtildiği anlaşılmıştır.

3.Hal böyle olunca; davacıların dava ehliyeti bulunmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı Hazine vekilinin değinilen yön itibariyle yerinde görülen temyiz itirazının kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü 6100 sayılı Yasa'nın geçici 3 üncü maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

1086 sayılı HUMK'un 440/III-2 inci maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,

02.04.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.