Logo

1. Hukuk Dairesi2022/2367 E. 2022/4659 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mahkeme kararının süresinde temyiz edilip edilmediği hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 90, 92 ve 94. maddeleri uyarınca temyiz süresinin kesin olduğu ve davalı vekilinin yasal temyiz süresi geçmiş olmasına rağmen defalarca temyiz talebinde bulunduğu gözetilerek, davalı vekilinin asıl ve ek kararlara yönelik temyiz dilekçelerinin süreden reddine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Gebze 3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 07/09/2020 tarihli ve 2017/474 Esas, 2019/80 Karar sayılı ek karar yasal süre içerisinde asıl ve birleştirilen davada davalı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; süresinde verildiği anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelenip gereği düşünüldü:

-KARAR-

Asıl ve birleştirilen dava, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

Davacılar, mirasbırakan babaları ...'in 313 ada 3 parsel sayılı taşınmazdaki 4/16 payını diğer mirasçılardan mal kaçırmak amacı ile ölünceye kadar bakım akdi ile davalıya devrettiğini, işlemin muvazaalı bir devir olduğunu ileri sürerek, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemiştir.

Birleştirilen davada davacı; mirasbırakanın 437 ada, 3 parselde (yeni 5951 ada, 2 parsel) kayıtlı taşınmaz üzerinde bulunan binada kendi adına kayıtlı bulunan 1 adet daire ile diğer dairedeki 4/16 payını davalı oğlu Nazım'a temlik ettiğini, işlemin muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

Asıl ve birleştirilen davada davalı, davanın zamanaşımına uğradığını, ayrıca babası Hazım'a ölünceye kadar baktığını belirterek, asıl ve birleştirilen davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, muvazaa iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davanın reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece; “...Dosya içeriği ve toplanan delillerden, mirasbırakanın sözleşme tarihinde elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı araştırmasının Yerel Mahkemece yapılmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece öncelikle yukarıda açıklanan ilkeler ışığında gerekli araştırmalar yapıldıktan sonra işin esasına girilerek karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile sonuca gidilmesi doğru değildir. Diğer taraftan, davaların birleştirilmesi halinde, davalar birlikte görülür ancak ayrı dava olma özelliğini koruduklarından, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297/2. maddesi de gözetilerek her bir dava hakkında harç, yargılama masrafı ve vekalet ücreti bakımından ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi de hatalıdır. Bunun yanında Anayasa'nın 141. maddesi hükmü gereği bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması zorunludur. Öte yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297. maddesi gereğince, tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten sonra hâkimin kararını gerekçesi ile birlikte tam olarak yazması asıldır. Aynı maddenin (c) fıkrasında hükmün; "Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkartılan sonuç ve hukuki sebeplerini" içermesi gerektiği belirtilmiştir. Mahkemece, verilen kararın gerekçesinin Anayasa'nın ve HMK'nın belirtilen hükümlerine uygun bir karar olduğunu söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır. Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilke ve hükümler uyarınca bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi isabetsizdir.” gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda devrin muvazaalı olduğu gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiş, birleştirilen davada davacı vekilince dava konusu taşınmaz üzerindeki yapının yıkıldığı, arsa üzerine yeni bina inşa edildiği, 437 ada 48 parsel sayılı taşınmaz numarasını alarak davalı adına 5,7,9 ve 11 nolu bağımsız bölümlerin tescil edildiği, bu nedenle iptal tescil hükmünün yeni ada ve parsel ile bağımsız bölümler üzerinden kurulması gerektiğini ileri sürerek kararın tavzihini istediği Mahkemece 30/07/2019 tarihli tavzih kararı ile talep gibi 437 ada 48 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 5,7,9 ve 11 no.lu bağımsız bölümlere ait tapu kayıtlarının iptali ile davacıların miras payları oranında adlarına tesciline karar verildiği, tavzih kararının davalı vekilince temyiz edildiği, temyiz yoluna başvuru harcı ve gider avansı yetersiz olduğundan 05/09/2019 tarihli muhtıranın düzenlendiği, 10/09/2019 tarihinde davalı vekiline muhtıranın tebliğ edildiği, verilen kesin süre içerisinde eksikliğin ikmal edilmemesi nedeniyle 24/09/2019 tarihli ek karar ile temyizin yapılmamış sayılmasına karar verildiği, ek kararın davalı vekiline 30/09/2019'da tebliğ edildiği, 08/10/2019 tarihli dilekçe ile de ek kararın temyiz edildiği, Mahkemece süresinden sonra ek kararın temyiz edildiği gerekçesiyle 10/10/2019 tarihli ikinci ek karar ile talebin reddine karar verildiği, 23/10/2019 tarihinde kararın kesinleştiği, 13/07/2020 tarihinde asıl ve ek kararların davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine son olarak Mahkemece 07/09/2020 tarihli ek karar ile talebin reddine karar verilmiştir.

Bilindiği üzere; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 90/1. maddesinde; "Süreler, kanunda belirtilir veya hakim tarafından tespit edilir. Kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında hakim kanundaki süreleri artıramaz veya eksiltemez", aynı Kanun'un 92. maddesine göre, “Süreler gün olarak belirlenmiş ise tebliğ veya tefhim edildiği gün hesaba katılmaz ve süre son günün tatil saatinde biter. Süre; hafta, ay veya yıl olarak belirlenmiş ise başladığı güne son hafta ay veya yıl içindeki karşılık gelen günün tatil saatinde biter. Sürenin bittiği ayda, başladığı güne karşılık gelen bir gün yoksa, süre bu ayın son günü tatil saatinde biter.”, 94/1 maddesinde de "Kanunun belirlediği süreler kesindir." şeklinde düzenlemelere yer verilmiştir.

Somut olayda, asıl ve birleştirilen davada davalı vekiline Mahkeme kararının 06/04/2019 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, davalı vekilince kararın temyiz yoluna başvurma harcı ve temyiz avansı yatırılmadan temyiz edilmesi üzerine, Mahkemece düzenlenen 05/09/2019 tarihli muhtıranın davalı vekiline 10/09/2019 tarihinde tebliğ edildiği, süresi içerisinde belirtilen eksikliğin giderilmemesi üzerine, bu kez Mahkemece temyizin yapılmamış sayılmasına ilişkin 24/09/2019 tarihinde ek karar verildiği ve davalı vekiline ek kararın 30/09/2019 tarihinde tebliğ edildiği, kararın ise 08/10/2019 tarihinde temyiz edildiği, Mahkemece 2. kez süresinden sonra verilen temyiz dilekçesinin 10/10/2019 tarihli ek karar ile reddine karar verildiği ve kararın 15/10/2019 tarihinde tebliğ edildiği, davalı vekilince bu kez 13/07/2020 tarihli dilekçe ile hükmün temyiz edildiği, Mahkemece 3.kez 07/09/2020 tarihli ek karar ile talebin reddedildiği ve kararın 14/09/2020 tarihinde tebliğ, 16/09/2020 tarihinde ise temyiz edildiği anlaşılmaktadır.

Bu durumda, yasal temyiz süresi geçmiş bulunduğundan 6100 sayılı HMK’nın 366. maddesi yollamasıyla aynı Kanun'un 346/1. maddesi hükmüne göre asıl ve birleştirilen davada davalı vekilinin asıl ve ek kararlara yönelik temyiz dilekçesinin SÜREDEN REDDİNE, alınan peşin harcın temyiz edene istek halinde geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08/06/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.